Atatürk'ün Kurtuluş Savaşı'na başladığı günü simgeleyen, Samsun'a ayak basış tarihi 19 Mayıs 1919'un 100. yıldönümüne iki gün kaldı. Yukarıdaki yazılarda adları geçen tüm kahramanlar ve Atatürk'ümüze bitmeyen şükran ve bağlılık duygularımla...
İşte, Bandırma Vapuru’nu İstanbul’dan Samsun’a götüren ama şimdiye kadar meçhulde kalmış 25 kahraman… Kaptan İsmail Hakkı Bey’in haricindekiler sonraki senelerde ne yaptılar, İstiklâl Harbi’ne katılıp şehid yahut gazi mi oldular, nerelerde yaşadılar, ne zaman vefat ettiler, kimbilir… Süvari : Kayserili İsmail Bey İkinci kaptan : Üsküdarlı Tahsin Bey Kâtip : İsmail Bey Güverte lostromosu : Hasan Reis Serdümen : Temel Şükrü Efendi Serdümen : Basri Ali Efendi Ambarcı : Ahmet Hasan Efendi Ambarcı : Maksut Süleyman Efendi Tayfa : Cemil Süleyman Efendi Tayfa : Rahmi Hüseyin Efendi Tayfa : Temel Mesut Efendi Başmakinist : Hacı Süleyman Bey İkinci makinist : Süleyman Bey Vinççi : Osman Emin Efendi Vinççi : Galip Ali Efendi Ateşçi : Halil Yusuf Efendi Ateşçi : Mansur Arif Efendi Ateşçi : Bahri Mehmed Efendi Kömürcü : Mehmed Hasan Efendi Kömürcü : Mehmed Ali Efendi Birinci kamarot : Tevfik Muharrem Efendi İkinci kamarot : Mehmed İbrahim Efendi Muavin kamarot : Ahmet Muhtar Efendi Kamarot yamağı : Halit Mustafa Efendi Aşçı : Hacı Hamdi Osman Efendi Mustafa Kemal Paşa’nın Samsun’a çıkmasının 100. yıldönümüne tesadüf eden önümüzdeki Pazar günü yine Bandırma Vapuru’ndan bahsedecek ve tarihimize karşı gösterdiğimiz emsalsiz vefasızlığın daha başka örneklerini vereceğim… https://www.haberturk.com/bandirma-v...enizci-2466652
Erdoğan'ın güdümündeki YSK'nın, İstanbul BB seçimlerinin iptaliyle son derece uygun hale gelen bu anekdot, yıllardır hüzünle bekleyen laik demokrat kitleler için de bir umut kaynağı olacaktır.
Daha başlığından ne menem bir konu ve de içerik olduğu belirli bir blog yazısını beş haftada 500 kişinin okuması beni çok mutlu etti. Peride Celal'in eserleri üzerinde araştırma yapan tez yazan akademisyenlerin yazarın son romanındaki değindiğim kusurları görmemeleri de ayrı bir başlık oluşturabilir hani. Ülkemizde klişe ifadeler ve araştırılmış (!) konuları hemen kabul eden teslimiyetçi altyapımız üzülerek söylüyorum gelişimimize engel teşkil etmekte. Hemen her konuda durumumuz bu.
"Halil Paşa iyi bir asker ve görüşleri ile kanaatlerinden uzun seneler taviz vermemiş koyu bir İttihadçı idi. Daha önce de yazmıştım: Kut kahramanı, Kurtuluş Savaşı sırasındaki siyasî faaliyetleri, daha doğrusu mensubu olduğu İttihad ve Terakki'yi tekrar canlandırabilmek çabaları sebebi ile Ankara'nın kara listesine alınmış; Türkiye'ye girmesi 12 Mart 1921'de çıkartılan bir kararname ile yasaklamış ve Anadolu'nun herhangi bir bölgesine geldiği takdirde derhal sınırdışı edilmeleri emredilmişti. Paşa, hakkındaki yasağa rağmen 1921 Nisan'ında Batum üzerinden Trabzon'a gelmiş, burada iki buçuk ay kaldıktan sonra sınırdışı edilmiş ve memlekete yasağın 1922 Ağustos'unda bir başka kararname ile iptal edilmesi üzerine dönebilmişti. ........ Sadece memlekete değil, Türk temsilciliklerinde ziyafete davet edilmesi bile yasaklanan Halil Paşa ise Batum'dan sonra Moskova'ya gidecek, Sovyetler'in 1922 Haziran'ında bütün İttihadçılar'ın Sovyet topraklarını derhal terketmelerini istemesi üzerine Moskova'daki Afganistan Büyükelçiliği'nden aldığı bir Afgan pasaportu ile Almanya'ya geçecek, Macaristan'a ve Avusturya'ya seyahatler yapacak ve hakkındaki yasağın 1 Ağustos 1922'de kaldırılmasının ardından Viyana üzerinden Türkiye'ye dönecekti. http://www.haberturk.com/kut-kahrama...asakti-1940868
Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Atatürk'ü itibarsızlaştırma gayretlerinin doruğa çıktığı, 19 Mayıs 1919 tarihinin bu devletin kuruluşundaki önemini unutturmaya çalışanların bayram törenlerini tüm yurtta yasakladıkları bu yılda, Atatürk ve arkadaşlarını saygı ve minnetle anıyorum.
Osmanlı Devleti’nin Birinci Dünya Savaşı’na girişinin birinci yıldönümü nedeniyle, Tasvir-i Efkâr Gazetesi 29 Ekim 1915 tarihli sayısının ilk sayfasında, 18 Mart Deniz Zaferi’nin “ muzaffer komutanı” Cevat Paşa’nın yanı sıra kara muharebelerinin kahtaman komutanı Albay Mustafa Kemal’in de fotoğrafını yayınlayarak onunla ilgili olarak şu bilgiyi vermistir : “ Çanakkale muharebat-ı beriyesinde( kara muharebelerinde) fevkalade yararlılıkları görülen ve emri müdafaadaki (savunmadaki) iktidar ve mahareti ile (kudret ve becerisiyle) bihakkın( hakkıyla) ihrazı şan-u şeref eyleyerek (şan ve şeref kazanarak) boğazları ve makamı hilafeti (hilâfet makamını) kurtaran kumandanlarımızdan celadeti fıtriyye (yaradılışındaki yiğitlik) ve havârıkı hamaset ile (olağanüstü cesaretiyle) mümtaz (seçkin) Miralay (Albay) Mustafa Kemal Bey Efendi.” Mustafa Kemal, daha muharebeler devam ederken Anafartalar Kahramanı Komutan olarak tanınmıştı. Canakkale Zaferinden sonra, Mustafa Kemal ismi, “ İstanbul’u Kurtaran Kahraman” unvanıyla özdeşleşmistir. (Facebook'tan alıntılanmıştır)
Yukardaki fotograf Çanakkale Savaşları sırasında çıkarılan "Donanma" dergisinden alınmıştır. Altında eskitürkçe şunlar yazıyor: "Düşmanın Çanakkale'ye vuku bulan ilk kara taarruzunu durduran kumandanlarımızdan Miralay Mustafa Kemal Bey ve muavini erkanından Mehmet Arif Bey (Bu resim mamuleyhin harbi takip ettiği sırada alınmıştır.)" Kaynak : Cem İşmen .
Çanakkale Savaşı hakkında bugün sanlda gözüme çarpan bir bilgi. Şahsen bunu bilmiyordum...Paylaşayım istedim...
Çanakkale Savaşları için Kurtuluş Savaşının Provası nitelememe, bazı Osmanlı taraftarları karşı çıkıyorlar. "BU iki savaş böyle ayrılamaz, Çanakkaleye prova demekle onu hafife alıyorsunuz" diye. Oysa her ikisi de yurdun emperyalizme karşı savunulmasıdır. Çanakkale başarılı olmasa Kurtuluş Savaşımız belki de başarılı olamayacaktı. Ancak benim vurguladığım asıl husus şu prova derken... Çanakkale savaşlarında Osmanlı kuvvetlerinin başında Alman subaylar vardı. Mustafa Kemal Çanakkale'ye yarbay rütbesiyle başlamış, albay rütbesiyle bitirmişti. Çanakkale savaşlarının asıl önemi, Mustafa Kemal gibi Kurtuluş Savaşının Başkomutanını ortaya çıkarmasıdır... Bugün okuduğum bir yazının başlığı "Mustafa Kemal Şehit olsaydı" idi? Bakın yazının o kısmında yazar ne demekte: "Conkbayırı'ndaki mücadele bütün hızıyla devam ederken Albay Mustafa Kemal ölümden döndü.Conkbayırı Tepesi'nde Mustafa Kemal savaşın gidişatına bakarken elini birden göğsüne götürmüş ve şarapnel parçası göğsünde bulunan saati parçaladı.Göğsünde hafif bir morluk oluşan Albay Mustafa Kemal saat sayesinde kurtuldu ve o saati Türk milletine hediye etti ki Anıtkabir'de sergilenmektedir.İşte budur Allah'ın mucizesi.İşte budur Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulması ile Mustafa Kemal'in hayatta kalması arasındaki mucize.Ya Çanakkale'de şehit düşseydi Mustafa Kemal?Kurulabilir miydi Türkiye Cumhuriyeti?Bana sorarsanız hayır.O zaman Çanakkale destanının 102. yılında Mustafa Kemal Atatürk'ü bir kez daha şükranla minnetle yâd edelim. Ruhu şad olsun."... http://www.yenicaggazetesi.com.tr/mu...di-42071yy.htm Çanakkale Savaşları işte Kurtuluş Savaşımızı için bu kadar önemli idi...
Yarbay Mustafa Kemal... Bu fotoğrafta ona bakınca, Nazım'ın Kuvay'ı Milliye Destanında şiirleştirdiği dizeler geliyor aklıma... Sarışın bir kurda benziyordu. Ve mavi gözleri çakmak çakmaktı. Yürüdü uçurumun basına kadar, eğildi, durdu. Bıraksalar İnce, uzun bacakları üstünde yaylanarak ve karanlıkta akan bir yıldız gibi kayarak Kocatepe'den Afyon ovasına atlayacaktı.
Son namaz, son dua...
Mayısın altıncı gecesi yaralandım Sekiz yerimden Yaranın ikisi hala kapanmadı Teper vakit vakit İngiliz'le karşı karşıyayız Gayetle yakın Bizim el bombası onun siperlerine gider Gelir onunki bizim sipere Hücuma kalktık Üç adım atmadan yıkıldım yere Kasıklarımın üstünü biçmiş İngiliz'in makinalısı Geçti bir zaman Başımı kaldırdıp baktım Gökte yıldızlar Bizimkiler çekilmiş geri Boyna ateş eder İngiliz'in siperi Kurşunlar vızır vızır geçer Kafamın üzreinden Başladım sürünüp gerilemeye Toprağı ellerimle iterim Alnım gavurdan taraf Bir yandan sürünürüm bizim sipere doğru ''Hey Allah'ım'' derim bir yandan ''Arkamdan yara aldırma bana'' O Saat Başka şey gelmez insanın aklına Boyuna sürtünür bana şehitler Doğrusu ben onlara dokunurum Kimisi sırtüstü yatar Kimi yüzükoyun Kimi diz çökmüş Elinde mavzer Öylece donup kalmış ''Hey Allah'ım'' derim bir yandan ''Arkamdan yara aldırma bana'' Elimde silah Diz çökmüş Yüzüm gavura karşı Neyse gayrı sabah oldu İyice açıldı ortalık Biz de siperin yanına vardık Bir mavzer uzattılar Yapıştım süngüsüne Beni çekip aldılar içeri Sonradan hespladım Üç saatte geçmişim 25 metrelik yeri Kaldım siperde bir zaman İki büklüm Yaralar başladı sızlamaya Öğleye doğru beni bir arkadaşın sırtına yüklediler Geldik fırka nahiyesine Çadırlar Kazıklar çakılı içinde çadırların Samanla doldurulmuş kazıkların arası Samanların üzerinde bo boy yaralılar yatar Ağlayan mı dersin Küfreden mi dinine imanına Makasla kestiler benim elbiseyi Kaldım anadan doğma çırılçıplak Bir kaput attılar üzerime Srgı bezi yok Yaralar açık Ama Allah'tan kan akmaz Karışıp toprakla kurumuş Geçti bir zaman Dalmışım Koltuklarımdan tutulunca uyanıverdim Çadırdan dışarı çıkarıldık Vakit akşam Gün kavuşmuş kavuşacak Dışarım serin, içerim sıcak Dizilmiş mekkare arabaları sıra sıra Sıhhıyeler atar yaralıları arabalara Üst üste Boş buğday çuvalı atar gibi Altta kalanın canı çıksın Bir tek arabada on on beş yaralı Bağıran mı dersin Belki o dakka ölen mi Neyse yola koyulduk Arıburnu'nun yolları taşlık Arabalar sarsılır Bastı karanlık Ben sırtüstü yatarım Altımda bir insan gövdesi kımıldar Gögsümde bir çift bacak Ama tekinin yarısı yok Bayır aşağı ineriz Gökyüzü tekmil yıldız Bir de inceden inceye rüzgar Yürür birbiri peşinden arabalar Kum iskelesine vardık sabaha karşı Bir çadır orada Dışarı çıkmadan Nerelisin Falan yerli Babanın adı Falan Senin adın Filan At aşağı arabacı Arabacı kaldırıp atar yere Sıra bana geldi Dayanılır gibi değil acıya Sövdüm ana avrat arabacıya Alışmış herif Söv kardeşim der Kalayla bildiğin gibi Kumların üzreine uzatıldık Deniz fışır fışır gidip gelir Gayrı iyice ışıdı ortalık Kumların üstünde belki bin yaralı var Belki ziyade Bekledik ikindi vaktine kadar Bir vapur geldi İki bacalı Deniz renginde Küfrede bağıra çağıra Yüklediler bizi vapura Yine öyle boş çuval yükler gibi Vapurun içi mahşer Vıcık vıcık kan İslim Yağ Ter Beni ambara indirdiler Yola koyulmuşuz Yedi gün yedi gece Kurtlandı yaralarım Kaputu açarım Kara kara başları Beyaz beyaz kurtlar Bakarım eğilip Hayvancıklar akıllı Kaçarlar beni görünce Tekrardan girerler yaranın içine Yedi gün yedi gece Öldürmeyince öldürmez Allah Türk'ün sağlamdır naturası Dayanır Sirkeci'ye varmışız sekizinci sabah Kaptan demiri atmış Ve lakin ''Bu yerde boş yer yok'' diye istememişler bizi Akşam ezanı çekmiş demiri kaptan Gelmişiz Haydarpaşa önlerine Tıbbıye Mektebi Hastaneydi o zaman Onlar ''olur'' demişler Bir tayfanın sırtında güverteye çıktım Biraz topladı ama tayfa Demir gibi laz uşağı Bismillah deyip baktım dört tarafa İstanbul yanar pırıl pırıl Ah canım İstanbul Neyse hastaneye girdik Duvarlar bembeyaz Elektrikler donanma gibi Malta taşları tertemiz Gıcır gıcır Tekerlekli araba hazır Beni üstüne yatırdılar Rahat Allah Devlete Zeval Vermesin Devlete Dua Ettim O Saat... Nazım Hikmet'in bir bekçinin anlattıklarından kaleme aldığı şiiri...
Yok kendisi gerçek olabilir ama hikayesi yalan diyorsanız... Onu da rahmetliye sormak gerekirdi. Ama artık çok geç. Bu kalitede bir adam neden yalan söyleyecek, onu da siz kendi vicdanınıza sorun... Hemen yanınızdadır umarım..
Originally Posted by cevdetpaşa Biraz atmasyona benziyor. Ne gerek var böyle yalanlara Bu da ölümünde Darüüşafaka Cemiyetinin duyurusu... 2 Mart 1920’de Van’ın Bahçesaray ilçesinde doğan, Darüşşafaka Lisesi 1940 mezunu, Cemiyet Üyemiz, vasiyet bağışçımız Psikiyatr Dr. Ömer Sami Musluoğlu, 23 Ekim 2010 Cumartesi günü vefat etti. Uzun yıllar Amerika’da yaşayan Musluoğlu, Amerika Türk HARS Birliği Kurucu Başkanlığı, Türk-Amerikan Dernekleri Federasyonu Başkanlığı, Türk-Amerikan Tabipler Birliği Başkanlığı, Amerika New Jersey Eyaleti Türk Ocağı Derneği Kurucu Başkanlığı görevlerinde bulunmuştur. Ömer Sami Musluoğlu'nun cenazesi 25 Ekim 2010 Pazartesi günü Moda Camii’nde kılınan öğle namazının ardından Edirnekapı Şehitlik Mezarlığı’ndaki aile kabristanında toprağa verilmiştir. Merhuma Allah’tan rahmet, ailesine, yakınlarına ve Darüşşafaka Camiası’na başsağlığı dileriz https://www.darussafaka.org/bagislar...unu-vefat-etti
Neresi yalan sizce? Bari onu da söyleseydiniz... Darüşşafakalı ağabeyimiz dedik. Bu hikaye yalan mı bilemem ama sizin yaptığınız ayıp...