http://www.suleoncu.com/anda-olmak/
Alıntı:
Merak, sevinç, şefkat, heyecan gibi hayati öneme sahip duygulara erişimi sağlamak ancak anda olmakla mümkün. Anın dışına savrulduğumuzda bütün bu duygular biz farkına varmadan körelirler. Geriye keder ve kaygı kalır. Çünkü geçmiş kederin, gelecek kaygının vatanıdır.
Alıntı:
Kapitalist sistem, bireye “Carpe Diem!” (anı yakala, andan keyif al) buyururken, “Küçük malları tüketmeyi sakın unutma, daha büyükler için de yarını bekleme, kredi kullan şimdi tüket!” mesajı verir. Sistem için anı yakalamak, anbean tüketim, dolayısıyla daha çok üretim demektir. Sistem bireyi ana ve anlık hazlara sürerek, çarkını döndürebilmek için gereken organik enerjiye yatırım yapar. Bunu yaparken de bireyi andan koparıp yarına eker. Bugün değilse yarın, o ayrıcalıklı varoluşa ulaşılmalıdır. Böylece bugünün dayatılmış isteklerine ulaşamamış, bu yüzden de yetersiz, değersiz, önemsiz hisseden bireyi, yarına borçlandırılmış olur. Maddi ve/veya manevi bir borçtur bu. Kredi kullanılmamışsa bile hayali bir yatırım vardır yarına. Dolayısıyla birey, gelecekte yaşamaya başlar. O lüks arabayı, o rezidans katını aldığı gün gelecektir ve hayat işte o zaman başlayacaktır. Ve tabii bütün bunlar için kendine ve banka hesabına yatırım yapmakta geç kalmış olanlar, pişmanlıkla geçmişe savrulur, kendilerini suçlar, beceriksizlikleri yüzünden kendilerini ya da en yakınlarını cezalandırır… Geleceğe borçlu, geçmişe düşman bireyin çilesidir kapitalizm.
Alıntı:
Doğru bir reçete, anahtar ya da parola varsa eğer, o da anın içerdiği bilgiden, duygunun bizi uyararak dikkatimizi çektiği gerçeklikten, hayatta olmaya içkin belirsizlikten korkmadan, anda olabilme, anda durabilme ve hayata spontan karşılığı verebilme cesareti kazanmaktır. Çünkü her durum, her olgu, her ilişki bir çok katmanı olan kendine has bir değişkendir. Bu değişkene en uygun karşılığı ancak andaki spontanlık ve yaratıcılığımızla verebiliriz. Evren bin yıllardır kesintisiz bir spontanlık ve yaratıcılıkla varlığını sürdürür. Yaşam döngüsü de bu faktörlere bağlıdır. Değişimin, gelişimin, büyüme ve olgunlaşmanın, dolayısıyla psikoterapinin de yapı taşları; spontanlık, yaratıcılık ve bunların hayata geçmesi için gereken cesarettir.
Frieda Fromm Reichman “Danışan sizden daha zeki ya da daha zengin bir birikimle donanmış olabilir ama siz ondan daha yürekli olmalısınız.” der. Terapistin danışana sunacağı en değerli yeti; karşılaşma cesaretidir. Hazırlık yapmadan hazır olma hali…
Cesaretin hayata geçtiği, işlev kazandığı ortamsa “şimdi ve burada”dır. Dolayısıyla “an” dediğimiz şey; soyut, muğlak ve izafi bir zaman dilimi olmanın ötesinde, varoluşumuza yerleşebileceğimiz, kendimizi gerçekleştirebileceğimiz, hayatı kavrayıp anlamlandırabileceğimiz, tatminkâr ilişkiler kurabileceğimiz bir ortamdır. Maddi ve manevi koşullar bütünüdür. Zaman kadar mekânın özelliklerini de taşır. İçine indiğimiz (download olduğumuz), içinde şekillendiğimiz, yapılandığımız, gerçeklik kazandığımız bir boyuttur. An, devinimin ve değişimin matriksidir.
Viopçular, günlük alım satım yapanlar mutlaka okusunlar.
Herkeş okusun bence.
Tamamen anda olan bir hayvan var. Kedi. Ne geçmişe takılıp kalmıştır, ne de gelecek kaygısı vardır.
Direk anda yaşar. Bir kediyi izlemenizi öneririm.