Doğru bir reçete, anahtar ya da parola varsa eğer, o da anın içerdiği bilgiden, duygunun bizi uyararak dikkatimizi çektiği gerçeklikten, hayatta olmaya içkin belirsizlikten korkmadan, anda olabilme, anda durabilme ve hayata spontan karşılığı verebilme cesareti kazanmaktır. Çünkü her durum, her olgu, her ilişki bir çok katmanı olan kendine has bir değişkendir. Bu değişkene en uygun karşılığı ancak andaki spontanlık ve yaratıcılığımızla verebiliriz. Evren bin yıllardır kesintisiz bir spontanlık ve yaratıcılıkla varlığını sürdürür. Yaşam döngüsü de bu faktörlere bağlıdır. Değişimin, gelişimin, büyüme ve olgunlaşmanın, dolayısıyla psikoterapinin de yapı taşları; spontanlık, yaratıcılık ve bunların hayata geçmesi için gereken cesarettir.
Frieda Fromm Reichman “Danışan sizden daha zeki ya da daha zengin bir birikimle donanmış olabilir ama siz ondan daha yürekli olmalısınız.” der. Terapistin danışana sunacağı en değerli yeti; karşılaşma cesaretidir. Hazırlık yapmadan hazır olma hali…
Cesaretin hayata geçtiği, işlev kazandığı ortamsa “şimdi ve burada”dır. Dolayısıyla “an” dediğimiz şey; soyut, muğlak ve izafi bir zaman dilimi olmanın ötesinde, varoluşumuza yerleşebileceğimiz, kendimizi gerçekleştirebileceğimiz, hayatı kavrayıp anlamlandırabileceğimiz, tatminkâr ilişkiler kurabileceğimiz bir ortamdır. Maddi ve manevi koşullar bütünüdür. Zaman kadar mekânın özelliklerini de taşır. İçine indiğimiz (download olduğumuz), içinde şekillendiğimiz, yapılandığımız, gerçeklik kazandığımız bir boyuttur. An, devinimin ve değişimin matriksidir.
Yer İmleri