Gramofon dinleyen bir köpek, Güney Kutbu, 1911
https://i.hizliresim.com/Dyr9gm.jpg
Printable View
Gramofon dinleyen bir köpek, Güney Kutbu, 1911
https://i.hizliresim.com/Dyr9gm.jpg
2. Dünya Savaşı sonrası Los Angeles’daki evine dönen Japon aile ırkçı sloganlar yazılmış evlerinin önünde 1945
https://i.hizliresim.com/kXaJPy.jpg
Japon asıllı ABD vatandaşlarının tutulduğu AMACHE toplama kampı
https://i.hizliresim.com/vJl8ov.jpg
Amerikan hükümeti Pasifik savaşı nedeniyle 2 Ocak 1942’de 9066 no’lu tehcir emrini çıkardı. “Executive Order 9066″ olarak bilinen bu tehcir kararı ile ABD’de yaşayan 120.000 Japon asıllı Amerikan Vatandaşı, zorla çeşitli toplama kamplarına götürüldü ve yaklaşık 4 yıl bu kamplarda ikamet etmek zorunda bırakıldı.
18 Aralık 1944’te Amerika Yüksek Mahkemesi Japon asıllı vatandaşların geçerli bir sebep olmaksızın gözetim altına alınmasının legal olmadığına karar verdi ve 2 Ocak 1945’te 9066 no’lu tehcir emri iptal edildi. Gözetim altında tutulan Japon asıllı vatandaşlar tasfiye edilmeye başlandı. Tasfiye edilen her vatandaşa 25 $ nakit ve evlerine dönebilmeleri için birer tren bileti verildi.
https://i.hizliresim.com/1G3DnA.jpg
Tasfiye edilen Japon asıllı Amerikan Vatandaşlarının büyük kısmı evlerine ve eski yaşamlarına dönerken bir kısmı ise anayurtlarına iadelerini istediler, bu istekleri dönemin Amerikan Hükümeti tarafından kabul edildi.
Son kamp 1946 Nisan ayında kapandı
Esaret altındaki bir kölenin iş saatlerinde kaçmaması için hazırlanmış boyunluk aparatı 1863 Amerika
https://i.hizliresim.com/NOdWQQ.jpg
Defalarca kırbaçlanmış bir köle 1863 Amerika
https://i.hizliresim.com/a1a0Z7.jpg
Lale Bahçeleri, Hollanda, 1931
https://i.hizliresim.com/YOaJGA.jpg
Osmanlı Devleti’nin 1718-1730 yılları arasındaki dönemine verilen ad.
https://i.hizliresim.com/1G3DgY.jpg
Lale Devri, III. Ahmed’in saltanat dönemi içinde yer alır (1703 - 1730). Bu dönemde sadrazamlığa getirilen Nevşehirli Damat İbrahim Paşa ile yakın arkadaşları, 1718 Pasarofça Antlaşması’ndan sonra Osmanlı Devleti’ni yeni bir tasarıya göre Avrupa ölçüsünde yeniliklerle güçlendirmeye, bu arada İstanbul’u da onarmaya karar verdiler.
Devlet, o sıralarda, gerek içerde gerekse dışarda uzun zamandır görmediği bir huzur ortamına girince, padişah ile çevresindekiler kendilerini zevk, eğlence, musiki, şiir ve bir yüzyıl önce Avrupa’da yaygınlaşan lale yetiştiriciliğine adadılar.
https://i.hizliresim.com/LOXgna.png
Yazın lale bahçelerinde yapılan lale eğlenceleri ve kışın konaklarda yapılan helva sohbetleri ünlüdür. Padişah, sadrazam ve diğer saray erkânının yanı sıra İstanbul’un ileri gelen zenginleri de bu eğlencelere katılırdı. Bu amaçla Boğaz kıyısında, Kâğıthane’de ve Haliç kıyılarında birçok köşk ve kasır yaptırıldı.
Eğlencenin sefehatın dibine vurulan bu dönem, maalesef çok acı bir olayla bitmiştir.
Kadınlara ilk örtünme fermanı 1725
Kadınların saçı açık bir şekilde dolaşmaması hakkında ilk yazılı tedbirin Haziran 1725 yılında yazılmış olması oldukça düşündürücü
Eğlence hayatının zirvesi sayılabilecek Lale Devri gibi bir dönemde neden kadınların giydiği kıyafetle uğraşıldı?
Aslında cevap basit..
Türk cemiyetinde çöküş zamanları yöneticiler devamlı hedef saptırma yönüne gider..
Tarihçiler bu hamlenin Sadrazam Damat İbrahim'in lüks yaşam dedikodularını önlemek için aldığını söyler
https://i.hizliresim.com/ZOaQjA.jpg
Patrona Halil adındaki elebaşının sürüklemesiyle patlak veren isyanda Damat İbrahim Paşa öldürüldü, padişah tahttan indirildi ve köşklerin pek çoğu yakıldı. 1730
https://i.hizliresim.com/YOaWy6.jpg
https://i.hizliresim.com/o6a8q2.jpg
Müebbet hapis cezasına çarptırılan Nelson Mandela'nın Robben Adası cezaevine naklinde pencereden çıkardığı havaya sıkılmış yumruğu 1964
https://i.hizliresim.com/vJl8vz.jpg
Bu yumruk Halkın özgürlük mücadelesinde efsane haline gelmiş, kendiside akabindeki tüm konuşmalarında bu yumruğu sembol olarak kullanmıştır.
Everest Dağı dünyanın en yüksek dağı olma unvanını koruyor ancak birçok insan Everest’in dünyanın en büyük açık hava mezarlığı olduğundan haberdar değil...!
Edmund Hillary ve Tenzing Norgay’in 1953 yılında zirveye çıkmayı başarmasının ardından, sert iklimi ve tehlikeli arazisine rağmen 4.000’den fazla insan onları takip etti.
Ancak bazıları dağdan hiç inemediler.
Dağın üst bölgesi, yani yaklaşık 8000 metre üstündeki her yer ” ölüm bölgesi ” olarak biliniyor.
Bu kısımda oksijen seviyesi, deniz seviyesine nazaran üçte bir seviyede ve basınç sebebiyle, insanlar ağırlıklarını on kat daha ağır hissediyor. Bu iki olgunun kombinasyonu sonucunda tırmanıcılar yavaş hareket eder, yönlerini kaybederler ve yorgun düşerler ayrıca organlarda aşırı basınç oluşur. Bu nedenle dağcılar genellikle bu alanda 48 saatten fazla kalmazlar.
1996 yılında Everestte ölen Hintli dağcı Tsewang Paljor (Cenazeye takılan lakap "Yeşil Çizmeli")
https://i.hizliresim.com/7ypMyl.jpg
Everest Dağı'na tırmanmayı deneyen ilk dağcılardan biriydi. 1924 yılında gerçekleşti. Cesedi 1999 yılında kış yumuşak geçince eriyen karların altında bulundu.
https://i.hizliresim.com/POAPO8.jpg
Shriya 2012'de zirveye çıkmayı başardı. Ancak oksijen yetersizliği ve yorgunluk sonucu inirken zirveden 300 mt aşağıda can verdi. Kadının cesedi aynı noktada Kanada bayrağına sarılı şekilde duruyor.
https://i.hizliresim.com/g9DZ9N.jpg
Bu sürenin aşılması genellikle dağcılarda kalıcı hasarlar bırakır. O kadar şanslı olamayanlar düştükleri yerde kalırlar.
Ölüleri öldükleri yerde bırakmak mecburiyetin yanı sıra bu bir gelenek haline gelmiştir ve bu cesetler dağda sonsuzluğa terkedilirler.
Her ceset dağcılara bir uyarı mahiyeti taşımaktadırlar ve aynı zamanda korkunç birer kilometre taşı görevi görürler.
Bu çok ürkütücü geldi bana Metin Bey. Cesetler soğuk hava nedeniyle çürümüyor sanırım?
"Ölüleri öldükleri yerde bırakmak mecburiyetin yanı sıra bu bir gelenek haline gelmiştir ve bu cesetler dağda sonsuzluğa terkedilirler.
Her ceset dağcılara bir uyarı mahiyeti taşımaktadırlar ve aynı zamanda korkunç birer kilometre taşı görevi görürler."
1942 İstanbul- Şile Torpilenerek batan ve 769 kişinin ölümü ile sonuçlanan uluslararası gemi faciasıdır.
https://i.hizliresim.com/nJaLpa.jpg
Almanya'nın Yahudi karşıtı uygulamaları, başta yürürlüğe girdiği işgal altındaki Polonya olmak üzere birçok ülkede Yahudilerin üzerindeki baskıyı artırmaya başladı. Polonya'daki Nazi yasaları, o dönemde Romanya'da da uygulanmaya başladı.
1941'de, Romanya'nın Yaş şehrinde yaklaşık 4bin Yahudinin Naziler tarafından katledilmesi sonrasında, ülkeden ayrılmak isteyen Romen Yahudileri, bir gemi ile Filistin'e gitmeye karar verdi.
Kişi başı 1000 dolar ücret ödedikleri, eski yük gemisi Struma, 12 Aralık 1941'de 769 yolcusu ile Köstence Limanı'ndan hareket etti
İstanbul'a varıldığında, ikinci bir motor arızası meydana gelir ve Struma Sarayburnu açıklarına demir atar. Geminin İstanbul'a demir atması ile birlikte, uluslararası baskılardan ötürü zorluklarla geçen 9 haftalık 'bekleyiş' de başlamış olur.
https://i.hizliresim.com/vJlnVD.jpg
Savaş halindeki Almanya ve İngiltere, Struma'nın Filistin'e ilerlemesini istemezler. Romanya ise o dönem Almanya nın müttefiki olduğundan geminin geri dönmesine izin vermez.
Türk Yahudi dernekleri tarafından yiyecek ve içecek ihtiyacı karşılanan gemi motor arızası giderilemeyince römorkör ile şile açıklarına çekilir.
Fakat ertesi gece (24 Şubat 1942) bogaz girişini kontrol eden rus Sc-213 denizaltısı tarafından torpilenerek batırılır. Türk balıkçılar tarafından bulunan bir yolcunun haricinde tüm mürettebat ve yolcular ölür. Aynı denizaltı ertesi gün Türk yük gemisi Çankaya yıda batırmıştır.
https://i.hizliresim.com/V3GvNR.jpg
Struma’nın batırılması hadisesi Sovyet askerî arşivlerine şu şekilde işlenmiştir:
“Sc-213 denizaltısı 24.2.1942 sabahı korumasız vaziyetteki düşman gemisi Struma’ya rastladı. Gemi 1118 metreden başarıyla torpidolandı ve batırıldı. Genç subaylar, gemi komutanı ve astsubaylar ve torpidoyu ateşleyen Kızıl Filo denizcileri cesaret örneği sergilemişlerdir.”
Olayın ardından 1942’nin Ekim ayında, Sc-213 denizaltısı da Karadeniz’e döşenmiş bir mayına çarparak batar. Mayının Romanya tarafından döşendiği iddiası güçlü olmakla birlikte, bir Alman denizaltı avcısı tarafından batırıldığı da rivayet edilmiştir.
Struma gemisinin yolcularına Filistin’e giriş vizesi vermeyen Büyük Britanya’nın Sömürgeler Bakanı Lord Moyne 1944 yılında Struma faciasındaki sorumluluğu nedeniyle bir suikast sonucu öldürülür. Yahudileri Filistin’e taşımak amacıyla bu yolculuğu düzenleyenler ise ölüme sebebiyet vermekten Romanya’da yargılanırlar fakat geminin batma sebebinin bir denizaltı olması nedeniyle beraat ederler.
Yolcu ve mürettebatıyla Karadeniz’in karanlık sularında kaybolan Struma bir insanlık ayıbı olarak tarihe geçer. Olay tüm dünyada tartışılır. Savaş sonrası, araştırmalara konu olur. Her ne kadar olayların sorumluluğu dönemin Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ne yüklenmek istense de daha sonra açıklanan İngiliz Dışişleri arşivlerindeki Türkiye-İngiltere yazışmaları, bu facianın asıl sorumlusu olarak, Orta-Doğu çıkarlarını yitirmek istemeyen İngiltere’nin katı tutumunu gösterir.
Evet sayın faruko
Bende paylaşım yapmak için araştırırken edindim bazı bilgileri.
"5 bin 300 metreden sonra yıl boyu kar ve buz vardır" anektoduna göre demek ki zirve yolu devamlı eksi derecede olduğundan cesetler donuyor..
Bnm paylaşımda yer vermediğim daha bir çok fotoğrafı çekilmiş ceset var o bölgede..
Üstelik bulunanlar ağırlıklı olarak devamlı kullanılan zirve yolu civarındalar
Birde tipi nedeniyle yolunu kaybedip olmadık yerlerde ölenlere herhalde hiç bir zaman ulaşılamaz.
Mesela bir örnek fotoğraf paylaşayım.
Kim olduğu ve ne zaman oraya düşüp öldüğü bilinmeyen bir dağcı
https://i.hizliresim.com/MabpY9.jpg
İlave extra bilgi için şu sayfa ilginizi çeker umarım.
http://bilgimat.com/everest-dagi-hak...ginc-bilgiler/
Karasakal lakaplı efsane korsan Edward Teach Karayipler 1680-1718
Uzun süre ingiliz ticaret gemilerine kan kusturdu.
“Queen Anne Revenge” adlı gemisi zamanın en güçlü korsan gemilerinden biri olarak görülüyordu.
https://i.hizliresim.com/Qp0pQv.jpg
Tech, saçlarına güherçileye batırılmış kenevir ipler yerleştirip yakıyor, çıkan dumanın kendisine kazandırdığı şeytani görünümle kurbanlarının yüreğine korku salıyordu.
Karasakal’ın verdiği zararlar sonucunda İngilizlerce başına oldukça yüksek miktarda ödül konmasına neden olmuş, ayrıca teğmen Maynard komutasında bir savaş gemiside onu bulup öldürmekle görevlendirilmiştir.
22 Kasım 1718 tarihinde gemisi bulunup çatışma başladığında ingiliz gemisine çıkmış ama tüfek atışı ile önce omuzundan vurulmuş ardından Maynard'la yaptığıteke tek kılıç dövüşünde kaybederek ölmüştür. Maynard, geri dönüş yolunda karasakal ın kesik kafasını gemisinin önüne asmış ve İngiltere'de limana girene kadar çıkarmamıştır.
Efsaneye göre başı koparılmış şekilde denize atılan Karasakal’ın başsız bedeni gemi etrafında 3-4 kere yüzerek tur attıktan sonra ortadan kaybolmuş.
Öldüğü günden bugüne kadar çok iyi gizlediği düşünülen hazinelerini bulmak için Karayiplerde kazılmadık ada bırakılmamıştır..:)
Korsan dünyasında efsaneleşen hayatı "Karayip Korsanları" film serisinde "Kaptan Jack Sparrow" olarak hayat bulmuştur.
Hazır adı geçmişken filmlerinin birinden kısa bir kesit sunalım.
https://www.youtube.com/watch?v=RhIFw2x3FuA
https://www.youtube.com/watch?v=RhIFw2x3FuA
Tarihin gördüğü en büyük kadın korsan Ching Shih 1775-1844
https://i.hizliresim.com/zJ1Jo7.jpg
1801 yılında gemide hayat kadını olarak çalışırken o dönem korsanlık yapan kırmızı Bayrak Filosu (Red Flag Fleet) başındaki Zheng Yi ile tanışıp evlenir. Kocasının ölümünden sonrada korsanlık bayrağını elden düşürmez.
https://i.hizliresim.com/g9D9J0.jpg
Adaletli yönetimi, gelirlerin %80 nini eşit olarak paylaştırması, düşmanlarına karşı uyguladığı hakkaniyetli cezalar ile şöhreti artmaya başlar. Özellikle kadınlara tecavüzü yasaklayarak sadece evlilik yolunu göstermesi düşük gelir seviyeli halkta sempati toplayarak katılımın artmasını sağlar.
https://i.hizliresim.com/9D3DPZ.jpg
Kurduğu ittifaklar ve halktan gelen talep ile 200 gemiden oluşan gemi sayısı küçük gemilerinde katılımıyla 1800'e kadar çıkar. Emri altına giren korsan sayısı da 80.000 e dayanmıştır.
Artık sadece ticaret gemilerini değil civardaki tüm liman kentlerini de talan eder rıza gösterenleri vergiye bağlar.
Çing Hanedanı, Ching Shih'gi önce savaşarak yok etmeyi dener ancak 63 gemi kaybederek yenilir.
Daha sonra uzlaşma yolunu seçer. Korsanlara ganimetleri kendilerinde kalmak şartıyla af çıkarır ve ülkeye dönme davetinde bulunur.
https://i.hizliresim.com/JOMObJ.jpg
Böylece Shih de diğer korsanlarla birlikte gemisinden iner ve yaşamına bir sivil olarak devam eder.
Bu süreçte Pao isimli bir adamla evlenerek bir kumarhane açan Shih, 1844 yılında ölene kadar burayı işletir.
https://i.hizliresim.com/Oy5y44.jpg
Karayip korsanları filminde korsanlar toplantısı sahnesinde onun krakterinede yer verilmiştir.
Kısa bir kesit..
https://www.youtube.com/watch?v=u8xqxFfyWd4
1988 – Irak
Halepçeyi bombalama emrine uymadığı için idam edilen Türkmen asıllı Pilot Yarbay Aydın Mustafa Hamid
https://i.hizliresim.com/o6aOAk.png
Fındık fabrikalarında yöre kadınlarınca işlenen ürünler kayıklarla gemilere,oradan da Zonguldak üzerinden İstanbul'a taşınırdı. 1964 Ordu
https://i.hizliresim.com/2ERJ2j.jpg
https://i.hizliresim.com/By1LZv.jpg
Fındık fabrikalarında işlenen ürünleri gemilere taşıyan sandalcılar 1964 Ordu
https://i.hizliresim.com/ZOa9LZ.jpg
Rusların Budapeşte kuşatması sırasında vurularak binaya düşen rus uçağı 1945 Budapeşte
https://i.hizliresim.com/XEjPJ7.jpg
Ankara'da bir gazeteye verilen balık satış ilanı 1930
https://i.hizliresim.com/EyBPpA.jpg
Türkiye'nin ilk demiryolu hattı İzmir-Aydın için, İngiliz şirket çalışmaya başladı. 1856
https://i.hizliresim.com/jQayjr.jpg
Anadolu’daki demiryolu tarihi 23 Eylül 1856 yılında ilk demiryolu hattı olan 130 km’lik İzmir- Aydın hattının bir İngiliz firmasının ilk kazmayı vurmasıyla başlar İmtiyaz İzmir Valisi Mustafa Paşa zamanında, 1857 yılında “İzmir’den Aydın’a Osmanlı Demiryolu” kumpanyasına devredilmiştir
Böylece Anadolu topraklarındaki ilk demiryolu hattı olan 130 km’lik bu hat 10 yıl süren bir çalışmayla 1866 yılında Sultan Abdülaziz zamanında tamamlanıp hizmete açılır
İstanbul`da ilk hava meydanı, askeri amaçla 1912 yılında, Yeşilköy`de açıldı. 1944 yılında Chicago`da imzalanan Uluslararası Sivil Havacılık Anlaşmasından sonra, İstanbul/Yeşilköy`de uluslararası bir hava limanı yapılmasına karar verildi. Bu hava limanının yapımı için 1947 yılında, Westinghouse Electric International Company ve The IG White Engineering Corporation ile sözleşme imzalandı. 1949`da başlanan inşaat, 1953`te tamamlandı ve 01 Ağustos 1953 yılında Yeşilköy Hava Limanı adı ile hizmete açıldı.
https://i.hizliresim.com/g9DO85.jpg
Açıldığı günden itibaren zamanın şartlarına göre devamlı ilave pistler, hangarlar ve tesisler eklendi.
Yurtdışı uçuşların artması üzerine 1983 yılında dış Hatlar Terminali devreye sokuldu.
1985 yılında, kavuştuğu modern görünümü ile Atatürk Hava Limanı adını aldı.
https://i.hizliresim.com/POAlk5.jpg
Osmanlı döneminden kalma bir makas.
Üzerinde "Her elini sıkanla dost, her canını sıkanla düşman olma" yazıyor
https://i.hizliresim.com/V3G9NB.jpg
1977 - Kemal Sunal, ileride kendisi gibi oyuncu olacak, hatta son filmini beraber oynayacağı oğlu Ali Sunal'ı severken
https://i.hizliresim.com/9D3P4O.jpg
Son nefesini verirken elindeki bayrağı bırakmayan kahraman japon asker - 1945 Manila
https://i.hizliresim.com/GygOoy.jpg
Çanakkale savaşı için Avusturalya'da gemilere binen anzak askerler. 1915
Hepsi neşeli ve kahraman olarak döneceklerinden gayet emin vaziyetteler.
https://i.hizliresim.com/zJ17rB.jpg
Kahraman savaş gazisi olarak dönmeyi düşünürken Gelibolu'ya defnedilen anzak askerleri 1915
https://i.hizliresim.com/yzvrL0.jpg
1930 yılında taksim meydanı
https://i.hizliresim.com/JOMynq.jpg
General Allenby at üstünde,Kudüs'teki Jaffa Kapısı'nın önünde Hint birliklerini teftiş ediyor. 11 Aralık 1917
https://i.hizliresim.com/Oy5p70.jpg
İzmir limanı 1870
https://i.hizliresim.com/0GaomD.jpg
1918 - İstanbul'da Ekmek Dağıtan Bir Hayırsever.. Padişah zafer umud ediyor ama halk perişan..!
https://i.hizliresim.com/4G3vb0.jpg
Somme muharebelerinde ağır topçu ateşinde ölen Alman askerleri - Kasım 1916
https://i.hizliresim.com/zJ17L4.jpg
Ordu ile Giresun arasında 18. yüzyıldan beri yaşanan müstakil sancak olma mücadelesinde kullanılan idari haritalardan biri
https://i.hizliresim.com/GygON3.png
İlave bilgi: Bu rekabet sonucunda 1920 yılında nihayet Ordu ayrı bir sancak haline getirilir.
Ve halen geçmişe dayanan bu rekabet her alanda gizliden gizliye devam etmektedir.
Hele Ordu-Giresun maçı bir olursa,
Helede biri küme düşme hattında olursa... tirübünler seyretmeye değerdir...:)
Osmanlı'da Hicaz treni, 3. Sınıf Tren Vagonu - 1908
https://i.hizliresim.com/Oy5pNA.jpg
1890 - İstanbul'da Ayakkabı Tamircileri
https://i.hizliresim.com/JOMyNn.jpg
https://i.hizliresim.com/ZOaPy0.jpg
Alman ordusunun belkemiği olan SdKfz 251 zırhlı personel taşıyıcıları tarafından desteklenen ''Schnelltruppen'' birlikleri, Rusya'da bilinmeyen bir köyde yanmakta olan bir eve doğru harekete geçerken, Haziran/Temmuz 1941.
https://i.hizliresim.com/POAZbb.jpg
Rus ordusu, neredeyse 2900 km boyunca gerçekleşen Bliztkrieg savaşına tamamen hazırlıksız yakalanmışlar ve saldırının ilk dönemlerinde (1941 yazı) korkunç kayıplar vermişlerdir.
Bunda, fotoğrafta görüldüğü gibi Alman birliklerinin düşmana oranla daha iyi mobilize olmaları önem taşımaktaydı. Çok hızlı ilerleyen Alman ordusu, Rusları hava ve kara kuvvetlerinin koordineli saldırıları ile Moskova önlerine kadar kısa sürede itmiştir.
https://i.hizliresim.com/g9DJ1Q.jpg
Bir haftada Alman ordusu, 321 km ilerlemiş, 4000 uçağı yok etmiş ve 600.000 düşman askerini öldürmüş, yaralamış veya esir almıştır.
Aralık 1941'de ise, Alman ordusu Moskova önlerine gelmişti
https://i.hizliresim.com/rJaolN.jpg
Vietnam Savaşı'nın insani boyutunun ABD'ye bedeli:
1975 yılındaki geri çekilmeye kadar Vietnam'da toplam 2.594.000 Amerikan askeri personeli görev yaptı.
Savaş sırasında 58.220 Amerikan askeri hayatını kaybetti, 153.303 asker yaralandı, 1643 asker ise kayboldu.
Yaralanan askerlerden 23.214'ü tamamen engelli hale geldi. Ülkeye dönen askerlerden 700.000'i savaş travması yaşadı.
Doğrudan ya da dolaylı olarak bu travmadan etkilenerek intihar eden asker sayısının ise 70.000-300.000 arasında olduğu tahmin ediliyor.
Polonya’da Çekilmiş bir fotoğrafın hüzünlü Hikayesi
https://i.hizliresim.com/vJlB5p.jpg
Aşağıdaki fotoğrafta, Amerikan belgesel yapımcısı ve fotoğrafçı Julien Bryan, ablasını Varşova yakınlarındaki bir arazide çalışırken Alman hava kuvvetlerinin saldırısı sonucu kaybeden 10 yaşındaki Kazimiera Mika’yı teselli etmeye çalışıyor.
https://i.hizliresim.com/Qp0o6k.jpg
Julien Bryan 13 Eylül 1939 tarihli fotoğrafının hikayesini şöyle anlatıyor: “Kasabanın kenarındaki küçük bir alanda dolaşırken trajik bir olaya tanık olmak için yalnızca birkaç dakika geç kalmıştık fakat bu hepsinden daha inanılmazdı.
7 kadın tarlada patates topluyordu. İlçelerinde un kalmamıştı, bir şeyler yiyebilmek için bunu yapmak zorundaydılar. Aniden iki Alman uçağı gökyüzünde belirdi ve 200 metre uzağımızdaki bir eve 2 bomba bıraktılar. Evde bulunan iki kadın hayatını kaybetti. Patates toplayan kadınlar uçaklar tarafından farkedilmemeyi umarak yere uzandılar. Uçaklar uzaklaştıktan sonra patates toplamaya devam ettiler. Yiyecek bulmak zorundaydılar.
https://i.hizliresim.com/MabMy9.png
Ancak uçaklar görevlerini bitirmediklerini düşünüyorlardı. Birkaç dakika sonra uçaklar geri döndü ve yere 200 metre yükseklikten uçarak tarlada çalışan kadınları makineli tüfek ateşiyle biçtiler.
https://i.hizliresim.com/9D3B58.jpg
Tarladan çalışan 7 kadından 2’si öldü, geriye kalanlar kaçtılar.
Ben cesetlerin fotoğraflarını çekerken küçük bir kız koşturmaya başladı ve ölülerden birinin başına gelip durdu.
https://i.hizliresim.com/Mab3ON.jpg
Öldürülen kadın küçük kızın ablasıydı. Küçük kız daha önce ölümle yüzleşmemişti ve ablasının neden kendisiyle konuşmadığını anlamıyordu.
https://i.hizliresim.com/d7aV3r.jpg
Çocuk şaşkınlık içinde bize baktı. Kolumu ona uzattım ve sıkıca sarılarak onu rahatlatmaya çalıştım. Ağladı.
Benimle birlikte olan iki Polonyalı memur ve ben birbirimize öylece baktık.
Yapabileceğimiz hiç bir şey yoktu.
https://i.hizliresim.com/qJaZ55.jpg
Olay sırasında küçük bir kız olan Kazimiera Mika 2010 yılında “Varşova’da bir Amerikalı” isimli sergide.
Bergen Belsen ölüm kampı yolunda yürüyen çocuk 16 nisan 1945
https://i.hizliresim.com/bLaoMG.png
Alman askerî yetkilileri 1940’ta Almanya’da Celle’nin 18 kilometre kadar kuzeyinde bulunan Bergen ve Belsen adındaki küçük kasabaların güneyinde Bergen-Belsen kampını kurdu. Bergen-Belsen tesisi, faaliyette bulunduğu süre içinde farklı zamanlarda kurulan birkaç kamptan oluşuyordu. Üç ana kamp bulunmaktaydı: Savaş esiri kampı, “ikamet kampı” ve “esir kampı”. Bergen-Belsen, 1943’e kadar sadece savaş esiri kampıydı. Bergen-Belsen kampı, faaliyette bulunduğu sürece Yahudileri, savaş esirlerini, siyasi mahkûmları, Romanları (Çingeneler), adi suçluları, Yehova Şahitleri’ni ve eşcinselleri barındırdı.
1944 sonları ve 1945 başlarında Müttefik Kuvvetler ilerlerken, Bergen-Belsen cepheye yakın kamplardan tahliye edilen binlerce Yahudi esir için bir toplama kampı hâline geldi. Çoğunluğunu yayan olarak tahliye edilmeye zorlananların oluşturduğu binlerce yeni esirin gelmesiyle, kampın kısıtlı kaynakları tükendi.
1945’in başlarında aşırı kalabalık, yetersiz sağlık koşulları, gıda, su ve barınak eksikliği yüzünden tifüs, verem, dizanteri gibi salgın hastalıklar baş gösterdi. Yılın ilk birkaç ayında binlerce esir öldü.
Artık ölenlerin gömülmesi için bile insan gücü bulunamaz hale geldi. Ölenler kamp yolunun etrafına gelişi güzel bırakılmaya başlandı.
15 Nisan 1945’te İngiliz Kuvvetleri, Bergen-Belsen kampına girdiğinde, çoğu ağır hasta yaklaşık 60 bin esir buldu. Tedavi edilemeyecek kadar hasta 13.000 eski esir, kampın kurtarılmasından sonra öldü. İngiliz Kuvvetleri Bergen-Belsen’in tahliyesinden sonra tifüs salgınını önlemek için kampı yaktı.
Faaliyette bulunduğu süre içinde Bergen-Belsen kampında yaklaşık 50.000 kişi öldü. Ölenlerin çoğu Yahudiydi. İngiliz işgal yetkilileri, kurtarılmanın ardından yerlerinden edilmiş insanlar için, yakındaki bir bölgede 12.000’den fazla kişiye ev sahipliği yapan bir kamp kurdu.