Rusya Ukrayna savaşı öncesi parayı çektim. Borsa bi sebeple çakılırsa tekrar para koyacağım. Kenardayım.
Printable View
Ege Cansen hocayı düzenli okuduğumu bilirsiniz. Okuduğum medya içinde aydın olarak gördüğüm tek gazetecidir. Ama işçiyi 3. sınıf mahluk olarak görmesini ağır eleştirdiğimi bilirsiniz. Aslında kendiside maaşlı çalışan ama beyni kendini patronlara eklemlemiş.
Her neyse, bugün yine maaşlı çalışanlara geçirmiş. Dolaylı yoldan iyi kazanıyorlar demiş. Tezinide mantıksız bir matematiksel hesaplamaya dayamış.
Konu şu.
İşgücü ödemelerinin(Çalışanların maaşları) milli gelire oranı 2019 de %39.1, 2022 Eylül %25.4 diye açıklandı.
Yani çalışanların alım gücü veya başka bir anlatımla çalışanların bu ülkede bir yılda üretilen toplam paradan aldığı pay son yıllarda büyük bir hızla düşmüş.
Elma ağacı örneğini anlatmıştım.
Kısaca hatırlatayım:
Bir elma ağacına 2 kişi ortak. Ağaç her yıl 100 elma ürün veriyor. 40 tane elma Ali(çalışanlar) alıyor, 40(patronlar) tane Veli alıyor, kalan 20 taneyi üretimi 2 ortağa eşit paylaştıran Hulusi(Devlet) alıyor.
Üretim bu yılda aynı, 100 elma ama Hulusi bu yıl Ali'ye 40 değil 30 elma vermiş. 10 elma eksik.
Sadece Ali nin aldığı elmayı ve toplam üretimi bilmeniz, Veli ile Hulusi nin cebine giren elma sayısını bilmeniz için yeterli. Üretim 100 elma, Ali 40 yerine bu yıl 30 almış. Demekki almadığı 10 elmayı ya Veli aldı, ya Hulusi aldı veya ikisi anlaşıp aralarında paylaştılar. İki kere iki dört.
Ali bu yıl fakirleşti.
Ali'nin almadığı 10 elma, Veli veya Hulusi'nin cebine girmiş. Hangisinin cebine girdiği Ali nin fakirleşmesini etkilermi.? Hangisi ne kadar fazla almışsa almış, Ali fakirleşmiş.
Ana konumuza dönelim.
Ege hoca diyorki.
Tamam Ali 40 elma alıyorken 30 elma aldı ama, almadığı 10 elma kayıt dışı elma toplayıcısı Şükrü'nün cebine girdi. Veli'nin(patronların) cebine girmedi.
Ege hoca Şükrü parametresini olaya sokarak kafa karıştırıyor. Şark kurnazımı desem, tilki mi desem, bunadı mı bilemiyorum. Neden bu kurnazlığı yaptığından emin değilim. Aptal olduğundan desem kesinlikle değil. Ülkede sürü nün topluca melediği yerlerde "nooluyor" diyen kişilerden ikincisi. Birincisi benim. Benden 5-6 yıl sonra bu dedi.
Bir kere Şükrü bu senenin icadı değil. Önceki yıl hesaplarında adı geçmemiş olabilir ama elmaları her yıl şükrü toplar ve payını alır ancak hesaplarda söylenmemişti. Şükrü bu sene ortaya çıkmadı.
Şükrü yüde hesaplara dahil ediyorsan, geçmiş sene hesaplarında da dahil etmelisin. Kesin olan şu, geçmiş senelerde Şükrü yine vardı ve Ali 40 elma alıyordu. Bu durumda bu sene Alinin alamadığı 10 elma, Veli(patron), Hulusi(devlet) ve Şükrü(kayıtsız ekonomi) arasında paylaşılmış demektir.
Yeni açıkladığı argüman, Alinin yani çalışanların fakirleştiği gerçeğini değiştirmez.
Türkiye gerçeğine bakarsanda, patronlar devletle beraberler güçlüler. Çalışanlar güçsüz ve savunmasız. Çalışanların cebine giren paranın azalması, diğer güçsüz olan kayıtsız çalışanların cebine girdiğini göstermez. Türkiye gerçeğinde o paranın yine devlet-medya, patronlar, mafya aralarında paylaştıkları kesin.
Ben kayıtsız çalışan diyerek kestirmeden gittim. Bu şekilde herkes anlayabilir diye umdum. Normalde kayıtsız çalışan değilde başka teknik ekonomik argümanlardan bahsediyor. Ancak özü benim anlattığımla aynı.
.
Ege Hoca ile ilgili görüşlerine katilirim , gençliğini arcelikte muhendis ,genel mudur yardimciligi yaparak geçirmiş sonra Anadolu grubunda icra kurulunda bulunmuş bir kişi işçi dostu olamaz , işçiye sadece bir gider kalemi olarak bakabilir .
Ancak bilhassa Ege , temel ekonomik bilgileri düzeltme konusunda çok basarili ve hatta , her şeyi bildiğinden çok emin olan kahvede pişti oynayandan , pazarda patlıcan satan sayın halkımıza hatta hatta beyaz yakalı pek çok okumuş cahil içinde eşsiz bir öğretmen , tabii kıt olmayanlara.
Bir ara Allah söyletti , "Turkiye de cari açık o kadar da çok değil aslında belki çok az deyiverdi , Asaf Bon bon bakarken , bu kadar işadamının kayıt dışı yurtdisinda bulunan varlıkları,( bayağı milyar dolarlar ) nerede kazanıldı , burada değil mi " dedi.
Bu hayati tespit aslında ülkenin içerden , dışardan birlikte soyulduğunu kanıtlar nitelikte .
Bir arada , hani bir söz vardır ya " siz içerden biz dışardan soyuyoruz bi türlü batıramadık bu ülkeyi derler ya " lafını tekrarladı .Yaşlandı da demans belirtisi ile mi konuşuyor bilemedim.
Cari açık tespiti herşeyin anahtarı bence. Evropalilar abd liler bize boyalı boktan kağıtlarını verecek deye domatisi 20 liradan yiyoruz hatta bu toprakların en iyi meyvalarını , peynirlerini , çaylarını biz görmüyoruz toplayıp üretip satıyoruz hep borcun faizine yetmiyor , ülkeyi maraba yapan 1950 zihniyeti ile bırakınız çalsınlar bırakınız çırpsınlar diyen iksv de girişte sırıtarak çanta saat gözlük ayakkabı elbise tanıtımı yapan sorosçu zenginlere bakalım daha ne kadar hizmet edecez.
Önemli ,pek mühim not :ülkenin soyulması sadece 1950 meselesi değil daha öncede ve her devirde Bursanin fethinden bu yana belki en baştan, sistemi içeriden yiyen bitiren tiplerin işi bunlar , man of all seasons ,yani her devrin adamı olmakta fevkalâde mahir insanlardır .Düzeltiyorum .
[QUOTE=alicemal;6081384]Bugünki haber.
"Otomobilini satın alacağız ama önce tamirciye kontrol ettirelim" deyip kendi tamircilerine götürüyorlarmış. Araç sahibi çayını içerken tamirci otomobilin altında yer alan orjinal katalizörü çaktırmadan söküp başka hurda katalizörü takıyormuş. Sonra "arabayı beğenmedik" deyip satın almıyorlarmış.
Orjinal katalizörüde büyük ihtimalle merkezi tamircilere satıyorlar. Merkezi tamircilerde o katalizörlerin yağını tozunu alıp, boyayıp
SIFIR parça diye Türkiyenin her yerine internetten satıyorlardır. Başımdan geçen klima kompresörü olayını yukarda yazmıştım. Benzeri sistem, otomobilin tüm parçalarında yapılıyor olabilir. Bunu yapanlar azılı sabıkalı hırzılar değiller. Sıradan vatandaşlar. Sorsan çevrelerinde namuslu ortalama vatandaşlar olarak biliniyorlardır.
Yaw nereye gidiyorsun Türkiye.
Geçmiş yıllarda benim arabadada pek çok parça tamircilerden sonra ya yerinde yoktu yada kırığı ile değiştirilmişti. Bu tür bir şeyden kesin emin olamazsınız o sebeple onlar aldı, değiştirdi diyemiyorsunuz. Tamircilerle bu türden pek çok olay başıma geldi ama kesin yaptılar diyemedim. Bugün ki haberi okuyunca onlar aklıma geldi. En az 4 parçayı değiştirdiler ve en az 2 kezde bilinçli olarak arabamın parçasına zarar vererek tekrar tamire gitmemi sağlamaya çalıştılar.
Benim japon arabanın yetkili servisi 3 saat uzaklıkta ve arada 72 tane kırmızı ışık olduğundan, BASİT İŞLER İÇİN yakın çevremdeki sanayide farklı tamircilere götürüyordum. O tamircilerin yediği haltlar hep. Birde İzmir deki yetkili serviste şüpheli olay gerçekleşti. Sonra o yetkili servis kapandı, başka semtte yenisi açıldı. Demekki vardı bişey.[/QUO
maalesef esnaflık artık hırsızlık ve sahtekarlık oldu...çözüm çok basit..sıfır araç veya tüketim malı alıp sadece yetkili servisle garanti ile işlem yaptıracaksınız..aylık aidat ödediğiniz avukat bürosu da olacak..oto sanayi yok tamirci..düşünün büyük şehirlerde dükkan kirası 20000 işçi 3 kişi 30000 faturalar 5000 patron ev gideri 15000...5000-10000 senet söyle veya extra gider söyle..topla ve nasıl çıkaracağını düşün...bir de aracınız marka ise model fark etmiyor yandınız..işin kötüsü böyle soyulanlarda başkalarını soyup telafi etmeye çalışıyor..tabii ki dürüst insanları tenzih ederim..
desidero ya katılıyorum,
maltepe sıfır araç almak normal çalışarak kazanan biri için mantıklı değil. Az yakan, orta konfor, otomatik bir araba alayım desen fiyatı ikinci el ev fiyatı.
Tekrar söyleyeyim, sadece emeğinin karşılığını alan biri, parası olsa bile gidip sıfır araba değil ikinci el ev alır kiraya verir. Gelen kira ile kredi çeker (yada biriktirir) ikinci el araba alır.
Ancak baba parası yiyenle kolay kazananlar sıfır araba alır. Hak ettiğinden fazlasını kazananlar alır. Tabi bu lafa alınan çok olacaktır ama izah edeyim. İyi okul mezunusun iyi bir yerde yüksek maaşla işe başladın. Bi kaç sene sonra gittin sıfır araba aldı kız tavlayacaksın. Bunu geçiyoruz, kız tavlama ve hava atma amaçlı alınan araçlar mantığa girmiyor duygusal alımlar bunlar. Bunu geçtik aynı yerde 10 sene çalıştın maaşın katlandı sıfır ev aldın sıfır araba aldın. İşte ben böyle yerlerde uzun seneler çalıştım evler arabalar aldım ama hepsi hak etmediğim paraydı. Dev şirketlerde basit ekip işleri yapıp tonla para kaldırıyorduk.
Hak etmediğim paraydı ve yüzlerce kişi çalışıyorduk tek kişi hak etmiyordu. En başta yöneticiler hak etmiyordu. O yüksek maaşların çoğu haram paraydı çünki bize böyle yüksek ücret veren büyük şirketler devleti direk soyan yada bankalar gibi devletle ortak halkı soyan şirketlerdi. Halkı soyup bize bol maaşlar veriyorlardı. Oralarda çalışan yüzlerce teknik elemana ve yöneticiye sorsanız, çalıştıkları şirketlerin kendisine verdiği parayı nereden kazandığını bilmediği için aldığı paranın da haram olduğunu bilmez. Çalışıyorum hak ediyorum diye düşünür. Her neyse.
Diyeceğim oki hakettiğini kazanıp ev ve sıfır araba alacak olanlarda çok var ama onlar dediğim gibi ev-arsa alabilecekken o parayı sıfır arabaya gömmez diye düşünüyorum. Araba fiyatları olayını defalarca yazdım. Türkiyede otomotivde devlet destekli KARTEL var ve otomobilde bu ülke 60 yıldır acaip soyuluyor.
Benim ilçede bir kaç haftadır hergün sela okunuyor. Bazen günde iki kez. Ambulanslar hiç durmadan dolaşıyorlar.
Anladığım kadarı ile covid den ölenler patladı.
Özellikle bünyesi zayıf olanlar, başka hastalığı olanlar ve yaşlılar, maske takmadan çıkmayın, kapalı alanlara maskeli bile olsanız girmeyin.
Bol bol C vitamini tüketin. ben hergün bir kaç bardak limonlu bitki çayı tüketiyorum. Bol meyve yiyorum. 10 yıldır pastahane ürünlerini bıraktım sayılır, haftada bir güne indirdim. Bir kaç aydırda hamur dan uzak durmaya başladım.
Covid döneminde 3 kez rahatsızlandım. Sadece ikincisinde 3 gün kadar evde yatmak zorunda kaldım. Birincisi ve üçüncüsü ayakta hafif geçti. Sanırım covid in bütün varyantlarına yakalandım. covid veya nesle-grip ilaçları kullanmadım sadece aspirin aldım. hastahaneyede gitmedim. Sadece birincisinde test yaptırdım oda negatif çıktı ama tüm belirtilerim covid i destekliyordu. Bence kesin test hatalıydı. Zaten doğruluk oranı %60 mış. Hastaneye gitmemek ve ilaç kullanmamakla övünmüyorum yanlış anlaşılmasın. Tüm hayatım spor ve sağlıklı beslenme ile geçtiği için hastanelerle az işim oluyor. Mecbur hissettiğimde tabiki gidiyorum ama önce sağlıklı yaşamak gerekir.
Demem oki, işler covid konusunda bir kaç haftadır karıştı. Dikkatli olalım.
Piyasalarda bir kaç aydır karışık. Sebebi ukrayna-Rusya savaşının ciddiye doğru gitmesi. Bu hafta Rusya, abd yi tehdit etti. Ukrayna ya uzun menzilli füze verirsen, kırmızı çizgimizi geçtin demektir. Senide düşman olarak işleme alırıza gelen açıklama yaptılar. yani abd hedeflerini de vururuz diyorlar.
Avrupa ülkeleri abd ye boyun eğmek zorunda, Ukrayna ya destekte çok ileri gitmeye başladılar. Bunun sonucu Ukrayna savaşı uzadı. Sonucunda Avrupa ülkeleri ekonomik açıdan zorlanmaya başladılar. Zorlanınca ekonomilerini vurdu ve borsalarıda doğal olarak zorlanmaya başladı. abd zorlanmıyor çünki para matbaaları durmadan çalışıyor ve dünyadan istediklerini o dolar denen kağıtla alabiliyorlar. Avrupa ve dünyanın geri kalan ülkeleri yapamıyor hali ile zorlanıyorlar.
AB'nin savaşa verdiği destek sonucu ekonomileri zorlanmaya başlanınca, abd parasına karşı paralarıda değer kaybetmeye başladı. abd parası Avrupa parası karşısında yükselince, abd parası ile fiyatlanan EMTİA ürünlerininde fiyatları düşmeye başladı. Ons altında bu sebeple düşüyor.
Rusya ve Çin le ilişkileri geliştirmeye başlayan Merkel'i dehleyip, abd nin köpeği olan yeni başkanı Almanya nın başına geçiren abd, Avrupayıda batağın içine soktu. abd karşısında avrupanın ne kadar aciz olduğu da ortaya çıktı. Ne kadarda çok abd ye bağlılarmış. Zaten trump almanyaya ticari savaş açtığında, Alman ekonomisinin abd parasına ne kadar çok mahkum olduğunun ip uçlarını almıştık. abd ye karşı gelen Avrupa ülkesi lideri, ya hemen ayaklanmalarla baş başa kalıyor(Fransa-Makron), yada Almanya gibi başkanları değişiyor.(Merkel-hoş Merkel'in oyları azalmaya başlamıştı, abd ne kadar etken oldu bilemiyorum, bence muallak ama abd nin çok işine yaradı ve yeni gelenin abd kuklası olmasıda düşündürücü. Giden ve gelen'in yaptıklarına bakınca Almanya başganının dehlenmesinde abd parmağı var gibi görünüyor.)
Bir tek bizim borsa savaşı tınlamıyor. BIST in ortağı olan katar lılar BIST i yukarı çekip duruyorlar. Son günlerde bankalara gelen ağır satışa rağmen BIST dayanıyor. abd nin bizim bankaları tehdit etmesi sonucu bizim bankalar tabanlara başladılar. Rusya dijital finans ağı MİR e bağlanan Türk bankaları, abd tehdidi altında.
Ne zamandır ekonomi yazısı yazmamıştım. Yazdıklarım hafif takip sonucudur. Olaya hakim değilim, sadece dışarıdan bakış.
Selam,
Herkese bol kazançlar. Okunacak bayağı mesaj birikmiş. :)
Sanada bol kazanç dilerim.
---
erdoğan'ın damadına ait baykar şirketinden bir kaç kez bahsetmiştim. Sebebi ile beraber, baykar şirketi damada ait olmasaydı ancak oyuncak drone yapabileceğini anlatmıştım. Teknolojiyi TUSAŞ'ımızdan aparttığını ve bu Teknolojiyi dışarı çıkardığınıda yazmıştım.
İlave etmek istediğim şu. 24 ülkeye ileri teknoloji SİHA larımızı satıyor ve hiç bir kurala tabi değil. İleride savaş yapma ihtimalimiz olan ülkelerede satıyor.
Bu tür ileri teknoloji ürünlerin ihracatı batı ülkelerinde meclis onayına tabidir. Hangi ülkeye ne satacağına meclis karar verir. Bizim ülkede ise kim kime ne satıyor belli değil. Meclisdeki yaşam formlarının bu satşlardan benim kadar bile haberi yoktur.
Alicemal çenem durmadı yazmadan edemedim, biz de bu isler meclis kararıyla olmaz olsada sayın meclisimiz zaten verilen kararı oylar biz de bu isler , kıraathane mantığı ile çalışır , şöyle ki ," ya arkadaşlar bu desideroyu tanıyan var mi , yaw ben tanıyorum iyi adamdır verelim sihalari sikinti olmaz , adamın arsası var kat karşılığında inşaatı alırız ondan ,,," iste boyle bir mantıkla siha değil hidrojen pompası olsa satarik tabi money de gelecek .Damadın torunların iaşesini karşılaması lazim.
Bu arada seni kutlarım 10 numara yazmışsın,haram para aldık çalıştık diyen bi seni gördüm koca ülkede , bağımsız aday ol verecem oyu sana ,bir ara şirketler , 2005 lerde nlp ,şu ,bu millete oyun oynatıp para döküyorlardı , arpa fazla gelince beyaz yakalılar sapıtır bi mok ürettiklerini zanneder çok ciddi pozlar takınır baksan dersin adam dünyayı çözmüş .Halbuki dediğin gibi soyulan ülkeden simit kaşar yemektedir.Hey gidi beyinsizler hey .
Oyumu 1920 tkp ye verecektim ,kapatacaklar dükkanı gibi eski tüfenkler , sen bi yer bulursan bana da haber et .
Bunu da söyleyip bi sure dinleneyim , dolarcilarin orada dedim ki faizi yüzde 7 ye indirsinler oyumu bunlara verecem , imamın oğlunun pesine takılan dangalaklar hemen inandı, ironi bile yapamadık , bana trol diyen bile oldu :) bu kadar solcusu sağcısı beyinsiz bi milletten ne çıkar , anca bu kadar , adamlar bunlara boşuna idraksiz ....dememiş , yapacak bi şey yok savrulacağız sonra ağıt yakarız , en iyi bildiğimiz şey .Hadi eywallah.
Meclis konusunda desidero ya katılıyorum. Aynen öyle yapılıyor.
tkp yi bende araştırdım ve amerika üretimi olduğuna karar vermiştim. Devletin ince yerlerinde çalışan bir arkadalşım tkp yi fransız gizli servisinin kurduğunu söylemişti. tkp den vazgeçtim.
Şimdi hkp yi(Halkın kurtuluşu partisi) inceliyorum. Arkasında dış devlet şu ana kadar bulamadım. Kapasiteleri çok güçlü görünmüyor saçma hareketleride var ama koyunun olmadığı yerde keçiye Abdurrahman Çelebi derlermiş. Bu atasözüde ilginç, açıklamaya muhtaç gibi. Sonuçta mecburiyetten verebilirim yada saçmalamaya devam ederlerse hiç bir partiye vermem. "Boş oy atmak rakip partinin işine yarar" diyen fatih altaylı gibi devlet sülüklerinede aldrmıyorum. Oda devleti soyan medyadan bol yüklü haram maaş alıyor ve hak ettiğini sanıyor. Boş oy atma benim hırsızıma oy at diyorlar. Her neyse.
---
Oxford ve Google ın ortak yaptığı araştırma da, "yapay zekâ"ların tehlikeli olma ihtimalinin yüksek olduğu sonucu çıkmış. Bunu twitterde üç beş ay önce yazmıştım. Yapay zekâ ya öğrenme yeteneği eklersen tehlikeli hale geliyor.
Bunu nerden çıkarmıştım.
Geçmişte yazdığım bir projeye, temel bazda özellikleri olan basit bir yapay zekâ modülü eklemiştim. Bu modül, web sitesinde yazanların, hangi konudan bahsettiğini anlamaya çalışıyordu.
Basit anlamda öğrenme yeteneğide eklemiştim. Yapay zekâ modülünün tasarımı kodlaması tamamen bana ait. Hiç bir satırı başka yerden alınma değil.
Bu sene düşünmüştüm. "Acaba o modülü projeden ayırıp, modül için kendi başına bir site açsam. Öğrenme yeteneklerini geliştirsem" nasıl olur.? :Sad:
Sonrada öğrenme yeteneklerini nasıl geliştirebilirim diye düşünmeye başlayınca, yapay zekâ daki tehlikeyi fark ettim. Yazılım, öğrenmeye başlayınca, tehlikeli hale geliyor.
O işi hâlâ yapmadım ama yapmayı düşünüyorum. Basit bir web sitesi kurup, yapay zekâyı koyup geliştirmeyi düşünüyorum.
Pek akıllıca değil. Mevcut gelişmiş yapay zekâ'lar zaten o işi yapıyor. Onlarca yıldır onlarca ülkede onbinlerce yazılım mühendisi yazılanı ve konuşulanı anlayan yapay zekâlar yazmışlar. Üzerine benim yazmamın anlamı yok. Onların yazdıklarına ekleyecek bir şeyim varmı.? Bilmiyorum çünki onların yazılımlarını incelemedim, eğitimini almadım, yüz tanıma haricindeki yapay zekâ yazılım kütüphanelerini kullanmadım.
Benim amacım öğrenme merakı. Beyin sürekli öğrenmek istiyor bende mecburen yemliyorum. Umarım beyin durmaz ölene kadar öğrenme hevesi devam eder.
ayhan yıllardır burada yazmamıştı. :) Sadece kızınca gelip yazıyor. Desidero ile dolar topiğinde pek anlaşamıyorlar sanırım.
---
2 gündür gaza gelmiş durumdayım, yazıyorum.
Yine yazayım.
İnsan evrimi ile ilgili ne bilgi vermiştim. Oran %80.
İnsanların %80 i ezbere yaşar. Beyinlerinin düşünme yeteneği yoktur, ezberlerini kullanarak hayatlarını devam ettirirler. Ezberlerinde olmayanı yaratamazlar. Mecburlarsa şansa ilerlerler. Örneğin yollarına nehir çıkmışsa ve hayatlarında ilk defa nehir görmüşlerse, nehri analiz etmezler, ya korkup geri dönerler veya direk dalıp geçmeye çalışırlar. Cahil cesareti ile geçmeye karar vermişlerse ya ölürler ya kalırlar. Daha önceden nehir görmüşlerse ve başka insanlar nehrin derin olmayan yerini arayıp yüzerek geçmişlerse, o zaman bilgileri dahilinde nehre muamele yaparlar.
İmdi başımdan geçen örnekle evrilmemiş beynin olayları analiz şeklini yazayım.
Evrilmemiş olanla ilgili başka ne örnek vermiştim, havuç sopa sistemi ile çalışırlar. Doğru olan havuca ulaşmaktır, yanlış olan sopa yemektir. Havucu çalsanız da o doğrudur çünki karnınız doyar. Sopayı sizden daha şeytan biri atmış olsa da yaptığınız şey sopa yemenize sebep olduğu için yanlıştır. Çünkü canınız yandı.
Doğru ve yanlış anlayışı hayvanidir. Yani iç güdüseldir. İç güdülerimiz hayvani yanımız en ilkel tarafımızdır.
Hoşuna gitmişse doğrudur, canın yanmışsa yanlışdır.
Örneğin kendisi evliyken komşunun 18 yaşındaki kızına sulanır tenhada sıkıştırmaya çalışır, hoşuna gittiği için doğrudur. Sokakta yürürken yol kendisinin olsa bile karşıdan gelen polis e kenara çekilerek yol verir, polisten korktuğu için kenara çekilmesi doğrudur. Yada karşıdan sedat peker geliyordur, canı yanacağı için yol kendisinin olsa da kenara çekilir. Doğru olan budur.
İmdi ana örneğe gelelim.
3 yıl önce bölünmüş yolda arabamla gidiyorum. Bekar arabası, en fazla 180 yapan orta halli bir araba. Gidiş yolu 2 şerit. Hız sınırı 90 km.
İleride 2 otomobil var, ikiside çok yavaş gidiyorlar ve sol şeritteler. En fazla 60 veya 70 le gidiyorlar. Onların arkasına 90 la geldim. Yol tenha ve yeni yapılmış süper yol, çift şerit, şehir dışında bir yol. Arabalara yaklaşınca baktımki öndeki araba lüks bir BMW. Çok yavaş gidiyor, ya çok yaşlı biri veya bir kadın olmalı. Sağ boşken solda yavaş gidenler genelde bu tipler oluyor veya çok eski arabalı köylüler oluyor.
BMW nin arkasında toyota nın yeni SUV larından var. İlginç olan oda yavaş yavaş BMW nin arkasından gidiyor, geçmeye çalışmıyor. Böyle durumda ne yaparsınız, flaşörleri yakıp yol istersiniz, yol verirse geçersiniz, vermezse sağda güvenli boş yer varsa sağdan geçer gidersiniz.
Toyota ikisinide yapmıyor. Biraz bekledim toyota BMW yi kenara çeksin ve geçsin diye. Yok, yavaş yavaş ikiside sol şeritte gidiyorlar.
O zaman ben geçmeliyim dedim çünkü çok yavaş gidiyorlar ve kenara çekilme gibi bir görüntüleri yok, hallerinden memnunlar.
Flaşör yaksam olmaz çünki çekilmeyen önümdeki toyota değil, onunda önündeki lüks büyük BMW.
Sağ şerit boş, sağa geçip gaza bastım toyota yı geçtim. O esnada ilerde sağda kamyon belirdi. Sağdan devam edip BMW yide geçemedim, toyota ile BMW nin arasına girip kamyonu geçmemizi bekledim.
Kamyonu hep beraber geçince BMW ye flaşörleri yakıp kenara çekilmesini istedim. BMW de hemen kenara çekildi ve geçtim.
Olay ondan sonra koptu.
Toyota SUV un şoförü aniden sapıttı. Flaşör ve kornasını açıp gaza bastı ve çok hızlı gelip sağdan beni geçti. Ben 90 la gidiyordum yasal sınır oydu, toyota beni geçmek için yasal sınırıda geçti. İlerde sola döneceğim için solda kalmıştım ayrıca sağa geçecek süre bana tanımamıştı.
Toyota nın şoförü anladığım kadarı ile BMW yi önce ben geçecektim sen nasıl benim hakkımı gasp edersin demeye getiriyordu.
Olayı analiz edelim.
Sen BMW yi uzun süre geçmemiş, yol da istememiş arkasında yavaş yavaş gidiyorsun. Bunu gören benim gibi biri toyota nın geçmeye niyeti yok belkide beraberler diye düşünür.
Ama hayır geçmek istiyormuşsun hemde çok istiyormuşsun ama geçmiyorsun, arkasında bekliyorsun. BMW nin keyfini bekliyorsun ne zaman sağa çekilirse o zaman geçeceksin. BMW den korkuyorsun.
Peki BMW den neden korkuyorsun? Plakasını tanıdın mafya babasımıydı? Veya içindeki adamı gördün korkutucu biri miydi ki korktun.? Hayır. Korksaydın ben geçtikten sonra BMW yi geçmezdin.
Buda demektir ki BMW nin temsil ettiği şeyden korktun.
O araba BMW olduğu için hızlı, lüks olduğu için sahibi güçlü. Ondan korkarım, geçemem. O ne zaman insaf ederse ben o zaman geçerim. Ben alt sınıfım.
İşte ilkel kafa böyle çalışır. Olayı analiz etmez, ŞEKLE BAKAR.
Evde namaz kılmayı camide namaz kılmadan daha aşağı görenlerde aynı düşünce tarzındadır. Olay tanrıya ibadetse, evde de edebilirsin. Evde de, cami de de Tanrı sana aynı mesafededir. Ama şekle uyar ve camiye gider. (Tanrı ya inanmadan ÇIKAR AMAÇLI gösteriş yapanları saymıyorum. Onlar sokakta bile aniden namaza dururlar. En kalabalık yer lazım onlara. Tanrı ile işleri yoktur.)
Ezber beyin BMW yi geçmeye korktu, ismi ve cisminden dolayı.
Gelişmiş beyin ise şekli değil olayı analiz etti. Yaptığımız şey ihtiyaç amaçlı bir yerden bir yere gitmek. Ulaşım yapıyoruz. Altında istersen eşek olsun, istersen BMW olsun istersen balistik füze olsun. Ulaşımın kuralları belli ve o kurallar dahilinde herkes gideceği yere varır.
Benim gördüğüm, ulaşım ve ulaşım kurallarıydı, toyotayı süren adamın gördüğü ise güç'dü.
Ben olayı analiz ederken toyota şoförü ezberindeki şeye uygun davranıyordu. BMW sahibinden korkacaksın ve BİAT edeceksin. Ama önünde senden daha düşük bir araba varsa o sana BİAT EDECEK. Oradaki en uygun fiyatlı araba benimkiydi ve en arkada onların keyfini beklemem gerekiyordu. Onlar üstündü.
BMW şoförüde hemen yol verdiği için oda şekle değil olaya dikkat etmişti. Olay zenginlik güç değil ulaşım olayıydı.
Ezber beyinle yaşayan düşünemediği için olayları anlayamaz, ezbere hareket eder. Belleği ise, korktuğu ve peşinden koştuğu sopa ve havuçlarla doludur.
Benzer olay ilçe içinde yaşamıştım. Şehir içi 2 şerit yol ama sağ taraf park yeri olmuş arabalarla dolu geriye tek şerit kalmış. Kalabalık yer olduğundan arabaların arasından insanlar çıkıyor hızlı gidemezsin. 20 - 30 km civarı hızla gideceksin. Bende öyle yapıyorum. Arkamdan bir araba hızla geldi, başladı bana korna çalmaya ve flaşör yakmaya. Kenara çekilemem, hız yapamam salak olmam lazım. Tam o an epey ileride trafik polisinin renkli flaşörleri göründü. O flaşörler görünür görünmez arkadaki ilkel beyinli korna çalmayı ve flaşör yakmayı bıraktı. Öküz den koyuna döndü. SOPA yı görmüştü ve BİAT etmeliydi. Yaptığında haklı isen, trafik polisi varken de aynı şeyi yapmalısın. Ezber beyni trafik polisinden korkuyordu ve beni rahatsız etmeyi bırakması onun için doğru olandı.
Haftaya bu yazı ile başladık. Daha öncede parça parça yazdığım yazıların toparlaması gibi oldu.
Bu yazıyı kopyalayıp alayım, örnekleri kitabımda kullanırım.
.
Bu arada son haftalardaki bankalar üzerindeki abartılı hareketlerin sebeplerinden biride bir manipulatörmüş. Aslında bankalarda yıllardır anormal hareketler oluyor. Hem siyasi hemde BIST in manipulatörlere izin veren kötü yönetim şekli ile.
Bu son anormal tavan tabanlarda, abd nin tehdidi olduğu kadar bir manipulatörün etkiside varmış. Mutlaka piyasa topiklerinde bu kişiden bahsetmişlerdir. Bende manipulatörler dosyamdan aldığım kısa bir paragrafı asayım. Bir kaç farklı piyasa sitesinden alıp özeti kaydetmiştim.
--- mehmet akdere ---
2022 Temmuz Ağustos aylarındaki viop üzerinden bankaların tavan olmasında payı var. MB nin faizi 1 puan indireceğinden haberi oluyor. Enflasyon %80 leri aşıyorken MB Faizi 14 den 13 e iniyor ve bazı bankalar tavan oluyor. Spekülatör mehmet akdere, çoğunlukla akp ye yakın olduğu bilinen ahlatçı yatırımdan işlemleri yapıyor.
Başka haber: Borsa İstanbul piyasasının yakından tanıdığı, sürekli Sermaye Piyasası Kurulu tarafından idari ve yasal yaptırımlara maruz kalan İttifak Holding'in eski Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Akdere, kendi şirketi olan Akdere İnşaat üzerinden İş Gayrimenkul ve Yatırım Ortaklığı (ISGYO) şirket hisselerinden alış yaptı. İttifak Holding'in eski Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Akdere, 2009 yılında içlerinde Mecnur Çolak'ın da bulunduğu "keriz silkeleme" adı altında yapılan borsa manipülasyonlarından dolayı tutuklanmıştı. Dönemin ünlü spekülatörleri ile tutuklama kararı çıkarılan ekibin 1 ayda 25 milyon liralık vurgun yapıldığı iddia edilmişti.
Ali cemalcim bi vobelit bi senin topiğin okumaktan keyif alıyorum. Deniz hocanın topiği adeta akademik çalışma içeriyor. Senin yazılarındanda keyif alıyorum. Çok yazmıyorum ki laf kalabalığına gitmesin
Desideroyu tanımam yazısını okuyunca merak ettim gittim baktım neyi kaçırmışım neler olmuş diye.
Dediği türde bi yazı yazmış ama dişe dokunur bişey değil bir kişi dediği gibi.troll demiş oda dişe dokunur bi durum değil biride destek atmış onunda çok bi anlamı yok
Öyle yazmış ki bende yazılarda kan gövdeyi götürmüş sert fikir tartışmalar olmuş dedim yok öyle bişey suya yazılmış yazılar
Boşa gidipmaraştırmışım onun için sayfanı meşgul ettim. Bak 1 günde 2 mesaj yazdım
Yazmışken o manipilatörün arkasındaki ekip bi bakmak lazım kombasancıların adamı arkasındaki ekip ve para kimin kimlerle anlaşmışlar neden spk imkb masak 2-3 haftadır trene bakar gibi bakıyorlar. Kazanılan cukkalar kimlere dağıtılmış hepsinin kaydı kuydu vardır.
Adam gibi bi denetim piyasamız olsa bunların hepsini cüklerinden yeni finans merkezimizin kulelerine asarlar.
Bir günde ayhan'a 2 kez yazı yazdırdık. :)
Günlük bir olaya ait teknik bilgi gerektiğinde gidip Deniz hocayı okuyorum. Aslında kendisine şaşırıyorum da. Bu kadar geniş ve derin akademik bilgisi olan birinin buradaki çakal çukal la işi ne diye. Maaşlı eleman gibi, herkesi muhatab alıyor ve üşenmeden detaylı cevap veriyor. Kimse ile kapışmıyor. Belki de maaşlı elemandır. Yada süperMen dir. Kendisi burayı okumadığından istediğim gibi atıp tutabilirim gibime geliyor. :)
Bir kaç aydır borsada bankalar eşliğindeki aşırı hareketlerin açıklaması odatv4 de yapılmaya çalışılmış.
Linki bu:
https://www.odatv4.com/guncel/borsa-...-elinde-251044
Şubattan beridir borsadan uzak olduğum için kendi fikrim oluşmadı. Ancak genel görüşümü eski yazılarımdan biliyorsunuz. Genel görüşüm, bu linkteki açıklamaları destekler nitelikte.
Açıklamalar uzun, bir kısmını aşağı koydum.
... borsanın büyük oyuncuları ise ellerinde büyük paralar olmasa bile kendi kendini besleyen bir sistem kurdular. Bu sistemi kurarken başta Varlık Fonu olmak üzere devletten destek aldıkları da söyleniyor ama hemen belirtelim bu bilgi sadece dedikodu olarak ortalıkta dolaşıyor. Sektör olarak da yabancı yatırımcıların Borsa İstanbul'dan çıkmaları nedeniyle fiyatları oldukça düşük olan (bazı bankalarda defter değerinin üçte biri kadar) bankacılık seçildi. Yani esasen alınan hisseler de pahalı değil ucuzdu. Peki sistem nasıl kuruldu? Onu da maddeler halinde anlatalım.
a-İsim olarak borsanın en eski oyuncularının da aralarında bulunduğu yatırımcılar kamu bankaları ve özel bankalar ile bir kaç reel sektör şirketinin hisselerinde Vadeli İşlemler Piyasası'nda (VİOP) işlem yapmaya başladı. Bu piyasada vadeli olarak aldığınız hissenin tüm karşılığını değil hisse senedine göre yüzde 10 ile 15 lira arasındaki tutarı nakit teminat olarak yatırıyorsunuz. Borsada hisse fiyatı düşerse teminat tamamlanıyor hisse fiyatı yükselirse teminat fazlası oluşuyor. Borsada hisse senedi 1 arttığında VİOP'da 10 lira kazanıyorsunuz.
b-Buna karşın oyuncular ellerindeki para ile Borsa İstanbul'da (spot piyasa) aynı hisseleri satın alıyor. Tabii bununla da yetinilmiyor eşe dosta da hisse aldırılıyor. Böylece spot piyasada hisselerin fiyatı yükseliyor. Hisse fiyatı yükseldikçe diğer yatırımcılar da bu harekete katılıyor.
c-Hisse fiyatları Borsa İstanbul'da yükseldikçe VİOP'ta bire 10 kazanılıyor ve yatırılan teminat fazla geliyor. Yani teminat fazlası meydana geliyor. Artan bu teminatı olan yatırımcılar bu tutarı yine borsada spot piyasada aynı hisselere yatırıyor. Bu işlem sonucu aracı kurumların bu yatırımcıya verdiği kredi hacmi de artıyor. Daha fazla kredi de yine daha fazla hisse almak ve hisse senedi fiyatının daha fazla yükselmesi anlamına geliyor. Yükseliş böyle birbirini besleyen sistem içinde sürüyor.
Kurulan sistemi bozan ise Akbank çalışanları sandığının yaptığı yaklaşık 150 milyon lira tutarındaki Akbank hissesi satışı oldu. Bu kurumsal satışı gören yatırımcılar zaten hızlı yükseliş nedeniyle her an geri dönüş beklerken paniğe kapıldı ve satışlar başladı. Daha önce hisse almak için sıraya giren yatırımcılar bu kez aynı hisselerde satış için sıralandı.
4-Bu durum makinenin bu kez tersine işlemesini sağladı. Yani önceden hisse fiyatı yükselirken oluşan fazla teminat bu kez açığa dönüştü. Aracı kurumlar yatırımcılardan VİOP'ta teminat açığını tamamlamalarını istedi. VİOP'tan kazandığını spot piyasada hisse senedine yatıran yani elinde yeterli nakdi olmayan yatırımcılar da borsada hisselerini satmak zorunda kaldı. Veya aracı kurumlar bu yatırımcıların hisselerini satarak teminat açıklarını tamamlamaya başladılar. Bundan sonraki süreçte de teminatların günü ve zamanına göre ya yatırımcılar nakit bulacak veya hisseleri satılacak.
(...)
Son olarak olup bitene Sermaye Piyasası Kurulu'nun (SPK) seyirci kalması büyük tepki topluyor. Bazı hisselerde yüzde 2-3 yükselişlerde şirketten açıklama isteyen SPK bu hareketler olurken bankalardan herhangi bir bilgi istemedi.
Ayhan bana hitaben yazdıklarına cevap yazmayacaktım ama gidip araştırma yapmışsın , yorulmussun falan emeğe saygı babından bi şeyler karaliyim da aydınlatayım dedim ,
Şöyle ki ben faiz düştükçe düşüyor reel anlamda bi de iyice eksi olsun da millet görsün ........ sının ora....sini diyerekten yazdım tınaz denen kanadalı gerçek trol bana sen trolsün deyince Allah Allah bu kadar muhalif yazı yazdım ulan hala bunu nasıl söylersin deyince refaba adli şahıs ve konyakçı Reha topa girdiler , neyse hal hatırlarını sorunca 1 hafta ceza alarak sari kart gördüm , aslında değmezdi ama ironi yi bile anlayamayacak seviyeden bi şey çıkmaz demek istedim AliCemal e o kadar .Yazılar silindiği için onları görmedin ve geldin okuduklarinla konuştun , haklisin bilimsel bi yazı değildi tabii .Hepsi budur , bilmem anlatabildim mi .
Ali Cemal , Ayhan ı şahsen tanımam ama otel maceralarını okudum anladığım otel lobilerini seven bir kişi siyasi görüşlerini detaylı bilmesem de sola meyilli bir kavgamız olmadı, biraz mantıksız yazmış burada ama silinen yazıları gormemistir diyorum . Yalniz basta konyakçı Reha olmak üzere bazı katalizör kişilerin yönetimden en azından rakı -meze karşılığı yazı yazdığını düşünmeye başladım para alan var mi bilemem .Nedense bazen boyle hisler oluşuyor bende .Yaşlandıkça havadan nem kapıyorum , iki tane tkp var bir tkp bir de 1920 tkp hangisini Fransızların kurdurduğunu düşünüyorsun ikii ni de mi ? Bunu bi aciklarsan memnun olurum .
Uzatmanın manası yok. Tek yazı gördüm tek cevap gördüm gördüklerim üzerinden yorum yaptım.
Burada para ile iş yapan olmaz o senin hüsnü kuruntun
Gerçi alicemalde deniz hoca için maaşlı eleman gibi cevaplıyor demiş (kötü manada yazmamış) ama sonuçta burada maaşla yazan yoktur
Neyse 1 hafta dolmadan alicemalin sayfaya 3 yazı çızıktırmak zorunda kaldım kusura bakmasın.
Hiç yazan olmayıncada can sıkıcı oluyor. :)
---
Çok önemli olduğunu düşündüğüm bir analiz okudum. Ukrayna savaşına farklı bir açıdan daha bakmamı sağladı. Savaş tehlikeli yöne doğru tırmanıyor. Kimse nükleer savaş beklemiyor ancak putin'in yeniden nükleer silahlarından bahsetmesi, köşeye sıkıştığını hissettiğinin bir göstergesi. Yanlız nükleer bomba atacaksa Ukrayna ya atması çok büyük aptallık olur. Rusya yı bitirir. Atacaksa AYNI ANDA abd, ingiltere ve fransa ya atmalı. Almanya seçmeli. Buda Rusya yı bitirir çünki Rus füzeleri havalandığı anda abd ve ingiltere füzeleride havalanır. Rusya açısından kazanç ise kendine saldıran batı ittifakıda biter. Kazanan Çin olur. Çinde dahil olmuşsa kazanan kim olur.?
Yazının önemli gördüğüm kısmı aşağıda. Linkide bu.
https://www.veryansintv.com/rusyanin...upanin-acmazi/
Bu arada İsveç gazetesi Nya Dagbladet RAND Corporation'a ait olduğunu iddia ettiği, 25 Ocak 2022 tarihli gizli bir raporun özetini (executive summary) yayımladı. Batı medyası raporu görmezden geldi. RAND bir açıklama yaparak raporun "sahte" olduğunu iddia etti.
Sahte midir yoksa sızdırılmış mıdır, bilemeyiz. Fakat üç sayfalık metin Ukrayna savaşının başından itibaren ABD'nin hareket tarzını gerçeğe en yakın biçimde öngörüyor.
Rapordan Amerikalı stratejistlerin Rusya'ya uygulanan yaptırımların AB ülkelerinde yaratacağı sorunları Ukrayna krizinin tırmanmasından önce analiz ettiklerini öğreniyoruz. Rapor, Vaşington'un Avrupa ülkelerinin ekonomilerini tahrip etmek için Ukrayna'nın saldırgan dış politikasını teşvik ederek Rusya Federasyonu'nu bilinçli olarak "özel askerî harekât"a zorladığını gösteriyor.
"Almanya'yı zayıflatmak, ABD'yi güçlendirmek" başlığı altında, Amerikan ekonomisinin, "özellikle bankacılık sistemi"nin sürdürülebilmesi için dışardan kaynak aktarımının "acil bir ihtiyaç" olduğu belirtiliyor. Bu ihtiyacı "ancak AB ve NATO taahhütlerine bağlı Avrupa ülkeleri, bizim için önemli askerî ve siyasî maliyetler olmadan karşılayabilir," deniyor.
Almanya'nın önceleri bir engel olarak görüldüğü anlaşılıyor. Brexit'in Almanya'ya artan bir bağımsızlık sağladığı, ABD'nin bu yüzden AB hükümetlerinin kararlarını etkilemekte zorlandığı (Merkel döneminde) kaydediliyor. Esas hedefin Almanya ile Rusya, yanı sıra Fransa arasındaki, ABD'ye yönelik en büyük ekonomik ve politik tehdit olarak görülen işbirliğini engellemek olduğu, gerçekleşmesi hâlinde bu işbirliğinin AB'yi sadece ekonomik değil aynı zamanda politik bir rakibe dönüştüreceği belirtiliyor. ABD'nin dümen suyundan ayrılarak Rusya'yla yakınlaşan bağımsız bir AB'nin rekabetinden korkuyorlar.
Bunu önlemek için öncelikle Almanya'nın Rus gazını reddetmesi gerekiyor. Raporda bunun tek yolunun "her iki tarafı Ukrayna'da askerî çatışmaya çekmek" olduğu belirtiliyor.
Özetle Rus gazı kesildiğinde Alman ekonomisini, yanı sıra bir bütün olarak AB'yi tahrip edecek "sistematik bir kriz"in başlayacağı, Avrupa ülkelerinin savaşı sürdürmeye mecbur kalacakları, Ukrayna'daki "sürekli eylemlerimiz"in ve Ukrayna ordusunun Donetsk üzerinde baskı kurmasının Rusya'yı askerî karşılığı tırmandırmaya zorlayacağı, böylece Rusya'nın saldırgan taraf olarak görüleceği ve yaptırımların artarak uygulanacağı öne sürülüyor.
Bu gelişmeler nedeniyle Avrupa ekonomisi "kaçınılmaz biçimde çökecek" ve başka imkânların yanı sıra 9 milyar dolarlık bir kaynak ABD'ye akacak ve Avrupa'daki eğitimli genç nüfus göçe zorlanacak.
Henüz gerçekleşmeyen son tahmini bir yana bırakırsak, şu ana kadar AB-Ukrayna-Rusya sahasında "sahte" ya da "sızdırılmış" raporun öngörülerinin gerçekleştiği, AB ekonomisinin zorlanmaya başladığı ve Avrupa ülkelerinin çatışmaya giderek daha fazla angaje oldukları, Rusya'nın da daha saldırgan göründüğü açıktır.
Raporda yeşillerin ve "Avrupa ideolojileri"nin fanatik olmasalar da aşırı dogmatik ve tuzağa çekilmeye müsait olduğu özellikle belirtiliyor. Almanya Dışişleri Bakanı Baerbock ile ekonomik işler ve iklim bakanı Habeck'in kişisel özellikleri ve profesyonellikten yoksun oluşları nedeniyle hatalarını zamanında görerek politika değiştiremeyecekleri, yaptırımları katı ve kararlı bir tutumla destekleyerek "savaş partisi"ne dönüşecekleri belirtiliyor.
Rapor sahte olsa da olmasa da, ABD'nin Rusya'yı kışkırtarak çıkardığı krizden yararlanmaya, krizin maliyetini Avrupa ülkelerine yüklemeye çalıştığı, bu ülkelerin çapsız liderlerini tam bir açmaza sürüklediği açıkça görülüyor. ABD'nin sinsi saldırganlığı, Rusya'nın telaşı ve Avrupalı liderlerin basiretsizliği insanlığı nükleer savaşa sürüklüyor.
.
Son bankacılık sektörü spekülasyon(Belki manipulasyon)larından sonra viop kısmına yeni düzenlemeler gelecekmiş. KY nin hiç bir işine yaramayacağından emin olabilirsiniz. Gaz alma amaçlı yeni hafif kurallar getirirler.
Ne 4 günlük toplu BIST tabanın da, nede bankacılık spekülasyonunda hiç kimseye ceza gelmedi.
Neden.?
Çünki yapanlarla denetleyenler ve ceza vermesi gerekenler aynı gruptanlar. O sebeple olayı yargıya taşımıyorlar. Başka gruptan birileri yapmaya cesaret etse, uzan ailesinin başına gelen olur. Anında saldırırlar.
Tüm partiler için geçerli, hepsi kendi hırsızını koruyor.
Merhaba,
Bu topige arasıra girer okurum.
Özellikle alicemal Bey'in yazılarını daha dikkatli okuyorum.
Son 3-4 sayfada okuduklarım arasında iki konuda ilave yapmak istiyorum. Mesleğim gereği...
İlki SiHA lardan bahsedilirken ileride düşmanımız olabilecek olanlara meclis kararı vs olmadan kahvehane kültürüyle satış yapıldığını vs konusu..
Hiç endişeniz olmasın, satılan bu silah sistemlerinin bize karşı kullanılmasını engelleyecek onlarca önlem var.. elektronik karıştırmaya karşı tedbirlerini sizin yazdığınız sistemde hiç kimsenin bilmediği öyle bir açık bırakır ya da o ana kadar kapalı olan fakat göndereceğiniz bir telemetry ile açacağınız komut alma sistemine bir komut gönderir sistemin crash olmasını sağlamanız bunlardan sadece biridir. İHA ve yer kontrol sistemlerinin yazılımları sizde olduktan sonra yapamayacağınız bir müdahale yoktur.
İkinci konuda ise camiide namaz konusu..Dinlerin bir ilahı ve öğreticisi (peygamber) olduğunu varsayarsak ve dindar kişi (biz inanalım ya da inanmayalim) dinini bunlardan öğrenip tatbik ettiğini düşünürsek ve kişi öldükten sonra tekrar diriltilecegine ve yaptıklarından/yapmadıklarından hesaba çekileceğine bir şekilde inanmış ise başkaları ne düşünürse düşünsün evinden çıkıp camiiye giderebilir. Çünkü dininin emrettiği bu olabilir, saygı duyulmalıdır. Başkalarının ne amaçla bunu yaptığı onu/bizi bağlamaz. Gösteriş vs yapıyorsa zaten inanmıyordur ve sonuçlarına katlanır.
Umarım yanlış anlaşılma olmaz.
bortruva ya bilgi verdiği için teşekkür ederim.
İHA'lar konusunda yazdıklarını değinmedim ama az çok bende biliyorum. Tabi mesleği direk İHA ları ilgilendiriyorsa onun kadar bilemem. Bu konu ile alâkalı bildiğim ise okuduklarımla sınırlı.
Önceki yazdığımı destekleme amaçlı şunu ekleyebilirim, İran bugün İHA lar yapıp satıyor. Medyada yazılana göre ilk İHA sını, başka İHA yı inceleyerek yapmış ve sonra kendi başına yıllar içinde geliştirmiş. İncelediği İHA ise amerikanın, İran topraklarında casusluk amacı ile kullandığı İHA lardan biri. Düşürmüşler, incelemişler ve İHA sanayilerini geliştirmişler. Rusya bu hafta İran dan bir sürü İHA satın almış. Buda İran'ın İHA larının ciddiye alınması gerektiğini gösterir. Yazılan bu, ne kadar doğru bilmiyorum ancak yazılım paketlerinin kolaylıkla tersine mühendislik ile çözülebildiğini biliyorum. Kilitli yazılım paketlerinin kırıldığını ise belki 30 yıldır biliyorum. Hali ile bizim suudi arabistan'a, bae'ye sattığımız İHA lar, incelenip teknolojisi kolaylıkla çalınabilir. Bizim İHA yı, eğer yazılımı kırıp değiştirmemişlerse bize karşı kullanamazlar onu biliyorum. Söylemek istediğim teknolojisinin çalınması. Kullanılan metal malzemenin labaratuvarda incelenmesi, motorunun incelenmesi, boyasının kaplamasının incelenmesi. Hangi alaşımların kullanıldığının çözülmesi. hangi yakıt kullanılmış labaratuvarda incelenmesi. vb... Yazılım önemli, kullanılan alaşımlarda önemli.
Bizim İHA teknolojimiz ise, İsrail ve abd den dönemlik kiraladığımız İHA larını incelememizle 1990 dan önce başladı diye yazılıyor. bende öyle biliyorum. Bizde israil ve abd teknolojisini çaldık. Hepsini olmasada çalarak başladık, sonra kendi teknolojimizi ambargolar ve O DÖNEM SİYASİLERİN KONTROLUNDE OLMAYAN ORDUMUZ sayesinde, mecburen geliştirdik. İran da çaldı, bizde çaldık.
Yarın ukrayna ilede savaşabiliriz ve hırsızların soysuzların yönettiği o ülkede İHA teknolojisini geliştirecek yetişmiş beyin var ama o beyinleri kullanacak devlet ciddiyeti yok. İHA yapabilecek o gençler hacker lık yaparak dünyayı soyuyorlar. Yasa dışı işlere yöneliyorlar. Tonla eğitilmiş genci var ama ülke soysuzların elinde olduğundan, dışarıdan yardım almadan sıfırdan teknoloji geliştiremezler. Ellerindeki teknoloji SSCB nin devamı. üzerine sıfırdan bişey eklemediler diye biliyorum. Bunun gibi bugün bize düşman olmayıp yarın olacak pek çok ülke vardır. tayyip e bakarsanız, dün ailecek tatile gittikleri ülke başkanına ertesi gün devirmek amaçlı saldırabiliyor.
Ukrayna şu an abd kontrolünde ve yarın bize saldırabilir.
abd bir kaç yıldır yunanistanda üsler açıyor, adalara ağır silahlar yığıyor. abd emri ile yarın yunanistan bize saldırdığında ki işler oraya doğru gidiyor, abd nin kontrolunde olan Ukrayna dan destek alabilir. İHA teknolojimizi fabrikası ile beraber ukrayna ya taşıdık. Ukrayna hepsine bir günde el koyabilir ve yazılımın tüm şifrelerini, çalışma yöntemlerini yunanlılarla paylaşabilir.
---
Dini konuya gelirsek, gördüğüm kadarı ile olaya mantık ölçüsünde yaklaşmışsınız. Arka planda kötü niyet yok. O sebeple saygım sonsuz. İsteyen istediği gibi ibadet edebilir.
Dini konularda GERÇEK DİNDARLARIN en büyük düşmanı, DİNİ SAHİPLENEN siyasiler ve tarikatlar. Din denince akla siyasiler ve tarikatlar geldiğinden, ister istemez her din diyene "aklımıza hemen siyasiler ve tarikatlar geldiğinden" önyargılı yaklaşıyoruz. Herkesi aynı kefeye koyuyoruz. Cevap verirkende akp ve tarikatlara cevap yazıyormuş gibi yazıyoruz. Gerçek dindar olan ise üzülüyor ister istemez.
Nihayet.
Pandemi başladıktan sonra defalarca yazmıştım. Şirketlere verilen krediler doviz, altın ve borsaya gidiyor diye. Şirketlere her ucuz kredi verildikten sonra dolar yükselmişti ama devleti yönetenler ve TV ekonomistleri bir türlü bunu görmemiş veya işlerine geldiğinden görmemezlikten gelmişti. Önlem almamışlardı. TV ekonomistleri bu işten para kazandılar çünki çekilen krediler kendilerine geldi. Hepsi finans piyasalarında çalışıyorlar, gelirleri bolca arttı. Devleti yöneten geniş kadronun bu işten nasıl kazandığını yazamam direk içeri alırlar.
Pandemi döneminde 2020 den beri tanıdığım şirket sahiplerinin tamamı, verilen tüm ucuz kredileri almış ve kimisi dolara, kimisi faize, kimisi ev-araba alıp satmaya, kimiside borsaya yatırmıştı. Şirketi için kullanan yoktu. Devlete BİLEREK ödemedikleri tonla vergileri var ve onları bile ödememişlerdi.
Kuralımız neydi: "Üretmeden kazanılan para, diğer insanların cebinden çıkar, onları fakirleştirir"
Devletten geç ödemeli düşük faizli kredileri alan şirket sahipleri;
- Dolara yatıranlar doları yükseltimiş, yükselen dolar tüketim mallarının fiyatlarını yükseltmişti. Yükselen fiyatlar, aynı oranda maaşı yükselmeyenleri fakirleştirmişti.
- Faize yatıranlar, geç ödemeli %12-14 faizle aldıkları kredileri başka bankaya %20-23 ile yatırıp aradaki farkı kâr olarak ceplerine indirdi.Devlet bankaları bu işden tonla para kaybetmiş, boşalan kasalar devlet hazinesinden yani bizim vergilerimizle doldurulmuştu. Hazine kasası boşalıncada vergilerimiz artmış fakirleşmiştik.
- Ev araba al-sat a yatıranlar, ev arsa ve araba fiyatlarının hızlı yükselmesinde pay sahibi olmuş, ev alabilecek 10 binlerce kişi, fiyatlar hızla arttığı için ev araba arsa alamaz hale gelmişlerdi. Bu kalabalıklar fakirleşmişti. Kazandıkları bol paraları beleş para olduğundan bolca harcarlar ve diğer tüketim fiyatlarınında artmasında etki ederler. Çifte kazık atarlar diğer vatandaşlara. Aslında üçlü kazık atarlar çünki zenginleşenlerin peşinden sürü halinde kızlar koşar. Zenginleşemeyen erkekler ise sürü kızları uzaktan izleyerek hayattan nefret etmeye başlarlar.
Çevremde pandemiden bu yana al-sat la zenginleşen bir kaç şirket sahibi var. 2 yılda parasını 13'e katlayan arkadaşım var. Eğer eviniz arsanız varsa, fiyatları uçtuğu için bu işten sizde gayrımenkul miktarınız kadar faydalandınız. Ya diğer yerlerden kaybettiklerinizi bu sayede telafi ettiniz, yada büyük kazanç elde ettiniz. Ama gayrımenkulu olmayanlar, bu işten ayvayı yedi.
- Borsaya yatıranların direk etkisi olmadı. Dolaylı oldu. Ne kadar etkisi oldu onun hesabı zor. Herkes kazanmış olsa hesabı kolay. Kazanılan beleş paralarla yapılan BOL BOL harcamalar eni sonu tüketim fiyatlarının artmasında bir miktar etkisi olur ve borsadan kazanamayanları fakirleştirir çünki artan fiyatlar sebebi ile aynı ürünlere daha çok para öderler ve gelirleri artmamıştır. Borsada Parayı kaybedenlerde, aldıkları krediyi geri ödemezlerse, o para yine vatandaştan çıkar çünki hazine kasası boşalır ve bizim vergilerimizle doldurulur.
Nihayet devlet verdiği ucuz kredilerin takibini yapmaya başlamış. Şirketlere 1 aydır %14 le devlet bankalarından kredi çıkardılar, ancak son 2 yılda olduğu gibi parayı alıp gitmiyorsunuz. Karşılığında fatura istiyorlar. Hali ile çevremdekiler parayı alamadılar. Alsalardı direk başka bankada %23 brüt faize yatıracaklardı.
Devletin nasıl çalışan üretenden alıp, çalışmayan üretmeyene aktardığını basitçe anlattım. Hikayelerle geçmişte anlattığımda oldu. Bu anlatımımı çok daha detaylandırabilirim ama uğraşmak istemiyorum. Anlaşıldı diye umuyorum.
Eğer faydalanmadı iseniz, faydalananların parası sizden çıktı.
Bu forumda olanların çoğunluğu şirket sahibi olsa gerek. O sebepleyazımdan pek hoşnut kalacaklarını sanmam.
.
Ziraat bankasında 1 yıldır fatura karşılığı kredi kullandırılıyor. Hatta öyle her fatura değil şirketin iştigal ethiği alana dair fatura
Ben işadamı olmadığımdan nefret etmedim ama sürü kızları kısmı yüzünden az sinirlendim öyle uAktan bakıp duran grubu olabilirim
İş adamı arkadaşlarımdan öğrendiğimden, onların anlattıklarını yazdım. İlk defa fatura dediler.
Kızlar hikayesini vurucu olsun diye yazdımidi. :) Netçede en güçlü dürtülerimizden birisi üreme dürtüsü. Erkek yaptığı her şeyi dişi için yapar diye düşünüyorum. Nihai hedef hep dişidir. Ya hedefteki dişi, yada evdeki eşi ve çocukları.
İmdi genelde yanlış bilinen bir konuya dalalım.
Dünyanın neredeyse tüm ülkeleri, global bilgiyi hep siyonist medyadan alır. Yüzyıllardır bu böyledir. Merkezleri ise eskiden Avrupaydı, sonra İngilizlerintere, sonrada amerika oldu. Dünya haberi ve kendi tarihlerini bile, Avrupa ve abd yi yöneten siyonistlerin medyasından aldı.
Hali ile siyonistlerin işine ne geliyorsa o şekilde öğrendik. Batılı şeytanları gelişmiş süper insanlar, kendimizi ise geri kalmış kötüler olarak belledik.
Medyamız batı emrinde olduğundan, bizde çıkan haberlerden, batının düşmanı olan ülkelere ilişkin haberlerin çoğu ya tam yalandır veya saptırılmıştır. kalanı doğrudur ama o kadar kötü tüm dünya ülkelerinde var, hatta daha fazlası. Ama o ülkelerinki abartılarak servis edilir.
Batının(siyonistin) düşman bildiği baş ülkeler hangileri. Çin, Rusya, İran, Kuzey Kore. Başkada varda, son aylarda en aktif olanlar bunlar.
Kuzey Kore yi hep siyonist medya gözü ile inceledik. Alternatif kaynaklardan bilgi edinemedik. Mevcut bilgimize göre Kuzey Kore geri kalmış, fakir, açlık içinde gezen insanların olduğu diktatörlükle yönetilen, saldırgan bir ülke.
Bugün haberleri okurken Lazarus isimli Hacker grubunun dünyada yaptığı bir saldırıyı okudum. Lazarus hacker grubu için her yerde, Kuzey Kore devleti destekli yazmışlar. Gerçekten öylemi diye interneti tararken Kuzey Kore ile ilgili farklı yönden bakan bir yazı buldum. Onu asayım.
Benim temel yaklaşımım, "ÇOK ÇOK zengin olman, senin üstün insan olduğunu göstermez, tam tersini vahşi olduğunu gösterir." Ülkemizdeki en zenginlere bakarsak bunu zaten görürüz. Tabi bizim zenginlerin ne mal olduğunu bilmeniz için benim bilgime sahip olmanız gerekir. Hoş yazdıklarımın tamamını okumuşsanız o bilginin epeyine sahipsinizdir.
Yazının linki bu.
https://www.stratejikortak.com/2016/...ercekleri.html
Önemli gördüğüm kısmıda bu. Ne kadarı doğru yanlış bilemiyorum. Ama mantıklı.
"Ortalama ömür beklentisi ve okuma yazma oranı üzerinden sağlık ve eğitim konusuna baksakta, iş ve aş durumu sosyal açıdan çok daha önemli bir mevzu. Kuzey kore her ne kadar dünya genelinde ambargoların ve silahlanmanın getirdiği yük yüzünden bir bunalım içinde olsa da iş ve aş noktasında bütün dünya ülkelerine örnek teşkil edebilecek bir yere sahip. Çünkü ülkede hem işsizlik oranı hemde evsizlik oranı yüzde sıfır. Her yeni evlenen çift, çocuk sahibi olana kadar küçük bir daire ile düğün hediyesini devletten alıyor, çocuk sahibi olan çiftler ise daha geniş bir eve geçiyorlar. Fakat tek başınıza bir eve çıkamazsınız, zaten öyle bir şey olsa devlet ev yetiştiremezdi. Ayrıca her vasıflı veya vasıfsız yeni mezun gençte durumuna göre bir kuruma yerleştiriliyor. Zaten özel mülkiyetin olmadığı ve devlet tekelinin olduğu bütün sosyalist ülkelerde olan da budur. Çünkü sosyalizmde, vatandaşların eğitim, sağlık, iş, ev ve gıda gibi temel ihtiyaçlarını devlet vermek zorundadır. Temel hakkın dışında kalanlardan ise vatandaşın kendisi ilgilenir.
Bir de herkesin övmeye doyamadığı Güney Kore'ye bakalım Elbette Güney, teknolojisi ve markalarıyla adından çok söz ettiriyor. Peki ekonomik olarak iyi görünen bu ülkede ekonomik sebeplere bağlı intihar oranlarına ne demeli? Güney Kore dünyada intihar oranı en yüksek 2. ülke ve Litvanya ile aralarında çok az fark kaldı. 2000 yılından beri intiharın artışta olduğunu düşünürsek, azalışta olan Litvanya'yı geçmeleri an meselesi. Güney Kore'nin en büyük sorununun kuzeyden ziyade kendi içinde ki intihar oranı olduğu ortaya çıkıyor. OECD ülkeleri arasında 11 yıldır birinci Güney Kore, ikinci ise Japonya. Bu ülkelerde insanların kapitalizmin getirdiği yoğun rekabet ortamında geride kalmaları halinde, aşırı mükemmelci olmaları sebebiyle gururlarının kırıldığı ve bu yüzden intihara aşırı meyilli hale geldikleri tespit ediliyor.
Bunun yanı sıra yetişkin bireylerin ölene kadar ebeveynlerine bakma zorunluluğu olduğundan, yaşlı insanlar hep çocuklarıyla beraber bulunuyor. Ancak ebeveynler çocuklarının ekonomik sıkıntılar içinde olduklarını gördüklerinden onlara yük olmamak için intihar ediyorlar.
İş öyle bir hal almış ki intiharı önlemek için kurslar bile açılıyor ve insanların intihara meyilli olup olmadığını anlamak için telefonlarına soru soran uygulamalar yükleniyor. Öyle bir vaziyet yani. Ancak tüm fakirliğine rağmen kuzeyde böyle şeyleri göremiyoruz çünkü onlarda kapitalizmin getirdiği yoğun rekabet ortamı olmadığı gibi insanlar kültürel yozlaşmaya maruz kalmamış ve sırtını devlete yaslamış durumda. Kapitalizmde olduğu gibi bireyselcilik ve kültürel yozlaşma yok yani herkes kendi başına değil. Devletin durumu belli olduğundan insanlarda yarınını ona göre hazırlıyorlar."
Üstteki yazılara ekleme olsun.
Bizim haberleri ve bilgiyi batı medyasından aldığımızı yazmıştım. Onlarında kendi çıkarları doğrultusunda haberleri filtrelediklerini yazmıştım. Çoğuda yalan yönlendirme haberleri.
Hedeflerindeki ülke hakkında dünya çapında büyük hızla yönlendirme yalan haberler yapıyorlar. Yüzbinlerce kullanıcı(çoğu robottur(yapay zekâ yazılımları)) aracılığı ile yalan bilgiyi yayıyorlar. İran da abd destekli ayaklanma çıktığında twitterde 750 bin yeni kullanıcı açılmış ve çoğunun tek yazdığı İran ayaklanmasıymış.
Hüsnü Mahalli geçen gün İran hakkında yazmış. O da taraflı ortadoğu yazarıdır. fanatik değil ama tarafflı yazıyor. taraflı ile Fanatik arasındaki fark.
Taraflı olan; işine gelmeyen haberi görmez. Çoğunlukla işine gelenlerin işine gelen yanlarını yazar. Yalan yazmamaya çalışır.
Fanatik: Tartışmayı savaş olarak görür. Bu savaşı kaybederse hayatı bitecekmiş gibi davranır. Her türlü yalan dolanla savaşı kazanmaya çalışır. Savaşı kazanacaksa tüm ahlaksızlıkları normal doğal görür. Bunun sebebi beyninin normal olmaması. Kendi isteği ile fanatik olmuyor.
Hüsnü yazının bir yerinde demişki "İran'da doktorların yarısı, mühendislik ve teknoloji fakülte öğrencilerinin yüzde yetmişi, bilim insanlarının yüzde 37'si, yazarlardan sekiz bini, yayıncıların 712'si kadın. Parlamentoda kadınların sayısı din adamlarından fazla. "
Bu bilgiye benim inanmam zor. Hüsnü gibi biride yalan yazmaz herhalde, ben denk gelmedim.Ama bazen bilmeden yanlış yazabiliyorlar. Bende yazabiliyorum. Bazen çok güvendiğim yazarın bilgisini yazıyorum. Aylar sonra başka yerden görüyorumki, o bilgi hatalıymış. Nadiren oluyor. Yılda belki bir kez.
Netçede bilgiyi doğru kabul etmedim. Yanlış da kabul etmedim. Beynime yazdım. İlave bilgi ile desteklenirse doğru kabul edeceğim. İlave bilgi bu bilgiyle çelişirse yanlış kabul edeceğim. Bilgiyi işleme tarzım böyledir.
Bugün haber-turk internet sitesinin köşeden yazarı murat bardakçı nın başlığını gördüm. "İran" yazmış. bardakçı'yı normalde okumam, saygı da duymam. Bilgisi çok evet ama o bilgiyi doğru kullanamıyor ve aşırı taraflı biri. Fanatikmidir bilemiyorum, iyi eğitimli ve TV den bolca para kazandığından, fanatik taraflarını dizginliyor olabilir.
bardakçı nın İran başlığını görünce, Hüsnü nün yazdıklarını doğrulamışmı acaba diye sayfasına girdim. Girince gördümki, hafızamdaki bardakçı tarifi aynen geçerliymiş.
Adam önce İran da, geçmişte gerçekleşmiş amerika destekli darbeden bahsediyor. Amrika nın medyası ile beraber İran'a nasıl taraflı yüklendiğini uzun uzun anlatıyor. Yazısından amerika nın İran üzerindeki emelleri hakkında fikir ediniyorsunuz. Sonrada İran daki son ayaklanmanın amerika ile alakasının olmasının imkansız olduğundan bahsediyor. bunu iddia edenlere ağır hakaret ediyor. Sanırım Hüsnü ye geçirmiş kendi aklınca. Halbuki ne kadar gerzek olduğunu o yazı ile ispatlamış. Tek yazı ile kendini rezil etmiş. Hani yarım akıllı olsa derdiki "tamam geçmişte abd bu ülkede defalarca darbe yaptı, o ülkeyi çok uzun zamandan beridir kontrol altında tutmaya çalışıyor ama bu seferkinin abd destekli olduğunu sanmıyorum, şu sebepten dolayı" der.
Yarım akıllı bile değil.
Evime 10 sefer aynı hırsız girmişse, onbirincide direk aynı hırsız aklıma gelir. O hırsızın bu sefer suçlu olmadığını benim gözümde savunması gerekir. Dünyada, başka ülkelerde yapılan ayaklanmalar ve darbeler konusunda son 100 yıldaki en suçlu ülkesi abd'dir. Büyük fark atar. Sonra ingiltere(dünya) fransa(afrika) rusya(komşu ülkeleri, kendini abd ye karşı koruma amaçlı) filan gelir.
Her neyse.
Netçede hüsnü nün yazdığını destekleyecek bilgi yoktu.
Bankalarda geçen ay manipulasyon yapanlar tutuklanmışlar. Eleştirmiştim, 4 gün taban yapanlar tutuklanmadı, bunlarda tutuklanmaz demiştim. Bu kez tutuklanmışlar. İlginç. Bekleyelim bakalım arkasından ne çıkacak.
Net 4 Milyar cebe indirmişler. Normalde suçlu bulunduktan sonra, bu 4 milyarın oransal olarak zarar görenlere dağıtılması gerekir. Aracı kurumlarda zarar görenlerin isimleri ve gördükleri zararlar var. kolayca hesaplanıp liste çıkarılır.
4 Milyar Yetmemişse bu kişilerin mal varlıklarına el konulmalı ve mağdurlara dağıtılmalı. Doğru olan bu.?
Bakalım ne yapacaklar, zarar görenlerin eline tek kuruş geçecekmi.? Yoksa o 4 milyar yukarda paylaşılacakmı.? Yakalanmalarının sebebi 4 milyarı paylaşmamalarımı.?
Bakalım görelim.
4 Milyar buhar olursa, o zaman başka şey yazarım. Yok eğer dağıtılırsa o zaman iyi şeyler yazarım.
Hüsnü yü sevmem , Murat ı daha da sevmem , Murat in inandırıcı olmak için gözlerini pörtletmesine uyuz ötesi uyuz olurum .
Hic bir delil sunamam ama Hüsnü nün , ajan olabileceğini düşünmüşümdür hep , neden bir ara çok zaman önce Türkiyenin arap devletlerine güvenmesi falan filan saçmalamıştı , Arap devletlerini İsrail yönetirini öğrenememiş veya gizleyen gazeteci bence ajandır . Çok zamandır dinlemem Hüsnü yü .
Hüsnü benim içinde tam netleşmemiş biri. Geçmişinden edindiğim bilgilere bakarsam, Türkiyeyi düşündüğü kadar Suriye, Irak, İran gibi diğer ülkelerinde iyiliğini düşünüyor. Bunda kötü bir şey yok tabi ki. Ancak "acaba" diyorsun gizlediği bir şey mi var.
Normalde bende benzer yapıdayım, belli grup ve kişi değil herkes için doğru olanı görmeye çalışırım. Hüsnü de öyle yapıyor olabilir. Aslında bişey gizleyecek birine de benzemiyor. Düşünmeden net konuşuyor. Gizleyenler düşünerek konuşur.
Du yaw. Ben de acaip düşünerek konuşurum. Bak yaw ajanmıyım neyim. Yok yok benimkisi güvensizlikten. Kendime değil insanlara güvenmesi zor. Karşındaki kişinin ilk bakışta evrimini, kökenini, genetik yapısını, bu yapı ile neler yapabileceğini bilince, güvenmesi zor oluyor.
---
1 haftalığına İstanbula iş gezisi için gittim.
Korkunç yaw.
4 yıl önce arabasız gitmiştim, şehir içi otobüs, dolmuş, taksi rezaletti. Hatırlamak bile istemiyorum. Birde şehir çok değişmiş, gözü kapalı gidebildiğim yerleri bulamadım. Bu kez araba ile gitti. Aynı rezillik fark yok. Milim milim ilerle. Nereden döneceğini, nereye gideceğini bileme. navşgasyonla 3 kez kayboldum, sora sora buldum.
Ulaşım berbat. Orada doğanlar, o ulaşım şartlarında doğduğu için normal doğal görüyorlar. Onlara kötü gelmez. O şartlarda sinir stres sahibi olurlar, kavgacı olurlar, erken hastalanırlar, hepsini doğal sanırlar, çevreleride öyledir fark görmezler.
Ama güzel taraflarıda çok. Ulaşım cehennemini saymazsan, kendi zevklerine göre keyif alabileceğin çok fazla yeri var. İşin ve evin aynı bölgede olacak. Orasıda eski İstanbul bölgelerinden biri olacak, şehir dışı olmayacak. Maddi açıdan sıkıntı yaşamayacaksın. O zaman yaşaması çok keyifli olurdu. Sadece yanında silah taşısan yeterli. Bu gidişimde her türden çok fazla yabancı gördüğüm gibi, hayat şartlarının her yıl giderek ağırlaşması, Türkleri de yasa dışı işlere zorlamış. Bir cafe de kızlı erkekli Suriyeli tipler vardı.
Yan masamda sanırım altı kişilerdi. Hem arapça hem Türkçe konuşuyorlardı. Öğrenciydiler, az ilerdeki kampüsten çıkmışlardı. Büyük ihtimalle eğitim, sağlık, barınma, ulaşım, günlük ihtiyaçlar tüm masraflarını bizler karşılıyoruz. Türkçe yaptıkları muhabbete ister istemez tanık oldum. İğrençti. Kızlar türbanlı hesapta.. Muhabbet ağır cinseldi ve yazamayacağım şeylerdi. Bu insanları besliyoruz. Sırf benim tanıdığım bir genç var, ailesi fakir olduğundan üniversiteye gidemedi.
akp elemanları ülkeyi kendi seviyelerine çektiler. Doğal sonuç bu, bunu biliyordum. Yöneticin hangi seviyede ise, seni o seviyeye çeker. Mecbur kalırsın, kaçarı yok, doğal süreç bu.
Her neyse canımı sıkmayayım.
Yeni sansür kanunu çıkmış. Ağır istanbul seyahati beni epey yordu. Kendime bir kaç günde ancak gelirim. İlginç anılar kaldı beynimde.
Bahsetmek istediğim konu şu, bir kaç yıl öncede yazmıştım. %9 faizle konut kredileri verildiği yıl olmuştu, o dönem yazmıştım. Şu an benzeri gerçekleşiyor. Servet transferi yaşanıyor hemde topluca.
Sansür kanunu çıktığı için çok daha dikkatli yazmalıyım. 2005 li yıllarda 30 yıl geri filan gittik yazıyordum. Okuyanlar youm yapmıyordu çünki anlayamıyorlardı. Geçen yıllarda 100 yıl geri gittik yazdım, bu sefer belki biraz anlaşıldı. Bu sansür kanunu adnan menderesin çıkardığı kanun, tam 70 yıl kadar öncenin. E artık anlayın yaw. Size 15 yıl önceden bildirmiştim.
Neyse.
Biliyorsunuz devlet kendi para üretmiyor(Kanunen Üretmemesi lazım :) ). Vatandaşın vergileri.
İmdi kafam sansür kanununa takıldı, yazı yazamıyorum. Neyseki beni üç beş kişi okuyor.
Şimdi ben bazı işlerim için kredi çekmem gerekiyor. Hakkaten çekeceğim örnek değil. Diyelimki 100bin çektim. Faizi Yaklaşık %25 civarı.
Enflasyon %80. Benim maaşa diyelimki enflasyon kadar zam geldi maaşım %80 zamlandı.
Kredim %25 di. Maaşım kredi faizimden 3 kat fazla arttı. hali ile krediyi çok kolay ödemeye başladım. Sonraki yıl maaşım bir %50 daha arttı diyelim, banka faizi yine %25 olsun ki öyle görünüyor. ben çok daha kazançlıyım artık kredi ödemelerim bana ucuz gelmeye başladı.
Ne oldu.?
Kredi çekerek aslında faiz ödemedim gibi bir şey oldu ÇOK kazançlı çıktım. Normalde %25 faiz tabiki ödedim ancak benim maaşa gelen %80 lik zamlar, kredi faizini sıfırladı ve negatife çekti.
Tabi bu böyle hesaplanmaz, yanlış anlamayın. Benim maaşa gelen zamdan çok daha fazlası satın aldığım ürünlere geliyor. kazançlı kısım sadece kredi kısmı.
Hali ile kredi çekmek avantajlı.
Kuralımız neydi.?
"Üretmeden kazandığın her para, diğerlerinin cebinden çıkar." (yaw yine süper bir yazı oluyor.)
Peki çıkıyorda nasıl çıkıyor yaw.?
Bunu beş on kere yazmışımdır yine yazayım. Nasıl çıkıyor. Özet geçeyim.
Ben 100 bin çektim, o parayı diyelimki mahallemde harcadım. Bakkaldan aldım, marketten aldım, pastaneden bolca aldım, ailecek yedik içtik. Mahallede talebi artırdım. Mahallede 10bin kişi yaşıyor, bin kişi kredi çektik harcadıkta harcadık. Talep patladı. Pastacı kazandı, bakkal kazandı, manav kazandı, perakendeci kazandı, beyaz eşyacı kazandı. Onlarda kazandıklarını harcadı para döndü. Bozuk devlet düzenlerinde bu para dar alanda dönüyor. Bin kişi kredi çektik, bizden kazananlar, onlardan da kazananlar tahminim 3bin kişi daha ekle. 4 bin kişi zenginleşti. Kredi çekenler gelirlerine gelen enflasyon zammı ile kredi ucuza geldi bolca harcadı, perakendeci, toptancı ve bazı üreticiler kazandılar harcadılar. talep patlayınca fiyatlar katlandı. Maaşlara gelen zammı çoktan geçti. Kredi çekenler durumu kurtardı, çekemeyen kalabalıklar ayvayı yedi çünki harcayanlar enflasyonu katladılar. Maaşına %80 zam geldi, satın aldığı ürünlere %150 zam geldi.
Tahminimce halkın %60 ı bu döngüden faydalanamıyor. Bu yüzde altmışın %20'si yerinde sayıyor, %40 fakirleşiyor.
Çünki ben üretmedim, enflasyon sayesinde bedava paraya kondum ve o üretmediğim parayı harcadım. O paranın birilerinden çıkması lazım. Ağaçtan toplamadım.
%40 fakirleşti.?
Ya hiç Kredi çekemediler. Çektiler 5bin onbin borç ödemek için.
Ben 100 bin çektim dedik, yüzlerce milyon dolar çekenler oldu. Benimki solda sıfır.
Dahada kötüsü yüzlerce milyon dolarları çekenler şirketim battı dedi o parayı geri ödemedi. yada parayı yurt dışına çıkardı. O parayı yine vatandaş ödüyor afrika ülkelerinde. Yine sansür aklıma geldi. Bizim ülkede durum neyseki iyi. Fakirleşenlere devlet yardım yapıyor, aç kalmıyorlar açık kalmıyorlar. Afrika ise vahim.
Batık krediler yine hazineden karşılanıyor afrika ülkelerinde. Bizde avrupadaki gibi bişey olmuyor.
Keseyim yaw. Eşyalarımı toplayıp hapishane için hazırlanayım, moral kalmadı. Düzeltmede yapmayayım, aanlam kayması ve ya yeterince anlatamadığım yer olduysa öyle kaldı demektir. Afrikaya üzüldüm.
İmdi herkes krediye koşar değilmi.?
Asıl parayı banka sahipleri ve banka üst yönetimleri kazanıyor. Taş atmadan yorulmadan malı götürüyorlar. Kuralımız neydi?
Şimdi senin topiğin gerilerinde kalan yazdıkların kanundan önce yazıldığından suç olmaz ama biz alıntı yapıp katıldığımızı söylersek biz yanarız. Sen hata yapmışım katılmıyorum dersen yada ses etmezsen yırtarsın.
Evet, şarkıydı değilmi o. hatırladım.
---
Yukarıdaki yazıda biri üretmeden kazanırsa, diğerlerinin nasıl fakirleştiğine tek örnek verdim. Enflasyon dedim. Krediden girdiğimden olay faizine oradanda enflasyona geldi. Başka türlüde etkisi oluyor, geçmişte dönem dönem yazmıştım.
Çok geniş ve uzun anlatılması gereken konu. Düzgün liberal sistemlerde fazla sorun çıkmadığını çünki zenginleşenin parasının herkese yayıldığını anlatmıştım. Bozuk sistemlerde ise para belli ceplere girip orada kalıyor. Afrika ülkelerinde adam o kadar dolduruyorki, harcayacak yer bulamıyor. Stokluyor. Para dağılmıyor. Çoğunu da yurt dışına çıkarıyor. Ege Cansen hoca da bunu açıkça anlatmıştı. Ben biliyordum ama Sermaye temsilcisinin açıksa söylemesi şaşırtmıştı. patronların ilk yaptığı iş yurt dışına servet çıkarmaktır demişti. Emniyet amaçlı.
Paranın dağılmaması fakirleştirir.
Yurt dışına çıkarılan servet fakirleştirir çünki içerde kalsa o para harcanacak dağılacak. İş yapan herkes kazanacak, devlet bolca vergisini alacak, o vergilerle iş bulamayanlarada eğitim verilip işler açılacak. Yeni işler ve işe başlayanlarla para yine dönecek filan. Para yurt dışına çıkarsa dönmüyor, millet işsiz kalıyor, eğitim alamıyor, içerde para kalmadığından gelirler düşüyorda düşüyor.
Mafya gelişmişse benzer durum oluşuyor. Mafya düzeni bozuyor ve iş yapmayan üretmeyen hırsızlar zenginleşirken, çalışanlar yeterli gelir elde edemiyor.
Kaçakçılık da aynı. Ülkeye çok ağır darbe vuruyor. Bunu anlatması uzun başka zaman anlatırım. Bizde kaçakçılık çok ağır boyutlarda ve ülkenin turizmini bile vuruyor. Ne alaka diyeceksiniz, çok alaka. kaçakçılıktan büyük servetler edinenler sınırda kalmıyor. Hemen batıya gelip kendi sistemlerinide getiriyorlar. Gaspla elde etme, yasadışı işlerle iş yürütme, bol beleş para ile her şeyi satın alıp oraları eğitimsiz kötü yetiştirilmiş gasp zihniyeti ile yetiştirilmiş ellere teslim etme... Bu adamların girdikleri yerlerde Fiyatlar uçarken eğitimli kesim oradan uzaklaşır. vb... İlrde detaylı anlatırım.
Başka vurucu örnek anlatmıştım. 2 ev yanyanayız demişti. gelirimiz aynı giderimiz aynı ailelerimiz aynı. Ben yolda gömü buldum(üretmeden kazandım) ve tonla param oldu. Evi yeniledim, lüks araba aldım, iyi giyindim, lüks elektronik aldım, havuz yaptım, komşumun eski evini görmeyeyim diye yüksek duvar ördüm. Komşunun geliri, ev, ailesi herşeyi aynı. Ama fakirleşti.? neden? Karşılaştırma yapacağı komşusu aldı başını gittide ondan. Herşeyi aynı ama artık kendini fakir hissediyor. O evde doğan çocukları kendini ezik hissediyor, mutsuzlar. Normalde zenginleşen komşu harcadığında,düzeni olan ülkede komşuda payını alır. Ona hizmet yada mal satar para kazanır, o para herkese yayılır. Ama mafyanın hakim olduğu düzensiz ülkelerde para yayılmaz yukardaki örnek, ayrıca ithalatçı ülkedede yayılmaz. Para yurt dışına çıkar. İthal araba alır, ithal ağaç, ithal mermer alır, ithal elektronik alır, paranın çoğu ithalata gider, az kısmı içerde dağılır. Komşunun eline para ya geçmez yada çok az geçer. Yaşlı komşu çocuklarının üzüntüsü ile yaşlanıp ölür, komşunun gençleri ise farklı yol izler. Sittun sene çalışıp o zenginliğe ulaşamayacağı için, erkekler kestirme yola başvurur, kızlarda başvurur ve hep beraber gömü ararlar. Bulamayınca ne yaparlar dışarı bakın.
Bizde düzen 1938 den sonra bu hale döndü.Hiç bir partide düzeltemedi ve düzelmesi imkansızdı çünki bu sistemi kuranlar belli ve onlar güçlüler. Onlar oldukça sistemi değiştiremezsin. Belkide değiştiririm, sıradışı bir adamım. Siyonistlerle pazarlığa otururdum, onlarıda yükseltecek plan ortaya koyarım, "yapmayın etmetin yazıktır" derim, filan fıstık.
Yaw ben bunları yıllar önce yazmıştım. yeni değil ona göre. Zaten 80 yıllık düzen bu, bir partiye ait değil.
Konuya göre kısaca anlatmaya çalıştım. Bu kadarcık yazıdan bir ekonomi kitabı çıkar, nobel de alabilir. Yeterli rüşvete bakar.
Voleybolda bizim kadınlarımız çok iyiler. Ancak belli yerden ileri gidemediler.
Ben 2 sebep görüyorum.
Birinci sebep vakıfbank gibi zengin takımlar, ligdeki en iyi oyuncuları toplayıp takıma koyuyor sonrada yedek bırakıyorlar. Çünki yurtdışındanda çok pahalı transferler yapıp onları oynatıyorlar. Yedek kalan iyi oyuncularımız daha iyi seviyeye çıkamıyor, köreliyorlar. En iyi oyuncularını alınca rakipleride zayıflatıyorlar. Hali ile ligin kalitesi düşüyor. Düşük kaliteli ligin milli takımından da kalıcı başarı beklenmez.
İkinci sebep ise yazmıştım. Maçlarda her sayı alındığında bizim kızlar kendilerini yırtıyor. Kafayı yemişler. Finale kalan 2 takıma bakın, bir tek brezilyada azcık fazla bağıran bir kız gördüm.
5 set oynuyorsun her sette 25 sayı avazın çıktığı kadar bağırırsan, sağa sola koşturup tüm enerjini harcarsan, sonraki setlere enerjin kalmaz. Enerjini koruman gerekli. Biraz sevin yeter. Maçı kazanınca da kendini yırtma. Final oynar maç biter, ondan sonra 1 hafta kendini yırt. Bu aşırı sevinci takım kaptanı başlattı. Sonra diğer gençlere yayıldı. Zehra bile katıldı aşırı yırtınmaya. Önceki turnuvalarda yırtmazdı kendini, bu maçta çok yırtındı. Teknik ekip ayrı mal. Görüyorlar ve ses çıkarmıyorlar çünki sorunun farkında değiller.
---
Diğer takip ettiğim spor world superbike yarışları. Geçen yıl Toprak Razgatlıoğlu şampiyon oldu. Çok geçiş olduğundan seyretmeside keyifli. Bu sene şampiyon olamayacak gibi. Yamaha motor ile yarışıyor ve bu sene Dukati motorlar çok hızlılar.
İşimde var ama süper delikanlı fatih altaylı'nın ensesini tokatlamadan edemeyeceğim.
2 gündür TOGG'un parlatmasını yazıyor. Bu herif 1 yıl kadar önce TOGG fabrikasına gidip anlatmış da anlatmıştı. Onun üzerine adama mail atıp hatalarını göstermiştim, oda bana küfür maili atmıştı, bende karşımdakinin kim olduğunu kavrayıp gülmüştüm.
Karşımda azda olsa kötü karakterli çocuk vardı. Yaş olarak değil ama beyin olarak. Benim mailin akabinde de, okuyucu maillerine artık yer ayırmayacağım diye açıklama yapmıştı.
2 gündür yazdığına göre herkes bu araba yapılamaz demişde kendisi yapılır demiş de. Bunu övünerek anlatıyor.
Birincisi ülkenin sırtına yük olacak bir proje bu. Yapılmaması yapılmasından çok daha iyi. yapılma yöntemini bir kaç kez yazmıştım. Otomotiv sektöründeki küçük üreticilere teknoloji ve diğer desteklerden verirsin. 3 yılda sana iki üç tane %80 i yerli otomomil üreticisi çıkar. TOGG un %70 i ithal ve uzun yıllar ithal etmeye devam edecek, ülke halkının sırtına yük bir proje. Hem parasını biz karşıladık, hemde ithalat ın verdiği zarar sebebi ile.
İkincisi bu otomobili yapmak bu yöntemle çok kolay. Hayatımda otomobil üretmedim ama bu otomobili aynı şartlarda çok kolay üretirim. Hatta ileri gidiyorum, ticaret ve iş hayatı tecrübesi olan çoğu kişi bu şartlar ile üretir.
Şartlar ne.?
Devlet fabrika kurman için para arazi ve tüm desteği verecek, alım garantisi verecek sen üreteceksin. Alım garantisi vermezse yine üretirsin ama TOGG üretmişsen bu fabrika kalıcı olmaz.
Peki nasıl üretirsin. Çok kolay. SİHA üreten bayraktar ailesi gibi üretirsin.
para arazi devletten vergi almıyor. Devletten aldığın para ile yönetici ekibi kurarsın. O ekip sana fabrikayı kurar üretime başlarlar. Sen parmağını oynatmazsın, cebinden tek kuruş çıkmıyor, riskin yok. batarsan fabrikanın trilyonluk araziside senin. Sadece battığını borca girmeden açıklayacaksın, baktın satamıyorsun battım dersin, arazi ve techizat sana kalır.
Bayraktar aileside aynı şekilde siha fabrikası kurdu ve yok satıyor. para devletten. Gitti TUSAŞ ın SİHA mühendislerini transfer etti, TUSAŞ tökezledi ama bayraktar bu mühendislerle siha fabrikasını kurup üretmeye başladı. Devlet alım garantiside verdi. Zaten İHA üretmiş olan TUSAŞ mühendisleri İHA yı ürettiler ve devlete sattılar. Sonra yürüdüler. hepsi bizim vergilerimizle bizim yetiştirdiğimiz TUSAŞ mühendisleri sayesinde oldu.
TOGG da alım garantisi varmı bilmiyorum mutlaka belli ölçüde devlet alacaktır. Lüks otomobiller tabiki alırlar. para ceplerinden çıkmayacak bizden çıkacak. Devletin alımı tek başına fabrikayı kurtarmaz, ülke çapında ve yurt dışına satabilmeleri gerekir. İsimsiz tecrübesiz bir firma bu fiyata o ürünü tutturamaz. Proje liderini tayyipin anlatımından tanıdım yapamaz. Faaliyetlerinden de belli yapamaz.
İş adamı herkes(hatta gençlerin bir kısmı) devletten para alıp otomobil üretir(ürettirir) ama o fabrikayı devlet yardımı olmadan yaşatmak asıl iş. TOGG Otomobillerin, dünya devi firmaların ürettiği otomobillere göre hiç bir avantajı yok. Niye toyota, mercedes, audi, hyundai, tesla yerine ismini ilk defa duyduğu TOGG'u ünlü lüks araba fiyatına alsın.?
Yaparsa özür dilerim.
Üretmesini devlet parası ile komşu kadın halime bile yapar. Devlet yardımı olmadan o fabrika yaşayacakmı o önemli.
10 yıl sonra görüşürüz. Devlet yardım etmez ise göreceğiz. Devlet fabrika batmasın diye her yıl yardım ederse de, ülke çalışanının parası TOGG sahip ve yöneticilerine transfer edilmiş olur.
fatih altaylı çoğu parçalar ithal ve pili içeride yabancı şirketin ürettiği bu fabrikayı anlata anlata bitiremiyor. İstanbul havaalanınıda böyle anlata anlata bitirememişti. O projede bizim sırtımıza yük olarak bindi.
Bu arada haberimin türkü sitesinin okunacak köşe yazarı pek kalmamış. abdurrahman var, altaylı var ki altaylının %30 faydası oluyorsa %70 da zararı oluyor bu ülkeye. Ülkeye yük proje sahiplerini onayladığı için.