hasbelkader aldıkları şirket katkısı üzerinden methiyeler düzenlerin çoğuna sorsan "komşuda aç yatan varken, sıkıntı çeken varken bize rahatlık yakışmaz" tarzı bir düsturu benimsediklerini söyleyeceklerdir.. ama lafta elbette..
biraz soyutlayalım.. komşun (bir başka yatırımcı) sıkıntıda, sistemin çirkin yüzünü görmüş ve çıkıyor ama sisteme tekrar sokuluyor zorla, isteği dışında. bakın tek bir cümlede bile şer zihniyetin yaptığı bir sürü hak ihlali ve despotluk var..
ama bunları görmüyorsun ve şirket katkılı BES ini övüyorsun.. "devlet katkısı" eriyor ama "zaten ona güvenmiyorum" diyorsun..ben normal kendi ödemelerimi süper yönetiyorum, devlet katkısı buharlaşşa bile "no problem" diyorsun.. hem soros hem de polyannacılık oynamak oluyor bu.. ama sıkıntı çeken bir başka yatırımcı evine ekmek götüremiyor belki bu kadar fakirlik artmışken, insanlar sürünüyorken, bu keyfi kesintiler nedeniyle..sadece senin gibi şirket katkılıların sistemin çirkin yüzünden daha az zararla çıkması oyunun devamı için kafi geliyor size.. oyun sürsün ben kazanayım.. ama başkalarına ne olursa olsun pek umrumda olmaz demek bu aslında..
hayat böyle bir şey.. laf ve eylemler arasında çok ciddi farklar oluyor.. 1500 yıl once "komşun aç yatıyordu" belki ve yardımcı olman öğütleniyordu, şimdi zulümü pratik edinmiş bir şer zihniyet insanlardan keyfi olarak para kesiyor ve vatandaşın elinde harcanacak acil durumlar için para kalmıyor, belki ay sonunu getiremiyor aç kalıyor sürünüyor son 3-5 gün.. fark var mı empati ve aksiyon gerekliliği anlamında?
It is not because things are difficult that we do not dare, it is because we do not dare that they are difficult. (Seneca)
Yer İmleri