İki yıl önce bugün kaybettiğimiz Yaşar Kemal'i saygı ile anıyorum...
İki yıl önce ölüm haberi üzerine facebook'ta yazdığım yazı şöyle:
Yaşar Kemal, Çukurova romanlarıyla (İnce Memed, Sarı Sıcak, Yer Demir Gök Bakır, Demirciler Çarşısı Cinayet gibi) aslında fakir köylüleri feodal ilişkiler içindeki insanları ve Çukurova doğasını anlattı bize.
Genç yaşta Şehire indi. Kendisi dünyaya sol bir göz ve kalple baktı.
Sosyalist bir partinin (İşçi Partisi) yöneticiliğini yaptı.
Sosyalizm malum, teoride, kapitalist ilişkilerin gelişmiş olduğu, sanayinin ağırlıklı olduğu,böylelikle işçi sınıfının güçlendiği bir toplumda iktidara gelmesi öngörülen bir sistem.
Oysa dünyada sosyalizmin iktidara geldiği bir sanayi toplumu yok.
Sosyalist Yaşar Kemal, neden ağırlıkla feodal ilişkileri roman haline getirdi de erken yaşta geldiği görece bir sanayi kentinde, yavaş yavaş işçi sınıfının geliştiği Türkiye'de, işçiye dair bir roman yazmadı diye argümanlar duyardık vaktiyle.
Bunu söyleyenlere Yaşar Kemal'in Cumhuriyette iken yazdığı, olağanüstü güzellikte röpörtajları göstermek lazım belki de.
Ada serisi dört romanı, tarihle destanın karışmasıdır ki, ülkesinin folklorunu çok iyi bilen bu dünya ustası yazara çok yakışmıştır.
Yaşar Kemal, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kuruluş tarihinde yani 1923 yılında doğmuş. Ailesi ve hayatı, bu topraklarda Türklerle Kürtlerin nasıl etle tırnak gibi ayrılmaz olduklarının bir somut örneği. Babasının, kan davası nedeniyle gözleri önünde öldürülmesi de beş yaşındaki bir çocuğun ancak bu coğrafyada başına gelecek bir yurt gerçeği.
Yaşar Kemal, memleketi Osmaniye’nin Gökçedam (Hemite) köyünde yeniden düzenlenen "Yaşar Kemal Parkı" ve yeni yapılan "Yaşar Kemal Kültür Evi"nin açılışını yaparken şöyle konuşmuştu:
“Bana bazı insanlar ‘Hemite, yani Hamit dede nedir?’ diye sorduklarında anlatırım. Hamit dede der ki; ‘Ben bu memlekette bir Kürt köyünde doğdum, Türk köyünde büyüdüm. Yalnız bu Hemite’de en sevgili çocuk bendim’ derdi. Bu denilecek, söylenecek bir şeydir. Şimdi biz bin senedir beraberiz. Bu memleketi yani Osmanlı memleketini demek istiyorum. Çok müthiş yapmışlardır. Ben Kürt çocuğuydum, ama oyun oynarken arkadaşlarımız kavga ederdi, herkesi döverlerdi. Ama beni dövmezlerdi. Bir kez bile bana ‘Sen Kürtsün’ diye laf söylemediler” ...
Konuşmasında köyünü çok sevdiğini ve insanlarından hiçbir kötülük görmediğini vurgulayan Yaşar Kemal, şöyle devam etti:“Hiçbir köylü ben Kürtüm diye dışlamadı. Biz cennette büyüdük. Hiçbir kötülük görmedim, anadan, babadan, dededen. Şimdi bağırıyorum yine buradan ve Türkiye bunu dinlesin, Türkiye bilsin, bütün Türkiye desin ki ‘Bütün Türkiye Yaşar Kemal’in köyü gibi olsun!’ Ben de bunu yazayım. Benim işim yazmaktır, konuşmak değildir. Bunu yazacağım ben de.”
Türkiye uluslararası değerde bir yazarını yitirdi.
Tam da PKK ya silah bırak çağrısının yapıldığı bir günde.
Eğer gerçekleşirse, büyük ustanın ölüm günü bir başka anlamlanacak.
Yer İmleri