Başbakan bu kadar bağımsız değil
30 Haz 2009, Salı İbrahim Kahveci
Türkiye''nin başarılı reformlarından biri olarak gösterilen "Bağımsız Üst Kurullar" veya "Bağımsız Kamu Kurumları" uygulaması acaba başarılı işliyor mu? Bugün siyasetten bağımsız uzman kurumlar dediğimiz o dev yapıların altından inanılmaz yanıltıcı kararların çıktığını görebiliyoruz. Örneğin;
1-MB''nin para politikası uygulamaları ve ekonomik yansımalarının ne kadar yarar, ne kadar zarar oluşturduğunu?
2-BDDK''nın sadece bankalar gözü ile tavsiyelerinin reel ekonomiye nasıl bir yük yüklediğini?
3-TMSF''nin banka hortumcularına yaklaşımının ne kadar objektif olduğunu?
4-SPK''nın sermaye piyasasını bırakın geliştirmesini, ne kadar geriye getirdiğini?
5-EPDK''nın enerji piyasasında kural ve zamanlamasının ne derece objektif olduğunu?
6-BTK''nın telekom sektöründe rekabet şartlarını kurumsal eşitlikle ne kadar sağladığını vs… sorgulayabiliriz.
Ben burada bağımsız kurullar hakkında tek bir tespit yapıyorum. Bu kurullar bağımsız (hem de çok) ama aynı zamanda da oldukça sorumsuz hale getirilmiştir. Bu kadar bağımsızlık karşısında kurumsal çöküşler ve zeminsel kaymalar yaşanabiliyor.
Hükümet veya siyasi otorite bu uzman kurumları uygulama sonuçlarını, ilgili alanlarda daha yakında izlemeli ve sorumlulukları o kurumlardan sorabilmelidir. İş şikayetlerle sınırlı olmama-kalmamalıdır.
Sorunları dile getirmek için bazı zamanlarda ve alanlarda sert ifadeleri kullanmayı tercih ediyorum. Çünkü sorunların çözümünde nedense farkındalık ve çözüme odaklanmayı maalesef göremiyoruz. Siyaseti belki de hükümetten daha fazla etkileyen bu uzman kurullara neden yeterince eğilinmiyor? Bu ülkenin Başbakanlık makamında bile olmayan özgürlükler veriliyor da neden sorumluluk yeterince yüklenilmiyor? Bakanlar bile şikâyet ediyor da, neden hesap sorulamıyor?
Önceki gün İbrahim Haselçin Haber Türk Gazetesi''ndeki köşesinde bir konuyu gündeme taşımıştı. SPK yatırımcıyı ÇEAŞ ve KEPEZ örneğini vererek neden korumuyor demişti. Konu hakkında bir okuyucu mailini sizlerle paylaşmak istiyorum: (Okuyucumun ismini ver(e)miyorum; çünkü başına bir yasak gelmesin diye)
"Tam 6 yıldan beri, devam eden ve bence dünyada bir örneği dahi olmayan garabet bir olayın suçsuz, günahsız mağduruyum. Kendi sektöründe ülkemizin en büyük şirketi olan ÇEAŞ''ın devlet tarafından nasıl adım adım yok edildiğini, bizi bu duruma düşürenlerin de anlayabilmesi için en başından ele almak istiyorum.
1- 1952 yılında Adana''da Seyhan Nehri üzerinde bir hidroelektrik kurularak çalıştırılması için devlet tarafından bir proje geliştirildi. Bu projenin finansmanı için Dünya Bankası''na başvuruldu. Dünya Bankası''nın söz konusu projeye finansman sağlamak üzere öne sürdüğü şartlar gereği halka açık (ortakları Adana Ticaret Odası üyelerinden oluşan) ve %51''i devletin olan bir anonim şirket kuruldu. Bu şirkete o bölgede toptan elektrik enerjisi üretimi, iletimi, dağıtımı ile ilgili görevler ve imtiyaz hakkı verilen ve tüm bunlar şirket ana sözleşmesine yazdırılarak başka bir faaliyette bulunamayacağı sabitlenen bir yapı oluşturuldu, Adına Çukurova Elektrik Sanayi ve Ticaret AŞ dendi.
Söz konusu şirkete o zamanki Bakanlar Kurulu kararı ve TC. Büyük Millet Meclisi onayı ile özel kanun yapılarak söz konusu bölgede 2002 yılına kadar, 50 yıllık imtiyaz hakkı tanındı.
Şirket kendisine verilen bu görev ve imtiyazla faaliyete başlayıp söz konusu bölgede ve tümü ile kendi imkânları ile devletten bir kuruş almadan irili ufaklı 9 adet hidroelektrik santral, binlerce kilometre enerji iletim hattı ve yüzlerce trafo merkezi inşa etti.
1989 yılında yapılan genel kurulda sermaye artırımı kararı alındı ve aynı yıl yapılan sermaye artırımında % 51 payı olan devlet rüçhan hakkını kullanmayarak şirketteki hisse oranını % 25,5 a düşürdü. Daha sonra o zamanki adı Kamu Ortaklığı Fonu olan Özelleştirme İdaresi vasıtası ile şirketin %13 hissesi devlet tarafından halka, yani bizlere 1990 yılında İMKB''de arz edildi, bu halka arzdan devlete 33 milyon $ para bizler tarafından ödendi.
1993 yılında Kamu Ortaklığı tarafından bu defa blok satış ihalesi ile şirketin devlete ait kalan %12,5 hissesi de ihaleye katılanların içinde en yüksek teklifi veren Uzan Gurubu''na 83 milyon $''a satıldı. Ve satış onaylandı. Bu satış ile ve arkasından borsada yapılan operasyonlar ile şirketin çoğunluk hissesi ve dolayısı ile yönetimi Uzan grubuna geçmiş oldu.
(Yarın, ÇEAŞ entrikaları arasında öğütülen küçük yatırımcının sahipsizliği)
Yer İmleri