Sayfa 1502/7020 İlkİlk ... 50210021402145214921500150115021503150415121552160220022502 ... SonSon
Arama sonucu : 56156 madde; 12,009 - 12,016 arası.

Konu: Sanat Mozaik

  1. Albert Camus, “Insan vicdaninin sorularini akilli bir agirbaslilikla aydinlattigi, onemli ebedi uretimlerinden dolayi” gerekcesiyle 17 Ekim 1957 tarihinde Nobel Edebiyat Odulunu kazandi.

    “Bu sayede kendimi gercekten oldugum kisiye indirgedim; sinirlarim, borclari ve zor inanclarıma. Bana verdiginiz onurun comertligi karsisinda konusabilmek acisindan kendimi simdi daha ozgur addediyorum. Bu odulu, benimle es zamanli olarak ayni kavgayi surduren, herhangi bir ayricalik taninmamis hatta aksine aci cekmiş ve zulum gormus tum insanlara hurmetlerimi gostermek icin aldigimi soylerken de yine bu ozgurlugu hissediyorum. Size kalbimin en derinliklerinden tesekkur ediyorum ve sukranlarimin en sahsi ifadesi olarak, butun gercek sanatcilarin her gun kendi kendilerine sessizlik icinde tekrar ettikleri, o kadim sadakat sozunu veriyorum.”



    “Thus reduced to what I really am, to my limits and debts as well as to my difficult creed, I feel freer, in concluding, to comment upon the extent and the generosity of the honour you have just bestowed upon me, freer also to tell you that I would receive it as an homage rendered to all those who, sharing in the same fight, have not received any privilege, but have on the contrary known misery and persecution. It remains for me to thank you from the bottom of my heart and to make before you publicly, as a personal sign of my gratitude, the same and ancient promise of faithfulness which every true artist repeats to himself in silence every day.”

  2. Peter Yates’in yonettigi, Steve McQueen ve Jacqueline Bisset’in oynadigi aksiyon-suc-macera Gangsterin Kaderi (Bullitt) 17 Ekim 1968 tarihinde vizyona girdi.






  3. Turk sarkici, soz yazari, besteci, yapimci ve aranjor Tarkan Tevetoglu’nun dogum gunu (17 Ekim 1972)




  4. Akademi ve Grammy odullu Amerikalı rapci Eminem’in (Marshall Bruce Mathers III veya Slim Shady) dogum gunu (17 Ekim 1972)




  5. 20. yuzyilin en onemli Avusturyali kadin yazarlarindan Ingeborg Bachmann’in olum yildonumu (17 Ekim 1973)

    Yine ikimiz, koyuyoruz ellerimizi ateae,
    sen nice zamandir yillanmis gecenin sarabi askina,
    ben ise sabahin hic SIKILMAMIS pinari ugruna.
    Koruk, guvendigimiz ustasini beklemekte.
    Keder yaydiginda sicakligini, geliyor cam ustasi.
    Gidisi ortalik isimadan, gelisi cagirmadin sen, hem de
    yasli, aklasmis kaslarimizin alacakaranligi kadar.
    Yine kursun dokmekte goz yaslarinin kazaninda,
    sana bir kadeh icin - kutlamaktir onemli olan yitirilmisi
    bana da isli cam kiriklarim icin - atese sacilmakta.
    Ve sana kadeh kaldiriyorum, golgeleri cinlatarak.
    Anlasilir simdi kimin cekindigi,
    ve kimin sozunu unuttugu. Sense
    ne bilirsin, ne de istersin tanimayi,
    kenardan icersin, serindir diye
    ve ayik kalirsin, tipki eskisi gibi,
    ustelik belli ki, kaslarin hala cikmakta!
    Bana gelince, bilincindeyim yasadigim
    ask aninin, cam kiriklarim sacilip atese,
    yine o eski kursuna donusurken. Duran
    benim merminin ardinda, hayal gibi,
    yalnizca tek gozu acik, hedefinden emin,
    ve SIKIYORUM onu, sabahin ortasina.



    Wieder legen wir beide die Hände ins Feuer,
    du für den Wein der lange gelagerten Nacht,
    Ich für den Morgenquell, der die Kelter nicht kennt.
    Es harrt der Blasebalg des Meisters, dem wir vertrauen.
    Wie die Sorge ihn wärmt, tritt der Bläser hinzu.
    Er geht, eh es tagt, er kommt, eh du rufst, er ist alt
    wie das Zwielicht auf unseren schütteren Brauen.
    Wieder kocht er das Blei im Kessel der Tränen,
    dir für ein Glas - es gilt, das Versäumte zu feiern -
    mir für den Scherben voll Rauch - der wird überm Feuer geleert.
    So stoß ich zu dir und bringe die Schatten zum Klingen.
    Erkannt ist, wer jetzt zögert,
    erkannt, wer den Spruch vergaß.
    Du kannst und willst ihn nicht wissen,
    du trinkst vom Rand, wo es kühl ist
    und wie vorzeiten, du trinkst und bleibst nüchtern,
    dir wachsen noch Brauen, dir sieht man noch zu!
    Ich aber bin schon des Augenblicks
    gewärtig in Liebe, mir fällt der Scherben
    Ins Feuer, mir wird er zum Blei,
    das er war. Und hinter der Kugel
    steh ich, einäugig, zielsicher, schmal,
    und schick sie dem Morgen entgegen.



    Ancora mettiamo entrambi le mani nel fuoco:
    tu per il vino del lungo fermento notturno,
    io per la mattinale acqua sorgiva, che non conosce i torchi.
    il mantice attende il maestro, in cui confidiamo.
    Non appena l'ansia lo scalda, il soffiatore giunge.
    Va via prima di giorno, arriva prima del tuo richiamo:
    è antico, come la penombra sopra le nostre ciglia rade.
    Di nuovo egli fonde il piombo nella caldaia di lagrime:
    per una coppa a te - occorre solennizzare il tempo perduto -
    a me per il coccio pieno di fumo - che sarà versato nel fuoco.
    Mi scontro così con te, facendo tintinnare le ombre.
    Scoperto è chi esita, adesso,
    chi ha scordato la formula magica.
    Tu non puoi e non vuoi conoscerla,
    bevi sfiorando l'orlo, dove è fresco:
    come un tempo, tu bevi e resti sobrio,
    le ciglia ti crescono ancora, tu ancora ti lasci guardare!
    Io con amore all'attimo protesa sono già, invece:
    il coccio mi cade nel fuoco, piombo mi ridiventa
    qual'era. E dietro al proiettile sto,
    monocola, risoluta, defilata,
    e incontro al mattino lo invio.

  6. Yunanistan dogumlu, Fransizca romanlar yazan Isvicreli yazar Albert Cohen'in olum yildonumu (17 Ekim 1981)



    "Ask siirin evladidir . / L'amour est enfant de poème."



    "Simdi asil mucizeyi dinleyin. O bayagi kabaliktan SIKILIP rabita pesindekilerle dolu zevzek salondan kacti ve yandaki tenha salona gonullu surgune gitti. O, sizsiniz. O da benim gibi gonullu bir surgudu ve perdenin arkasindan ona baktigimi bilmiyordu. Derken, iyi dinleyin simdi, kalkip kucuk salondaki aynaya yaklasti, cunku o da tipki benim gibi takiktir aynalara, mahzunlarin, yalnızlarin bir saplantisidir bu, ve o an yapayalniz, goruldugunu bilmeden aynaya yaklasip dudaklarini optu. Bu ilk opusmemizdi askim."



    "Et maintenant, écoutez la merveille. Lassed'être mêlée aux ignobles, elle a fui la salle jacassante des chercheurs de relations, et elleest allée, volontaire bannie dans le petit salon désert, à coté. Elle, c'est vous. Volontaire bannie comme moi, et elle ne savait pas que derrière lesrideaux je la regardais. Alors, écoutez, elle s'est approchée de la glace du petit salon, carelle a la manie des glaces comme moi, manie des tristes et des solitaires, et alors, seule etne se sachant pas vue, elle s'est approchée de la glace et elle a baisé ses lèvres sur la glace.Notre premier baiser, mon amour."


    "Baskalari sevebilmek, ustelik azicik sevebilmek icin haftalarca, aylarca ugrasir, sohbetlere, ortak zevklere, kipirtilara muhtactir. Benimki bir goz kirpisa sigdi. Deli deyiniz bana, kabulumdur, ama inaniniz." Efendinin Guzeli



    "Les autres mettent des semaines et des mois pour arriver à aimer, et à aimer peu, et il leur faut des entretiens et des goûts communs et des cristallisations. Moi, ce fut le temps d’un battement de paupières. Dites-moi fou, mais croyez-moi."



    "Bu parkta beni uc saat bekledi. Bu uc saati onunla birlikte gecirebilirdim. O, sabirla taclanmis olarak beni beklerken, ben aptal ve buyulenmis gibi kehribar renkli o siirsel kizlardan biriyle ilgilenmeyi tercih ediyor, boylelikle de dogruyla yanisi birbirinden ayiramamis oluyordum. Annemin yasamimdan uc saati yitirdim. Ve kimin icin Tanrim? Bir Atalente icin, hos, duzgun bir beden icin. Bir Atalente'yi, en kutsal iyilige, annemin sevgisine tercih etme cesaretini gostermistim. Hicbir baska sevgiye benzemeyen annemin sevgisi." Annemin Kitabi



    "Elle m’a attendu trois heures , dans ce square. Ces trois heures , j’aurais pu les passer avec elle . Tandis qu’elle m’attendait, auréolée de patience, je préférais , imbécile et charmé, m’occuper d’une de ces poétiques demoiselles ambrées, abandonnant ainsi le grain pour l’ivraie. J’ai perdu trois heures de la vie de ma mère. Et pour qui, mon Dieu ? Pour une Atalante ,pour un agréable arrangement de chairs . J’ai osé préférer une Atalante à la bonté la plus sacrée, à l’amour de ma mère. Amour de ma mère, à nul autre pareil."

  7. Madagaskar dogumlu Fransiz sair, yazar ve ressam Claude Simon, 17 Ekim 1985 tarihinde, “insanlik durumunu temsil eden derin bir zaman bilinciyle sairin ve ressamin yaratıciligini birlestiren romanlari” gerekcesiyle Nobel Edebiyat Odulunu kazandi.

    “…bense, herhangi bir nedenle kente indigimde, gidiste ya da donuste tramvayi yakalamak icin kosmak zorunda degildim artik, sakin bir bicimde dut agacli yolun ucunda bekliyordum onu ve vatmanin kulubesinde durmuyordum, yalnizca geciyordum oradan, gidip icerideki siralardan birine oturuyordum…”





    “…and now on leaving or coming back I didn't have to run to catch the tram when for any reason I went into town, quietly waiting for it at the end of drive of mulberry trees but I no longer stayed in the driver's cabin, just making my way through it to go and sit down inside on one of the benches…”

  8. Amerikali sarkici, soz yazari, besteci ve piyanist Billy Joel, 11.studyo albumu Storm Front’u 17 Ekim 1989’da Columbia Records wtiketiylr piyasaya surdu.


Sayfa 1502/7020 İlkİlk ... 50210021402145214921500150115021503150415121552160220022502 ... SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •