Sayfa 1941/7020 İlkİlk ... 94114411841189119311939194019411942194319511991204124412941 ... SonSon
Arama sonucu : 56156 madde; 15,521 - 15,528 arası.

Konu: Sanat Mozaik

  1. Amerikali yazar ve yapimci Sidney Sheldon’in dogum yildonumu (11 Subat 1917)

    “Butun hastanelerde uyusturucu hirsizligi sorunu vardir. Yasalara gore dispanserden alinan her uyusturucu karsiliginda imza gerekirse de guvenlik kontrolu ne kadar siki olsa da, bagimlilar onun ustesinden gelmenin bir yolunu bulurlar.” Hicbirsey Sonsuz Degildir



    “All hospitals have problems with drug theft. By law, each narcotic that is taken from the dispensary must be signed for, but no matter how controlled the security is, drug addicts almost invariably find a way to circumvent it.”



    “Onu izleyen biri vardi. Bazi sapiklarin insanlari takip ettiklerini bir yerde okumustu. Ama o sapiklar siddet dolu baska bir dunyaya aitti. Kendisini kimin takip ettigini ve neden kotuluk yapmak istedigini bilmiyordu. Panige kapilmamak icin umitsizce cirpiniyordu. Fakat son zamanlarda dayanilmaz karabasanlar uykularini boluyor ve her sabah felaketin yaklastigini hissederek uyaniyordu.” Bana Duslerini Anlat



    “She had read about stalkers, but they belonged in a different, faraway world. She had no idea who it could be, who would want to harm her. She was trying desperately not to panic, but lately her sleep had been filled with nightmares, and she had awakened each morning with a feeling of impending doom.”

  2. Kanada asilli Amerikali aktor ve komedyen Leslie (William) Nielsen’in dogum yildonumu (11 Subat 1926)








  3. Amerikali oyun yazari Eugene O'Neill'in iki ailenin cocuklari arasinda gelisen aski anlattigi 3 perdelik Dinamo (Dynamo) oyunu ilk kez 11 Subat 1929'da Glenn Anders ve Claudette Colbert'in performanslariyla Broadway, Martin Beck Theatre'da sahnelendi.


  4. 2 Golden Globe Odulu sahibi Amerikali aktor Burt (Leon) Reynolds’in dogum yildonumu (11 Subat 1936)






  5. Iskoc asilli Ingiliz yazar John Buchan’in olum yildonumu (11 Subat 1940)

    “O Mayis aksamustu, saat uc civari sehirden dondugumde hayatimdan nefret etmis haldeydim. Uc aydir Ingiltere’deydim ve buradan bikmistim bile. Bir yil once birisi, kendimi boyle hissedecegimi soylese muhtemelen ona gulerdim; ama iste su an bu durumdayim. Havadan rahatsizdim; ortalama Ingilizler’in konusmalari beni hasta ediyordu. Yeterince egzersiz yapamiyordum ve Londra’nin eglence anlayisi bana, guneste kalmis maden suyu kadar tatsiz geliyordu. Kendi kendime durmadan, “Richard Hannay,” diyordum; “Cok yanlis bir delige dustun dostum ve hemen buradan cikmaya calissan cok iyi olur.”

    Bulawayo’da yasadigim yillarda yaptigim planlari dusunmek dudaklarimi endiseyle isirmama sebep oluyordu. Maddi durumum iyiydi – cok buyuk bir servetim yoktu ama bana yetiyordu – ve hayattan keyif almak icin bircok yol bulustum. Babam beni Iskocya’dan alti yasindayken cikartmisti ve bir daha hic eve donmemistim; yani Ingiltere benim icin bir nevi Bin Bir Gece Masali gibiydi ve hayatimin geri kalanini orada gecirmek isteyecegimi dusunmustum.” Otuz Dokuz Basamak



    “I returned from the City about three o'clock on that May afternoon pretty well disgusted with life. I had been three months in the Old Country, and was fed up with it. If anyone had told me a year ago that I would have been feeling like that I should have laughed at him; but there was the fact. The weather made me liverish, the talk of the ordinary Englishman made me sick, I couldn't get enough exercise, and the amusements of London seemed as flat as soda-water that has been standing in the sun. 'Richard Hannay,' I kept telling myself, 'you have got into the wrong ditch, my friend, and you had better climb out.'

    It made me bite my lips to think of the plans I had been building up those last years in Bulawayo. I had got my pile—not one of the big ones, but good enough for me; and I had figured out all kinds of ways of enjoying myself. My father had brought me out from Scotland at the age of six, and I had never been home since; so England was a sort of Arabian Nights to me, and I counted on stopping there for the rest of my days.”

  6. Amerikali yazar Joy Williams'in dogum gunu (11 Subat 1944)



    "Zaman her zamankinden daha talepkar olmustu sanki. Onu tatmin edemiyor, asla yeteri kadar sey yapamiyordunuz."



    "She did not know what to do with time at all. It seemed more expectant than ever. One couldn't satisfy it, one could never do enough for it."

  7. Amerikali sair ve yazar Sylvia Plath'in olum yildonumu (11 Subat 1963)



    "Yasamimin, oykudeki yesil incir agaci gibi onumde dallanip budaklandigini goruyordum.Her dalin ucunda tombul, mor bir incir gibi essiz bir gelecek beni cagiriyor, goz kirpiyordu. Incirlerden biri, bir es, mutlu bir yuva ve cocuklardi. Bir baskasi, unlu bir ozan, oteki parlak bir profesor, biri sasirtici editor Esther Greenwood, oburu Avrupa, Afrika ve Guney Amerika, biri Constantin, Sokrates, Attila ve garip adlari degisik meslekleri olan daha bir yigin asik, bir baskasiysa Olimpiyat takim sampiyonu bir kadindi. Bu incirlerin uzerinde ve otesinde, ne olduklarini pek cikaramadigim daha bir suru incir daha vardi. Kendimi dallarin catallandigi noktada otururken goruyordum.Ve incirlerden hangisini sececegime bir turlu karar veremedigim icin acliktan oluyordum. Hepsini ayri ayri istiyordum incirlerin, ama birini secmek otekilerin hepsini kaybetmek demekti. Ve ben orada karar veremeden otururken incirler burusup kararmaya basliyor ve birer birer topraga, ayaklarimin dibine dusuyorlardi."



    "Vidi la mia vita diramarsi davanti a me come il verde albero di fico del racconto.Dalla punta di ciascun ramo occhieggiava e ammiccava, come un bel fico maturo, un futuro meraviglioso. Un fico rappresentava un marito e dei figli e una vita domestica felice, un altro fico rappresentava la famosa poetessa, un altro la brillante accademica, un altro ancora era Esther Greenwood, direttrice di una prestigiosa rivista, un altro era l'Europa e l'Africa e il Sudamerica, un altro fico era Costantin, Socrate, Attila e tutta una schiera di amanti dai nomi bizzarri e dai mestieri anticonvenzionali, un altro fico era la campionessa olimpionica di vela, e dietro e al di sopra di questi fichi ce n'erano molti altri che non riuscivo a distinguere. E vidi me stessa seduta alla biforcazione dell'albero, che morivo di fame per non saper decidere quale fico cogliere. Li desideravo tutti allo stesso modo, ma sceglierne uno significava rinunciare per sempre a tutti gli altri, e mentre me ne stavo lì, incapace di decidere, i fichi incominciarono ad avvizzire e annerire, finché uno dopo l'altro si spiaccicarono a terra ai miei piedi."



  8. Gulumseseydi ay, sana benzerdi.
    Guzel bir seyle ayni izlenimi
    Birakirsin, fakat yok edicisin.
    Ikiniz de isigin buyuk odunc alicilarisiniz.
    Acilanir dunyaya onun O-agzi; seninkiyse umursamaz.

    Ve her seyi tasa dondurmek senin ilk katkin.
    Bir anit mezara uyaniyorum; buradasin,
    Tikirdatarak parmaklarini mermer masaya, sigara ariyorsun,
    Bir kadin kadar kindarsin, fakat o denli urkek degilsin,
    Ve yanitlanamayacak bir seyler soylemeye can atiyorsun.

    Ay da hor gorur tebaasini,
    Fakat gunduz vakti maskaranin biridir.
    Hosnutsuzluklarin, ote yandan,
    Ulasir mektup kutusuna hos araliklarla,
    Beyaz ve yazisiz, karbon monoksit gibi yayilir.

    Hic bir gun yok ki senden haber gelmesin,
    Dolanip durursun belki Afrika’da, fakat dusunursun beni.





    (Sylvia Plath, Venedik’te, 8 Nisan 1956)

Sayfa 1941/7020 İlkİlk ... 94114411841189119311939194019411942194319511991204124412941 ... SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •