Halk kitleleri "eskisi gibi yönetilmek" istemediğinde, en yakınında hangi araç varsa bu eğilimini onunla gösterir. Dün ülkede gerçekleşen yerel seçimlerde böyle oldu. Başta servet transferinin en altta kalan kaynaklarından biri olan emekliler ve gelecek umudu elinden alınmış genç işsizler olmak üzere toplum artık eskisi gibi yönetilmek istemiyor. Bu isteğini göstermiş olduğu tepkiyle ana muhalefet partisine tarihinde olmadığı büyüklükte bir zafer kazandırarak gösterdi.
Ana muhalefet bunu anladı mı sanmıyorum. Anladıysa bile gereğini yapabilir mi, genetik yapısından ötürü bunu da pek sanmıyorum. Ancak mevcut rejimin büyük ortağının dün gerçekleşen "balkon konuşması"ndan bunu anladığı ve "bir telefonla" toplayamadığı "balkon konuşması"nın aşağıdaki dekorunun tamamlanması için konuşmanın 22.30'dan 00.30'a kadar uzamasından, hazırlanmış prompter konuşmasının yavanlığından belli oluyordu.
Ana muhalafetin kendisine verilen mesajı anladığını söyleyip keskin bir istifa ve erken seçim söyleminde bulunmaması şimdilik rejimin yüreğine su serpti.
Şimdi rejimin önünde iki seçenek var. Birincisi bir sonraki seçime kadar tersine bir servet değişimini -tıpkı ana muhalefetin genetiğine benzer şekilde- doğasından ötürü yapamayacağına göre, açlık ve yoksulluk sınırının altına düşürdüğü yığınların kemerlerini daha da sıkarak Mehmek Şimşek'in yönetiminde orta vadeli planını gerçekleştirmeye çalışmak. Ya da ikincisi, "ben yanlış yaptım" diyerek "beterodoks" "nas" politikalarına dönüp, ezdiği kitleyi deyim yerindeyse "paraya boğarak" RTE'nin yeniden seçileceği bir erken seçime gitmek.
Hem ülke, hem de daha kötüsü savaş tamtamlarının çalındığı bir dünya konjonktüründe her iki yolun da tam bir çıkmaz olduğunu, bizleri oldukça çalkantılı bir dönemin beklediğini düşünüyorum.
Ne zamanki bir parti, tüm yolsuzlukların hesabının sorulacağı, sorumluların tamamının cezalarının kesileceği bir süreçte son çeyrek asırdır ivmelenerek gerçekleştirilen servet transferini tersine çevireceğini kesin bir dil ve kısa-öz bir programla dün tepki oylarıyla bu istemini haykırmış halkın önüne çıkar ve onları kazanırsa ülkenin önüne gerçekten aydınlık, herkese umut veren bir yol açılmış olur.
Bu yolculuğunda oldukça ıstıraplı geçeceği aşikar, ama en azından kişisel figürlerden ziyade halkın kendisinin canla başla gerçek bir çözüm için özne niteliği kazanacağı, "kendi göbeğini kendisinin keseceği" böyle bir yol, ülkeyi gerçek bir kurtuluşa yönlendirecektir.
Çünkü herkes bilir: "Görünen köy kılavuz istemez!".
Yer İmleri