Sayfa 2161/7020 İlkİlk ... 116116612061211121512159216021612162216321712211226126613161 ... SonSon
Arama sonucu : 56156 madde; 17,281 - 17,288 arası.

Konu: Sanat Mozaik



  1. "Birini sevdiginde onlara guvenmelisin. baska yol yok. Onlara senin olan her seyin anahtarini vermelisin. Aksi halde, mesele nedir?"

    Casino (1995) Martin Scorsese

  2. 2 Nisan Dunya Cocuk Kitaplari Gunu






  3. Unlu maceraci ve yazar Giovanni Giacomo Casanova'nin dogum yildonumu (2 Nisan 1725)

    "Sevdim ve sevildim. Sagligim yerindeydi. Cok param oldu, cok harcadim. Mutlu oldum ve bunu kendime itiraf etmekten hic cekinmedim"



    "Amavo, ero amato, stavo bene, avevo molto denaro e lo spendevo, ero felice, e me lo dicevo, ridendo degli sciocchi moralisti che dicono che non c'è vera felicità sulla terra."

  4. Danimarkali masal, oyun, roman, siir, gezi kitabi, biyografi yazari ve Kibritci Kiz, Kucuk Deniz Kizi, Cirkin Ordek Yavrusu gibi eserlerin yaraticisi Hans Christian Andersen'in dogum yildonumu (2 Nisan 1805)



    "Bir zamanlar bir prens varmis, bir prensesle evlenmek istiyormus ama bu hakiki bir prenses olmaliymis. Boyle birini bulmak icin butun dunyayi dolasmis ama her seferinde bir eksiklik cikmis karsisina. Prenses bulmus ama bunlar hakiki prenses mi degil mi, bir turlu anlayamiyormus prens.Hep aksayan bir seyler oluyormus. Sonunda yurduna donmus, cok uzgunmus, cunku hakiki bir prensesle evlenmeyi cok istiyormus.


    Bir gece korkunc bir firtina cikmis; simsekler cakiyor, gok gurluyor, bardaktan bosanircasina yagmur yagiyor, kıyametler kopuyormus. Derken sehrin kapisi calinmis, yasli kral gidip kapiyi acmis. Bir prensesmis gelen. Fakat aman Tanrim, yagmurdan, firtinadan ne hale gelmis zavalli! Saclarindan, elbisesinden sular akiyormus, tepeden tirnaga sirilsiklam olmus ama gercek bir prenses oldugunu soyluyormus iste." Prenses ve Bezelye Tanesi



    "Once upon a time there was a prince who wanted to marry a princess; but she would have to be a real princess. He travelled all over the world to find one, but nowhere could he get what he wanted. There were princesses enough, but it was difficult to find out whether they were real ones. There was always something about them that was not as it should be. So he came home again and was sad, for he would have liked very much to have a real princess.


    One evening a terrible storm came on; there was thunder and lightning, and the rain poured down in torrents. Suddenly a knocking was heard at the city gate, and the old king went to open it.It was a princess standing out there in front of the gate. But, good gracious! what a sight the rain and the wind had made her look. The water ran down from her hair and clothes; it ran down into the toes of her shoes and out again at the heels. And yet she said that she was a real princess."

  5. Fransiz romanci, oyun yazari ve gazeteci Émile Zola'nin dogum yildonumu (2 Nisan 1840)

    "Genclik! Genclik! Babalarinin cektigi acilari animsa. Simdi senin yararlandigin ozgurlugu elde etmek icin onlarin kazanmak zorunda kaldiklari korkunc savaslari dusun. Bugun kendini bagimsiz hissediyorsan, diledigin gibi geziyorsan, dusundugunu basinda aciklayabiliyorsan, bir kani sahibi olabiliyor ve bunu halka duyurabiliyorsan unutma ki atalarin bunun icin kafalarini ve kanlarini vermislerdir. Sen zorba bir yonetim altinda dunyaya gelmedin. Her sabah gogsunde bir efendinin cizmesiyle uyanmanin ne demek oldugunu bilemezsin." Dreyfus Davasi



    "Gioventù, gioventù! Ricordati delle sofferenze che i tuoi padri hanno sopportato, delle terribili battaglie che hanno dovuto vincere, per conquistare la libertà di cui tu in questo momento gioisci. Se ti senti indipendente, se puoi andare e venire come t'aggrada, dire sulla stampa tutto ciò che pensi, avere un'opinione ed esprimerla pubblicamente, è perché i padri hanno offerto la loro intelligenza e il loro sangue. Tu non sei nato sotto la tirannia, tu ignori che cosa voglia dire svegliarsi ogni mattina con lo stivale di un padrone sul petto, tu non ti sei battuta per sfuggire alla sciabola del dittatore, ai falsi pesi del cattivo giudice." J'accuse. Il caso Dreyfus

  6. Ingiliz ressam William Holman Hunt'in dogum yildonumu (2 Nisan 1827)

    Isabella e Il Vaso di Basilico (Isabella and the Pot of Basil, 1868)


  7. Alman ressam, heykeltras, grafik sanatcisi ve sair Max Ernst'in dogum yildonumu (2 Nisan 1891)

    Au rendez-vous des amis (Incontro degli amici - The Rendezvous of Friends, 1922)


    (André Breton, Louis Aragon, Paul Éluard, Gala Éluard, Giorgio de Chirico, Jean Arp)


    Verso la Pubertà o Le Pleiadi (Approaching puberty or The Pleiades, 1921)




    L'Angelo del Focolare (The Angel of Hearth and Home, 1937), Neue Pinakothek, Munich


  8. Turk yazar ve gazeteci Peyami Safa'nin dogum yildonumu (2 Nisan 1899)

    “Simeranya’da okul yoktur. Her seviyeye gore okuma salonlari,laboratuvarlar, atolyeler, muzik, tiyatro, sinema ve spor evleri vardir. Bu etkinliklere her yastan insan katilabilir. Merak ettikleri konulari kendilerinin ogrenebilmeleri icin kendileri incelerler. Diger taraftan kilavuz ogretmenler vardir.Bunlar, cocuklar ve gencler icin arastirma yontemlerini gosterirler. 'Amacin, bir bilgiyi ogrenciye yaklastirmak ve hic yorulmadan onu elde etmesini saglamak olmasin. Cunku bu, onun ezber yetenegini gelistirir, cikarim yapma yetenegini ise yok eder. Bunun yerine ona isik tut ve dusunerek bulmasi icin imkan tani. Ona dogru yolu goster, rehberlik et. Bir seyi bilmedigini fark ettiğinde, bilgiyi hazır olarak sunmak yerine onunu ac.' ifadesi ile uygun bir biçimde egitim-ogretim faaliyetleri yerine getirilmektedir. Simeranya pedagojisi, insanin kendi arastirmalari sonucunda ve kendi istedigi zaman ogrendigini bilir. Gunumuzun klasik okulundan eser yoktur. Diploma da bu egitim anlayisinda yoktur. Ayrıca kursu, profesor, sinif, ders programi, nutuk atar gibi ders veren ogretmen de bu anlayista gorulemez."



    "En Simeranya, il y a des salles de lecture, des laboratoires, des ateliers, des maisons de musique, de théâtre, de cinéma et de sport, pour tous les niveaux. Des hommes de tous âges les fréquentent. Ils étudient tout seuls chaque matière qui les passionne et ils les acquièrent. Pour les enfants et les jeunes il y a des enseignants guides qui leur montrent les méthodes de recherche. Leur mission n’est pas d’enseigner mais de leur apprendre les méthodes d’apprentissage. Car la pédagogie en vigueur en Simeranya reconnaît que ce que l’homme apprend pendant toute sa vie, il ne l’apprend qu’au moment où il veut l’apprendre et à la suite de ses recherches personnelles. Mais dans les écoles anciennes, c’est-à-dire du monde d’aujourd’hui par rapport à Simeranya, on ne trouve plus de trace d’écoles classiques puisqu’on reconnaît que tout ce qu’on enseigne aux enfants et aux jeunes ne sert à rien, tant que cela ne répond pas à des capacités et à des besoins déterminés : en Simeranya il n’y a pas de classe, de bureau, de programme, d’enseignant et de professeur d’université qui font des cours magistraux, comme s’ils faisaient des discours. Pas de diplômes."


Sayfa 2161/7020 İlkİlk ... 116116612061211121512159216021612162216321712211226126613161 ... SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •