Sayfa 3945/7020 İlkİlk ... 294534453845389539353943394439453946394739553995404544454945 ... SonSon
Arama sonucu : 56156 madde; 31,553 - 31,560 arası.

Konu: Sanat Mozaik

  1. Ingiliz yazar ve toplum elestirmeni Charles (John Huffam) Dickens, Iki Sehrin Hikayesi'ni (A Tale of Two Cities) ilk kez 30 Nisan 1859'da All the Year Round dergisinde yayinladi.





    "Zamanlarin en iyisiydi, zamanlarin en kotusuydu, hem akil cagiydi, hem aptallik, hem inanc devriydi, hem de kusku.Aydinlik mevsimiydi, karanlik mevsimiydi, hem umut bahari, hem de umutsuzluk kisiydi, hem her seyimiz vardi, hem hicbir seyimiz yoktu. Hepimiz ya dogruca cennete gidecektik ya da tam oteki yana. Sozun kisasi, simdikine oylesine yakin bir donemdi ki, kimi yaygaraci otoriteler bu donemin, iyi ya da kotu fark etmez, sadece daha sozcugu kullanilarak digerleriyle karsilastirilabilecegini iddia ederdi."



    "Era il tempo migliore e il tempo peggiore, la stagione della saggezza e la stagione della follia, l'epoca della fede e l'epoca dell'incredulità; il periodo della luce, e il periodo delle tenebre, la primavera della speranza e l'inverno della disperazione. Avevamo tutto dinanzi a noi, non avevamo nulla dinanzi a noi; eravamo tutti diretti al cielo, eravamo tutti diretti a quell'altra parte. A farla breve, gli anni erano così simili ai nostri, che alcuni che li conoscevano profondamente sostenevano che, in bene o in male, se ne potesse parlare soltanto al superlativo."


  2. Macar ressam Philip Alexius de László'nun dogum yildonumu (30 Nisan 1869)

    Mrs. George Owen Sandys, 1915




    The Son of the Artist, 1917


  3. Cek mizah ve taslama yazari Jaroslav Hašek’in dogum yildonumu (30 Nisan 1883)

    “Bir gece U Banzetu’dan donuyordum tam Nusle’de, Botic Koprusu’nun orada, ansizin karsima cikan bir adam elindeki kayisla kafama oyle bir vurdu ki kendimi yerde buldum. Fenerini yuzume tuttu, ‘Hay Allah, yanilmisim. Bu o degil,’ dedi. Yaptigi yanlisliga oyle ofkelenmisti ki, bir tane de sirtima indirdi. Insanoglu boyledir, hayat boyu yanlistan basini alamaz.” Aslan Asker Svayk



    “Once in Nusle, just by the bridge across the Botič, a gentleman came up to me in the night.. and hit me over the head with a knout. When I was lying on the ground he flashed his torch on me and said ‘It’s a mistake. It’s not him.’ And he got so angry because he’d made a mistake that he hit me on the back again. It’s only human nature that a chap should go on making mistakes until he dies.”

  4. 19.yuzyilda modern hayati konu alan resimler yapmaya baslayan ilk ressamlardan ve Realizm akimindan Empresyonizme geciste onemli bir rol oynayan Fransiz ressam Édouard Manet'nin olum yildonumu (30 Nisan 1883)



    "Meslegin inceliklerini bilmek de yeterli degildir; duygu ve cosku da gerek. Bilim cok iyi ama bizim icin imgelem daha da gereklidir. / Il ne suffit pas de connaître son métier ; il faut encore être ému. Très bon, la science ; mais pour nous, voyez-vous, l’imagination vaut mieux."


    Olympia, 1863




    Il concerto di Cafe (The Cafe Concert, 1879)



    https://www.youtube.com/watch?v=NAsrOlJ0Lrs

  5. Italyan Futurist ressam, besteci, deneysel muzik aletleri yapimcisi ve Gurultu Sanati Manifestosu'nun yazari Luigi Carlo Filippo Russolo'nun dogum yildonumu (30 Nisan 1885)

    "Antik zamanda, hayat sessizlikten ibaretti. Gurultu 19. yuzyilda makinenin gelisine kadar tam olarak dogmamisti. Bugun gurultu insan hissiyati uzerinde egemen durumda. Birkac yuzyil boyunca hayat sessizce, veya sesi kisilmis sekilde surdu. En yuksek sesler ne yogun, ne de uzun sureli veya cesitliydi. Aslinda, doga normalde sessizdir; firtinalar, kasirgalar, ciglar, caglayanlar ve bazi istisnai topraksal hareketler haric. Insan, kamis deligi veya gerilmis bir telden elde ettigi ilk sesler karsisinda bu nedenle tamamen hayrete dusmustu. Ilkel insanlar sese tanrisal bir kaynak atfettiler. Ses, dini saygiyla cevrelendi ve sonrasinda ayinlerini yeni bir gizemle zenginlestiren rahiplere mahsus tutuldu. Sesin hayattan ayri, farkli ve bagimsiz bir sey oldugu fikri bu sekilde gelisti. Bunun sonucu muzik oldu; gercekligin uzerine yerlestirilen fantastik bir dunya, dokunulamaz ve kutsal bir dunya. Bu ruhani atmosferin muzigin ilerlemesini yavaslatacagi kacinilmazdi, dolayisiyla diger sanatlar hizla ilerledi ve muzigi gecti. Yunanlilar ise muzik teorilerinin sadece bazi konsonant araliklarina izin veren ve Pisagor tarafindan matematiksel olarak belirlenen muzik kuramlariyla muzigin alanini kisitladilar ve kendilerinin farkinda olmadiklari armoniyi neredeyse imkansiz hale getirdiler.[...]

    [...]Sevgili Pratella'm, senin futurist dehana bu yeni fikirleri arz ediyorum ve seni benimle bunlari tartismaya davet ediyorum. Ben bir muzisyen degilim, dolayisiyla akustik tercihlerim veya savunacak eserlerim yok. Ben derinden sevdigim bir sanata herseyi yenileme irademi yansitan futurist bir ressamim. Bu nedenle, en cesur profesyonel muzisyenden daha cesur sekilde, gorunurdeki beceriksizligime takilmaksizin, kustahligin her imtiyazi ve imkani sundugunu bilerek, Gurultu Sanati yoluyla muzigin renovasyonunu dusunup ortaya koydum." Gurultu Sanati



    "La vita antica fu tutta silenzio. Nel diciannovesirno secolo, coll'invenzione delle macchine, nacque il Rumore. Oggi, il Rumore trionfa e domina sovrano sulla sensibilità degli uomini. Per molti secoli la vita si svolse in silenzio, o, per lo più, in sordina. I rumori più forti che interrompevano questo silenzio non erano nè intensi, né prolungati, né variati. Poiché, se trascuriamo gli eccezionali movimenti tellurici, gli uragani, le tempeste, le valanghe e le cascate, la natura è silenziosa. In questa scarsità di rumori, i primi suoni che l’uomo potè trarre da una canna forata o da una corda tesa, stupirono come cose nuove e mirabili. Il suono fu dai popoli primitivi attribuito agli dèi, considerato come sacro e riservato ai sacerdoti, che se ne servirono per arricchire di mistero i loro riti. Nacque cosi la concezione del suono come cosa a sé, diversa e indipendente dalla vita, e ne risultò la musica mondo fantastico sovrapposto al reale, mondo inviolabile e sacro. Si comprende facilmente come una simile concezione della musica dovesse necessariamente frallentarne il progresso, a paragone delle altre arti. I Greci stessi, con la loro teoria musicale matematicamente sistemata da Pitagora, e in base alla quale era ammesso soltanto l’uso di pochi intervalli consonanti, hanno molto limitato il campo della musica, rendendo così impossibile l’armonia, che ignoravano.[...]

    [...]Caro Pratella, io sottopongo al tuo genio futurista queste mie constatazioni, invitandoti alla discussione. Non sono musicista; non ho dunque predilezioni acustiche, né opere da difendere. Sono un pittore futurista che proietta fuori di sé in un’arte molto amata la sua volontà di rinnovare tutto. Perciò più temerario di quanto potrebbe esserlo un musicista di professione, non preoccupandomi della mia apparente incompetenza e convinto che l’audacia abbia tutti i diritti e tutte le possibilità, ho potuto intuire il grande rinnovamento della musica mediante l’Arte dei Rumori."


    Ricordi di Una Notte (Memories of a Night, 1911)




    Solidità della nebbia (Solidity of Fog, 1912)


  6. Fransiz anne ve Ispanyol babadan olma Ingiliz ressam Philip Hermogenes Calderon'un olum yildonumu (30 Nisan 1898)

    French Peasants Finding Their Stolen Child, 1859




    Ruth, Boas and Naomi, 1886


  7. Fransizca librettosu, Maurice Maeterlinck tarafindan, kendisi tarafindan yaratilmis sembolist bir tiyatro oyunu olan Pelléas et Mélisande'dan uyarladigi, Claude Debussy'nin besteledigi 5 perdelik Pelléas et Mélisande operasi ilk kez 30 Nisan 1902'de (Salle Favart) Opéra-Comique'de sahnelendi.



    "Eger Tanri olsaydim insanlarin kalplerine acirdim. / Si j'etais Dieu j'aurais pitié du coer des hommes."


  8. Yunan asilli Fransizsair, deneme yazari ve sanat elestirmeni Jean Moréas’in olum yildonumu (30 Nisan 1910)



    Hicbir yerde gormedigim dusunceli deniz,
    Saracaksin beni o hafif dumanlarinla;
    Islak kumlarin ustunde ayaklarim, iz iz;
    Unutacagim birden, sehri de, dunyayi da.

    Ey deniz, ey mahzun dalgalar, elinizde mi;
    Vahsi kumlar ustunde soluyup inleyerek,
    Avutabilir misiniz gonlumu, derdimi?
    Gonlum ki tek zevki artik sulara gomulmek.

Sayfa 3945/7020 İlkİlk ... 294534453845389539353943394439453946394739553995404544454945 ... SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •