Sanat Mozaik

[Terraluna]

Guns N' Roses, Appetite for Destruction albumunun 3. Single’i Nightrain’i 29 Temmuz 1989 tarihinde Geffen Records etiketiyle yayinladi.

[Terraluna]

Metallica, kendi ismiyle cikardigi albumunun acilis Single’i Enter Sandman’i 29 Temmuz 1991 tarihinde Electra Records etiketiyle yayinladi.

[Terraluna]

Jim Carrey ve Cameron Diaz'in basrollerini paylastigi komedi The Mask (Maske) 29 Temmuz 1994 tarihinde tum Amerika'da vizyona girdi.

[Terraluna]

Nicolas Cage, Bridget Fonda ve Rosie Perez’in basrollerini paylastigi romantik komedi Size de Cikabilir (It Could Happen to You - Può succedere anche a te) 29 Temmuz 1994’de Amerika’da vizyona girdi.

[Terraluna]

Alice Cooper canli albumu A Fistful of Alice’i 29 Temmuz 1997’de Angel etiketiyle piyasaya surdu.

[Terraluna]

"Asansorumuz, ucagimiz, yer altinda giden trenimiz var diye, bizi yanlarina alip bakan kisilerden daha mi uygariz saniyorsunuz? Gelisimin nimetlerinden yararlanmiyorlarsa da, sozde uygar gecinenlerin hepsinden ustun bir Hristiyan yardimseverligine sahipler. Gunun birinde beni mahkum ettiren savcinin ruhuna sahip olacaksa, Paris'in Sorbonne'unu bitirmis birinden, bu kucuk koyun okuma yazma bilmeyen cahil insanini her zaman ustun tutarim. Biri her zaman insandir, oburu insanligi coktan unutmustur."� Henri Charrière, Kelebek



"Vous croyez que parce que nous avons ascenseurs, avions et un train sous terre, ça prouve que les Français sont plus civilisés que ces gens qui nous ont reçus et soignés ? Mais s'ils n'ont pas les bénéfices du progrès, ils ont le sens de la charité chrétienne bien plus élevé que tous les prétendus civilisés du monde. Je préfère un illettré de ce hameau qu'un licencié es lettres de la Sorbonne à Paris, si celui-ci doit avoir un jour l'âme du procureur général qui m'a fait condamner. L'un est toujours un homme, l'autre a oublié de l'être."

[Terraluna]

“Kendi tanimimi kolayca yapabilirim. Yasliyim. Benim ana hastaligim bu. Ancak evimde rahat edebiliyorum, gunluk yasantima sadik kalarak. Kalkiyor, bir kahve iciyorum. Yarim saat kadar beden hareketi yaptiktan sonra, elimi yuzumu yikayip bir kahve daha iciyor, bir seyler yiyorum. Saat 9.30 veya 10 olmustur. Disari cikip evlerin cevresinde bir gezinti yapiyorum. Sonra, oglene kadar can SIKINTISI icinde oturuyorum. Gozlerim gucten dustu. Ancak buyutecle ve ozel bir aydinlatmayla okuyabiliyorum. Bu beni cok yoruyor. Sagirligim ise, uzun bir zamandir muzik dinlemekten alikoyuyor beni. Iste o zaman bekliyor ve dusunuyorum. Eskileri animsiyorum, sabirsiz hareketlerle saatime SIK SIK goz atiyorum. Calisma odamda, yavas yavas aperatifimi ictigim ogle saatleri cok kutsaldir benim icin. Yemekten sonra, saat uce kadar koltugumda biraz uyuklarim. Uc-bes arasi, benim en cok SIKILDIGIM saatlerdir. Bir-iki satir okur veya bir mektuba cevap veririm, oteberiye dokunurum. Saat besten itibaren, koluma daha SIK gozatmaya baslarim. Altida alacagim aperatifime daha ne kadar var diye. Zaman zaman onbes dakika hile yaptigim da olur. Bazen de saat besten sonra, bir-iki dostumu konuk eder, onlarla gevezelik ederim. Saat yedide karimla yemek yer ve erkenden yatarim.” Luis Buñuel, Son Nefesim



“Puedo establecer fácilmente mi diagnóstico. Soy viejo, ésa es mi principal enfermedad. Sólo me siento bien en mi casa, fiel a mi rutina cotidiana. Me levanto, tomo un café, hago media hora de ejercicio, me lavo, tomo otro café mientras como alguna cosa, Son las nueve y media o las diez. Salgo a dar una vuelta a la manzana, y luego me aburro hasta mediodía. Mis ojos son débiles. No puedo leer más que con una lupa y una iluminación especial, lo que me fatiga muy pronto. Mi sordera me impide desde hace tiempo escuchar música. Entonces espero, reflexiono, recuerdo, animado de una loca impaciencia, echando frecuentes miradas al reloj. Mediodía es la hora sagrada del aperitivo, que tomo muy lentamente en mi despacho, Después de comer, descabezo un sueñecito en un sillón, hasta las tres. De tres a cinco es el momento en que más me aburro, Leo algunas líneas, contesto una carta, toco los objetos. A partir de las cinco, mis miradas al reloj se multiplican: ¿cuánto tiempo me queda antes del segundo aperitivo, que tomo siempre a las seis? A veces, escamoteo un cuarto de hora. En ocasiones también, recibo a algunos amigos a partir de las cinco, charlo con ellos. Cenar a las siete con mi mujer y acostarme muy temprano.”

[Terraluna]

Netflix, The Umbrella Academy’nin 2.sezon acilis sahnesini yayinladi.