Açık konuşayım, ben kılıçdaroğlu'nun ya da iddiası olan başka bir adayın yerinde olsaydım hayatta uğraşmazdım. kim seçilirse seçilsin, olacak olan şey belli. Şımarık ergen beyinliler durumu henüz idrak edemedikleri için türkiye'nin oecd ortalamalarının geçerliliğini kanıtlamak istercesine boş boş konuşuyorlar. şu an seçimlerle ilgili herhangi bir konuda tartışma yapmak bile lüks. o kadar çaresiz durumdayız.
kılıçdaroğlu şu an elini taşın altına koyuyor, yani sorumluluk alıyor. kendisine bayıldığım için böyle söylemiyorum. gerçekten de takdiri hak eden bir çaba içinde. ülke battı, battı. pakistan gibi mi olacağız, arjantin gibi mi, yoksa venezüella gibi mi? şu an türkiye ile ilgili yurt dışı tartışmaların odağı bu. rekor üstüne rekor kıran dış ticaret açığı, bütçe açığı, merkez bankası'nın eksilerden eksiler beğenen rezervleri, bütçede yer almadığı için miktarı belirsiz milyarlarca dolar kamu-özel işbirliği garanti ödemesi, tefeci faiziyle alınan ve taksitleri yaklaşan milyarlarca dolar dış borç, varlık fonunda ha bire zarar yazan akibeti belirsiz kamu bankaları dahil kamu kuruluşları, tarihimizin en kötü enflasyonu derken, akp sadece iliğimizi, kemiğimizi sömürmekle yetinmedi, geleceğimizi de sattı. ekonomik göstergelere göz ucuyla bakan herkes görüyor. hoş iş soyut konulara gelince donuk zekalı ahalinin kafası basmadığı için he he diyip geçiyorlar ya neyse. bende de anlatacak istek kalmadı pek.
seçimden sonra kıyamet kopacak. erdoğan kalırsa "kırk satır mı, kırk katır mı?" ikileminde kalacağız. buhran nasıl olurmuş hep beraber tadacağız. sığınmacılar bile yandım allah diyip kaçabilir. iktidar değişirse, önümüzdeki yıl yerel seçimlerden sonra mecburi acı reçeteyle muhtemelen iki yıl acılara hapsolup sonra yavaş yavaş düzelmeye başlayacağız. halk huysuzlanırsa bir erken seçim sarmalına da girebiliriz çünkü maşallah önüne konanı yemede gösterdiğimiz iştahı, hesabı ödemeye gelince göstermemek gibi müthiş bir özelliğimiz var.
kılıçdaroğlu'na teşekkür edeceğinize bık bık kafa ütülüyorsunuz. adam hayatının sonbaharında böyle sikko bir kitlenin de yıllarını kaybolmaktan kurtarmaya çalışıyor. adam düz deli bence.
merkez bankası bu hafta aldığı kararla kredili mevduat hesapları ve kredi kartından nakit avans kullanımını kısıtlamak için önlem aldı. adamların derdi bu şekilde döviz ve altın vb. alımını engellemek. buna göre bankaları kullandırdıkları kredinin yüzde 30'u kadar devlet tahvili almaya zorluyorlar. politika faizine bakarsak, bankaların bu işten korkunç zarar edeceğini anlarız. bankalar da o zararı direkt tüketiciye (şimdilik) yansıtmamak için kmh ve nakit avans oranlarını (muhtemelen ikinci tur sonrasına kadar) dibe çekmiş. seçimlerde ikinci tura gidene kadar dövizin patlama ihtimali var, son kurşunlar atılıyor. hikaye bununla ilgili. peki kıymetli sözlük ahalisi ne yapıyor? bankalarına küfrediyorlar. bir kısmının nakit avansı kısıtlamaya girmemiş, bununla övünüp diğerlerini küçümsüyor falan. (hoş çekmeye kalksa çekemeyecek haberi yok ya neyse.) tam bir freak show. uygulamayı getiren hükümet, küfrü yiyen bankalar. bu ülkeden başka bir yerde yaşanmaz, yemin ederim. galapagos adaları gibi ülke, evrim sürecini tv izler gibi izliyoruz her gün.
işte kılıçdaroğlu bu insanlar için de uğraşıyor. ben olsam hayatta kılımı kımıldatmaz, yansın, yıkılsın diye uzaktan gerine gerine seyreder, erdoğan'ın ülkeyi pakistan'a çevirmesini bekler, sonra kahraman gibi sahneye girerdim.
Yer İmleri