Sayfa 15/16 İlkİlk ... 513141516 SonSon
Arama sonucu : 123 madde; 113 - 120 arası.

Konu: 2. Abdulhamid ve serveti

  1. #113
    Duhul
    Aug 2017
    İkamet
    Düzce
    Yaş
    71
    Gönderi
    2,749
    Yaptığı şeyler bundan ibaret, abartmaya gerek yok. Biz burda mal varlığını konuşuyoruz. Üstüne kayıtlı bu kadar mal varlığı olan padişah gelmemiş osmanlıya. Kaynaklar anlatıyor. Hatta üstüne tapu alan ilk osmanlı padişahı.

  2. #114
    Duhul
    Aug 2017
    İkamet
    Düzce
    Yaş
    71
    Gönderi
    2,749
     Alıntı Originally Posted by abekir Yazıyı Oku
    "Osmanlı tarihini incelersek görürüz ki, bu bir millet tarihi değildir, milletimizin geçmişteki halini ifade eden bir şey değildir. Belki milletin başına geçen birtakım insanların hayatlarına, ihtirasılarına, teşebbüslerine ait bir hikayedir.
    Osmanlı halkı içindeki Türk milleti de tamamen esir vaziyete getirilmişti. Bu netice arz ettiğim gibi, milletin kendi iradesine ve kendi hakimiyetine sahip bulunmamasından ve bu irade ve hakimiyetin şunun bunun elinde istimal edile gelmiş olmasından kaynaklanıyordu.()10
    Fakat Osmanlı Türkleri İstanbulu, Rumeliyi fethettikten sonra kendilerini içtimai ve askeri hayatın ihtiyaçlarını bizzat temin ile başka işlerle (sanatla) uğraşmaya ihtiyaç duymadılar. Bu konuları, içli dışlı ilişkide bulundukları yabancıların sanatkarlarına bıraktılar.



    Onlar yalnız uzun seferlerin hızını, geniş savaş alanlarının ulaşılmaz kahramanlığı şerefini elde ederek övündüler.



    Onlar için bu kahramanlık sanatından başka sanat yoktu. Veya başka sanatla ilgilenmeyi haysiyetlerine zarar verecek sanırlardı.


    "Atatürk"




    Atatürk özet geçmiş 600 yıllık osmanlıyı.
    Osmanlıda sadece padişahlar mı vardı. 600 yıl bu topraklarda yaşayan insanların hali, vaziyeti, yaşamı yokmuydu?
    Osmanlı tarihinin halk ayağı ek******. Osmanlı tarih kitaplarında türk halkı ve diğer halklar yok sayılmıştır. Hiç bir kaynak anlatımında halk, padişahın veya sarayın önüne geçememiştir. Ancak ve ancak Atatürkle ve cumhuriyetle beraber bu topraklarda yaşayan ve 32 milyon kişinin varlığı anlaşılmıştır.

  3. II. Abdülhamit dönemi sadece siyasi ve toplumsal başarısızlıklarla değil, aynı zamanda mali bunalımlar, ekonomik krizler ve bunların yanında kendi şahsi servetleri peşinde koşan devlet yöneticileri ile anılır. II. Abdülhamit dönemi bir imparatorluğun tüm kaynaklarının Avrupalı emperyalist şirketlerce nasıl yağmalandığının talihsiz ve ibretlik tarihidir. Son zamanlarda daha da artan II. Abdülhamit'i ve politikalarını model olarak gösteren söylemlerde bulunanlar Osmanlı'nın geldiği noktadan ibret almalıdır.

    Özellikle Düyun-u Umumiye İdaresi'nin Osmanlı hükümeti ve Osmanlı halkı yararına olduğu şeklindeki fikirler gerçeği yansıtmamaktadır. Düyun-u Umumiye kapitalizmin ve emperyalizmin Osmanlı topraklarına girme ve yerleşme aracıdır. Osmanlı ülkesinde yabancı çıkarlarını gözeten ileri bir karakol, onların güdümünde ikinci bir maliye nezareti, Osmanlı borçlarının idaresinin ötesinde Batı emperyalizminin bir sömürü aracı ve takviye edilmiş kapitülasyonlarla donatılmış bir teşkilattır. Ülkenin her yanında şubeler açarak, binlerce memuru ile koskoca bir örgüt oluşturan Düyun-u Umumiye, bu örgüte dayanarak devlet gelirlerinin büyük bir bölümünü kendi pençesine düşürdü. Öyle ki, Osmanlı İmparatorluğu'nun Maliye Nezareti'nden daha güçlü bir hale gelmişti. Maliye Nezareti'nde çalışan memur sayısı 5.000 dolayında iken, Düyun-u Umumiye'de çalışan memur sayısı 80.000'e ulaşmıştı. Bu dev kadro ile devletin vergi gelirlerinin yüzde 70'ini tahsil etmekteydi.

    Türkiye Cumhuriyeti Düyun-u Umumiye'ye olan borcunun son taksitini, ilk dış borcun alınmasından tam yüz yıl sonra, 1954 tarihinde ödeyebildi. İktisadi bağımsızlığı sağlamak Cumhuriyet Devrimi kadrolarının birinci önceliklerindi. Lozan görüşmelerinde üzerinde en çok durulan ve kesinlikle taviz verilmeyen nokta kapitülasyonların kaldırılması ve iktisadi bağımsızlığın sağlanması olmuştu. İsmet İnönü'nün bu noktadaki başarıyla yürüttüğü görüşmeler neticesinde Osmanlı'nın Batı'ya tanıdığı tüm tavizler kaldırıldı. Tüm imkânsızlıklardan imkânlar yaratan Mustafa Kemal ve dönemin devrim kadroları, emperyalist baskılara karşı göğüs germiş ve bitmiş, yıkık bir imparatorluktan çağdaş, kendi ayakları üzerinde durabilen, bağımsız, başı dik, üreten bir Cumhuriyet yaratmışlardır. Türkiye Cumhuriyeti'nin mimarı kahraman Türk halkı, ülkesi savaş ve açlıkla boğuşurken yabancı bankalarda altın depolayan II. Abdülhamit'leri değil, varını yoğunu ülkesi uğruna feda etmiş Mustafa Kemal'in izinde gittiği için bugünlerdedir ve mücadelesine devam etmektedir.
    Twinkle twinkle little star,
    Soon you won't be twinkling anymore.....

  4. #116
    Duhul
    Aug 2017
    İkamet
    Düzce
    Yaş
    71
    Gönderi
    2,749








    Osmanlıda Eğitim durumu

  5. #117
    Duhul
    Aug 2017
    İkamet
    Düzce
    Yaş
    71
    Gönderi
    2,749







    Osmanlıda Eğitim durumu

  6. #118
    Duhul
    Aug 2017
    İkamet
    Düzce
    Yaş
    71
    Gönderi
    2,749
    1844 sayımına göre Osmanlı Devleti nüfusu 35 milyondur ve bunun da 21 milyonu müslümandır.

    Bu nüfusun ne kadarı okuryazardır, soru bu.

    1897 yılındaki Osmanlı Devletinin ilk istatistik yıllığına göre bazı verileri derlemek olanaklıdır:

    1897 yılında sayımı yapılan ve tahmin edilen toplam nüfus 32.206.854 kişidir. Yaklaşık olarak bunların 12 milyonu Anadolu illerinde yaşamaktadır. (Bu rakam 1923te Anadoluda bulunan 12,4 milyon nüfusla tutarlıdır.)
    Sayılan nüfus 19.050.307 kişi olup, bu sayının 14.111.945 kişisi müslüman (7.499.798 kişi erkek ve 6.612.147 kişi kadın) ve 4.938.362 kişisi gayrımüslümdür (2.604.224 kişi erkek ve 2.334.138 kişi kadın). Buna göre müslüman nüfusun oranı, %74,08 dir.



    Osmanlı Devletinde okuryazarlık oranıyla ilgili bir kaç görüş vardır.

    Birinci görüş, Osmanlı Devletinde okuryazarlık oranının yüksek olduğunu ve hatta harf devrimiyle bir gecede tüm halkın okuma yazma bilmeme durumunda kaldığını belirtmektedir. Hatta bununla ilgili çok hoş (!), bir çıkarsama da vardır: İstatistik bilimine göre, eğer toplumda okuryazarlıkla ilgili bir veri yoksa, çok iyi bilinen çan eğrisine göre okuryazar oranının en az %50 olması gerektiği bilimsel olarak doğrudur. Ancak bu çıkarsama ters bir durum da yaratmaktadır. Şöyle ki, her hangi bir üniversitede öğrenciler arasındaki okuryazarlık oranını öğrenmek/bulmak için, öğrenciler arasında okuryazarlıkla ilgili bir sayım yapılmadığından, aynı çan eğrisi mantığını kullanarak, üniversite öğrencilerinin yarısının (%50) okuryazar olmadığını söyleyebiliriz.

    İkinci görüşü ise şöyle özetlemek olanaklıdır: Osmanlı Devletinde öğretimin zorunlu olması ilk kez II. Mahmut un 1824 yılındaki fermanıyla başladı ancak gerek altyapı gerekse öğretmen eksiklikleri nedeniyle uygulanamadı. Daha sonra öğretmen okulları açıldı (1848); 1848 ve 1869 yıllarındaki yeni yasa ve tüzüklerle altı yıllık ilkokul öğretimi zorunlu duruma getirildi. 1897 İstatistik Yıllığına göre 848.943 ilkokul öğrencisi varsa, 1869-1897 yılları arasında (28 yılda ya da yaklaşık 5 ilkokul öğretim döngüsü) 4.244.715 kişi ilkokulu bitirmiş ve okuryazar demektir. Gene 1897 yıllığına göre toplam nüfus 32.206.854 olduğuna göre okuryazar oranı %13,18 demektir. (Bunun, tüm altyapı ve öğretmenlerin 1869 da hazır olduğu ve her döngüde aynı sayıda öğrenci olduğu varsayımları nedeniyle, aşırı iyimser bir tahmin olduğunu söylemek sanırım gerekmez.)

    Cumhuriyet döneminde yapılan ilk sayıma göre (28 Ekim 1927) toplam nüfus 13.648.720 kişiydi; okuryazarlık oranı ise %10,5 tir.

    Yukarıdaki veriler (1927 yılında %10,5 ve 1897 de en çok %13,18) ışığında, Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda okuryazarlık oranının yaklaşık %6 dolaylarında olduğunu söylemek abartı olmaz sanıyorum çünkü Cumhuriyet kurulduktan sonra Trablusgarp, Balkan, 1. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı dönemleri bitmiş ve 4-5 yıllık bir barış dönemi gelmiştir. Çocuklar okula gitmeye başlamıştır. (%6 okuryazarlık oranını Turgut Özakman %2,5 olarak vermektedir.)

    1935 te yapılan ikinci nüfus sayımına göre nüfus 16.158.018 kişiydi. 1935 yılında altı ve daha yukarıdaki yaşlardaki nüfus ise 12.862.754 kişi olup, okuma yazma bilen kişi sayısı 2.475.649 kişiydi. Buna göre 1935 yılında okuma-yazma bilen oranı %19,25 tir. Buna göre okuma yazma bilenlerin sayısı 1,4 milyon kişiden 2,475 milyon kişiye arttı; artış oranı yaklaşık %77 dir.

    2000 yılı sayımına göre altı ve yukarıdaki yaşlardaki kişilerin sayısı 59.859.243 olup, nüfusun 52.259.381 kişisi okuma-yazma biliyordu. Buna göre 2000 yılında okuma-yazma oranı %87,32 dir.

  7. #119
    Duhul
    Aug 2017
    İkamet
    Düzce
    Yaş
    71
    Gönderi
    2,749
    Özetle söylemek gerekirse harf devriminden sonraki 71 yılda okuma-yazma oranı %87,32 ye çıkmış demektir. Yalnızca harf devrimin yapıldığı yılı temel alırsak, okuryazarlık oranının 71 yılda %19,25 ten %87,32 ye artması azımsanacak bir başarı değildir.

    Bunun yeterli olduğunu söylemiyorum ancak Osmanlı döneminde ilk basımevinin kurulduğu yıl olan 1729, Tanzimat Fermanının yayınlandığı yıl olan 1839 ve ilköğretimin zorunlu olduğu 1848 ve 1869 yıllarını göz önünde bulundurarak, 1897 e kadar olan yaklaşık elli yıllık dönemde okuryazarlık oranının en çok %13,18 olmasının olumsuz bir resim ortaya koyduğunu belirtiyorum.

    Türlü kaynaklarda okuryazarlık oranının Cumhuriyet kurulduğu yıllarda %6 ve harf devrimi yapıldığı yılda %10,5 olarak belirtilmesi, bu nedenle hem gerçekçi hem de tutarlıdır.






  8. #120
    Duhul
    Feb 2017
    İkamet
    Karadenizin yeşillikler diyarı..şehri İstanbul .
    Yaş
    59
    Gönderi
    19,655
    2. Abdulhamid ve serveti

    konu bu, aykırı yazı istemiyorum

    forumda yüzlerce başlık var, hiç bir katkısı olmayan bir başlık ile uğraştırmayın bizi.

    konu harici yazanı, yollarım tatile.
    Forum kurallarını okumak için tıklayınız


    Forumun Altın Kuralı : Forumda okuduğunuz bilgileri fikir vermesi amacıyla ve mantık süzgecinden geçirerek değerlendirin. Hiç kimse sizi tanımadan size para kazandırmak heveslisi değildir. Hayatta karşılaşmadığınız ve adını soyadını dahi bilmediğiniz bir kişinin tavsiyesi ile senet almaya/satmaya kalkışmayın, sonu %99 hüsran olacaktır..

    Not: hisse başlıklarında dini ve siyasi ile futbol taraftarlığı yazıları kabul edilmiyor.

Sayfa 15/16 İlkİlk ... 513141516 SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •