Sayfa 217/2118 İlkİlk ... 1171672072152162172182192272673177171217 ... SonSon
Arama sonucu : 16942 madde; 1,729 - 1,736 arası.

Konu: ...:::vobelıt:::...

  1. #1729
    İçinde bulunduğumuz ekonomik krizi öncekilerden ayıran farklar

    -İşsizlik oranı çok yükseldi.1994 krizinde %8.5,2001 krizinde %11.3 olan işsizlik oranı şu anda resmi olarak %13.5.Ancak işini kaybettikten sonra 2 yıl içinde iş bulamayanlar ya da iş bulmaktan umudunu kesenler de dahil edildiğinde(yaklaşık 2.5 milyon kişi) ''geniş işsizlik oranı'' %19.3'e kadar yükselmiş durumda.( İşsiz Tanımı: Referans dönemi içinde istihdam halinde olmayan (kâr karşılığı, yevmiyeli, ücretli ya da ücretsiz olarak hiç bir işte çalışmamış ve böyle bir iş ile bağlantısı da olmayan) kişilerden iş aramak için son 4 hafta içinde iş arama kanallarından en az birini kullanmış ve 2 hafta içinde işbaşı yapabilecek durumda olan 15 ve daha yukarı yaştaki fertler işsiz nüfusa dahildirler.)


    -Önceki ekonomik krizlerde kendi kendini doyuran bir Türkiye vardı.Tarım ve hayvancılık yaparak geçinemeyen kırsal nüfusun ekmeyi,üretmeyi bırakarak kentlere göç etmesiyle 2008 başında nüfusun %29'nu oluşturan kırsal nüfus 2018 yılı sonunda %7.7'ye geriledi.Bu nedenle Türkiye ,2018 yılında 405 bin buğday,2.119 milyon ton mısır,656 bin ton arpa,146 bin ton prinç,355 bin ton mercimek,93 bin ton nohut ,12 bin ton kuru fasulye,712 bin ton ayçiçeği ithal etmek zorunda kaldı.Süt fiyatlarının yem fiyatlarının gerisinde kalması ve et ithalatı nedeniyle üretici hayvanlarını kestirmek zorunda kaldı ya da kestirmek için sırada bekliyor.Bu nedenle önümüzdeki yıllarda et arzının azalmasıyla fiyatlar fırlayacak ya da daha fazla ithalat yapmak zorunda kalacağız.
    Bunun sonucu olarak, daha önceki ekonomik kriz dönemlerinde kırsal kesimdeki akrabalarından gıda desteği alan işini kaybeden ya da büyük ekonomik sıkıntı içinde olan kentlerdeki alt gelir hane halkı bu sefer krizi çok daha sert yaşayacak.
    Biliyoruz ki iş olmayınca gelir,gelir olmayınca tüketim de olmaz veya kısılır,bu da talebin daha da düşmesiyle üretimin düşmesine,üretimin düşmesi de yeni işten çıkarmaları yaratarak fasit daireye dönüşür,ekonominin toparlanmasını frenler.

    -Önceki ekonomik krizlerde bütçe dışı gelir sağlayan,Ereğli,Tüpraş,Türk Telekom gibi KİT'ler vardı,şimdi bunlar özelleştirildiğinden devlet buralardan gelen gelirlerden mahrum.

    -Üretimde 2000 yılı öncesi %30'larda olan ithal girdi oranı 2003-2013 yılı arası türk lirasının aşırı değerlenmesiyle ithal girdi oranı %70'e kadar çıkmış,bu nedenle kurlardaki değişim enflasyon ve cari açık üzerinde çok daha etkili hale gelmiştir.Üretimde yerli girdi oranının yeniden yükselmesi ekonomi politikalarının radikal olarak değiştirilmesini gerektiriyor ,ancak bu politika değişikliği yapılsa bile sonuçlarını almak zamana ihtiyaç duyuluyor.

    -2 Milyon'a yakın bir konut stokunun birikmesi,bu stokun bir bölümü erimedikçe kısa vadede bu sektörde hareket olmayacağını istihdam yaratamayacağını gösteriyor.


    -Türkiye ekonomisinin en büyük sorunlarından biri ,rekabet ettiği ülkelere göre, üretimde verimlilik düşüklüğüdür.Verimliliği sağlayacak 2 temel etken ; ileride işgücüne katılacaklara okul hayatında iyi bir eğitim verilmesi diğeri de teknolojik yatırımların yapılmasıdır.
    Türkiye 2002-2018 arası dış borcunu 129 milyar dolardan 448 milyar dolara yükseltmiş,ancak alınan borç dış ticarete konu üretim alanlarında kullanılmadığı için teknolojik olarak rekabet gücü sağlayacak alanlarda yatırım yapılmamış,eğitim kalitesi ise daha geriye gitmiştir.Bunun sonucu olarak Türkiyenin dış ticarette rekabet gücü azalmış,rekabet gücünü arttırmak için parasını 'devalüe' ihtiyacı doğmuştur.

    -Bundan önceki krizlerde hane halkı ve özel sektörün borcu düşük ya da makul düzeylerdeydi.2002 yılında hane halkının borcu sadece 6.6 milyar TL idi,bu rakam 2018 yılında ise 535.5 milyar TL'ye çıkmıştır(Artış oranı 81.13 kat,aynı dönemde enflasyon ise 4.48 kat artmış.GSYİH'ya oranlarsak ise %1.8'den %14.5'a çıkmış) Reel sektörün borcu ise 87.8 milyar TL'den 2635.7 milyar TL'ye çıkmış(30.2 kat artış. GSYİH'ya oranlarsak ise %24.4'den %71.2'a çıkmış.).Reel sektör +Bankalar'ın dış borcu ise 66.7 milyar TL'den 1.549 trilyon TL'ye çıkmış(23.22 kat)( GSYİH'ya oranlarsak ise %18.6'den %41.8'e çıkmış)
    Mevcut hane halkı borç yükü,toplumdaki gelir dağılımı ve kişisel gelirlerle tüketimi teşvik etmek ve bu yolla ekonominin büyümesine destek sağlamayı hedefleyen politikalar büyük ihtimalle bankaların batık kredi oranını yükselteceği için risk yaratır.

    Şirketlerin yüksek kaldıraç kullanması ve aşırı borçlu olması ise ,küçülen bir ekonomide düşen cirolar ve karlar ile hem borç geri ödemelerini yapmasını zorlaştıracak hem de daha fazla borçlanarak yeni yatırım yapmalarına ve istihdam yaratmalarına imkan vermeyecek düzeyde.

    -Türkiye'nin 1 yıl içinde ödemesi gereken kısa vadeli borcu(177.2 milyar dolar) dünyadaki emsal ülkelere göre yükselerek en yüksek oranlardan biri haline geldi.2002 yılında bu oran GSYİH'sımızın %7.13 ü iken 2018 sonunda %22.6'sına yükseldi ve herhangi bir politik ve jeostratejik riskin tetiklemesiyle borcunu çevirememe riskini yükseltti.

    -Ekonomi çok sert daralıyor.TUİK'in son yayınladığı dördüncü GSYİH rakamlarında mutabık değilim,özellikle tarım(
    ************************************************** ***********************************
    Bunlar TUİK'in kendi yayınladığı verilerden
    :-Tahıl ürünleri üretim miktarları 2018 yılında bir önceki yıla göre %4,8 oranında azalarak yaklaşık 34,4 milyon ton olarak gerçekleşti
    Bir önceki yıla göre buğday üretimi %7 oranında azalarak 20 milyon ton, arpa üretimi %1,4 oranında azalarak 7 milyon ton, çavdar üretimi değişim göstermeyerek 320 bin ton, yulaf üretimi %4 oranında artarak 260 bin ton oldu.
    Baklagillerin önemli ürünlerinden yemeklik bakla %13,8 oranında azalarak yaklaşık 5,9 bin ton, kırmızı mercimek %22,5 oranında azalarak 310 bin ton, yumru bitkilerden patates ise %5,2 oranında azalarak yaklaşık 4,6 milyon ton olarak gerçekleşti.Yağlı tohumlardan soya üretimi değişim göstermeyerek 140 bin ton oldu.Tütün üretimi %14,4 oranında azalarak 80 bin 200 ton, şeker pancarı üretimi ise %10,6 oranında azalarak 18,9 milyon ton olarak gerçekleşti.

    -Sebze ürünleri üretim miktarı 2018 yılında bir önceki yıla göre %2,6 azalarak yaklaşık 30 milyon ton oldu.Sebze ürünleri alt gruplarında üretim miktarları incelendiğinde, yumru ve kök sebzeler %2,5, meyvesi için yetiştirilen sebzeler %2,9 azalırken, başka yerde sınıflandırılmamış diğer sebzeler ise %1,4 oranında arttı.
    Meyveler, içecek ve baharat bitkileri üretim miktarı 2018 yılında bir önceki yıla göre %0,8 oranında artarak yaklaşık 22,3 milyon ton olarak gerçekleşti. Toplanan inek sütü miktarı Aralık ayında bir önceki yılın aynı ayına göre %5,3 azaldı.Aralık ayında ticari süt işletmeleri tarafından içme sütü üretimi 140 bin 734 ton olarak gerçekleşti ve bir önceki yılın aynı ayına göre %11,3 azalış gösterdi.

    -Tavuk yumurtası üretimi Aralık ayında bir önceki yılın aynı ayına göre %1,3 azaldı.
    Takvim etkisinden arındırılmış seriye göre ise tavuk eti üretimi bir önceki yılın aynı ayına göre %7,4 azaldı.

    -Toplam kırmızı et üretimi kurban bayramının gerçekleştiği bir önceki çeyreğe göre %23,5, bir önceki yılın aynı çeyreğine göre %12,1 oranında azaldı.
    Sığır eti üretimi bir önceki çeyreğe göre %21,8, bir önceki yılın aynı çeyreğine göre %7,8 oranında azaldı.
    Koyun eti üretimi bir önceki çeyreğe göre %37,3, bir önceki yılın aynı çeyreğine göre %31,2 oranında azaldı.)
    ************************************************** ******************************


    ve dış ticaretten gelen katkı paylarında -bana göre- yanlış ölçüm ya da hesaplama var,benim hesaplamam dördüncü çeyrekte gsyih'da bir önceki yılın aynı dönemine göre küçülmeyi %5.1 civarında gösteriyor.Ancak TUİK'in rakamlarını esas alsak bile burada bile ekonomi oldukça sert daralıyor.
    TUİK GSYİH hesaplarını bir önceki yılın aynı dönemine göre yapıyor,aynı verileri ABD istatistik kurumunun yaptığı standartlarda bir önceki çeyreğe göre hesaplayarak yıllıklandırılmış olarak yaparsak Türkiye ekonomisinin içine girdiği krizin derinliği daha iyi anlaşılacaktır:

    2009 Zincirlenmiş hacim rakamlarıyla:
    (mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış endeksler)

    üçüncü çeyrek gsyih/ikinci çeyrek gsyih= 173.6/176.4=-% 1.5873^4=-%6.35'lik küçülme

    dördüncü çeyrek gsyih =/üçüncü çeyrek gsyih=169.4/173.6=-%2.41935^4=-%10.03'lük küçülme.

    Yani ABD istatistik standartlarıyla, mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış olarak üçüncü ve dördüncü çeyrek gsyih değişimlerini yıllıklandırılmış olarak hesaplarsak sırasıyla üçüncü çeyrekte %6.35,dördüncü çeyrekte %10.03'lük sert küçülmeler görüyoruz.

    SONUÇ:Veriler ekonominin kısa zamanda toparlanamayacağı uzun sürecek bir resesyona ilave olarak yüksek işsizlik ve yüksek enflasyonun da bir arada olması nedeniyle ekonominin aynı zamanda depresyona da girmiş olduğunu söyleyebiliriz.Bu nedenle ekonomimiz için -şu andaki- öngörüm,devam etmekte düşüşün tamamlanıp dibi bulmamızdan sonra ekonomimizin L şeklinde devam edeceği önceki kriz dönemlerinde gördüğümüz V tipi bir toparlanmanın olmayacağı şeklindedir.
    Ancak seçimler sonrasında 1994 krizinden sonraki 5 Nisan,1980'deki 24 Ocak,ya da 2001 krizinden sonra Kemal Derviş Programı gibi içinde yapısal reformlar da içeren,hukuktan eğitime farklı alanlarda da Avrupa Birliği normlarını hayata geçiren kapsamlı bir ekonomik program uygulamaya sokulur,yatırımcı güveni sağlanır,Türkiye'ye dışarıdan doğrudan yatırımlar akmaya başlarsa o zaman ekonominin de görünümü değişir,düştüğümüz yerden çıkar ekonomimiz yeniden yükselişe geçebilir.Ama ekonomide herhangi bir sorunun olmadığı tezinde ısrar edilir,kozmetik ve palyatif kararlar ile gün kurtarılmaya çalışılırsa o zaman çok uzunca bir süre ekonomik krizin içinde yaşamaya devam edeceğiz demektir.
    Son düzenleme : deniz43; 16-03-2019 saat: 18:16.

  2. #1730
    Duhul
    Feb 2017
    İkamet
    İSTANBUL
    Yaş
    47
    Gönderi
    9,242
    deniz43 hocam,

    ellerinize ve emeklerinize sağlık...müthiş bilgiler yine hemde bedava
    ÜYELİK : KASIM 2006

  3. #1731
     Alıntı Originally Posted by TÜRKOĞLU Yazıyı Oku
    deniz43 hocam,

    ellerinize ve emeklerinize sağlık...müthiş bilgiler yine hemde bedava
    Ben de nezaketiniz için teşekkür ederim.

  4.  Alıntı Originally Posted by deniz43 Yazıyı Oku
    [B][U] Ama ekonomide herhangi bir sorunun olmadığı tezinde ısrar edilir,kozmetik ve palyatif kararlar ile gün kurtarılmaya çalışılırsa o zaman çok uzunca bir süre ekonomik krizin içinde yaşamaya devam edeceğiz demektir.
    Öncelikle Bende teşekkür ederim
    Beklentilerin kötüleşmesinin vede
    Problemin ana sebebi işte bu son paragraf
    Benim pencereden bakış, ışık maalesef yok

  5.  Alıntı Originally Posted by deniz43 Yazıyı Oku
    İçinde bulunduğumuz ekonomik krizi öncekilerden ayıran farklar

    -İşsizlik oranı çok yükseldi.1994 krizinde %8.5,2001 krizinde %11.3 olan işsizlik oranı şu anda resmi olarak %13.5.Ancak işini kaybettikten sonra 2 yıl içinde iş bulamayanlar ya da iş bulmaktan umudunu kesenler de dahil edildiğinde(yaklaşık 2.5 milyon kişi) ''geniş işsizlik oranı'' %19.3'e kadar yükselmiş durumda.( İşsiz Tanımı: Referans dönemi içinde istihdam halinde olmayan (kâr karşılığı, yevmiyeli, ücretli ya da ücretsiz olarak hiç bir işte çalışmamış ve böyle bir iş ile bağlantısı da olmayan) kişilerden iş aramak için son 4 hafta içinde iş arama kanallarından en az birini kullanmış ve 2 hafta içinde işbaşı yapabilecek durumda olan 15 ve daha yukarı yaştaki fertler işsiz nüfusa dahildirler.)


    -Önceki ekonomik krizlerde kendi kendini doyuran bir Türkiye vardı.Tarım ve hayvancılık yaparak geçinemeyen kırsal nüfusun ekmeyi,üretmeyi bırakarak kentlere göç etmesiyle 2008 başında nüfusun %29'nu oluşturan kırsal nüfus 2018 yılı sonunda %7.7'ye geriledi.Bu nedenle Türkiye ,2018 yılında 405 bin buğday,2.119 milyon ton mısır,656 bin ton arpa,146 bin ton prinç,355 bin ton mercimek,93 bin ton nohut ,12 bin ton kuru fasulye,712 bin ton ayçiçeği ithal etmek zorunda kaldı.Süt fiyatlarının yem fiyatlarının gerisinde kalması ve et ithalatı nedeniyle üretici hayvanlarını kestirmek zorunda kaldı ya da kestirmek için sırada bekliyor.Bu nedenle önümüzdeki yıllarda et arzının azalmasıyla fiyatlar fırlayacak ya da daha fazla ithalat yapmak zorunda kalacağız.
    Bunun sonucu olarak, daha önceki ekonomik kriz dönemlerinde kırsal kesimdeki akrabalarından gıda desteği alan işini kaybeden ya da büyük ekonomik sıkıntı içinde olan kentlerdeki alt gelir hane halkı bu sefer krizi çok daha sert yaşayacak.
    Biliyoruz ki iş olmayınca gelir,gelir olmayınca tüketim de olmaz veya kısılır,bu da talebin daha da düşmesiyle üretimin düşmesine,üretimin düşmesi de yeni işten çıkarmaları yaratarak fasit daireye dönüşür,ekonominin toparlanmasını frenler.

    -Önceki ekonomik krizlerde bütçe dışı gelir sağlayan,Ereğli,Tüpraş,Türk Telekom gibi KİT'ler vardı,şimdi bunlar özelleştirildiğinden devlet buralardan gelen gelirlerden mahrum.

    -Üretimde 2000 yılı öncesi %30'larda olan ithal girdi oranı 2003-2013 yılı arası türk lirasının aşırı değerlenmesiyle ithal girdi oranı %70'e kadar çıkmış,bu nedenle kurlardaki değişim enflasyon ve cari açık üzerinde çok daha etkili hale gelmiştir.Üretimde yerli girdi oranının yeniden yükselmesi ekonomi politikalarının radikal olarak değiştirilmesini gerektiriyor ,ancak bu politika değişikliği yapılsa bile sonuçlarını almak zamana ihtiyaç duyuluyor.

    -2 Milyon'a yakın bir konut stokunun birikmesi,bu stokun bir bölümü erimedikçe kısa vadede bu sektörde hareket olmayacağını istihdam yaratamayacağını gösteriyor.


    -Türkiye ekonomisinin en büyük sorunlarından biri ,rekabet ettiği ülkelere göre, üretimde verimlilik düşüklüğüdür.Verimliliği sağlayacak 2 temel etken ; ileride işgücüne katılacaklara okul hayatında iyi bir eğitim verilmesi diğeri de teknolojik yatırımların yapılmasıdır.
    Türkiye 2002-2018 arası dış borcunu 129 milyar dolardan 448 milyar dolara yükseltmiş,ancak alınan borç dış ticarete konu üretim alanlarında kullanılmadığı için teknolojik olarak rekabet gücü sağlayacak alanlarda yatırım yapılmamış,eğitim kalitesi ise daha geriye gitmiştir.Bunun sonucu olarak Türkiyenin dış ticarette rekabet gücü azalmış,rekabet gücünü arttırmak için parasını 'devalüe' ihtiyacı doğmuştur.

    -Bundan önceki krizlerde hane halkı ve özel sektörün borcu düşük ya da makul düzeylerdeydi.2002 yılında hane halkının borcu sadece 6.6 milyar TL idi,bu rakam 2018 yılında ise 535.5 milyar TL'ye çıkmıştır(Artış oranı 81.13 kat,aynı dönemde enflasyon ise 4.48 kat artmış.GSYİH'ya oranlarsak ise %1.8'den %14.5'a çıkmış) Reel sektörün borcu ise 87.8 milyar TL'den 2635.7 milyar TL'ye çıkmış(30.2 kat artış. GSYİH'ya oranlarsak ise %24.4'den %71.2'a çıkmış.).Reel sektör +Bankalar'ın dış borcu ise 66.7 milyar TL'den 1.549 trilyon TL'ye çıkmış(23.22 kat)( GSYİH'ya oranlarsak ise %18.6'den %41.8'e çıkmış)
    Mevcut hane halkı borç yükü,toplumdaki gelir dağılımı ve kişisel gelirlerle tüketimi teşvik etmek ve bu yolla ekonominin büyümesine destek sağlamayı hedefleyen politikalar büyük ihtimalle bankaların batık kredi oranını yükselteceği için risk yaratır.

    Şirketlerin yüksek kaldıraç kullanması ve aşırı borçlu olması ise ,küçülen bir ekonomide düşen cirolar ve karlar ile hem borç geri ödemelerini yapmasını zorlaştıracak hem de daha fazla borçlanarak yeni yatırım yapmalarına ve istihdam yaratmalarına imkan vermeyecek düzeyde.

    -Türkiye'nin 1 yıl içinde ödemesi gereken kısa vadeli borcu(177.2 milyar dolar) dünyadaki emsal ülkelere göre yükselerek en yüksek oranlardan biri haline geldi.2002 yılında bu oran GSYİH'sımızın %7.13 ü iken 2018 sonunda %22.6'sına yükseldi ve herhangi bir politik ve jeostratejik riskin tetiklemesiyle borcunu çevirememe riskini yükseltti.

    -Ekonomi çok sert daralıyor.TUİK'in son yayınladığı dördüncü GSYİH rakamlarında mutabık değilim,özellikle tarım(
    ************************************************** ***********************************
    Bunlar TUİK'in kendi yayınladığı verilerden
    :-Tahıl ürünleri üretim miktarları 2018 yılında bir önceki yıla göre %4,8 oranında azalarak yaklaşık 34,4 milyon ton olarak gerçekleşti
    Bir önceki yıla göre buğday üretimi %7 oranında azalarak 20 milyon ton, arpa üretimi %1,4 oranında azalarak 7 milyon ton, çavdar üretimi değişim göstermeyerek 320 bin ton, yulaf üretimi %4 oranında artarak 260 bin ton oldu.
    Baklagillerin önemli ürünlerinden yemeklik bakla %13,8 oranında azalarak yaklaşık 5,9 bin ton, kırmızı mercimek %22,5 oranında azalarak 310 bin ton, yumru bitkilerden patates ise %5,2 oranında azalarak yaklaşık 4,6 milyon ton olarak gerçekleşti.Yağlı tohumlardan soya üretimi değişim göstermeyerek 140 bin ton oldu.Tütün üretimi %14,4 oranında azalarak 80 bin 200 ton, şeker pancarı üretimi ise %10,6 oranında azalarak 18,9 milyon ton olarak gerçekleşti.

    -Sebze ürünleri üretim miktarı 2018 yılında bir önceki yıla göre %2,6 azalarak yaklaşık 30 milyon ton oldu.Sebze ürünleri alt gruplarında üretim miktarları incelendiğinde, yumru ve kök sebzeler %2,5, meyvesi için yetiştirilen sebzeler %2,9 azalırken, başka yerde sınıflandırılmamış diğer sebzeler ise %1,4 oranında arttı.
    Meyveler, içecek ve baharat bitkileri üretim miktarı 2018 yılında bir önceki yıla göre %0,8 oranında artarak yaklaşık 22,3 milyon ton olarak gerçekleşti. Toplanan inek sütü miktarı Aralık ayında bir önceki yılın aynı ayına göre %5,3 azaldı.Aralık ayında ticari süt işletmeleri tarafından içme sütü üretimi 140 bin 734 ton olarak gerçekleşti ve bir önceki yılın aynı ayına göre %11,3 azalış gösterdi.

    -Tavuk yumurtası üretimi Aralık ayında bir önceki yılın aynı ayına göre %1,3 azaldı.
    Takvim etkisinden arındırılmış seriye göre ise tavuk eti üretimi bir önceki yılın aynı ayına göre %7,4 azaldı.

    -Toplam kırmızı et üretimi kurban bayramının gerçekleştiği bir önceki çeyreğe göre %23,5, bir önceki yılın aynı çeyreğine göre %12,1 oranında azaldı.
    Sığır eti üretimi bir önceki çeyreğe göre %21,8, bir önceki yılın aynı çeyreğine göre %7,8 oranında azaldı.
    Koyun eti üretimi bir önceki çeyreğe göre %37,3, bir önceki yılın aynı çeyreğine göre %31,2 oranında azaldı.)
    ************************************************** ******************************


    ve dış ticaretten gelen katkı paylarında -bana göre- yanlış ölçüm ya da hesaplama var,benim hesaplamam dördüncü çeyrekte gsyih'da bir önceki yılın aynı dönemine göre küçülmeyi %5.1 civarında gösteriyor.Ancak TUİK'in rakamlarını esas alsak bile burada bile ekonomi oldukça sert daralıyor.
    TUİK GSYİH hesaplarını bir önceki yılın aynı dönemine göre yapıyor,aynı verileri ABD istatistik kurumunun yaptığı standartlarda bir önceki çeyreğe göre hesaplayarak yıllıklandırılmış olarak yaparsak Türkiye ekonomisinin içine girdiği krizin derinliği daha iyi anlaşılacaktır:

    2009 Zincirlenmiş hacim rakamlarıyla:
    (mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış endeksler)

    üçüncü çeyrek gsyih/ikinci çeyrek gsyih= 173.6/176.4=-% 1.5873^4=-%6.35'lik küçülme

    dördüncü çeyrek gsyih =/üçüncü çeyrek gsyih=169.4/173.6=-%2.41935^4=-%10.03'lük küçülme.

    Yani ABD istatistik standartlarıyla, mevsim ve takvim etkisinden arındırılmış olarak üçüncü ve dördüncü çeyrek gsyih değişimlerini yıllıklandırılmış olarak hesaplarsak sırasıyla üçüncü çeyrekte %6.35,dördüncü çeyrekte %10.03'lük sert küçülmeler görüyoruz.

    SONUÇ:Veriler ekonominin kısa zamanda toparlanamayacağı uzun sürecek bir resesyona ilave olarak yüksek işsizlik ve yüksek enflasyonun da bir arada olması nedeniyle ekonominin aynı zamanda depresyona da girmiş olduğunu söyleyebiliriz.Bu nedenle ekonomimiz için -şu andaki- öngörüm,devam etmekte düşüşün tamamlanıp dibi bulmamızdan sonra ekonomimizin L şeklinde devam edeceği önceki kriz dönemlerinde gördüğümüz V tipi bir toparlanmanın olmayacağı şeklindedir.
    Ancak seçimler sonrasında 1994 krizinden sonraki 5 Nisan,1980'deki 24 Ocak,ya da 2001 krizinden sonra Kemal Derviş Programı gibi içinde yapısal reformlar da içeren,hukuktan eğitime farklı alanlarda da Avrupa Birliği normlarını hayata geçiren kapsamlı bir ekonomik program uygulamaya sokulur,yatırımcı güveni sağlanır,Türkiye'ye dışarıdan doğrudan yatırımlar akmaya başlarsa o zaman ekonominin de görünümü değişir,düştüğümüz yerden çıkar ekonomimiz yeniden yükselişe geçebilir.Ama ekonomide herhangi bir sorunun olmadığı tezinde ısrar edilir,kozmetik ve palyatif kararlar ile gün kurtarılmaya çalışılırsa o zaman çok uzunca bir süre ekonomik krizin içinde yaşamaya devam edeceğiz demektir.
    eline ,diline ,beynine sağlık...........keşke siyasete atılsan ve bildiklerini realize edebilsen...........

  6. Sn. deniz43,
    Tekrar itibar puanı veremediğim için buraya yazıyorum, çok teşekkür ederim emek ve vakit ayırarak yazıp paylaştığınız için.

  7. #1735
     Alıntı Originally Posted by yemekci Yazıyı Oku
    Öncelikle Bende teşekkür ederim
    Beklentilerin kötüleşmesinin vede
    Problemin ana sebebi işte bu son paragraf
    Benim pencereden bakış, ışık maalesef yok
     Alıntı Originally Posted by ugolnili Yazıyı Oku
    eline ,diline ,beynine sağlık...........keşke siyasete atılsan ve bildiklerini realize edebilsen...........
     Alıntı Originally Posted by pilavli Yazıyı Oku
    Sn. deniz43,
    Tekrar itibar puanı veremediğim için buraya yazıyorum, çok teşekkür ederim emek ve vakit ayırarak yazıp paylaştığınız için.
    Ben de nezaketiniz için teşekkür ederim.

  8. #1736
    TUİK'e göre

    İhracat birim değer endeksi Ocak ayında bir önceki yılın aynı ayına göre %5,5 azaldı. Endeks bir önceki yılın aynı ayına göre, gıda, içecek ve tütünde %4,8, ham maddelerde (yakıt hariç) %4,7, yakıtlarda %16,5 ve imalat sanayinde (gıda, içecek, tütün hariç) %5,1 azaldı.

    İhracat miktar endeksi Ocak ayında bir önceki yılın aynı ayına göre %11,9 arttı.
    Endeks bir önceki yılın aynı ayına göre, gıda, içecek ve tütünde %4,2, yakıtlarda %65,1 ve imalat sanayinde (gıda, içecek, tütün hariç) %11,4 artarken, ham maddelerde (yakıt hariç) %13,7 azaldı.

    Yani;TÜİK verilerine göre, % 11,9 daha fazla miktarda ürün satarken %5,5 daha düşük gelir elde ettik.

    Ocak Şubat Mart Nisan Mayıs Haziran Temmuz Ağustos Eylül Ekim Kasım Aralık Ocak
    7.1 7.7 7.8 7.7 4.9 3.8 2.1 -0.6 -2.2 -2.4 -3.0 -4.2 -5.5


    Tabloyu analiz ettiğimizde Ağustos ayına kadar değer endeksi (+) iken,Ağustos ayından sonra değer endeksinin eksiye döndüğü ve takip eden her ay bu eksinin arttığını görüyoruz.Bunun sebebi de muhtemelen ihracatçılarımızın 1 usd=6.5 TL iken sattıkları ürün ve hizmetlerin birim bedellerinde indirim yapmalarından ama daha sonra döviz kurları bu seviyeden geri gelince ihracatçıların karlarının silinmesinden kaynaklanıyor.

Sayfa 217/2118 İlkİlk ... 1171672072152162172182192272673177171217 ... SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •