Sayfa 1051/7020 İlkİlk ... 51551951100110411049105010511052105310611101115115512051 ... SonSon
Arama sonucu : 56156 madde; 8,401 - 8,408 arası.

Konu: Sanat Mozaik

  1. "Duyumsallik, duyularin tumden harekete gecirilmesi anlamina gelir; kisi, esinin cikardigi her sesi yakalayabilmek icin kendini zorlar, dikkat kesilir. / La sensualità è la mobilitazione massima dei sensi: si osserva intensamente l'altro e si ascolta ogni suo suono. / Sensuality is the total mobilization of the senses: an individual observes his partner intently, straining to catch every sound."

    Milan Kundera, Varolmanin Dayanilmaz Hafifligi (The Unbearable Lightness of Being - L'insostenibile leggerezza dell'essere)



    Deep End (1970), Yonetmen: Jerzy Skolimowski

  2. Superman (1978-1980-1983) filmlerinin Lois Lane karakteri Kanadali-Amerikali aktris Margot Kidder, hayata veda etti.








  3. Italyan erken ronesans donemi ressami Domenico Veneziano'nun olum yildonumu (15 Mayis 1461)

    Adorazione dei magi (Adoration of the magi, 1439)


  4. Italyan ressam Onorato Carlandi'nin dogum yildonumu (15 Mayis 1848)

    Paesaggio della campagna romana (Landscape of the Roman countryside)


  5. Cocuk kitaplariyla taninan, Oz Buyucusu'nun yazari, Amerikali yazar L. Frank Baum'un dogum yildonumu (15 Mayis 1856)

    " ‘Neden bu guzel ulkeyi birakip o Kansas dedigin, kurak, gri yere gitmek istedigini anlayamiyorum."

    ‘Beynin yok da ondan,’ diye yanitladi kiz.’Biz etten kemikten yapilmis insanlar, guzel bir ulkede yasamaktansa, ne kadar bunaltici ya da gri olursa olsun evlerimizi tercih ederiz.Ev gibisi yoktur.’

    Korkuluk icini cekti. ‘Tabi ki anlayamiyorum.’ dedi. ‘Sizin baslarinizda, benimki gibi samanla dolu olsaydi, guzel yerlerde yasardiniz ve Kansas'da hic kimse olmazdi. Beyinlerinizin olmasi Kansas icin buyuk bir sans." Oz Buyucusu



    “ ‘I cannot understand why you should wish to leave this beautiful country and go back to the dry, gray place you call Kansas.’

    ‘That is because you have no brains," answered the girl. "No matter how dreary and gray our homes are, we people of flesh and blood would rather live there than in any other country, be it ever so beautiful. There is no place like home.’

    The Scarecrow sighed.’Of course I cannot understand it,’ he said. ‘If your heads were stuffed with straw, like mine, you would probably all live in beautiful places, and then Kansas would have no people at all. It is fortunate for Kansas that you have brains.’ ”




    “Orada kaldigim bir yil boyunca dusundum ve anladim ki kaybettigim en degerli seyim kalbimdi. Asikken dunyanin en mutlu adamiydim ama kalbi olmayan biri asik olamaz.”

  6. Avusturyali oyun ve roman yazari Arthur Schnitzler’in dogum yildonumu (15 Mayis 1862)

    —Nereye?

    — Nereye mi? O gece babamin parayi gomdugu yere.

    —Demek gommus!

    —Evet, ya... yerini unutmus.

    —Unutmus mu?

    —Evet , unutmus . Yirmi sene parasinin nerede oldugunu bilmeyen zengin biri olarak yasamis. Harika, degil mi? Ancak olum doseginde hatirladi.

    —Nasil? Ne bicim bir masal bu?

    —Hayir , gercek bay Kont! Sonra yine ayni hayat! Bitmeyen istirap... Zengin olup ihtiyac icinde kivranmak ... Sonra ben ! Sonra birden benim elime gecti. Artik ben, bagimsiz biriyim...



    —Wohin?

    —Wohin? Dorthin, wo mein Vater an jenem Abend das Geld vergraben hatte.

    —Also doch vergraben!

    —Ja... und er vergaß die Stelle.

    —Vergaß?

    —Ja – vergaß sie. Zwanzig Jahre lebte er so hin, als ein reicher Mann, der nur nicht wußte, wo er sein Geld liegen hatte. Köstlich, nicht? Und auf dem Totenbette fiel es ihm ein.

    —Wie? Was ist das für ein Märchen?

    —Nein, Wahrheit, Herr Graf! Und dieses Leben! Die ewige Qual... als reicher Mann darben zu müssen... Und ich! Plötzlich fiel es mir zu! Und ich stand da als ein Unabhängiger...

  7. Amerikali sair Emily Dickinson'in olum yildonumu (15 Mayis 1886)



    En huzunlu ses en tatli ses
    En cilgin ses buyuyen,
    Kuslarin sesidir baharda,
    Gece hos bir tat birakip giderken.

    Mart'la Nisan arasındaki cizgi
    O buyuk sihirli sinir
    Otesinde Yaz, nefes alsa duyulur
    Yakinlikta, kararsizliklar yasamaktadir.



    Umut, o tuylu nesne
    Ki vermez asla hic ara,
    Tuner ruhun icine
    Ceker sozsuz makara,

    En tatli borada duyulur otusu;
    Cok siddetli bir saganak
    O sicacik tutan kucuk kusu
    Bozabilir ancak.

    Onu en soguk ulkede
    Ve en yabanci denizde isittim;
    En uc noktada bile, yine de
    Istemedi tek kirintimi benim.




    Bir kitap kadar elverisli degildir hicbir gemi
    Uzak ulkelere goturmek icin bizi.
    Ve hicbir atin saha kalkmis
    Bir sayfa siire ulasamaz hizi.
    En yoksullar bile katılabilir bu tura
    Kacak yolculuk etmelere son,
    Ne kadar hesapli su
    Insan ruhunu tasiyan fayton



    Cicegimde gizliyorum kendimi.
    Vazonda soldukca,
    Benim yerime hissediyorsun, kusku duymadan
    Neredeyse bir kimsesizligi.

  8. Kurgu dalında Pulitzer Odulu sahibi Amerikali gazeteci, makale, kısa oyku ve roman yazari Katherine Anne Porter’in dogum yildonumu (15 Mayis 1890)

    “Girdiginde, canta elindeydi. Odanin ortasinda, bornozuna sarinmis, islak havlusunu yerde suruyerek dururken, olanlari gozlerinin onune getirdi, hepsi acik secik aklindaydi. Evet, mendiliyle kuruladiktan sonra ic gozu ters yuz etmis, cantayi sedirin ustune yaymisti. Ust gecitteki metroya binmeyi dusundugunde, yol parasi var mi diye bakmistida, demir para koydugu gozde kirk senti gorunce bayagi sevinmisti. Kendi yol parasini odeyebilecekti. Gerci Camilo, onu basamaklarin tepesine kadar gecirip makineye caktirmadan bes sent attiktan sonra turnikeyi hafifce iterek yol vermeyi aliskanlik edinmisti ama olsun.”



    “She had the purse in her hand when she came in. Standing in the middle of the floor, holding her bathrobe around her and trailing a damp towel in one hand, she surveyed the immediate past and remem-bered everything clearly. Yes, she had opened the flap and spread it out on the bench after she had dried the purse with her handkerchief. She had intended to take the Elevated, and naturally she looked in her purse to make certain she had the fare, and was pleased to find forty cents in the coin envelope. She was going to pay her own fare, too, even if Camilo did have the habit of seeing her up the steps and dropping a nickel in the machine before he gave the turnstile a little push and sent her through it with a bow.”

Sayfa 1051/7020 İlkİlk ... 51551951100110411049105010511052105310611101115115512051 ... SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •