Sayfa 3534/7020 İlkİlk ... 253430343434348435243532353335343535353635443584363440344534 ... SonSon
Arama sonucu : 56156 madde; 28,265 - 28,272 arası.

Konu: Sanat Mozaik

  1. Ingiliz roman ve senaryo yazari Helen Fielding’in dogum gunu (19 Subat 1958)

    "Hic yarari yok. Biri sizi terk ettiginde, onu ozlemenin yaninda, birlikte yarattiginiz o kucuk dunyanin yikilmasinin yaninda ve yaptiginiz ya da gordugunuz her seyin size onu hatirlatmasinin yaninda en kotusu, sizi denediklerini ve sonunda bedeninizi olusturan her bir parcaniza sevdiginiz o kisi tarafindan REDDEDILDI damgasi vurdugunu dusunmektir.” Bridget Jones'un Gunlugu,



    “When someone leaves you, apart from missing them, apart from the fact that the whole little world you've created together collapses, and that everything you see or do reminds you of them, the worst is the thought that they tried you out and, in the end, the whole sum of parts adds up to you got stamped REJECT by the one you love.”

  2. Amerikali feminist yazar Betty Friedan, Amerika'da ikinci dalga feminizmi atesleyen Kadinligin Gizemi'ni (The Feminine Mystique) 19 Subat 1963'de W. W. Norton and Co. araciligiyla New York'ta yayinladi.



    "Ama, erkeklere katilmasi yasaklanan kadinlar, insan olabilir mi? Ozgurluk kendilerine yasaklandiginda oylesine edilgin bir bagimlilik imgesi icinde yok oldular ki ev icinde bile tum kararlarin alinmasini erkeklere biaktilar!"



    "But forbidden to **** man in the world, can women be people? Forbidden independence, they finally are swallowed in an image of such passive dependence that they want men to make the decisions, even in the home."

  3. Amerikali bilim kurgu ve polisiye romanlari, oyku ve deneme yazari Jonathan (Allen) Lethem'in dogum gunu (19 Subat 1964)

    "Yeni bir evren. Onun kivrillip bukulerek bu evrenden koptugunu, Soft'un laboratuvarindaki solucan deligi denen gobek bagindan silkinerek kurtuldugunu gozumun onune getirdim. Bu dusunce, sabahi, tepemizde civildayan kuslari, tebesirle cizilmis bir cizgiye benzeyen bulutu, ogrenci kurulunun dort bir yana yapistirilmis secim ilanlarini tuhaf taze bir isikla aydinlatti. Belki de bu, yeni evrenin ta kendisiydi." Yok



    "A new universe. I pictured it twisting away from this one, kicking free of the umbilical wormhole in Soft’s lab. The notion shed an odd, fresh light on the morning, on the twittering birds overhead, the chalk-slash of cloud, the student-council election flyers taped everywhere. Maybe this was the new universe."



    "Yuregim ve asansor, dusus icinde bir dusus . Kaybettigim seyi aramam icin bir cesaret o issiz koridorlarda yuruyeyim, bir cesaret o steril laboratuvarlara gireyim diye dogrudan mideme ve fizik binalarinin o kasvetli cekirdegine inen bir dusus. Baska nereye gidebilirdim?"



    "My heart and the elevator, a plummet inside a plummet. Down into my stomach and the gloomy core of the physics complex, to walk those barren concrete corridors, brave those sterile labs, in search of what I’d lost. Where else could I go?"

  4. 1 Akademi (Trafik, 2001), 1 Golden Globe ve 1 BAFTA Odulu sahibi Porto Riko asilli aktor, yonetmen, senarist ve yapimci Benicio (Monserrate Rafael) del Toro'nun (Sánchez) dogum gunu (19 Subat 1967)




  5. Fransiz roman yazari Maxime Chattam'in dogum gunu (19 Subat 1976)

    "Diger tarafta olan tek gercektir. Her sey aldatici bir gorunumden ibarettir. Ote tarafa bakmak gerekir. Kentler sanaldir. Bir kentin yeraltinda kalan bolumu uygarliginin ciplak ruhudur, sirlarinin sakli oldugu yerdir. Bu her sey icin boyledir. Insanlarin sirlari aslinda tarihinde saklidir. Ve tarihin golgesindekileri okumayi ogrenin." Kaosun Sirlari



    "Ce qu'il y a de l'autre côté est la seule vérité. Chaque chose est une apparence. Il faut regarder de l'autre côté. L'histoire dans les livres est une apparence. Les villes sont une apparence. Le sous-sol d'une ville est l'âme nue de sa civilisation, ses arcanes. Les arcanes de l'Homme sont dans ses fondations. Et apprenez à lire dans l'ombre de l'Histoire."


    "Okuma tumuyle kisisel bir deneyimdir. Bir karsilasmadan dogan, cilgin bir cosku. Bir ruhla islenmis tahta parcalarinin uzerindeki siyah noktalarin coskusu. Sozcukleri yakalayip yorumlayan bir beyin. Duyarliligi olcusunde. Her anlatinin motoru okuyucusunun akli, yakitiysa onun dus gucudur. Yazarin tek yaptigi az cok uysal bir cevre betimlemektir; bunun icin okuyucunun kendisini emniyet rayindan izlemesi icin elinden geleni yapar. " Zamanin Kani



    "La lecture est une expérience toute personnelle. Une exaltation folle qui naît d'une rencontre. Celle de taches noires sur des fragments de bois traité avec un esprit. Un cerveau vient capter les mots et les interpréter. Selon ses sensibilités. le moteur de tout récit est l'esprit du lecteur, son imagination est son carburant. L'auteur ne fait que décrire un paysage plus ou moins malléable, et il s'applique à ce que le lecteur suive le rail de sécurité."

  6. Fransiz sair René Char’in olum yildonumu (19 Subat 1988)

    “Uzun suren yoklugun odasinda, acik kalan pencereye ragmen, gulun kokusu yine de oradaki nefesle iliskilidir. Bir kez daha gecmis deneyimden yoksunuz, tazeleriz, asigiz. Gul! Onun yollarinin kayrani olumun kustahligini bile dindirir. Hicbir cit duramaz yolunda. Arzu diridir, bugulu alinlarimizda bir siziyla.

    Yagmurlariyla yeryuzunde yuruyenin dikenden korkusu yoktur ne mukemmel ne de dusmanca yerlerde. Ama vay haline kendiyle sohbeti keserse! Can evinden vurulmus, kul olur gider, guzelligin islah ettigi bir okcu.”



    "Malgré la fenêtre ouverte dans la chambre au long congé, l'arôme de la rose reste lié au souffle qui fut là. Nous sommes une fois encore sans expérience antérieure, nouveaux venus, épris. La rose! Le champ de ses allées éventerait même la hardiesse de la mort. Nulle grille qui s'oppose. Le désir resurgit, mal de nos fronts évaporés.

    Celui qui marche sur la terre des pluies n'a rien à redouter de l'épine, dans les lieux finis ou hostiles. Mais s'il s'arrête et se recueille, malheur à lui! Blessé au vif, il vole en cendres, archer repris par la beauté."

  7. Bulbulu Oldurmek (To Kill a Mockingbird - Il buio oltre la siepe) romaninin Amerikali yazari Nelle Harper Lee'nin olum yildonumu (19 Subat 2016)



    "Simdi sen, bir vicdanla dogmus genc bayan, yasaminin bir yerlerinde onu bir deniz kabugu gibi babanin vicdanina yapistirmissin. Buyurken, buyudugunde, yaptigin seyden tamamen habersiz bir sekilde, babani Tanri ile karistirmissin. Onu hic bir zaman bir erkegin yuregini ve bir erkegin kusurlarini, zaaflarini tasiyan bir erkek olarak gormedin - Sen duygusal anlamda sakattin, ona dayaniyor, aradigin yanitlari ondan aliyor ve kendi yanitlarinin mutlaka onun yanitlariyla ortusecegini varsayiyordun." Tespih Agacinin Golgesinde



    "Now you, Miss, born with your own conscience, somewhere along the line fastened it like a barnacle onto your father's. As you grew up, when you were grown, totally unknown to yourself, you confused your father with God. You never saw him as a man with a man's heart, and a man's failings - I'll grant you it may have been hard to see, he makes so few mistakes, but he makes'em like all of us."



    "Olaylari karsindakinin bakis acisiyla degerlendirmeden hic kimseyi anlayamazsin…derisinin altina girip oralarda dolasana dek. / Non puoi davvero capire un'altra persona fino a quando non consideri le cose dal suo punto di vista, fino a quando non entri nella sua pelle e non ci cammini dentro"

  8. Italyan semiyolog, filozof, yazar, cevirmen, akademisyen ve kutuphaneci Umberto Eco'nun olum yildonumu (19 Subat 2016)

    "Evinizde, sominenin yanindaki bir koltuga gomulmus rahatca otururken kendinize hic disarda neler olup bittigini sordunuz mu? Olasilikla sormamissinizdir. Elinize bir kitap alip bunu sunu okuyor ve gercekdisi kisilerle olaylardan baskalari adina heyecan duyuyorsunuz... Eglenceli, degil mi?.. Eski Romalilar da boyle yapiyorlardi, Colosseum'da oturup insanlari parcalayan vahsi hayvanlara bakarak, bu kan ve siddet manzarasi karsisinda kendilerini eglendirdiklerinde, baskalarinin eylemleriyle yasamlarina bir tat katmis oluyorlardi... Oyle ya, seyirci olmak guzel sey. Bir anahtar deliginden gizlenen yasam. Ama sunu unutmayin: Disarda 'gercekten' olaylar oluyor... Artik Colosseum yok, ancak sehir cok daha buyuk bir arena ve cok daha fazla insana yer var. O keskin penceler yirtici hayvanlarin penceleri degil artik, ama insanlarin penceleri cok daha keskin ve kotu olabilir. Uyanik ve becerikli olmalisiniz, yoksa yutulanlar arasina karisirsiniz... Uyanik olmak zorundasiniz. Ve becerikli. Yoksa sizi oldururler." Umberto Eco, Anlati Ormanlarinda Alti Gezinti



    “Quando sedete a casa vostra, sprofondati confortevolmente in una poltrona davanti al camino, vi siete mai domandati che cosa accade fuori? Probabilmente no. Voi prendete un libro, e leggete di questo e di quello, e vi fate. eccitare per procura da persone e fatti irreali... Divertente, vero? Anche gli antichi romani facevano così, davano sapore alla loro vita attraverso delle azioni, quando se ne stavano al Colosseo e si guardavano gli animali feroci che facevano a pezzi degli esseri umani, spassandosela alla vista del sangue e del terrore. Va bene, va bene, è bello fare spettatore. La vita attraverso un buco della serratura. Ma ricordatevi: fuori di qui accadono davvero dele cose… Non c'è più il Colosseo, ma la città è una arena assai più grande, e c'è posto per tanta più gente. Le zanne affilate non sono più quelle delle belve, ma possono essere ben più affilate e maligne. Dovete essere svelti, e bravi, o sarete divorati... Dovrete essere svelti. E bravi. O vi faranno fuori.”



    "Biz kimiz, diye soruyordum kendi kendime. Biz ki, Hamlet'i kapicimizdan daha gercek sayiyoruz. / Mi stavo chiedendo chi siamo noi. Noi che riteniamo Amleto più vero del nostro portinaio"

Sayfa 3534/7020 İlkİlk ... 253430343434348435243532353335343535353635443584363440344534 ... SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •