RSS olarak izle

pinky'nin yeri

Türkler'in Manevî Gücü

Rating: 4 votes, 4.75 average.


Kore Savaşı’nın üzerinden yıllar geçtikten sonra, 1957 yılında, ABD’de “ MC CALL” isimli bir dergi yayınlandı.Burada, Kore Savaşı sırasında Çin’deki esir kamplarında geçen bir olay şöyle anlatılmaktadır:
***
...Kampta, kızılların yaptıkları ilk iş, Birleşmiş Milletler ordularından esir alınan askerlerin kendi memleketlerine ait üniforma ve rütbelerini sökmek olmuştu. Bunların yerine herhangi bir rütbe işareti olmayan düz ve tek tip elbise dağıtılmıştı.

Bu durumda, Çinliler’in ilk anda bekledikleri gerçekleşti. Birleşmiş Milletler ordusunu oluşturan çeşitli ülkelerin askerlerinde, rütbesiz olmanın getirdiği disiplinsizlik başladı.
Arkadan rütbe otoritesinin yerini pazu kuvveti aldı. Güçlü olanın sözü geçmeye başladı. 100 kişilik bir esir grubuna 10 kişilik yemek verildi. Dağıtılmayıp ortaya konan bu yemeği, bileği güçlü olanlar aldı. Diğerleri aç kaldı. Hasta olanlar bakıma alınmadı. Kendi hallerine terk edildi. Sık sık ölümler görüldü.
Yalnız bu esirler arasında bir grup hemen dikkati çekiyordu... Bunlar Türklerdi... Üniformaları yoktu. Rütbe işaretleri yoktu. Ama, Yüzbaşı yine Yüzbaşı, Onbaşı yine Onbaşıydı. Rütbeli gibi davranışları vardı.
Esir kampındaydılar ama sanki barış şartlarındaki bir kışlada yaşıyormuşcasına disiplin içindeydiler. Sabahları alışılagelmiş tekmiller alınıyor, sabah sporu yapılıyordu. Hasta olanlar ayrılıyor, yine kendi içlerinden belirledikleri personelle bakımları ve tedavileri yapılıyordu.Kendilerine göre bir eğitim programları vardı. Spor yapıyor, güreş tutuyor, oyun oynuyorlardı.Yemek zamanı gelince ekmek ve yemek ortaya konuyor, gözetim altında eşit olarak bölüşülüyordu.En sonunda da Yüzbaşı, diğerleri ne kadar aldıysa o kadar alıyordu.
Bu durum, Çinli subay ve yöneticilerin dikkatini çekmekte gecikmedi.

Yüzbaşıyı, grubun başından alıp hapsettiler.

Ama, durumda bir değişiklik olmadı. Bu sefer en kıdemli bir Teğmendi.
Başa otomatikman o geçti. Her şey hiçbir şekilde bozulmadan aynen devam etti.
Teğmeni de hapsettiler.

Bu sefer, başa en kıdemli olan bir Başçavuş geçti.
Ne var ki, diğer Birleşmiş Milletler ordusu askerlerinin şaşkın bakışları arasında, yine tekmiller alınıyor, sporlar yapılıyor, hasta ve yaralıların bakımları yapılmaya çalışılıyor, herkesin birbirine sevgi ve saygısı hiçbir şey olmamışcasına devam ediyordu.
Nihayet, üniversitelerden gelen psikolog ve terbiyecilerden oluşan bir grubun önünde, hapisten çıkarılan Yüzbaşı sorguya çekildi.
Neydi bu olayın sırrı ? Diğer ülke askerleri arasında en ufak bir birlik bulunmazken, her yerde bileği güçlü olanın sesi çıkarken, diğer ülke askerleri arasındaki hasta ve yaralılarla kimse ilgilenmezsen, nasıl oluyordu da Türk askeri böyle davranıyordu ?
Yüzbaşı, bu soruyu gülümseyerek cevapladı :

"- Bu davranışların kökü, Türk askerinin kışlada aldığı askeri terbiyeden evvel, evinde aldığı geleneksel Türk aile terbiyesine dayanır.
Askerlik hayatı ile sivil hayat arasında bütün ülkelerde büyük farklar vardır. Onlarda disiplin hayatı üniforma giydikten sonra başlar. Halbuki biz onu evvelâ anamızdan öğreniriz. Aile içinde uygularız.Köylerimizdeki kahvelerde, camilerimizde bile davranışlarımızın özel bir disiplini vardır.Hastalarımıza dağ başlarındaki köylerimizde doktor bulamayız. Kendi imkânlarımızla biz bakarız. Köylerimizde gece görülen tek ışık, hasta beklenen evlerimizdedir. Bizde en ümitsiz hasta bile kendi haline terkedilmez.Başkasının hakkını yemek, yanımızdaki aç iken kendi karnımızı doyurmak dini ve milli ahlâkımıza uymaz."
MC CALL Dergisi,bütün bunları yazdıktan sonra, kendi halkına soruyordu:
"...Anadolu bozkırının ortasında doğan, binbir mahrumiyet içerisinde yetişen Türk çocukları bizim her türlü imkânları, konforu vererek yetiştirdiğimiz çocuklarımızla aynı şartlar altında, aynı sınavı geçirdiler.Onlar muvaffak oldular. Tam gittiler, tam olarak geri dönmesini becerdiler.Bizimkiler birbirlerine ellerini uzatmadılar.Yalnız kendileri için, bencillikle yaşamanın örneklerini verdiler. Nedir bu bizim cemiyetimizin zayıflığının ve çürüklüğünün sebebi ?Nedir bir türlü çözülemeyen Türkün kuvveti, manevi gücünün sırrı ?”***
Yabancı hayranlığının en üst boyutlara ulaştığı günümüzde, bu tarihi olayı hatırlayalım istedim.
Birlik ve beraberliğimizi bozmak, manevî değerlerimizi parçalamak isteyenlere karşı daima uyanık olmak ve geleceğimizi emanet edeceğimiz gençlerimizi bu yönde uyarmak zorundayız.


Ahmet AKYOL
11 Temmuz 2011

http://www.ahmetakyol.net/index.php?...8638&Itemid=47
Etiketler: ahmet, akyol, asker, çin, kore, mccal, savaşı
Kategoriler
Tarih

Yorum

  1.  Avatarı
    Ezelden beri Çinlinin aklı insanlık dışı işkence çeşitlemelerine iyi çalışır. Akla hayale gelmeyen işkence şekilleri icad etmişlerdir. :td:
    Yukarıda örneği verilen uygulama bunun vahşi, hayvansal örneklerinden biridir..
    Ne var ki her grupta istedikleri başarıyı elde edenler bu uygulamanın Türk askerine sökmediğini hayretle görürler..
    Türk insanı zaman geçtikçe her ne kadar bazı değerlerini yitirmiş gibi görünse de şartlar gerektirdiğinde aynı şekilde davranmasını bilir, diğerlerine saygı ve merhamet duygusu bu milletin damarlarında her zaman vardır ve olmaya devam edecektir.
  2.  Avatarı
    tesekkurler sayin Pinky..
    iyi ki varsiniz.
  3.  Avatarı
    sayın pinky;değerli büyüğüm,çok kıymetli ağabeyim.beni onurlandırdınız.sizin sayenizde türkün gücünü okudum bir kez daha gurur duydum.komd tuglarımızda 25 yıl hizmet ettim gururla ve onurla.komd okl klığında eğirdirde 10 yıl öğrt krlnda görev yaptık.bildiklerimizi yeni genç personele öğrettik.deneyimlerimizi tecrübelerimizi aktardık.bizden sonrada devam edecektir.muhtac olduğumuz kudret damarlarımızda dolaşmaktadır.bugün 3 şehit haberi bir kez daha terörün boyutunu ortaya çıkarmıştır.birlik ve beraberliğin ön plana çıkarılması gereken bir durumdayız.saygılarım sunar ellerinizden öperim.bu yazıyı patnostan oğlumu yanından yazıyorum.haftaya burdura döneceğim.her zaman isteklerinizi beklerim.ÖNCE VATAN.
  4.  Avatarı
    Sn. uguraltun,

    Vatana hizmetlerinizden dolayı sizlerle gurur duyuyoruz.
  5.  Avatarı
    Teşekkürler sayın pinky.NE MUTLU TÜRKÜM DİYENE.
  6.  Avatarı
    Bu güzel hatırat şeklindeki yazıyı aktardığı için pinky abime çok teşekkür ediyorum.

    Arasıra düşündüğüm, biz de olan başka milletlerde pek görmediğim bir hasleti teyit eden bir yazı bu.

    ilk okuyan sakın batı doğu ayrımı yapıyor diye aklına gelmesin sadece durum tesbiti bu.

    Hem doğuda hem batı uzun bir zaman çalıştım. Gerçekten de doğu ve batı arasında genetik toplum olayları açısından ve gelenek olarak büyük farklılıklar var.

    Batıda toplumsal olaylarda önce ortaya doğal bir lider çıkar veya seçilir. Bu lidere beğenilmeyen yönleri de olsa fazla abartılmadan dirlik düzen sağlamak adına itaat edilir.
    Fakat bu itaat körü körüne değil fikir teatili bir itaattır.
    Köy odalarında ben bunu çok görürüm.

    Doğuda ise bir toplumsal olayda lider çoktur, liderlik için yarışan çok olur, Birlik uğruna ben fedakarlık edeyim diyen çok azdır. Haliyle aşiret kavgaları, ölümlü toplumsal olayaların sonu gelmez...


    Peki bu nereye yansır...

    Devlet vasfını kazanmada, birlikte olup gücünü toplamada bunun ehemmiyeti ortaya çıkar...

    Neden bizde dünyaya meydan okuyan, büyük devletler çıkmış ta, iran dışında mezopotamya bölgesinde yaşayan birkaç grupta tarihte büyük devletler kurulmamış,,, cevabı burda...

    Güzel bir haslet inşallah genlerimize işleyen bu özelliğimizi kaybetmeyiz....

    Bu haslet olduğu sürece "bekle bizi dünya biz geliyoruz" diye gönül rahatlığıyla söyleyebilirim....
  7.  Avatarı
    Bir tane daha ekliyeyim...

    Bediüzzaman Said Nursi' nin bir cümlesi var... bu durumu izah eder nitelikte bence

    "Türkler bizim aklımız biz onların kuvvetiyiz" der.

    Burda bizim derken Bitlis li olduğundan o yöre halkını Kürt leri kasteder kısacası... o bölgede Araplar da meskundur onları dahil ediyor olabilir...