RSS olarak izle

pinky'nin yeri

KILINÇOĞLU Bir Osmanlı kahramanı kolağası Abdülkerim

Rating: 2 votes, 5.00 average.
Sınıf arkadaşım Nejat Kılınçoğlu'nun anıları:

Ödemişliler ilgili anılarım 1941 yılında başlar ortanca amcam Namık Kılınçoğlu babam Suphi Kılınçoğlu ile ortak Akhisardaki Tayyare sineması
(THKurumundan kira)ile Ödemişteki Iyi sinemayı işletirlerdi. O yıl Tiredeki Belediyeye ait Şehir sinemasını açmak için 1941 de Tireye ve sonra Ödemişe geldim.
Ilk film Erich Von Stroheim ve Vivian Romance'ın Cebeli Tarık Casusu idi. Sonradan bu sinemayı belediye mail-i. İnhidam(duvarı çöker)diye elimizden aldı.
Oysaki o bina hala ayaktadır.

Beni izleyen dostlarıma bir hatırlatmam olacak :lütfen annenizi babanızı ninenizi ve dedenizi kısaca yaşlı yakınlarınızı konuşturunuz.
Mazimizi bilmek her bakımdan çok önemli. Örneğin büyük kızım Özlem bir gün dedesi Suphi Kılınçoğlundan ilkokuldayken
bir kompozisyon görevine yardımcı olmasını ister. Soyadımız olan KILINÇOĞLU. Kelimesinin nerden geldiğini sorar.
Bilmediğim ve sormayı akıl etmediğim bu konuşmaya kulak misafiri olarak katıldım.dede başladı:
1293 yılı(1878 milat yılı) Osmanlı-Rus savaşında Ruslar Bulgaristan'ı işgal ederler ve güneydeki Kırcaali kasabasına kadar sarkarlar.
O kentteki Osmanlı birliğinin kumandanı da dedemizin dedesi kolağası(yüzbaşıya muadil)Abdülkerim efendi büyük bir kahramanlık gösterir
emrindeki az sayıda birliğiyle Rusları püskürtür ve kente sokmaz. Bab-Ali'den yani sadaretten yani başbakanlıktan
üzerinde Kuran'dan ayetler kazılı gümüşten kılıflı bir Kılıç Abdülkerim kumandana hediye edilir.
Soyadımız işte buradan gelir. Maalesef bu Kılıç 1976 Iyi Sinemamızla birlikte yanar ve yokolur.
Özlem iyi ki sormuş ve ben de iyiki orada bulunmuşum.

Updated 28-11-2014 at 14:11 by pinky

Kategoriler
Tarih , Biyografi

Yorum

Sayfa 3/4 İlkİlk 1234 SonSon
  1.  Avatarı
    Bu akşam 27 Kasım 2015 günlerden cuma.Yarın gece Elektrik Mühendisleri Odasının davetlisi olarak Kuşadası Pine Bay otelinde olacağım.Sebebi de biraz ilginç.2015 yılı benim üç adet 60.YIL plaketi aldığım özel bir yıl olacak.Şöyle ki:29 Mayıs 2015 İstanbul Maslaktaki İstanbul Teknik Üniversitesine davet edildim.Elektrik yüksek mühendisliğinin 60.YIL PLAKETİ VERDİLER.İkincisi 5 yıl gecikmeyle elime geçen KABATAŞ ERKEK LİSESİ 60.MEZUNİYET PLAKETİ. Oysaki binyılın 65. Olmuştu.Sonuncusu da yukarda adı geçen otelde alacağım 60.MESLEK YILI PLAKETİ..TÜM MESLEKDAŞLARIMA VE İZLEYENLERİME sevgiler ve saygılarla iletirim..
  2.  Avatarı
    Yazılacak Okadar çok anı var ki.Amcam Namık Kılınçoğlu bahsini bitirmeye çalışayım..Amcam bana göre Ödemişin en güçlü hatibiydi..Ondan sonra avukat hemşehrimiz ve Milletvekil eskimiz sayın Coşkun Karagözoğlu gelir.Milletvekili eskisi deyince hemen aklım uçuştu ve Mümin Kırlı senatör eskimize gitti.Mümin abimi talebelik günlerimizden hatırlarım.Doktorluğu Ödemişten sonra Torbalı'da sürdürmüş ve particiliğe girerek Demokrat Parti Torbalı ilçe Başkan'ı olmuştu..Bir gün Ödemiş otobüsünde koltuk arkadaşlığımız sırasında bana dert yanmış,geçinemiyorum Ömer onun için milletvekili olmayı düşünüyorum demişti.Ben gene aman ağabey sen hekimsin Nasıl geçinemezsin demiştim.Sonra o zamanki TBMM yapısındaki senatoya seçilmişti.Yalnız şimdikilerin aksine ANADOL otosuyla gitti 4 yıl sonra yine ANADOL otosuyla Ödemişe döndü..Nur'lar içinde huzur içinde olsun.Şimdikiler herhalde onun bu dürüstlüğüne Güler geçerlerdi.Nerde kalmıştık.Namık amcam 1948-49 ile yıllarda o zamanki Millet Partili Mareşal Fevzi Çakmak'ı Taaa Bandırma'da vapurdan almış,otobüsler ve araçlar konvoyuyla Balıkesir,Soma,Kırkağaç,Akhisar,Manisa,İzmir üzerinden Ödemişe ve sonradan Gölcüğe gelmişti.Ödemişte iken sevgili ve merhum eşim Nurten ve Gölcük'te de ben elini öpmüştük..Yine farkına varmadan uzattım,özür dileyerek ara veriyorum.Buluşmak üzere sağlıcakla kalınız!
  3.  Avatarı
    6Aralık2015 pazar gecesi O ses Türkiye'deki bir konuşma yine beni geçmişe götürdü.Başı suya tamamen sokup kalma süresi yarışması yapıyoruz arkadaşlarla.Ben soktum 1 dakika kadar dayanabildim.Bazıları 1,5 dakika cıvarında kaldılar. Sıra rahmetli avukat arkadaşımız Kemal Özlüye geldi.Süre başladı.1 dakika 1,5 dakika 2,dakika geçti.Kemalin başı hala su içinde.En sonunda 2,5 dakikaya yaklaşınca Kemal'i biz sudan çıkardık.O hala sürenin farkında değil,nerdeyse beni neden sudan çıkardınız diye sorar gibiydi.Tanık olduğum ikinci olay da İstanbul'da Boğaziçi Küçüksu plajında geçti..O tarihlerde Kabataş Erkek Lisesinde öğrenciyiz.Bir pazar günü Küçüksu plajında kıyı yakınında yüzüyoruz.Yanımızdaki bir sandaldaki kişi yanındakine dipte beyazlı bir cisim görüyorum dedi ve denize daldı.Az sonra kucağında 9-10 yaşlarında bir çocukla çıktı.Hemen küreklere asılıp sahile gittiler.Kıyıda bir annenin çığlıkları duyulmaya başladı.Yere uzatılan çocuğa masaj gibi şeyler yapmaya başladılar.sonuç MUTLU SON' du.Çocuk hayata dönünce geçen zamanın ne kadar olduğunu hesaplayamadık.Bir laf vardır:Öldürmeyen ALLAH öldürmüyormuş,buna tanık olduk!!!
  4.  Avatarı
    1970 li yıllardan ilginç bir anım:kardeşim Nezih Kılınçoğluyla birlikte İzmir Ankara uçağına binmek üzereyim.Bir anons duyuldu....Kılınçoğlu danışmaya gelmesi rica olunur.Oraya gittiğimde beni değil büyük amcam Necmettin Kılınçoğlunun büyük oğlu avukat Nedim Kılınçoğlunu çağırmışlar.Oraya gelen amca oğluna hamile olan eşinin uçak yolculuğu için rapor soruyorlar mış.Derken Namık amcamın torunu Hava Kuvvetlerinden Türk Hava Yollarına transfer olan pilot Fahir Kılınçoğlu da ayni uçakla yolculuk yapacakmış.Sonuç ayni uçakta BEŞ KILINÇOĞLU buluşmuş olduk.Bu rastlantıyı anımsadım ve bu satırlara aksettirdim.Saygılarla?.
  5.  Avatarı
    Yine eskilere 67-68 yıl öncesine dönmek istedim.Amcam Namık Kılınçoğlu o günlerin hızlı DP(demokrat parti) Başkan'ı.Partinin amblemi de yukarıya kalkmış avucu gözüken bir insan eli,altında da (YETER !Söz milletindir ibaresi.Nerden ve nasıl aklına geldiyse o günlerin tanınmış isimlerinden MAREŞAL FEVZİ ÇAKMAK'ı Ödemişe getirmeyi planlar.Rahmetli Çakmaktan olumlu cevap gelince konvoyla yola çıkarlar.Bandırmada vapurdan aldıkları Mareşal Fevzi Çakmak'ı Balıkesir,Soma,Kırkağaç,Akhisar,Manisa,İzmir,Torba lı,Tire üzerinden kentlerde mola vererekten Ödemişe ve daha sonra da Gölcük'e gelirler.İsmail Kazığın fırını yanındaki boş bir dükkanda ben de elini öpüp hoşgeldin demiştim rahmetli büyük askerimize..Sonradan öğrendim ki rahmetli ve çok sevgili eşim Nurten de Ödemişte paşanın elini öpmüş.Söz politikacılardan ve Gölcük'ten açılmışken şunları da ilave etmek isterim:İsmet paşamız da bir defa o yıllarda Gölcüğü şereflendirmişti.O gün bayağı bir bayram havası içinde geçmişti.Hatta göle uzatılan yağlı bir direğe çıkıp ucundaki Türk bayrağını alabilme yarışında rahmetli ve çok sevgili arkadaşım,dostum Özdemir Bengisunun zeytinyağlı direkten göle düşmesini unutamam.Hemşehrimiz Şükrü Saraçoğlu da sıkça gelirdi.Geldiğinde de rahmetli Alim Efe bakıcısıyla bir Montofon cinsi ineğini taze süt alabilsinler diye Saraçoğlunun evine gönderirdi.Taaa ki 1950 de DP İKTİDARA GELDİ ,o tarihten sonra inek gitmedi.Son olarak Ödemiş berberlerinden rahmetli Kasım İnaltekin de yazları Gölcük'te icra-İ sanat ederdi.Rahmetli DP Başbakan'larından ADNAN MENDERES'i de traş ettiğini gururla anlatırdı.Kasım İnaltekin sonra İstanbul'a gelip o sıralar yerli filmciliğine soyunan amcamı bulmuş ve galiba onun filmlerine de müzik yapmıştı..Sonradan İstanbul Belediye Konservatuarına girip başarıya ve üne kavuşmuş bir hemşerimizde.Hatta o filmlerinden birinde amcam çok israrnettiği için rahmetli GAZANFER ÖZCAN'a da küçük bir rol vermiş,piknik yeri sahnesinde nane şekeri sattırmıştı.
    Yine o günlerde rahmetli ADNAN MENDERES'i göl kenarında sabah gezintisine çıktığını hatırlarım.Ben de o tarihlerde çok gürültü çıkarıp gazetelerde sık sık boy gösteren Eskişehirli Emin Sazak' düşünüp bunun gürültüsüne bak Menderes'in sakinliğine ve efendiliğine bak derdim kendi kendime.O yılların gelmiş geçmiş bence en başarılı Milli Eğitim Bakanı rahmetli HASAN ALİ YÜCEL'i komunistlikle suçlayan Emin Sazak 'ı mahkeme suçsuz bulmuştu.Halbuki o günlerin yasasına göre komünistlik suçtu.Bu durum da beni şaşkınlığa düşürmüştü.Çünkü Emin Sazak beraat ettiyse Bakan suçluydu.Bakan komunist değilse o Zaman Emin Sazak beraat etmemeliydi.Neyse aklınızı fazla karıştırmadan ve yazımı da uzatmadan bu gecelik bu kadar diyorum.Kalın sağlıcakla!
  6.  Avatarı
    Çok sevgili ve değerli arkadaşımız ve dostumuz rahmetli Türkan Saylan'ı Ödemişimizin kıymetli evlatlarından merhum makine y.mühendisi Prof.Özdemir Bengisunun sevgili eşi Dr.Nevin Bengisunun fakülte arkadaşlığı sayesinde tanımıştık.İstanbul-Vaniköydeki evlerinde yemeklerini yemiş ve önlerindeki denize beraberce girip yüzmüş ve çok güzel bir gün geçirmiştik.Hekimliği sırasında Ödemişe gelip rahmetli eşimi ve beni ziyaret için Nur eczanemize kadar gelmişti.Sizin yazınızı okuyunca bu anılar hemen zihnimde canlandı.Nurlar ve huzur içinde uyusun,kabri cennet bahçesi olsun inşaallah.Türkiye için cüzzam ve frengi gibi hastalıklar konusunda dünya çapında bir haklı şöhrete sahipti.Onu her zaman takdirle hatırlayacağım..

  7.  Avatarı
    Bu gün Ödemişte çarşıda dolaşırken bir dostumun meşhur(Ne olacak memleketimizin bu hali?)sorusu beni 1947-48 yıllarına götürdü.O tarihlerde İsmet paşa (Milli şef)Cumhurbaşkanı ve hemşerimiz Şükrü Saraçoğlu başbakandı.1945 yılında 2.ci dünya savaşı bitmiş mihver devletleri denilen Almanya ve Japonya yenilgiyi kabullenerek barış anlaşmalarını imzalamışlardı.O yıllarda Washington büyük elçimiz sayın Ertegün vefat etmiş ve cenazesi USA nın 45.000 tonluk Missouri zırhlısı ile İstanbul'a getirilmişti.Büyük bir kalabalık Sarayburnundan Dolmabahçe'ye kadar sahil boyunca bu gövde gösterisini hayret ve hayranlıkla izlemişti.Yine o yıllarda gelmiş geçmiş en büyük Maarif(Milli Eğitim)bakanımız HASAN ALİ YÜCELve TONGUÇ UN kurduğu Köy Enstitüleri yurdumuz sathında 23 kadar köyde faaliyete geçmişti..Dünya milli eğitim otoriteleri hayranlıkla bu uygulamayı övmüşler ve (Türkiye en geç 20 yılda okur yazar nüfusunu % 90-95 kere çıkaracak ve cehaleti yok edecektirler!)demişlerdi.Oysa bu günkü durumumuz sizler tarafından bilinmektedir.Bence bunun sebebi lütfen Nasrettin hocanın dediği gibi bilenler biLmeyenlere anlatsın şeklinde şu olayların ve gizli planların sonucudur.1950 yılında Ord.Prof.Şemsettin Günaltayın CHP hükümeti seçimleri kaybetmiş ve Adnan Menderes'in hükümeti iktidara geçmişti..İlk yıllar iklimin de uygun gitmesiyle ülkemiz rekor miktarlarda tahıl rekoltesi elde etmiş ve harpten çıkmış dünyaya büyük miktarlarda ihracat yapmış hazinemiz zenginleşmişti.Fakat bunun rehavetiyle hükümet paramız çok diye gümrükleri açmış ve ülke naylon,plastik gibi ıvır zıvırla dolmuş,dövizlerimiz eriyip gitmişti.O Zaman USA Adnan Menderes'e Marshall yardımı adı altında bir yardım paketi teklif etmişti.Bu yardım paketi sözleşmesinin birinci veya ikinci maddesi (KÖY ENSTİTÜLERİ KAPATILACAKTIR.) idi.Kırsal kesimi öğrenim,eğitim,fenni tarım,el sanatları gibi uğraşları kapsayan bu proje maalesef bu nedenle kısa ömürlü olmuştur.Hatta Hasanoğlan Köy Enstitüsünde erkek-kız beraberliği çirkin iftiralarla mahkemelere intikal etmişti.Bu anılarım güzel ülkemizin bu günkü durumuna ışık tutabilir amaçlıyla aktardım.Güzel günlere ulaşmak Arzu'larımla saygı ve sevgiler sunuyorum
  8.  Avatarı
    Bu gün okuduğum önemli ve aklımı karıştıran bir haberi sizlerle paylaşmayı istedim..Bir buçuk milyar ışık yılı uzaklıktaki iki kara deliğin çarpışması sonucu ortaya çıkan olayın ünlü Bilgin Albert Einstein'ın 100 yıl kadar önceki bir teorisini doğrulandığı bilim adamlarınca evrende yeni bir kapının açıldığı ifade edilmiştir.Kara delikler kütlenin o kadar çok büzüşerek küçülmesi sonucu ortaya çıkarmış ki korkunç şiddette bir elektromanyetik alan yaratarak yaklaşan her cismi içine aldığından adı kara delik diye tanımlanmıştır.Bu arada ıcisimleri olduğu kadar 300.000ışığı ve hatta Zana'nı bile yutarmış.Güçlü manyetik alanları sayesinde ışığı ve hatta Zaman'ı bile normal yolunu değiştirerek eğermiş.Işığın hızının saniyede 300.000 km.oiduğunu hatırlarsanız 1 dakika değil,1 saat değil,1 gün değil,1 ay değil,1 sene değil 1.500.000.000(birbuçuk milyar)ışık yılı uzaktaki kara deliklerden bahsediliyor.Yani bu kara delikler birbuçuk milyar yıl önce çarpışmışlar ve ışınımları ancak dünyamıza yeni ulaşmış.Ötedenberi astronomi ile uğraşan bilim adamlarımıza fırsat bulsam sormak iisterim bu yıldızların ve örneğimizdeki kara Deliklerin uzaklıklarını streboskopiköolaydan başka bir yöntemle mi Nasıl ölçüyorlar????Burada yine NASRETTİN HOCAMIZI anımsadım.Hocaya sormuşlarünyanın ortası neresidir?Hocanın cevabı bastonuyla yeri gösterir:Burasıdır.Aman hocam ne çabuk ve Nasıl ölçtün?Cevap çok hoştur:İnanmassanız ölçünüz!Sıra bizim konumuz aleline bana da diyebilirlerdi:İnanmazsanız ölçünüz..Kalın sağlıcakla,,,,
  9.  Avatarı
    Bu gün sevgili arkadaşımız Türkan Saylan'ı kaybedişimizin 7.ci yılı. Onu anmak vesilesiyle bu anımı yazmak geldi içimden. Rahmetli can arkadaşım Özdemir Bengisu(Ödemişimizii Ödemiş yapan rahmetli Dr.Mustafa Begisu belediye Başkan ımızın küçük oğlu)nun eşi Dr.Nevin Bengisunun sınıf arkadaşı olan Türkan hanım onu ziyaret için Ödemişe gelmişti yıllar önce. Benim de yıllar önceden bir arkadaşım olduğu için sevgili eşim Nurten'i de görmek için eczanemize gelmiş ve uzun süreli bır ziyarette bulunmuştu..Üniversitedeyken bir pazar günü İstanbul'da Boğaziçi'nde Vaniköydeki evlerine gitmiş ve beraber denize de girmiştik.Sahildeki dar uzun bir şerit halindeki arsaları vardı. Babasının ölümü sonrası ödeyemeyecekleri kadar çok büyük miktarda veraset vergisi çıkmış.İnşaat izni de belediye vermemiş.O nedenle satışa da gidememişler.Derken araya giren bazı kişiler bu işi hallederiz demişler ve gerçekten halletmişler .Birçok zengin arsalara yerleşmiş(hatırladığım bir isim Masis firması sahibi Dikran Masisti.)Türkanlara sadece iç kısımda iki katlı bir ev vermişler.Rahmetli Türkan üzülerek bu olayı anlatmıştı..Ruhu şad olsun.
  10.  Avatarı
    Birdenbire facebooktaki köşeme aylardır yazmadığım aklıma geldi.Bu üşengeçliği yenip anılarıma dönmek istediğimi farkettim..Sene 1946.Ailece İstanbul'a geliyoruz.Bu yolculuk benim için ilk defa olıyordu..Akhisardaki komşularımızı anımsıyorum o sırada.Karşımızda tütüncülükle uğraşan kalabalık bir aile vardı.Fırsat buldukça bana çok havlayan köpeklerini taşlardım.Onun yanında o tarihte adı Akhisar Tütüncüler Bankası olan kuruluşta memur olarak çalışan Abdullah Tuncer ve hanımı İstanköy doğumlu Azime hanım teyzemi rahmetle anarım.Büyük olan Cezmi ressamdı.Onun küçüğü Cengiz orman mühendisiydi.Bir sonraki ablamın sınıf arkadaşı olan Selçuk hekimdi.Ege üniversitesinde rektör yardımcısı olmuştu.En küçükleri Güneş ablaydı.Son gördüğümde Karşıyaka(İzmir) de oturuyordu.Benim hatırımda kalan özellikleri büyükten küçüğe hepsi birini döverdi.Bitişik evde de o tarihte Akhisar Mal Müdürü olan Rafet amca vardı.Çapraz konumdaki evde de yine Akhisar Tütüncüler Bankasında çalışan Süleyman Babaç amcam ve eşi Kıymet hanım teyzem vardı.Büyük oğlanları ablamın ortaokul Arkadaşı Hikmet Babaçtı.Hava kuvvetlerinde albaylığa kadar yükselen bir pilottu.Onun küçüğü Güner(Babaç)Bulacanlı benim ilkokul arkadaşımdı.Evimizin bahçesindeki büyük dut ağacına benimle çıkacak kadar Acar bir kızdı.Kocası Ulvi Bulacanlı Hikmet abimin havacılık okulundan ve Ordu'dan Arkadaşı idi.Omu da Akhisrda babamın çalıştırdığı Tayyare sinemasında illüzyonist Zati Sungurun bir gösteri için sahneye çıkardığını içirdiği bir bardak vişne şerbetini göbeğinden çıkardığını hatırlarım..Nerden nereye İstanbul'a ilk gelişimizi anlatırken nerelere gitti AKhisardan çok samimi olduğumuz komşumuz Rafet bey amcamın Pangaltı Baruthane caddesindeki 17 no.lu evinde birkaç gün misafir kaldık.Sonra annemin Üsküdar'daki akrabalarına geçtik.Rahmetli Rafet bey amcamın evine sözlüyken sevgili Nurten'imi tanıştırmaya götürmüştüm.Rahmetli Hatice Aksulu teyzem takım halindeki bir tepsi içinde eski usul şerbet ikram etmişti.Ertesinde reçel kaşıklarını koymak için konan bir bardak suyu bilmediğim için içmiş ve hepsini güldürmüştüm.Sabah kalktığımızda eve gelen cumhuriyet gazetesini okurken babama bu gazetede yazılanların şimdi İstanbul'da mı cereyan ediyor diye sormuştum.ÜSKÜDAR FASLININ YAZIMI FAZLA UZATMAMAK İÇİN BİR SONRAYA BIRAKIYORU
  11.  Avatarı
    Az önce tvde İstanbul ve Beyoğlu belgesini izliyordum. Sunucu Tokatlıyan otelini anlatmaya başlayınca beni de 66-67 sene öncelerine götürdü..Kabataş Erkek Lisesinde öğrenciyim..Okul Veli'si olan Tankaya ailesinden Ahmet ağabeyim bir gün Tokatlıyan otelinde bir düğüne davetli olduklarını istersem beni de götürebileceklerini söyledi..Tabii böyle bir fırsatı kaçıramazdım.Dam'ım da İstanbul Edebiyat Fakültesi öğrencisi bir ablaydı..50 kuruş büyüklüğünde altıgen küçücük fayanslarla döşeli plstte düşmemek için azami dikkatle dans ettiğimi unutamam.Çok sevdiğim bir ağabeyim olan Ahmet ağabeyim,ablası,kardeşi ve eniştesi hepsi kanserden vefat ettiler.Bu illetin kalıtımsal olup olmadığı konusu hep aklıma takılmıştır..Tokatlıyan oteli 1950 yılında Ermeni cemaati tarafından satılmış ve şimdiki haline bir iş hanına dönüştürülmüştür.Ödemiş eşrafından tütün tüccarı hürmetle yadettiğim Fethi Uyguner amcamın bu otelde devamlı bir oteli olduğunu duymuştum.Rahmetli eşi ve benim nikah şahidim rahmetli Hayriye Uyguner hanımefendinin Zaman Zaman İstanbul'a gelişinde bu oteldeki odasında kaldığı söylenirdi..Hey gidi günler ..
  12.  Avatarı
    2011-12 yıllarında Gezdiğimiz Gürcistan - Batumdaki bir parkta görüp hoşuma giden bir heykel ve güzel bir tasarım.

    [/url]çoklu resim upload
  13.  Avatarı
    Rahmetli hemşehrimiz Hakkı'nda benim de ekleyeceğim birkaç husus var,şöyle ki:1950 yılı genel seçim öncesindeki radyo propaganda konuşmasında kendini şöyle tanıtarak sözlerine başlamıştı:Ben Ödemişin Kazanlı köyünde saraç Ahmet ustanın oğlu Şükrü Saraçoğluyum .Demişti.
    Ödemişten şehirlerine kalıcı eserler olarak birşeyler yapılmasını istemek için gelen heyete de şunları söylemiştir: bBenim için vatanın her köşesi birer Ödemiş gibidir,fazladan birşey yapamam..Nur'lar içinde olsun saygın hemşehrimiz..

    [/url]resim upload servisleri
  14.  Avatarı
    Bu sabah Merkezi İtalya'daki deprem olayı bende de iki konuda çağrışıma yol açtı. Birincisi 8-9 yıl önce Kuşadası'nda baldızım Vicdan öğretmenin evinde duyduğumuz 5 ,6 Richter ölçeğindeki deprem ve sonrasında telaşa kapılıp kapıya gelen üst kat komşusu Tezel in heyecanıydı. Tam kapıdayken ikinci bir sallantı oldu.sonradan tv'den bunun 5.9!şiddetinde olduğunu duyduk Biz kapıda Tezel hanımın korku ve telaşını yatıştırmağa çalışırken onun bize cevabı çok interesan ve hoştu:İyi ama siz deprem olurken (Kelime-İ şehadet getirmediniz!)Doğrusu deprem kısa sürdüğünden aklımıza gelmemişti..
    İkincisi öğrenciliğimin son yıllarında bir aylığına Perugia Üniversitesinde lisan derslerine gittiğim Perugia şehrinin çok güzel. Ve tarih sayfalarından çıkışa benzeyen yapılarıdır.Milat öncesi yıllarda Ege'de yaşamış Etrüsk'lerin göç ettiği bu şehrin depreme maruz kalmasına üzüldüm. Yakın köylerdeki 6.2 ilk depremin çok yıkıma ve 80-1100 cıvarında ölüme yol açması da hayli üzücü ve benim için şaşırtıcıydı..Çünkü Kuşadası'nda 5.9 ilk deprem hiçbir yıkıma ve can kaybına çok şükür yol açmamıştı..Oysaki İtalya'da 6.2 şiddetindeki ve hatta 2012 yılındaki 6.0 şiddetindeki deprem yine yıkıma ve can kaybına sebep olmuştu..
  15.  Avatarı
    Birkaç gün evvel Orta İtalya'daki 6,2 ilk depremle 4-5yıl önce Kuşadasındaki 5,9 luk depremi karşılaştırmış ve Kuşadası'nda hiçbir can ve mal kaybı olmamasına karşın İtalya'daki depremin yıkıcılığına dikkat çekmek istemiştim..Bir İtalyan depremzedenin ifadesi gerçeği büyük ölçüde ortaya çıkardı:SEBEP İtalya depremi yaklaşık 1,5 dakika yani 90 saniye sürmüş,oysaki bizim tanık olduğumuz 5,9 luk deprem
    10-15 saniye sürmüştü.Yani depremin şiddeti fazla olmasa da süre uzunluğu tahribatı arttırıyor.Bu tesbitimi ilgilenen okurlarımın bilgilerine sunmak istedim.
  16.  Avatarı
    Çok beğendiğim ve kaybolmasını istemediğim bir yazıyı siz sevgili dost ve izleyenlerimin bilgilerine sunmak istedim:
    Cahil bir toplum Özgür bırakılıp kendine seçim Hakkı verilse bile hiçbir zaman özgür bir seçim yapamaz.
    Sadece seçim yaptığını zanneder.
    Cahil toplumla seçim yapmak,okuma yazma bilmeyen kişiye hangi kitabı okuyacağını sormak kadar ahmaklıktır.
    Böyle bir seçimle iktidara gelenler,düzenledikleri tiyatro ile halkın egemenliğini çalan zalim ve madrabaz hainlerdir.
    Friedrich Wilhelm Nietzche
    Bu meşhur düşünürün ismini yazınca. Türk alfabesinin üstünlüğünü ve pratikliğini gösteren tipik bir örneğini yazmak istedim. Son isimdeki TZCHE beş harf sadece Ç harfidir bizde.
  17.  Avatarı
    TV deki haber beni 15 yıl öncesine götürdü.Clinton'ıın memleketi olan Arkansas Little Rock kentine davetli olarak gitmiştik.Temmuz 2001 ayında üç hafta kalıp dönmüş ve Amerika'da uçaklara binerken yapılan kontrolllardaki gevşeklik ve eksiklikleri gari ihtiyari Türkiyedekilerle karşılaştırmıştım..Nitekim dönüşünüzden iki ay sonra Kuşadası'nda rastlantı olarak saat 16 sularında tv izlerken haberde Newyorktaki Dünya Ticaret Merkezi binasına bir uçağın çarptığı ve bu uçağın kontrolünü kaybeden küçük bir uçak olabileceği bildiriliyordu..izlemeye devam edince ikinci bir uçağın çarptığını gördüm..O Zaman bunun kasıtlı ve terrorist bir eylem olduğunu düşündüm.Nitekim binalar yıkıldı ve 2996. Kişinin öldüğü haberi sonradan geldi..Acaba bu olaylar Amerika'nın Afganistan'a ve Irak'a hücum edebilmesi için düzenlenen bir senaryo muydu?
  18.  Avatarı
    Görmeyen dostlarımın bilgilerine sunacağım bu yazımı. Birkaç sene önce bizim makine ve elektrik mühendisleri gurubumuzla ailece Eskişehir'e gitmiş şehri gezmiş ve hayran olmuştuk.Bindiğimiz taksi şöförü bile Başkan'ımız YILMAZ BÜYÜKERŞENİ bir tanedir diyor başka birşey demiyordu.1970 li yıllarda bir defa gitmiştim .Bu nedenle o günkü görünüm ile yeni durumu arasındaki çok büyük farkı büyük bir zevkle ve hayranlıkla izlemiştim.Gerçekten Türkiye'mizde gördüğüm diğer kentlerden çok çok farklıydı..O Zaman düşündüm bu gün dile getiriyorum:Türkiyemizdeki bütün belediye Başkan'larını Eskişehir'e staja göndermek isterdim.Modern şehircilik nedir,temizlik nedir,yeşil alanlar,parklar nedir,Nasıl olmalıdır?Görmeli ve benzer uygun uygulamalara geçmeli diye hep gönlümden geçiririm ..
  19.  Avatarı
    Pirinççi köyüne elektriği 45-46. Sene evvel Bademliden getirmiştim..Kiraz bahçelerindeki ince uzun merdivenleri de elektrik hatlarını çekerken kullanmıştık,Muhtarı Ali Saydam(üç kağıtçı derlerdi) idi..

  20.  Avatarı
    Cuma günü Ödemiş Pirinççi köyü anılarımın noksan kısmını da izninizle tamamlayalım. Aslında Orta Gerilim(15 kilovatlık) hattım Pirinççiyi geçip Bıçakçı köyüne gidiyordu.Oraya kadar enerji nakil hattını tesis ettik.. Köyün içine de alçak gerilim(220/380 voltluk şehirlerdeki voltaj) şebekesini tesis edecektik. Bir de ne görelim:O günlerdeki köyün daracık sokaklarına yüklü eşek bile giremez,nerde kaldı bizim direk taşıyacak araçlar!Elimdeki tatbikat projesini yapan mühendis herhalde Ankara'da oturduğu masada hayalen yapmıştı.. Sonradan işverenim İller Bankası Enerjı Müdürlüğü köy içi şebekeyi yapmayı erteledi.Bıçakçı köyünde arazi çok az ve dar olduğundan değeri örneğin Ödemişte metre karesi 1000 lira ise köydeki rayiç minimum 1500 lira cıvarındaydı..Seneler sonra Beydağdan yukarı çıktığım Ovacık yaylasından dönüşü Bıçakçı köy yolundan yapmış ve köy elektrik şebekesinin herhalde kablolarla yapıldığını görür gibi olmuştum geçerken..
Sayfa 3/4 İlkİlk 1234 SonSon