II. Abdülhamit dönemi sadece siyasi ve toplumsal başarısızlıklarla değil, aynı zamanda mali bunalımlar, ekonomik krizler ve bunların yanında kendi şahsi servetleri peşinde koşan devlet yöneticileri ile anılır. II. Abdülhamit dönemi bir imparatorluğun tüm kaynaklarının Avrupalı emperyalist şirketlerce nasıl yağmalandığının talihsiz ve ibretlik tarihidir. Son zamanlarda daha da artan II. Abdülhamit'i ve politikalarını model olarak gösteren söylemlerde bulunanlar Osmanlı'nın geldiği noktadan ibret almalıdır.
Özellikle Düyun-u Umumiye İdaresi'nin Osmanlı hükümeti ve Osmanlı halkı yararına olduğu şeklindeki fikirler gerçeği yansıtmamaktadır. Düyun-u Umumiye kapitalizmin ve emperyalizmin Osmanlı topraklarına girme ve yerleşme aracıdır. Osmanlı ülkesinde yabancı çıkarlarını gözeten ileri bir karakol, onların güdümünde ikinci bir maliye nezareti, Osmanlı borçlarının idaresinin ötesinde Batı emperyalizminin bir sömürü aracı ve takviye edilmiş kapitülasyonlarla donatılmış bir teşkilattır. Ülkenin her yanında şubeler açarak, binlerce memuru ile koskoca bir örgüt oluşturan Düyun-u Umumiye, bu örgüte dayanarak devlet gelirlerinin büyük bir bölümünü kendi pençesine düşürdü. Öyle ki, Osmanlı İmparatorluğu'nun Maliye Nezareti'nden daha güçlü bir hale gelmişti. Maliye Nezareti'nde çalışan memur sayısı 5.000 dolayında iken, Düyun-u Umumiye'de çalışan memur sayısı 80.000'e ulaşmıştı. Bu dev kadro ile devletin vergi gelirlerinin yüzde 70'ini tahsil etmekteydi.
Türkiye Cumhuriyeti Düyun-u Umumiye'ye olan borcunun son taksitini, ilk dış borcun alınmasından tam yüz yıl sonra, 1954 tarihinde ödeyebildi. İktisadi bağımsızlığı sağlamak Cumhuriyet Devrimi kadrolarının birinci önceliklerindi. Lozan görüşmelerinde üzerinde en çok durulan ve kesinlikle taviz verilmeyen nokta kapitülasyonların kaldırılması ve iktisadi bağımsızlığın sağlanması olmuştu. İsmet İnönü'nün bu noktadaki başarıyla yürüttüğü görüşmeler neticesinde Osmanlı'nın Batı'ya tanıdığı tüm tavizler kaldırıldı. Tüm imkânsızlıklardan imkânlar yaratan Mustafa Kemal ve dönemin devrim kadroları, emperyalist baskılara karşı göğüs germiş ve bitmiş, yıkık bir imparatorluktan çağdaş, kendi ayakları üzerinde durabilen, bağımsız, başı dik, üreten bir Cumhuriyet yaratmışlardır. Türkiye Cumhuriyeti'nin mimarı kahraman Türk halkı, ülkesi savaş ve açlıkla boğuşurken yabancı bankalarda altın depolayan II. Abdülhamit'leri değil, varını yoğunu ülkesi uğruna feda etmiş Mustafa Kemal'in izinde gittiği için bugünlerdedir ve mücadelesine devam etmektedir.
Twinkle twinkle little star,
Soon you won't be twinkling anymore.....
Yer İmleri