Çok özür dileyerek, şu aydınlatmama izin verirseniz sevinirim çünkü din konusunu açtığım düşünülse de belki bu konuyu tamamen kapatmaya yardımcı olabilir.
Ekonomi, siyaset ve din içiçedir.
Ekonomik paylaşımın yapılması için güç ve din araç olarak kullanılmaktadır. Ekonomi de insanın temel ihtiyaçları iyi yemek, iyi eş, iyi barınma kadar, nefsininin diğer zevklerini de sağlayabildiği için, temel alınabilecek bir yaşam unsurudur.
2 din vardır, hak din ve insanların yapılandırdığı din.
Hak din adı üzerinde hakların korunması için vardır. İnsanların oluşturduğu din ise ekonomik kaynakların belli kesim tarafında tutulması için vardır.
Dinin yönlendirme gücü vardır. Bu yönlendirme güç sahibi olmak, kanun koymak, silahlı güce sahip olmak vs. söz konusu olunca önemli bir hale gelmektedir. İnanç, uğruna insanın ölmeyi bile göze alabildiği bir şartlanma olduğu için çok önemlidir.
Güç ve din, adalet terazisinin bir tarafa basması için etkili ağırlıklardır. İnsanın yapısı egoya dayandığı için, öncelikle kendi çıkarlarını kollamaya meyillidir.
İnsanlar oluşturdukları din, hak dinlerin kamuflajı ile işler. Yani hak dinden yana görünüp kendi oluşturdukları dini kullanırlar..
Her din için aynı süreç yaşanmıştır, dinler mezheplere bölünmüştür, kutsal kitaplar deforme edilmiş veya insanların haberdar olmamasına çalışılmıştır. İnsanların yazdığı kaynaklar, dinin kaynağı olarak gösterilmiş, kardinaller, şeyhler, rabbilerin sözleri din kuralları sayılmış, aynı dinden olanlar birbirleriyle savaşmış. Fenerli gidip cimbomluyla kavga eder, yoksa fenerlinin fenerliyle kavgası mantıklı mı?
Her dinde tarih tekerrür etmiş, en bildiğimiz, İslamiyetin gelişinden sonraki kuşaklar hemen güç mücadelesine başlamış, mezheplere bölünmüş, dinin gelişinden yüzlerce yıl sonra, bugün iyi bir eğitim alan sıradan bir gençten daha fazla bilgiye sahip olmayan kimseler dini kaynak olacak kitaplar yazmışlar. Bu dini kaynaklardan, yoruma dayalı olarak her tür kötülüğü iyi olarak lanse etmek mümkündür.
Bugün taliban,işid, fetö gibi oluşumlar dahil pek çok grubun dini kaynakları bunlardır. Yahudi buzağıya tapmış, Hindu ineğe tapmış, hare krişna diye dansetmiş, mevlevi dönüp durmuş, hristiyan ilahi bestelemiş, bunların kutsal kitaplarla uzaktan yakından alakası yok. İnsanların ürettiklerinin görsel sonuçları.
Musa peygamber yönettiği toplumdan ayrılır ayrılmaz, hemen arkasından dinin kuralları yerine kendi kurallarını koymaya başlamışlar. Yani insanın doğası bu şekilde çalışıyor. Amerika'nın toprak zengini siyahi köleleriyle, köyün ağası marabalarıyla, ekonomik gücünü paylaşmak istemiyor. Kendi çıkarıyla, başkasının hakkı karşı karşıya geldiğinde kendi çıkarını gözetiyor. Hak din ve hakkaniyetli siyaset, hakkı korumak üzerine kuruludur.
Ekonomik paylaşımı kendine yontmak isteyenlerin tek aracı din değil. Başka bir kesim bunu siyaset, silahlı güçler, milliyetçilik vs üzerinden yapmak istiyor. Ama amaç neticede aynı. Darbeler, medya baronları, mafyalar bunların ürünleri.
Tablo şudur, bugün toplumun önemli kesimini bahsettiğim dini gruplar eğitmiştir. Gerek tarikatlar, gerek fetönün elinden geçenler, gerek bunların eğitimini çevreden alanlar vasıtasıyla önemli bir çoğunluğun eğitimi, dini kaynakları buralardan gelmektedir. Cumhuriyet'in eğitebildiği kişi sayısından sayıca fazladır. Hak dinden olanların ise kendi kendilerini eğitmekten başka fazla bir seçenekleri yoktur.
Dini kullananmayıp, siyaseti ve gücü kullananların derdi de, hak, adalet, özgürlük değildir, ekonomik kaynakların kendilerine aktarılmasıdır. Ne dini, ne gücü kullananların tamamı hakkı savunan dinleri istemezler, hatta nefret ederler ve savaşırlar. Hatta dini kullanmayanlar da, (münafık dediğimiz, hak dinden görünenlerin yaptıkları gibi) hesapta medeniyet,hukuk vs. görüntüsü altında amaçlarına ulaşmaya çalışırlar. Hatta dini çarpıtanlar gibi, cumhuriyet değerlerini çarpıtırlar.
İki tarafın benzerlikleri çok fazladır, en basitinden iftira silahını çok sık kulllanırlar. Yobazla ateistin aynı şeyleri söylüyor olması, aynı iftiralar, aynı çarpıtmaları yapması enteresandır. Maksat çarpıtmaksa bahanesi illaki bulunur, bahanesini buluyor olmak o insanı üstün veya akıllı yapmaz. Ortak yönleri ise hak dine olan savaşlarıdır.
Geriye kalan küçük bir kesim, hakkı ,adaleti ,özgürlüğü savunur. Hak dine inanmayan ama bunun gibi değerleri savunanların zaten hak dinden olanlarla bir savaşı olamaz. Neticede savundukları aslında aynı şeylerdir. Aradaki tek fark inanç farkıdır. Bunlardan Allah'a teslim olanlarına mümin denir.
Durumu kişiye indirgersek, kimse mükemmel veya safkan kötü değildir. Önemli olan kriter, kişilerin başkalarına verdiği zararlar veya faydalardır. Herşeyiyle dört dörtlük görünen bir insan olabilir ama zerre kadar işçisinin hakkına tecavüz eden bir patronsa, gelecek nesiller bırakılacak doğaya zarar veren bir insansa veya insanların hakça paylaşımını engelleyecek politikaları destekliyorsa vs. vs. başkalarının hayatını karartıyorsa, malesef en son belirttiğim küçük, düzgün azınlığa girememiş demektir. Bilinci olan her varlık, hatta hayvandan bir tık da fazla zekası varsa, iyinin kötünün ne olduğunu ayırt edebilecek kapasiteye sahiptir. Cahillik bile kötülüğün bahanesi değildir. Hakkı yenen kimsenin kendisini savunmasından doğal birşey yoktur. Sınır bellidir, kimsenin çıkarı başkasının hakkına girmeyecek
Yer İmleri