Sayfa 113/213 İlkİlk ... 1363103111112113114115123163 ... SonSon
Arama sonucu : 1700 madde; 897 - 904 arası.

Konu: Dowes

  1.  Alıntı Originally Posted by r.lucas Yazıyı Oku
    Selamlar bir şey soracağım .hani diyorlar ya her ay 6 milyar dolar lazım ..ithalatımiz ihracatimizdan fazla...peki dövizi tirmandiran ithalatimizin fazla olmasımi yoksa özel sektörün döviz borcumu ...yoksa ikiside birbirine mi bağlı ...yani özel sektör neden borçlu oluyor. Borçla iş yapmasın o zaman ..bir mal uretulmeyecekse üretilmesin
    Densin ki kardeşim biz bu kadarlık ihracat yaptık öncelikli hayatı şeyleri ithal edeceğiz .yani bu işlerde ayağına yorganına göre uzat olmuyor mu ... syg ..

    [device_name] cihazımdan hisse.net mobile app kullanarak gönderildi.
    İlk bakacağınız yer dış ticaret dengesi. Yani cari açık. Biz açık verdiğimiz için "dış borç" ihtiyacı baki. Ekonominin tamamını tek bir şirket gibi düşünüp de "önce acil ihtiyaçlar alınsın, tam cari açık verecekken durulsun" diyemezsiniz. Bir BMW bayii mesela: 180'e alıp 200'e satabiliyorsa; bundan para kazanıyorsa... o malın o fiyata talibi varsa... neden dursun ki? serbest piyasada bu talep karşılanıyor. Ancak ülkenin dış borcu da bununla beraber artıyor. Eğer tek amacınız cari açığı kapatmaksa; bunun pratikte 2 tip çözümü olur:

    1. dövizi yükseltmek (veya yükselmesine izin vermek)
    2. ithal malların talebini kısacak maliye politikaları uygulamak (araçlara ötv, benzin zamları)

    [direkt olarak malların ithalatına kısıt koyamazsınız. çünkü üyesi olduğunuz gümrük birliği ve WTO anlaşmaları buna engel. Kuzey Kore veya Iran gibi "herkesten ve her şeyden büyük oranda kopuk" olmayı hedefliyorsanız, anlaşmaları bozup her tür ithalat kısıtı da koyabilirsiniz]

    Gelelim 2. konuya: reel sektörün döviz borcu. Yukarıdaki maddeyle kısmen bağlantılı ama kök neden bu değil. Cari açık hiç olmasaydı, tam ithalat kadar ihracat yapsaydık da bizim şirketler döviz borçlusu olacaklardı. Bunun nedeni de yine 2 kalem:

    1. Daha ucuza borçlanmak. TL ile dövizin faiz farkı kabaca 12 puan. Yani bir şirket dövizle borçlanıp da, o yıl döviz %12 artmadığı sürece hep daha düşük faiz ödemiş oluyor. Bu özellikle TL'nin fazla değerli olduğu 2002-2008 arasından gelme bir alışkanlık. 2008'den sonra bile %12 artmadığı ara yıllar oldu. Ancak en az enflasyon kadar devalüasyon görmeye devam edersek şirketler de ister istemez bu alışkanlığı bırakırlar. Ama kısmen. çünkü'sü sonraki maddede:
    2. Uzun vadeli TL kredisi diye bir şey yok. Yatırım finansmanı kavramı, minimum 3 senelik, genel olarak ise 5-7 senelik kredi bulmayla başlar. Dünya reel sektörü bu şekilde çalışır. Ama TL cinsi en uzun kredi 2 yıllık. Çünkü TL sahibi tasarruf sahipleri bırakın 2 yılı, paralarını 2 ay bile zar zor bağlıyorlar. Bankaların da gücü kredi verirken ancak 1-2 yıla kadar yetiyor. Uzun vadeli yatırım finansı sağlayacak firma ne yapıyor? Piyasadaki tek uzun vadeli kredi tipi olan döviz kredisiyle borçlanıyor. Siz bir köprü veya otel yapacaksanız, 3 aylık krediyle bunu yapamazsınız. "Vadesi gelince bakarız" diye bir şey de olmaz (aşırı amatör değilseniz). Yatırım, uzun vadeli krediyle yapılır. En azından modern kapitalizm böyle çalışır. TL kaynaklarında vade uzamadığı sürece de yatırım hep dövizle yapılacak.

    Bu 2 maddeyi birleştirince de döviz kuru hareketinin sermayeye zarar vermesine geliyoruz. Bundan kaçış kısıtlı. Sırf faizi düşük diye döviz borçlanan, bir kez eli yanınca gelecek sefere tekrar düşünür. Ancak yatırım finansmanı arayanın gidecek başka bir yeri yok. Gelecek 5 yılda kur hareketlerini muhafazakar bir şekilde tahmin edip, gerçekten pozitif getirili bir proje yapıp yapamayacağını analiz etmeli. Bu da ancak turizm veya dövize endeksli fiyatı olan sektörlerde (enerji, köprü) daha anlamlı olur. Yap-satçıların döviz borçlanması ciddi risk içerir.

    Sonuca gelecek olursak bu yapısal durumu çözecek olan reel sektörün kendisi değil. İhracatı arttırmak zor olduğu için artmıyor. Kolay para kazanılacak bir sektör olsa, ihracat da daha hızlı artar. Talep olmasa, ithalat da artmaz. Arttığına göre halen talep ve alım gücü var. Bütün bunlara yönü sadece devletin politikaları verebilir. Ne bireyler ne de şirketler "haydi hayrına ithalatı azaltıp, ihracatı arttıralım" demez. Sistem böyle kurulu değil çünkü.
    Forum kuralları 'nı okudunuz mu?

    1. Siyaset, din ve futbol konularında fanatizm,
    2. İdeolojik tartışma ve kavgalar,
    3. Sonuna YTD yapıştırıp fiyat tahmini veya hedefi göstermek,
    4. Hisse başlıklarında hisse harici konular yazmak
    5. Silinecek bu tarz yazıları alıntılamak / cevaplamak...

    Kurallara AYKIRIDIR.


  2. Türkiye Ekonomisi ve Dış Bağımlılık Prof. Dr. Korkut Boratav

    https://www.youtube.com/watch?time_c...&v=adhpnG7x_M0

    Hocaların hocası Boratav hoca, 24 Mart 2018 günü kaydıdır.
    Hocanın birkaç tespiti, özellikle
    -2015 sonrası verilerine dayalı yapılacak Türkiye analizlerinin bilimsellikten uzak olacağı;
    - Sermaye hareketlerinin Türkiye için eskisi kadar büyüme yaratmadığı;
    önemlidir.

    Zamanınız varsa izleyin.
    İspanyolca geleceğin dili, sen geleceğin insanı ! ispanyolca

  3.  Alıntı Originally Posted by JonDowes Yazıyı Oku
    İlk bakacağınız yer dış ticaret dengesi. Yani cari açık. Biz açık verdiğimiz için "dış borç" ihtiyacı baki. Ekonominin tamamını tek bir şirket gibi düşünüp de "önce acil ihtiyaçlar alınsın, tam cari açık verecekken durulsun" diyemezsiniz. Bir BMW bayii mesela: 180'e alıp 200'e satabiliyorsa; bundan para kazanıyorsa... o malın o fiyata talibi varsa... neden dursun ki? serbest piyasada bu talep karşılanıyor. Ancak ülkenin dış borcu da bununla beraber artıyor. Eğer tek amacınız cari açığı kapatmaksa; bunun pratikte 2 tip çözümü olur:

    1. dövizi yükseltmek (veya yükselmesine izin vermek)
    2. ithal malların talebini kısacak maliye politikaları uygulamak (araçlara ötv, benzin zamları)

    [direkt olarak malların ithalatına kısıt koyamazsınız. çünkü üyesi olduğunuz gümrük birliği ve WTO anlaşmaları buna engel. Kuzey Kore veya Iran gibi "herkesten ve her şeyden büyük oranda kopuk" olmayı hedefliyorsanız, anlaşmaları bozup her tür ithalat kısıtı da koyabilirsiniz]

    Gelelim 2. konuya: reel sektörün döviz borcu. Yukarıdaki maddeyle kısmen bağlantılı ama kök neden bu değil. Cari açık hiç olmasaydı, tam ithalat kadar ihracat yapsaydık da bizim şirketler döviz borçlusu olacaklardı. Bunun nedeni de yine 2 kalem:

    1. Daha ucuza borçlanmak. TL ile dövizin faiz farkı kabaca 12 puan. Yani bir şirket dövizle borçlanıp da, o yıl döviz %12 artmadığı sürece hep daha düşük faiz ödemiş oluyor. Bu özellikle TL'nin fazla değerli olduğu 2002-2008 arasından gelme bir alışkanlık. 2008'den sonra bile %12 artmadığı ara yıllar oldu. Ancak en az enflasyon kadar devalüasyon görmeye devam edersek şirketler de ister istemez bu alışkanlığı bırakırlar. Ama kısmen. çünkü'sü sonraki maddede:
    2. Uzun vadeli TL kredisi diye bir şey yok. Yatırım finansmanı kavramı, minimum 3 senelik, genel olarak ise 5-7 senelik kredi bulmayla başlar. Dünya reel sektörü bu şekilde çalışır. Ama TL cinsi en uzun kredi 2 yıllık. Çünkü TL sahibi tasarruf sahipleri bırakın 2 yılı, paralarını 2 ay bile zar zor bağlıyorlar. Bankaların da gücü kredi verirken ancak 1-2 yıla kadar yetiyor. Uzun vadeli yatırım finansı sağlayacak firma ne yapıyor? Piyasadaki tek uzun vadeli kredi tipi olan döviz kredisiyle borçlanıyor. Siz bir köprü veya otel yapacaksanız, 3 aylık krediyle bunu yapamazsınız. "Vadesi gelince bakarız" diye bir şey de olmaz (aşırı amatör değilseniz). Yatırım, uzun vadeli krediyle yapılır. En azından modern kapitalizm böyle çalışır. TL kaynaklarında vade uzamadığı sürece de yatırım hep dövizle yapılacak.

    Bu 2 maddeyi birleştirince de döviz kuru hareketinin sermayeye zarar vermesine geliyoruz. Bundan kaçış kısıtlı. Sırf faizi düşük diye döviz borçlanan, bir kez eli yanınca gelecek sefere tekrar düşünür. Ancak yatırım finansmanı arayanın gidecek başka bir yeri yok. Gelecek 5 yılda kur hareketlerini muhafazakar bir şekilde tahmin edip, gerçekten pozitif getirili bir proje yapıp yapamayacağını analiz etmeli. Bu da ancak turizm veya dövize endeksli fiyatı olan sektörlerde (enerji, köprü) daha anlamlı olur. Yap-satçıların döviz borçlanması ciddi risk içerir.

    Sonuca gelecek olursak bu yapısal durumu çözecek olan reel sektörün kendisi değil. İhracatı arttırmak zor olduğu için artmıyor. Kolay para kazanılacak bir sektör olsa, ihracat da daha hızlı artar. Talep olmasa, ithalat da artmaz. Arttığına göre halen talep ve alım gücü var. Bütün bunlara yönü sadece devletin politikaları verebilir. Ne bireyler ne de şirketler "haydi hayrına ithalatı azaltıp, ihracatı arttıralım" demez. Sistem böyle kurulu değil çünkü.
    teşekkürler

  4. ABD'de enflasyon / 1938 fiyatları



    Günümüzde kabaca 40-50 katı civarı bu fiyatlar.
    Forum kuralları 'nı okudunuz mu?

    1. Siyaset, din ve futbol konularında fanatizm,
    2. İdeolojik tartışma ve kavgalar,
    3. Sonuna YTD yapıştırıp fiyat tahmini veya hedefi göstermek,
    4. Hisse başlıklarında hisse harici konular yazmak
    5. Silinecek bu tarz yazıları alıntılamak / cevaplamak...

    Kurallara AYKIRIDIR.


  5. Yeni döküman
    Şubat 2018
    USA Understanding the Financial Report of the United States Government / GAO
    https://www.gao.gov/products/GAO-18-239SP
    İspanyolca geleceğin dili, sen geleceğin insanı ! ispanyolca

  6. Sn. jondowes merhaba,

    Bu sabah basında gördüğümüz bir haber var. Manşet : Faize idari tedbir alınacak.

    Ekonomi koordinasyon kurulunda ortalama faizi düşürmek için kanun ile değil ama idari bazı kararlar ile değişiklikler yapılacağı söyleniyor.

    Bunun içeriği sizce nedir? (kamu bankaları v.b)

    Faize idari tedbirden ne anlamalıyız?
    En güçlü veya en zeki olan değil, DEĞİŞİME en açık olan türler hayatta kalır...Charles Darwin
    https://twitter.com/r_x_p_u

  7. Harcamaları kısacak olabilirler, Hazine'nin daha az borçlanma ihtiyacı olmasını istiyorlar. Bir nevi kemer sıkma. "Piyasa gelip borç vermek isteyecek, Hazine ihtiyacım yok diyip geri yollayacak" tarzı açıklamalar var.
    Forum kuralları 'nı okudunuz mu?

    1. Siyaset, din ve futbol konularında fanatizm,
    2. İdeolojik tartışma ve kavgalar,
    3. Sonuna YTD yapıştırıp fiyat tahmini veya hedefi göstermek,
    4. Hisse başlıklarında hisse harici konular yazmak
    5. Silinecek bu tarz yazıları alıntılamak / cevaplamak...

    Kurallara AYKIRIDIR.


  8.  Alıntı Originally Posted by JonDowes Yazıyı Oku
    Harcamaları kısacak olabilirler, Hazine'nin daha az borçlanma ihtiyacı olmasını istiyorlar. Bir nevi kemer sıkma. "Piyasa gelip borç vermek isteyecek, Hazine ihtiyacım yok diyip geri yollayacak" tarzı açıklamalar var.
    - Çok ciddi ekonomik teşviklerin açıklandığı bir ortamda bu teşvikler vergi tahsilatını azaltmaz mı?. Bu durumda hazinenin daha az borçlanıyorum diyebilmesi ne kadar mümkün?

    - Ayrıca bazı yorumcular hazine daha az borçlanmayı başarsa dahi bunun piyasa faizlerini düşürmeyeceğini söylüyor. Diğer dinamikler değişmediği sürece hazine tek başına bu denli bir etki yaratabilir mi?

    - Hazine borçlanmasının dışında kamu bankalarına faiz ile ilgili bir müdahale olabilir mi? (Görev zararı yazmalarına izin vererek faizi düşürücü etki yaratmaya çalışma v.b)


    Seçim öncesi harcama kısmak , az borçlanmak gibi durumlar kafamda tam oturmadı.
    En güçlü veya en zeki olan değil, DEĞİŞİME en açık olan türler hayatta kalır...Charles Darwin
    https://twitter.com/r_x_p_u

Sayfa 113/213 İlkİlk ... 1363103111112113114115123163 ... SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •