-
Karayipli roman yazari Jean Rhys'in (Ella Gwendolyn Rees Williams( dogum yildonumu (24 Agustos 1890)
"Insanlar bir mutlu yasam ozlemidir tutturmuslar. Oysa, asil mutlu yasama, olsem de bir, yaşasam da dediginizde kavusuyorsunuz. Uzun bir sure sonra, nice bahtsizliklarla didistikten sonra variyorsunuz o yere. Ve saniyor musunuz ki, insanlar sizi orada rahat birakiyorlar? Hicbir zaman.Bu kayitsizlik cennetine vardiginiz anda, sizi oradan cekip cikariyorlar. Ulastiginiz cennetten cikip yeniden cehenneme donmek zorunda kaliyorsunuz. Tam dünyayi yok saydiginizda, o dunya gelip sizi kurtariyor –en azindan alay konusu yapmak icin." Gunaydin Geceyarisi

"People talk about the happy life, but that's the happy life when you don't care any longer if you live or die. You only get there after a long time and many misfortunes. And do you think you are left there? Never. As soon as you have reached this heaven of indifference, you are pulled out of it. From your heaven you have to go back to hell. When you are dead to the world, the world often rescues you, if only to make a figure of fun out of you."
-
Amerikali yazar, editor, tarihci, sair ve edebi elestirmen Malcolm Cowley’in dogum yildonumu (24 Agustos 1898)
“ ‘Guney’i anlat bana,’ der Quentin Compson’un Harvard’daki oda arkadasi Shreve McCannon adli Kanadali. Ohio’nun gerisindeki bilinmeyen bolgeyi merak etmektedir. ‘Nasildir orasi?’ diye sorar. ‘Ne yaparlar? Nicin yasarlar orada? Ne yasatir onlari?’
Ve temeli biraz Faulkner’ı andiran, bazen onun yerine konusuyormuş gibi gorunen Quentin cevap verir, ‘Anlayamazsin sen. Orada dogmus olman gerek.’ Gene de, Guney’in ozu saydigi uzun ve atesli bir hikaye anlatir ona. Quentin’in zihninde, Guney yalnizca bir bolge degil, efsanemsi gecmisini yeniden yasamaya ctamamlanmamis ve engellenmis bir ulustur.’ ”

“Quentin Compson and his roommate in curious about the unknown region beyond the Ohio River, Shreve McCannon, Quentin’s Canadian-born roommate at Harvard, asks the Mississippi native to ‘Tell about the South.What’s it like there?’ he asks. ‘What do they do there? Where do they live there? Why do they live at all?’
And Quentin, whose background likens to Faulkner’s, answers, ‘You can’t understand it. You would have to be born there.’ Nevertheless, he tells a long and violent story that says reveals something essential in the history of the Deep South—which is not so much a region as it is, in Quentin’s mind, an incomplete and frustrated nation trying to relive its legendary past.”
-
Arjantinli oyku, deneme yazari, sair ve cevirmen. Buyulu gercekcilik akiminin onde gelen isimlerinden Jorge Francisco Isidoro Luis Borges Acevedo'nun dogum yildonumu (24 Agustos 1899)


Eger,yeniden baslayabilseydim yasamaya,
Ikincisinde daha cok hata yapardim.
Kusursuz olmaya calismaz,sirtustu yatardim.
Neseli olurdum, ilkinde olmadigim kadar,
Cok az seyi
Ciddiyetle yapardim.
Temizlik sorun bile olmazdi asla.
Daha cok riske girerdim.
Seyahat ederdim daha fazla.
Daha cok gunes dogusu izler,
Daha cok daga tirmanir,daha cok nehirde yuzerdim.
Gormedigim bir cok yere giderdim.
Dondurma yerdim doyasiya ve daha az bezelye.
Gercek sorunlarim olurdu hayali olanlarin yerine.
Yasamin her anini gercek ve verimli kilan insanlardandim...

"Hakli olanlar
Bahcesini ekip bicen bir adam, Voltaire'in istedigi gibi
Iyi ki yeryuzunde muzik var diyen
Zevkle bir etimoloji bulan
Bir guney kahvesinde sessiz satranc oynayan iki isci
Bir renk ve bir bicim tasarlayan seramikci
Bu sayfayi duzenleyen bir topograf, belki de hosuna gitmemistir
Bir sarkinin son uc dizelik nakaratini okuyan bir kadin ve bir erkek
Uyuyan bir hayvani oksayan
Kendisine yapilan bir kotulugu kanitlayan ya da kanitlamak isteyen
Iyi ki yeryuzunde Stevenson var diyen
Baskalarinin hakli olmalarini yegleyen
Birbirlerini tanimayan bu insanlar kurtarmakta dunyayi..."
-
Ingiliz sair, romanci ve yazar A. S. Byatt’in (Dame Antonia Susan Duffy) dogum gunu (24 Agustos 1936)
“Asgard’daki tanrilar altin tabaklarda sunulan yemeklerle ziyafet cekiyor, altin kupalardan bal likoru iciyordu. Maden isleme zanaatine, ozellikle de altina duskunduler ve cucelerin karanlik demirci atolyelerinden temin ettikleri sayisiz ivir zivir ve buyulu yuzuk istiflerlerdi. Birbirlerine basit sakalar yapar ve kendi aralarinda kavga ederlerdi. Midgard cemberinin sinirlarina kadar gidip devlere meydan okur, geri donduklerinde ise kendilerine ovguler yagdiran sarkilar soylerlerdi.”

“The gods in Asgard feasted and drank mead from golden plates and golden cups. They delighted in metalwork, most particularly in gold, and acquired hoards of trinkets and magic rings from the dark smithies of the dwarves. They played practical jokes on each other, and quarrelled. They went to the edge of the circle of Midgard and confronted giants, came back and sang their own praises.”
-
Amarikali dedektif romanlari yazari Sue Grafton’in dogum yildonumu (24 Agustos 1940)
" ‘Sen uzlasma diye bir sey duymadin mi?’ ’ Duydum, istediginin yarisini vermek demek. Hakkin olan seyin yarisini karsindakine vermek. Bunu cok yaptim. Berbat bir seydir.’ " Ates'in A'si,

“ ‘Haven’t you ever heard of compromise?’ ‘Oh sure,’ I said. ‘That’s when you give away half the things you want. That’s when you give the other guy half of what’s rightfully yours. I’ve done that lots of times. It sucks.’ ”
-
Fransiz filozof Simone Weil'in olum yildonumu (24 Agustos 1943)
"Ayni kelimeler (ornegin bir adamin karisina "seni seviyorum" demesi) soylenis bicimine bagli olarak, siradan ya da olaganustu olabilir. Bu soyleyis bicimi, Kisinin istemi ise karismaksizin, sozlerin insanin ne kadar derinlerinden kopup geldigine baglidir.Ve garip bir uyumla, bu sozler dinleyenin de icinde ayni derinliklere gomulur. Boylece dinleyen, eger bir parca sevgi varsa icinde, sozlerin tasidigi degeri sezecektir."

"The same words (e.g. a man says to his wife: "I love you") can be commonplace or extraordinary according to the manner in which they are spoken. And this manner depends on the depth of the region in a man's being from which they proceed without the will being able to do anything. And by a marvellous agreement they reach the same region in him who hears them. Thus the hearer can discern, if he has any power of discernment, what is the value of the words."
-
Brezilyali roman ve soz yazari Paulo Coelho’nun dogum gunu (24 Agustos 1947)

"Insan her zaman ayni insanlari gorurse, bunlari yasaminin bir parcasi saymaya baslar. Iyi, ama bu kisiler de bu nedenle, yasamimizi degistirmeye kalkisirlar. Bizi gormek istedikleri gibi degilsek hosnut olmazlar, canları SIKILIR. Cunku, efendim, herkes bizim nasil yasamamiz gerektigini tami tamamina bildigine inanir. Ne var ki, hic kimse kendi hayatini nasil yasamasi gerektigini kesinlikle bilmez."

"Ask, biri gelip ona anlam yukleyene dek, sadece bir kelimedir."
-
Pulitzer Odullu Kuba asilli Amerikali yazar Oscar Jerome Hijuelos'un dogum yildonumu (24 Agustos 1951)
"Bir banka oturup dolunayi seyrettim. O gece oylesine kocaman, deliler gibi ve mutlu mutlu parliyordu ki o kadar uzaga yetisebilsem suratina bir tane yumruk gecirirdim. Ama ne yapabilirdim ki? Tek bir seyi bile degistirmeden sonsuza kadar hayal kurabilirsin, dedim kendi kendime." Kara Kafa

"I sat on a park bench checking out the moon. It was glowing so big and crazy and happily that night that I would have punched it in the mug if I could have reached that far. But what could I do? You could daydream forever, I told myself, without changing a single thing."
Gönderi Kuralları
- Yeni konu açamazsınız
- Konulara cevap yazamazsınız
- Yazılara ek gönderemezsiniz
- Yazılarınızı değiştiremezsiniz
-
Forum Rules
Yer İmleri