Sayfa 6650/7020 İlkİlk ... 5650615065506600664066486649665066516652666067006750 ... SonSon
Arama sonucu : 56156 madde; 53,193 - 53,200 arası.

Konu: Sanat Mozaik

  1.  Alıntı Originally Posted by Dore Yazıyı Oku
    Selam iyi haftalar

    Bu Bette Davis'in ismi çok geçti burada. Bir filmini izlemek şart oldu artık ki siyah beyaz filmlere bayılırım
    Sevgili Dore,

    Iyi haftalar dilerim

    10 Akademi Odul adayligindan ikisini kazanan Bette Davis, ( Amerikan Film Enstitusu ) AFI'nin 100 Yili... 100 Yildiz listesinde 2.sirada bulunmaktadir. Ayrica Enstitu'den Omurboyu basari Odulu kazanan ilk kadin oyuncudur.

    https://www.afi.com/afis-100-years-100-stars/

    Tesekkur eder, saygilar sunarim.

  2. 25 Ekim Dunya Opera Gunu / Giornata Mondiale dell'Opera






  3. Ingiliz din adami, yazar, egitimci ve diplomat ( John of Salisbury ) Salisburyli John’un olum yildonumu ( 25 Ekim 1180 )



    “ Tiranin kafasi seytanin kafasina benzer, ruhu kafir, bolucu ve gunahkar kesisler icerir. Plutarchus’un deyisiyle tiran Tanri’nin yasasina savas ilan eden bir dinin uygulayicisidir. Sahtekar danismanlardan olusan kalbi adaletsizlik yapan bir meclis gibidir. Gozleri, kulaklari, dili ve silahsiz eli adaletsiz yargiclar, yasalar ve memurlardir. Silahli eli ise Cicero’nun eskiya dedigi asker gucunu olusturur. Ayaklari Tanri’nin ilkelerine ve onun yasal kurumlarina karsi yasamin aksak adimlarini olusturur. Butun bunlar onlarin ustleri (din adamlari) tarafindan kolayca engellenebilir. Acikca soyluyorum, din adamlari bana gucenmesin ama onlarin da arasinda tiranlar gordugumu itiraf etmeliyim. ”



    “ The tyrant who is its head is the likeness of the devil; its soul consists of heretical, schismatic, and sacrilegious priests, and, to use the language of Plutarch, prefects of religion who wage war on the law of the Lord; its heart of unrighteous counsellors is like a senate of iniquity; its eyes, ears, tongue, and unarmed hand are unjust judges, laws and officials; its armed hand consists of soldiers of violence whom Cicero calls brigands; its feet are those who in the humbler walks of life go against the precepts of the Lord and His lawful institutions. All these can easily be restrained by their superiors. But surely priests ought not to become indignant with me if I must confess that among them too can be found tyrants. ”

  4. Ingiltere'nin ve Ingiliz edebiyatinin ilk buyuk sairi Geoffrey Chaucer'in olum yildonumu ( 25 Ekim 1400 )





    Boyle yakiniyorum, cunku tek sevgilimsin,
    Baska kimseye degil, ey kesem, yalniz sana!
    Dogrusu cok uzgunum hafif oldugun icin
    Ne kadar agir olsan o kadar edip dua
    Agirligina bakmaz, kordum seni koynuma;
    Sana siginiyorum, ben, mahzun biraktigin
    N' olur agirlas, yoksa katilim sayilirsin.

    Bana yardim et biraz, gorunsun artik icin,
    O kutlu sesler gelsin yeniden kulagima,
    Isisin gozlerimde rengi gibi gunesin
    Beni coktan birakan o altinlar sirayla;
    Dumeni ol kalbimin, yine gir hayatima,
    Rahatligin sultani, iyi arkadasligin,
    N' olur agirlas, yoksa katilim sayilirsin.

    Boyle kese gormedim, sen ne bicim kesesin,
    Keseler yardim eder, isik tutar yollara,
    Kurtarmadin da beni borclarindan su sehrin,
    Veznedarlik etmedin bana bu pis dunyada,
    Bir kesis saci kadar az para var yanimda.
    Comertligini goster, acilsin artik agzin.
    N' olur agirlas, yoksa katilim sayilirsin.

    Sunu

    Buyuk Ingiltere'nin ulu fatihi, dinle,
    Ey Kral sectigimiz asil hur bir secimle:
    Senin olsun bu sarki, sana gonderiyorum,
    Saklamadan soyledim: budur kesemde durum;
    Haznedarina bildir, n'olur, gorsun beni de.

  5. Fransiz gravur sanatcisi ve ressam Sébastien Leclerc’in olum yildonumu ( 25 Ekim 1714 )

    Les confédérés des états de Hollande présentant un écrit à Marguerite d'Autriche, gouvernante des Pays-Bas sous Philippe II, roi d'Espagne, XVIIe siècle




    Homme entre deux âges et ses deux maîtresses, XVIIIe siècle


  6. Avusturyali ressam Johann Michael Rottmayr’in olum yildonumu ( 25 Ekim 1730 )

    Diana und Endymion, 1690 - 1695




    Venus und Cupido in der Schmiede des Vulkan, 1695


  7. Isvec asilli Fransiz yazar ( Henri-Benjamin Constant de Rebecque ) Benjamin Constant‘nin dogum yildonumu ( 25 Ekim 1767 )



    “ Evet, bayim, bana geri gonderdiginiz el yazmalarini yayinlayacagim ( yararli olacagi konusunda sizin gibi dusundugum icin degil; bu dunyada herkes kendi cabalari olcusunde kendini yetistirir, bunu okuyacak olan kadinlarin tamami Adolphe'ten daha iyisiyle karsilastiklarini ya da Ellenore'dan daha degerli olduklarini dusuneceklerdir ); ama insan kalbinin sefaleti hakkinda oldukca sahici bir hikaye olarak yayinlayacagim. Eger bu hikayede egitici bir ders varsa, bu ders erkekler icindir. Bu hikaye bize gosteriyor ki, bunca gurur duydugumuz bu akil ne mutlulugumuzu bulmamiza ne de baskalarini mutlu etmemize yarar; saglam karakter, metanet, vefa, iyilik ancak Tanri vergisi niteliklerdir; ve sabirsizligi hizaya getirmeyen, pismanligin bir an icin kapar gibi oldugu yaralarin yeniden acilmasina engel olamayan bu gecici acima duygusuna iyilik denemez. Hayattaki en buyuk mesele, baskalarina yasattigimiz acidir ve ustalikli metafizik dahi kendisini seven bir kalbi paramparca etmis bir adami hakli cikaramaz. Kaldi ki, aciklamasini yaptigi seyi maruz gosterdigini zanneden zihnin o kendini begenmisliginden nefret ediyorum; yaptigi kotululgu anlatirken kendiyle mesgul olan, kendini tarif ederken sempati kazanmaya calisiyor gorunen ve enkazlarin arasinda yok edilemezmis gibi suzulerek pisman olacagi yerde kendini analiz edip duran o kibirden nefret ediyorum. Kendi yetersizliginden oturu surekli baskalarina satasan ve kotulugun etrafinda degil de bizzat kendinden kaynaklandigini goremeyen o zayifliktan nefret ediyorum. ”



    “ Oui, monsieur, je publierai le manuscrit que vous me renvoyez ( non que je pense comme vous sur l'utilité dont il peut être ; chacun ne s'instruit qu'à ses dépens dans ce monde, et les femmes qui le liront s'imagineront toutes avoir rencontré mieux qu'Adolphe ou valoir mieux qu'Ellénore ) ; mais je le publierai comme une histoire assez vraie de la misère du cœur humain. S'il renferme une leçon instructive, c'est aux hommes que cette leçon s'adresse : il prouve que cet esprit, dont on est si fier, ne sert ni à trouver du bonheur ni à en donner ; il prouve que le caractère, la fermeté, la fidélité, la bonté, sont les dons qu'il faut demander au ciel ; et je n'appelle pas bonté cette pitié passagère qui ne subjugue point l'impatience, et ne l'empêche pas de rouvrir les blessures qu'un moment de regret avait fermées. La grande question dans la vie, c'est la douleur que l'on cause, et la métaphysique la plus ingénieuse ne justifie pas l'homme qui a déchiré le cœur qui l'aimait. Je hais d'ailleurs cette fatuité d'un esprit qui croit excuser ce qu'il explique ; je hais cette vanité qui s'occupe d'elle-même en racontant le mal qu'elle a fait, qui a la prétention de se faire plaindre en se décrivant, et qui, planant indestructible au milieu des ruines, s'analyse au lieu de se repentir. Je hais cette faiblesse qui s'en prend toujours aux autres de sa propre impuissance, et qui ne voit pas que le mal n'est point dans ses alentours, mais qu'il est en elle. “

  8. Ingiliz tarihci Thomas Babington Macaulay'in dogum yildonumu ( 25 Ekim 1800 )



    " En iyi hukumet, halkini mutlu kilmak isteyen ve onlari mutlu kilmayi bilen hukumettir. "



    " Bir insanin gercek karakteri, hicbir zaman yakalanmayacagini bile bile yaptigi davranislara gore olculur. "

Sayfa 6650/7020 İlkİlk ... 5650615065506600664066486649665066516652666067006750 ... SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •