Ahmet Kasım Han
@Ahmet_K_Han
Şimdi vakit bulunca, İsrail - Hamas çatışmasına ilişkin olarak, özetin özetinden daha geniş bir değerlendirme yapabiliriz.
Madde madde gidelim:
1) Türkiye’nin tutumu:
a)Dışişleri Bakanlığının açıklamasına yansımış olan tavır doğru bir tavır.
b)Bana gelen yorumların ateşindeki düşüşten Türkiye’de mevcut Hamasofil kitlenin iktidardan alışık oldukları ve, aslında bu alışkanlık nedeniyle, bekledikleri desteği alamamanın yarattığı hayal kırıklığı içersinde sessizleşip pasife geçtiklerini görüyorum.
c)Bu tam olarak böyle kalmayacaktır. Söz konusu mahfiller tepkilerini daha aktif biçimde göstermeye çalışacaklardır, burada iktidarı bir test bekliyor. Bence neticede bu basıncı almak için çeşitli gösterilere ve tepkilere izin verilecektir.
d) Ahmet Davutoğlu’nun Hamas’ın eylemlerini “haklı dava” bağlamında değerlendiren tweeti özü itibariyle, sahip olduğu ideolojik inanç ve refleks kadar, AK Parti’nin çekirdek seçmeniyle bu noktada yaşayabileceği ayrışmadan siyaseten fayda sağlamaya yönelik bir hamle olarak da değerlendirilmelidir.
e) Türkiye’nin bundan sonrasına yansıyacak tepkisi:
i) İslam aleminin genelinde, en önemlisiyse Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirliklerinde, yönetimlerin Hamas’ın yarattığı oldu bittinin kamuoylarında yaratması çok muhtemel infiali ne kadar yönetebilecekleri ile alakalıdır.
Anlamı:
Türkiye’nin kaynak sıkıntısının çözümü bakımından bu iki ülke işleme ihtimali en yüksek iki şans kapısı. Bunlar meseleyi tırmandırmayı istemiyorlar. Bunu becerirlerse Türkiye’den beklenti de aynı biçimde şekillenir. Mevcut şartlarda Türkiye böyle bir durumda muhtemelen bunlara eklemlenir.
ii) Batı’dan beklentileriyle alakalıdır.
iii) İran ile olan dengelerle alakalıdır.
vi) Çatışmayı durduracak ağırlıkta bir rol oynama fırsatı bulup bulamayacağıyla alakalıdır.
2) İran Bağlantısı:
a) Hamas son dönemde, Suriye iç savaşından bu yana, Suudi Arabistan’ın güdümündeydi. Ancak, Suudilerin İsrail ile barışması, Gazze’de dışarıdan gelen para ve içeride yürüttüğü baskı rejimi sayesinde nüfustan gönüllü gönülsüz gasp ettiği kaynaklarla yaşayan bu örgüt için sonun başlangıcı anlamına geliyor. Bu sebeple tekrar eski hamisi İran’a dönme eğilimine girdi.
b) İbrahim Anlaşmaları sonrasında ortaya çıkan durum Hamas’ın bu köşeye sıkışmışlığını çaresizlik mertebesine taşıyordu.
c) Eylül ayında Lübnan’da Hamas ve İran Devrim Muhafızları arasında görüşmeler oldu.
d) İran ABD yönetiminin, Amerika’da bu işlerle uğraşan tüm merkezlerin değil ancak yönetimin, yanında durduğu Suudi - İsrail yakınlaşmasının ne manaya geldiğini iyi biliyor ve buna kesinlikle engel olmak istiyor. (Not: ABD’deki nüans şurada; Washington’da Suudiler İran’ı, ABD çıkarlarının hilafına, sisteme çekip İsrail ile bir normalleşme yaratabilir bu da bölgede ABD etkisini iyice sınırlayabilir korkusu taşıyanlar mevcut.)
e) Suudi Arabistan - İsrail yakınlaşması Türkiye’nin menfaatine, Türkiye’nin son dönemde kısmen aba altından kısmen açıkça gerginlik yaşadığı İran’ın aleyhinedir.
f) Bu gerginliği en son Azerbaycan’ın Karabağ antiterör operasyonu vesilesiyle görmüştük.
g) Esas itibariyle Azerbaycan iki ülkeden büyük destek alıyordu: Türkiye ve İsrail.
h) İsrail ve Türkiye’nin nesnel çıkarlarının örtüştüğü bu denklemde, Suudi - İsrail normalleşmesi İran’ı önemli ölçüde çevreleme ve köşeye sıkıştırma potansiyeli taşıyor.
3) İsrail ve Gazze’deki Filistinliler açısından:
a) Netanyahu’nun arayıp da bulamadığı fırsat eline geçti.
b) Komplo teorisi sevmem ama (sistemi bilen herkes katılacaktır) İsrail’in bu kadar gafil avlanması şaşırtıcı. Sadece Netanyahu’nun ülkenin güvenlik bürokrasisinde yarattığı kırılma ile izahı güç.
c) Netanyahu bu durumu kullanacak ve siyaseti çevresinde konsolidasyon sağlamaya çalışacaktır. Becerebilir mi? Mümkün ancak tam tersi de olası. Uzun sürer mi? Zor.
d) Gazze’de yaşayanları muhtemelen büyük bir dram bekliyor, maalesef. İsrail için de acılı olacak.
e) Tırmanma olursa İsrail’in izolasyona dönmesi bir uçta, bölgesel çatışa diğer uçta, iş zor.
Yer İmleri