Sayfa 2137/7020 İlkİlk ... 113716372037208721272135213621372138213921472187223726373137 ... SonSon
Arama sonucu : 56156 madde; 17,089 - 17,096 arası.

Konu: Sanat Mozaik

  1. Amerikali yazar Nelson Algren’in dogum yildonumu (28 Mart 1909)



    “Sifati doktor olan biriyle sakin kagit oynamayin.Annemin yemekleri adli bir yerde sakin yemek yemeyin. Sizden dertli bir kadinla sakin yatmayin.”

  2. 2010 yilinda Nobel Edebiyat Odulu alan Perulu roman, oyku ve oyun yazari, gazeteci ve sair Mario Vargas Llosa’nin dogum gunu (28 Mart 1936)

    "Edebiyat meslegi bir hobi, bir spor veya bos vakitlerde icra edilen kibar bir oyun degildir. Ayricalikli ve ayirici bir fedakarlik, onune baska hicbir seyin gecemeyecegi bir oncelik, kurbanlarini koleye donusturen ozgurce tercih edilmis bir usakliktir. "Genc Bir Romanciya Mektuplar



    “The literary vocation is not a hobby, a sport, a pleasant leisure-time activity. It is an all-encompassing, all-excluding occupation, an urgent priority, a freely chosen servitude that turns its victims into slaves." Letters to a Young Novelist




    “Flora tartisma sirasinda, Toulon'lu burjuvalarin, metreslerinin masraflarini karsilamak icin aralarinda gruplasma aliskanliklari oldugunu ogrendi. Dort bes tuccar, sanayici ya da cesitli mal sahibi, sayilari kadar metresin bakimini ustlenmek icin bir butce olusturuyordu; bu utanmaz arlanmazlar metreslerini de paylasiyordu. Boylelikle bakim masraflari aza indirgenirken, her biri minyatur bir haremin tadini cikarabiliyordu.” Cennet Baska Yerde



    “During the debate, Flora learned that the bourgeois of Toulon had the habit of forming societies to keep mistresses collectively. Four or five businessmen, industrialists, or men of independent means would establish a common fund for the maintenance of a corresponding number of lovers, whom these scoundrels would share. Thus they saved money, and each enjoyed a little harem. “


  3. Cek yazar Bohumil Hrabal'in dogum yildonumu (28 Mart 1914)

    "Kilometrelerce okunacak seyle yuklu tavanligin altinda sarhos, sirtustu uzanmis yatarken bazi seyleri, son derece nahos bazi seyleri dusunmeye korkarim, ornegin, ceketinin ters cevrilmis kolunda bir gelincik yakalayan ve tavuklari yaraladi diye adil bir sekilde oldurmeyip de hayvanin kafasina bir civi cakarak serbest birakan su korucuyu dusunmemeye calisirim. Hayvan avluda olene kadar uluyarak kosmus... Bir yil sonra korucunun oglu bir beton karma makinasini onarmaya calisirken elektrik carpmasindan olmus. Dun birdenbire kursun harcamak konusunda cimri davranan ormancinin, rastgeldigi butun kirpileri sivri bir kaziga gecirerek oldurdugunu hatirladim, ta ki gunun birinde karaciger kanserine yakalanana kadar; adam uc ayda oldu, karninda bir tumor ve beyninde dehsetle. Kitaplarin bana karsi komplo kurdugunu isittigimi sandigim zaman, bu tur dusunceler panige surukluyor beni, oyle dengemi bozuyor ki bu durum, pencerenin yaninda bir sandalyede uyumayi tercih ediyorum, once beni sivrisinek gibi ezip sonra da, tipki kafesli bir asansor gibi, yeri delerek mahzene kadar giden kitaplarin goruntusunden dehsete dusuyorum. insanin yazgisindan kacamadigini goruyorum: mahzende is ustundeyken kafama kitaplar, siseler, hokkalar, zimbalar yagar tavandaki acikliktan, evimde de her aksam kitaplar dusup oldurecek gibi olur beni, ya da en iyisinden agir yaralanmaktan kil payi kurtulurum. Tuvaletin ve odamin tavanina astigim o damokles'in kilici yuzunden cikip bira almak zorunda kalirim, o berbat sona karsi tek kalkanimdir bira..."



    "I lie on my back half drunk under a canopy of miles and miles of texts, trying hard not to remember, but then I'll think of the time the local forester caught a marten in an inside-out sleeve lining and, instead of killing it, justly, for having gobbled up some chickens, he took a nail, hammered it into its head, and then let it go darting and howling around the yard until it died. And then I'll remember how a year later the forester's son was killed by a live wire while repairing a cement mixer. Just yesterday the figure of the forester came back to me, out of the blue, under my canopy, and I remembered him sharpening a stick each time he came across a hedgehog curled up in a ball and sinking that sharp stick into the hedgehog's stomach—he was too cheap to waste a bullet— until one day he took to bed with cancer of the liver and in return for all those hedgehogs he spent three long months curled up in a ball, a tumor in his stomach and horror in his brain, before he died. Such are the thoughts that make me panic when I hear the books above me plotting their revenge, and I am so terrified by the prospect of having them flatten me and then crash through each floor all the way to the basement, like an elevator, that I prefer sleeping in my chair by the window. The way I look at it, my life fits together beautifully: at work I have books -- and bottles and inkwells and staplers -- raining down on me through the opening in the cellar ceiling, and at home I have books above me constantly threatening to fall and kill or at least maim me. The swords of Damocles that I've hung from my bathroom and bedroom ceilings force me to make as many trips for beer at home as at work...."




    "Zira ben okurken, gercek anlamda okumam, agzima guzel bir cumleyi alir, bonbon gibi emerim, kucuk bir kadeh likor gibi yudumlarim, ta ki dusunce icimde alkol gibi eriyip dagilana kadar; sadece beynime, yuregime nufuz etmekle kalmaz, damarlarimin koklerine, kilcal damarlarin kokcuklerine kadar isler." Gurultulu Yalnizlik

  4. Librettosunu Giuseppe Adami'nin, Alfred Maria Willner ve Heinz Reichert'in daha once yazmis olduklari librettodan Italyancaya uyarlayarak yazdigi; Giacomo Puccini'nin bestelefigi 3 perdelik Kirlangic (La rondine - The Swallow) operasi ilk kez 27 Mart 1917'de Monte Carlo, Théâtre du Casino'da sahnelendi.




  5. Italyan sair, muzisyen, muzikolog ve Ikinci Dunya Savasi sonrasinin en onemli yazarlarindan Amelia Rosselli'nin olum yildonumu (28 Mart 1930)

    Ucsuz kadavralari sayiyoruz. Son insan turuyuz biz.
    Kadavrayiz biz, istiraplarin ustunde curumus filo!
    Beslemiyordu beni dinginlik yaz guneşiydi benim arzum.
    Benim en cok arzum savasi kazanmak, kotuluk,
    uzunc, palavralar, bilincsizlik, cogullugu kotulugun,
    palavralar, bilincsizlik, karsilanan gereksinimleri her kotulugun,
    her iyiligin, her savasin, her zorunlugun, her palavranin: bilincsizligin
    yerlesik dalaveresinden ayri zalimlik. Ask, ask duser
    ve sirt ustu uzanirsin yildizina, benim yuvamdir.


    Dustum tek sira bir savas duzeninin uzerine. Bir nakaratti iyilik
    beni degil kendi kendini aldatan! Zenginler ve yoksullar
    arasindaki hudut.



    Contiamo infiniti cadaveri. Siamo l'ultima specie umana.
    Siamo il cadavere che flotta putrefatto su della sua passione!
    La calma non mi nutriva il solleone era il mio desiderio.
    Il mio pio desiderio era di vincere la battaglia, il male,
    la tristezza, le fandonie, l'incoscienza, la pluralità
    dei mali le fandonie le incoscienze le somministrazioni
    d'ogni male, d'ogni bene, d'ogni battaglia, d'ogni dovere
    d'ogni fandonia: la crudeltà a parte il gioco riposto attraverso
    il filtro dell'incoscienza. Amore amore che cadi e giaci
    supino la tua stella è la mia dimora.

    Caduta sulla linea di battaglia. La bontà era un ritornello
    che non mi fregava ma ero fregata da essa! La linea della
    demarcazione tra poveri e ricchi

  6. 1941 yilinda En Iyi Film Akademi Odulu alacak olan, Daphne du Maurier’in romanindan uyarlanan, Alfred Hitchcock’in yonettigi, Laurence Olivier ve Joan Fontaine’in rol aldigi Rebecca, 28 Mart 1940’da New York City’de gosterime girdi.


  7. Ingiliz yazar ve romanci Virginia Woolf'un olum yildonumu (28 Mart 1941)

    "Insanların mutlu gorunmelerini ne kadar da cok istedigini dusundu, dondu ve Bond Caddesi'ne dogru yururken sinirlendi cunku bir seyler yapmak için baska nedenler aramak ne kadar aptalcaydi. Richard gibi kendileri için bir seyler yapan o insanlardan biri olmayı istedigini dusundu karsiya gecmek icin beklerken, oysa yaptiklarinin yarisini yapilmasi gerektigi icin yapmiyorlardi; insanlarin sunu ya da bunu dusunmeleri icin yapiyorlardi; tam bir aptallik oldugunu biliyordu. Ah keske hayatimi yeni bastan yasayabilseydim diye dusundu kaldirima adim atarken, her sey o zaman bambaska olurdu!"



    "How much she wanted it- that people should look pleased as she came in, Clarissa thought and turned and walked back towards Bond Street, annoyed, because it was silly to have other reasons for doing things. Much rather would she have been one of those people like Richard who did things for themselves, whereas, she thought, waiting to cross, half the time she did things not simply, not for themselves; but to make people think this or that; perfect idiocy she knew (and now the policeman held up his hand) for no one was ever for a second taken in. Oh if she could have had her life over again! she thought, stepping on to the pavement, could have looked even differently!"



    "Her seyin icinden bir bicak gibi keserek geciyordu; ayni zamanda da disaridan bakiyordu her seye. Taksileri seyrederken disarida, uzakta, ta deniz kiyisinda ve bir basina oldugu duygusu vardi icinde surekli; bir tek gun yasamanin bile cok, cok tehlikeli oldugunu hissetmisti hep. / Affondava come una lama nelle cose e al tempo stesso ne rimaneva fuori, osservava. Aveva l'impressione costante, anche ora guardando i taxi, di essere lontana, lontanissima, in mare aperto, e sola.Sempre aveva l'impressione che vivere, anche un solo giorno, fosse molto, molto pericoloso." Virginia Woolf, Bayan Dalloway / Signora Dalloway





    "Dunyanin guzelligi solmadan az once, iki ayri cehreye sahiptir. Bir nesedir, oteki ise insanın yuregini delen aci."

  8. 20. yuzyil Ispanyol edebiyatinda ozel bir yeri olan sair ve drama yazari Miguel Hernández Gilabert’in olum yildonumu (28 Mart 1942)



    Gorundugu gibidir dunya
    sergilenmis bes duyumun
    ve seninkilerin onunde,
    benimkilerin kiyilari olan.
    Degil bizimkisi
    otekilerin dunyasi:
    Aynisi degil.
    Ben yatagiysam suyun,
    seninle ırmagiz ikimiz
    derinlestikce daha
    usul ve kipirtisiz gorunen.
    Goruntuleri yasamin:
    ayni anda ulasir ikimize
    ve kendimizi birakmis bulur bizi,
    ikimiz birden ayni ritme.
    Ama her sey bizim
    kendi cilginligimizdan dogar.
    Hava, onu soluyan
    yuregimin buyuklugunde
    ve gunes sanki ona
    meydan okudugum isik gibi.
    Gozumuz gormeden kimseyi
    hep karanlik hep gonulsuz
    yalnizca icimize cevirdik bakisi
    en icerdekini gormeye.
    Caba ve ask gerektiriyor
    seni boyle benimle gormek;
    nasil birlikteyse suyla kum
    hep bir arada, oyle gorunmek.
    Ne kimse beni gercekten gorecek
    ne de kimse benim gordugume benzeyecek.
    Gorundugumuzden bir fazlasiyiz,
    dusunebildiklerimizden bir eksik.
    Basimiza gelenlerden biri
    fark edilmeden gelir gecer.
    Ne kimse gordo bizi, ne de biz
    kimseyi, gormeyen gozlerimizle.



    Il mondo è come appare
    dinanzi ai miei cinque sensi,
    e dinanzi ai tuoi che sono
    come l'approdo dei miei.
    Nostro non è il mondo
    degli altri: non è lo stesso.
    Letto dell'acqua ch'io sono,
    tu, noi due, siamo il fiume
    che laddove è più profondo
    più lento e limpido appare.
    Immagini della vita:
    via via che le riceviamo,
    ci accolgono consegnate
    più strettamente a un ritmo.
    Ma le cose si formano
    coi nostri stessi delirî.
    L'aria ha la dimensione
    del cuore che io respiro
    e il sole è come la luce
    con la quale io lo sfido.
    Agli occhi degli altri, ciechi,
    oscuri, sempre deboli,
    guardiamo all'interno sempre,
    vediamo dal più intimo.
    Fatica e amore mi costa
    così con me, con te vedere;
    apparire, come l'acqua
    con la sabbia, sempre uniti.
    Nessuno mi vedrà intero,
    nessuno è come lo guardo.
    Siamo più di ciò che vediamo,
    meno di ciò che indaghiamo.
    Qualche vicenda di tutti
    inavvertita trascorre.
    Nessuno ci ha veduti.
    Ciechi di tanto vedere,
    nessuno abbiamo veduto.

Sayfa 2137/7020 İlkİlk ... 113716372037208721272135213621372138213921472187223726373137 ... SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •