-
SENİ DÜŞÜNMEK
Seni düşünmek güzel şey, ümitli şey,
Dünyanın en güzel sesinden
En güzel şarkıyı dinlemek gibi birşey...
Fakat artık ümit yetmiyor bana,
Ben artık şarkı dinlemek değil,
Şarkı söylemek istiyorum.
NAZIM HİKMET
-
Ayrılırken
Dinle sevdiğim, bu ayrılık saatidir.
Dünya var olalı beri çirkin ve soğuk,
Erken içeceğimiz bir ilaç gibi.
Tadı dudaklarımızda acımsı, buruk.
Bu saatte gözyaşları, yeminler,
Boş bir tesellidir inandığımız.
Perde kapanıyor, film bitiyor işte,
O hiç bitmeyecek sandığımız...
Görüyorsun, konuşacak bir şeyimiz kalmadı.
Sadece bakışlarımızda hüzün.
İşte ayrılık bu; hiç beklemediğimiz...
O ikiz kardeşi ölümün.
Anlıyorum bir daha görüşemeyeceğiz
Bu son buluşmamızdır seninle
Yeni bir hayata başlayacaksın artık
Onunla, o yeni sevgilinle.
Anlıyorum artık o öpecek ellerini
Kulağına aşkı o fısıldayacak
İçinde bir pişmanlıktan başka
Benden eser kalmayacak.
Sigaranı söndür , kalkabiliriz
On adım sonra yollarımız ayrılmalı
Sakın ağlama ve bir şey söyleme bana
İnsan ayrılırken bile büyük olmalı.
Ümit Yaşar OĞUZCAN
-
AŞK
Sen kocaman çöllerde bir kalabalık gibisin,
Kocaman denizlerde ender bir balık gibisin.
Bir ısıtır,bir üşütür,bir ağlatır,bir güldürür;
Sen hem bir hastalık hem de sağlık gibisin.
ÖZDEMİR ASAF
-
HOŞÇA KAL
Bazen hiç anlamadan çıkıverir dudaklarımızdan,
Bazen derin bir acıyla söyleriz,
Gidenlerin ardından.
Belki bir gün yeniden görme umuduyla,
İki yabancı gibi karşılaşma korkusuyla,
Hoşça kal diyoruz gidenin ardından.
Canımızı yakıyor belki bu kelime7
İstemeden söyleriz zaten çok kere,
Gitme! Demeyi gururumuza yediremeyince,
Hoşça kalları siper ediyoruz önümüze.
Bir buruk hüzün çöker yüreğine,
Alışkın değilsindir ki gitmelere,
Söylenen ise sadece üç hece;
Hoşça kal
Son bakışıdır belki gözlerine,
Son yaslayışıdır başını sinene,
İki damla yaş süzülür gözlerinden,
Kaçırırsın gözlerini gurur denen illet yüzünden.
Belki kalacak gitme diyebilsen,
Söyleyemezsin işte gururun yüzünden.
Tekrar görme umuduyla,
Hoşça kallarla uğurlarsın.
İçinden desende,
Gitme kal benimle.
Dudaklarından çıkan üç hece
HOŞ-ÇA-KAL olur çoğu kere.
-
Hasret Kokusu
Geçmişte kalan hasretin,
Hala içimi ısıtıyor.
Gözlerinin,gözlerime bakışı,
Kalbimi derinden yakıyor.
İlk görüşte,
kalbimden aşağı sızan bir şey hissetim,
Acaba neydi,çok merak ettim.
Senin için ömrümü,hayatımı verdim.
Senin gidişini izlemek,
Can çekişen kelebeği,
İzlemek kadar zordu benim için,
Söyle,sen bana ne söz vermiştin.
Peşinden koşmakla geçti ömrüm,
Senin aşkın için,
Ben kendimi toprağa gömdüm.
Sen bırakıp gidince,
Közü sönmüş bir kömüre döndüm.
Seni sen olduğun için sevdim,
Seni,hep bekledim,
Göremeyince seni yakınımda,
kendimi asmak bile istedim.
-
Tüm seven yüreklere
Bir ömür geçti de mutluluk nerde?
İnleyerek kaldım her dem seherde.
Yokluğun düşürür acayip derde,
Adın nota olur nağmede sazda.
Yağmursun,dolusun,güneşsin, aysın.
Vuslata kenetli deli bir taysın,
Derdimi uzağa fırlatan yaysın,
Yolunu beklerim karda ayazda.
Yüreği yüreğe gül diye sarıp
Canında can bulup canıma karıp
Yâr diye dizinin dibine varıp
Sevdamı korurum bu derin hazda.
Ruhuna sardım yar candaki teni,
Üzmeyesin sakın sendeki beni.
Bir değil her mevsim beklerim seni,
Bükmeden boynumu olmadan nazda.
SERAP HOCA
-
Ben Sana Mecburum
Ben sana mecburum bilemezsin
Adını mıh gibi aklımda tutuyorum
Büyüdükçe büyüyor gözlerin
Ben sana mecburum bilemezsin
İçimi seninle ısıtıyorum
Ağaçlar sonbahara hazırlanıyor
Bu şehir o eski İstanbul mudur?
Karanlıkta bulutlar parçalanıyor
Sokak lambaları birden yanıyor
Kaldırımlarda yağmur kokusu
Ben sana mecburum sen yoksun
Sevmek kimi zaman rezilce korkuludur
İnsan bir akşam üstü ansızın yorulur
Tutsak ustura ağzında yaşamaktan
Kimi zaman ellerini kırar tutkusu
Birkaç hayat çıkarır yaşamasından
Hangi kapıyı çalsa kimi zaman
Arkasında yalnızlığın hınzır uğultusu
Fatihte yoksul bir gramafon çalıyor
Eski zamanlardan bir Cuma çalıyor
Durup köşe başında deliksiz dinlesem
Sana kullanılmamış bir gök getirsem
Haftalar ellerimde ufalanıyor
Ne yapsam ne tutsam nereye gitsem
Ben sana mecburum sen yoksun
Belki Haziranda mavi benekli çocuksun
Ah seni bilmiyor kimseler bilmiyor
Bir şilep sızıyor ıssız gözlerinden
Belki Yeşilköy'de uçağa biniyorsun
Bütün ıslanmışşın tüylerin ürperiyor
Belki körsün kırılmışsın telâş içindesin
Kötü rüzgâr saçlarını götürüyor
Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Bu kurtlar sofrasında belki zor
Ayıpsız fakat ellerimizi kirletmeden
Ne vakit bir yaşamak düşünsem
Sus deyip adınla başlıyorum
İçim sıra kımıldıyor gizli denizlerin
Hayır başka türlü olmayacak
Ben sana mecburum bilemezsin..
Attila İlhan
-
İstersen Hiç Başlamasın
İstersen hiç başlamasın
Bu hikaye eksik kalsın
Onca yaraların ardından
Yeni bir aşk yaratamazsın
Örselenmiş bir çocukluk
İşte benim bütün hikayem
Kaç sevda geçse de yüreğimden
Bu yıkıntıları onaramazsın
İstersen hiç başlamasın
Geç kalmışız birbirimize
Yanlış kapılarla geçmiş bunca yıl
Dönemeyiz artık ilk gençliğimize
İstersen hiç başlamasın
Söz verelim kendimize.
Murathan Mungan
Gönderi Kuralları
- Yeni konu açamazsınız
- Konulara cevap yazamazsınız
- Yazılara ek gönderemezsiniz
- Yazılarınızı değiştiremezsiniz
-
Forum Rules
Yer İmleri