Ana sayfa Ekonomi Yabancının DİBS’te payı %7’ye indi

Yabancının DİBS’te payı %7’ye indi

Yabancı yatırımcının koronavirüs salgınıyla düşen risk iştahı, gelişmekte olan ülkelere talebi azaltıyor. Türkiye’de de yabancıların devlet iç borçlanma senetlerindeki payı 10 Nisan haftasında yüzde 7,01’e indi. Sadece 1 yıl önce yabancının payı yüzde 14.82 düzeyindeydi. Yabancı yatırımcının elinde 57.8 milyar liralık yani 8.5 milyar dolarlık DİBS kaldı. Yabancıların düşen talebine karşılık Merkez Bankası’nın elindeki stok ise 44.5 milyar lira yani 6.6 milyar dolara yükselerek yılbaşındaki miktarı ikiye katladı. Koronavirüs salgını öncesinde de analistlerin dikkati yabancının borçlanma senetlerinin yanı sıra hisse senedi ve tahvil piyasasındaki çıkışı üzerineydi. Ancak koronavirüs salgınıyla bu çıkış daha da hızlandı. Yılbaşında yabancının stoku 91.6 milyar lirayken 10 Nisan haftasında 57.8 milyar liraya geriledi. Böylece DİBS stokunda yabancının payı yüzde 7,01’e kadar geriledi. Merkez Bankası’nın payı ise yüzde 2,5’ten yüzde 4,78’e yükseldi. Nisan 2019’da ise yabancının DİBS stokunun payı yüzde 14,95 seviyesindeydi. Neredeyse 8 puan gerileme yaşandı.

ÜNLÜ & Co – DAHA Finansal Danışmanlık Müdürü Murat Akyol, bu durumun Türkiye’ye özgü olmadığını belirterek “Veriler yılın başından bu yana gelişmekte olan ülke piyasalarında tahvillerden toplam çıkış miktarının 30 milyar dolar civarında olduğunu gösteriyor. Yatırımcıların, sürpriz olmayan bir şekilde, daha az kırılgan olarak kabul edilen güvenli limanlara yöneldiğini görüyoruz” dedi. Akyol, 2008 krizinden sonra yabancıların gelişmekte olan ülke tahvillerine ilgisinin arttığını bunun sonuçlarını Türkiye’de gördüğümüzü belirterek şunları söyledi: “Küresel piyasalar koronavirüs salgınını yaşarken bu kez tahvillere olan ilgi farklılaştı. Merkez Bankası’nın yurtdışı yerleşikler portföy hareketlerini incelediğimizde yabancıların tahvil bono pozisyonlarının azalmaya devam ettiğini net bir şekilde görebiliyoruz.”

Murat Akyol, her ne kadar gerek para politikası gerekse mali politikalarda alınan önlemler neticesinde likidite koşulları yeniden artsa da oluşan tablonun iki krizin yapısal olarak birbirinden çok farklı olması ile açıklanabileceğini kaydetti. Akyol, “Sorunları makroekonomik verilerdeki keskin bozulmalarda izleyebiliyoruz. Dolayısıyla, içinde bulunduğumuz şartlar altında gelişmekte olan ülke tahvillerinde yaşanan çıkışı olağan bir durum olarak değerlendirmek mümkün. Ancak tabii ki Türkiye’nin kendine özgü ekonomik kırılganlıkları da Türkiye’nin bu süreçte işini bir miktar daha zorlaştırıyor” dedi.

BİR CEVAP BIRAK

Please enter your comment!
Please enter your name here