Sayfa 497/2460 İlkİlk ... 3974474874954964974984995075475979971497 ... SonSon
Arama sonucu : 19675 madde; 3,969 - 3,976 arası.

Konu: ...:::vobelıt:::...

  1. #3969
     Alıntı Originally Posted by ayhan53 Yazıyı Oku
    beklentim 2 puan kadar bi faiz arttırımı
    Politika faizini %8.25'den en az 12 puan arttırıp %20'nin üzerine çıkarmadıkça çıkarmadıkça faiz arttırımının döviz kurları üzerinde hiç bir etkisi olmaz.

  2. #3970
    Değerli yorumlarınız için cok tesekkurler Deniz bey
    Son birkac gunde cevremde dolarin yükselmesinin ardindan faizlerin de mecburen yükseltilecegi dusuncesiyle eurobondlarla ilgilenmeye baslayan birçok arkadas oldu...
    Ben dış borcun çoğu özel sektöre ait olmasina rağmen sonuc olarak butce dengesi bozuldugundan ve kamunun gelirleri daralan özel sektörden vergilerle saglandigindan biraz daha soguk yaklasiyorum
    Bazi arkadaslarim devletin kendi memurunu emeklisini mağdur etmesi pahasina bu borclarin ödenmesinde sorun cikmayacagini dusunurken bazilari benim gibi devlet tahvillerindeki yabanci oranının rekor dusuk seviyelerde olmasindan cekiniyor..
    Biraz dusunuldugunde zaten gelir gider dengesi bozulmus birine borc vermek gibi de gelmiyor degil...
    Sizce bu konuda risk seviyesi ne durumdadir .... ilerde sorun yasanma ihimali hangi duzeyde olur...
    Kesinlikle yatirim tavsiyesi olarak degil bu enstrumanin icerdigi riski ogrenebilmek bu konuda bilgilenmek icin göruslerinizi merak ettim
    Tekrar degerli yazılarınız icin cok tesekkur eder iyi gunler dilerim... saygılar
    yazdıklarım tamamen kişisel yorumlarım olup hiçbir şekilde yatırım tavsiyesi değildir ... sizi mutlu edecek ninja yolunu kendiniz çizmeniz dileğiyle...

  3. #3971
     Alıntı Originally Posted by HATAKE Yazıyı Oku
    Değerli yorumlarınız için cok tesekkurler Deniz bey
    Son birkac gunde cevremde dolarin yükselmesinin ardindan faizlerin de mecburen yükseltilecegi dusuncesiyle eurobondlarla ilgilenmeye baslayan birçok arkadas oldu...
    Ben dış borcun çoğu özel sektöre ait olmasina rağmen sonuc olarak butce dengesi bozuldugundan ve kamunun gelirleri daralan özel sektörden vergilerle saglandigindan biraz daha soguk yaklasiyorum
    Bazi arkadaslarim devletin kendi memurunu emeklisini mağdur etmesi pahasina bu borclarin ödenmesinde sorun cikmayacagini dusunurken bazilari benim gibi devlet tahvillerindeki yabanci oranının rekor dusuk seviyelerde olmasindan cekiniyor..
    Biraz dusunuldugunde zaten gelir gider dengesi bozulmus birine borc vermek gibi de gelmiyor degil...
    Sizce bu konuda risk seviyesi ne durumdadir .... ilerde sorun yasanma ihimali hangi duzeyde olur...
    Kesinlikle yatirim tavsiyesi olarak degil bu enstrumanin icerdigi riski ogrenebilmek bu konuda bilgilenmek icin göruslerinizi merak ettim
    Tekrar degerli yazılarınız icin cok tesekkur eder iyi gunler dilerim... saygılar
    Eğer eurobond almayı düşünsem,ben devlete ait olan değil,akbank,garanti,iş bankası gibi büyük bankaların çıkardığı eurobondları tercih ederim.Çünkü devletin iflas etme gibi bir durumu pratikte yoktur,ödeme yapamazsa morotoryum ilan eder,borcunu yeniden yapılandırır,sonrasında tabii ki bir daha yurt dışından kimseden borçlanamaz ama çok sıkışırsa böyle hareket etme ihtimali var.
    Ama bankalar için durum değişik,borcunu zamanında ödeyemeyen ve temerrüde düşen bir bankada kimse parasını tutmaz ve banka kaçınılmaz olarak iflasa gider.Bu nedenle banka ne pahasına olursa olsun yükümlülüğünü zamanında yerine getirmeye çalışır.Bu nedenle eurobond almaya niyetlenen birisi için -eğer iflas etme ihtimali olmadığına tam güveni varsa- büyük bankalardan birinin eurobonduna yatırım yapmasını öneririm.Tabii bankaların eurobond getirilerinin devlete ait olanlardan daha yüksek olduğunu da ilave etmek gerekiyor.

    -Daha önce yine bana forumda eurobond almak için "şu an uygun zaman mı" diye sormuşlardı.Ben de o zaman "CDS fiyatları şu an çok yüksek değil,dolayısıyla eurobond getirileri şu an için çok cazip değil,almak için daha uygun zamanlar gelecektir" diye yazmıştım.
    Bugün itibariyle CDS'imiz 600'ün üzerinde ve yabancı çıkışları nedeniyle eurobond tahvilleri değer kaybetmiş(getirileri yükselmiş) durumda ve almak için uygun bir zaman diyebilirim.

    -Ama eurobond almak isteyenlere(daha önce bu başlıkta detaylı açıklamıştım), vergi mevzuatını dikkatle incelemelerini,vade sonuna kadar ellerinde tutacaklarsa almayı düşünmeleri,vade bitmeden satarlarsa kur farklarından gelen kazançların da vergilendirildiğini,vade sonu beklenirse kur farklarının vergilendirilmediğini sadece faiz gelirinin vergilendirildiğini hatırlatayım.

  4. #3972
    Hakan Kara yazmış;(1 yıl önceye kadar Merkez Bankası Başekonomisti,şu anda ise Bilkent üniversitesinde profesör,öğretim üyesi:

    https://twitter.com/ali_hakan_kara/s...40819053715456

    Uzun süredir anlamaya çalışıyorum, para ve kur politikası neden bu şekilde uygulandı? Faiz olması gerektiğinden daha düşükse kur müdahalesi ile bu işin sürdürülemeyeceğini biraz iktisat ve finans aşinalığı olan herkes bilir. Hele de sisteme yüklü miktarda ucuz kredi pompalarken..

    Bütün bunları anlamak için sofistike bir ekonomi bilgisi de gerekmiyor. Peki o zaman bu politikalar neden uygulandı? Bu noktaya gelmemize neden izin verildi? Bütün açıklamaları ve iletişim raporlarını dikkatle takip ediyorum ama bu sorunun yanıtını hiçbirinde bulamadım.

    Bu politika bileşimi neyi amaçladı, ülkenin refahına nasıl katkıda bulunmayı hedefledi? Bir yetkili çıkıp bunları anlatsa cidden rahatlayacağım. Bu konuda bir açıklama olmaması tek tek yapılanların planlı bir bütünün parçası olmadığını söylüyor.

    Dolayısıyla kişisel gözlemlerimle şu karara varıyorum: ortada planlı bir politika yok; düşük faiz ısrarının yan etkilerini bastırmak üzerine kurulu bir finansal mühendislik ve mikro yönetim stratejisi ile karşı karşıyayız.


    Şimdi piyasada faiz artırım talebinin başladığını görüyoruz. Bugüne kadar bu stratejiyi uygulayan yaklaşım neden hemen faiz artırsın ki? Zaten artırılamadığı için bu noktaya geldik. Uygulanan stratejinin başlangıç noktasında faizi düşürmek vardı.

    Ayrıca sadece politika faizindeki artış yetmeyebilir, mevduat ve kredi faizlerine de yansıtılmasına izin vermek gerekir. Yani TL mevduatın tercih edileceği ve bankaların riski doğru fiyatlayabileceği bir ortamdan bahsediyorum. Bu da mevcut stratejiden U dönüşü anlamına gelir.


    Dolayısıyla çözüm büyük ihtimalle ilk planda faiz artışında aranmayacaktır (örtülü artırımdan bahsetmiyorum). Likidite ve kredi sıkılaştırması, biraz döviz satışı, gerekirse kurun biraz daha gitmesine izin verilmesi ve ihtiyaç olursa ilave kısıtlamalar gelebilecektir.

    Peki faiz artışı uzun vadede kalıcı çözüm olur mu? Bu noktadan sonra aynı aktörlerle zor. Yeterince güçlü artırılırsa ilk planda kısa vadeli fonlar ülkeye girip geçici fırsat penceresinden faydalanmak isterler, ama genel yaklaşım değişmedikçe bir bahane bulup yine gideceklerdir.

    Asıl ihtiyacımız olan uzun vadeli düşünen, fabrikasını kurabilecek kadar bu ülkeye güvenen yatırımcılar. Onları da sadece faizle çekemeyeceğimizi biliyoruz.

    Öngörülebilir, güven veren ve anlaşılır bir çerçeve çizmedikçe, kurumların işini yapmasına izin vermedikçe tek başına faiz artışı kalıcı etki yapmayacaktır
    .

    Son söz: "Güven ruh gibidir, terk ettiği bedene asla dönmez."W. Shakespeare.

  5. Bezos 3.1 milyar dolarlık Amazon hissesi sattı

    Amazon'un kurucusu ve CEO'su Jeff Bezos, Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu'na (SEC) gönderilen belgelere göre, Ağustos ayının ilk birkaç gününde 3.1 milyar dolarlık Amazon hissesi sattı.

    Bezos, vergilerden sonra tahmini olarak 2.4 milyar dolar elde edecek. Bezos'un son büyük Amazon satışı, 1.7 milyar dolarlık Amazon hissesini sattığı Şubat ayında gerçekleşmişti.

    https://www.bloomberght.com/bezos-31...-satti-2261710

  6. #3974
     Alıntı Originally Posted by deniz43 Yazıyı Oku
    Eğer eurobond almayı düşünsem,ben devlete ait olan değil,akbank,garanti,iş bankası gibi büyük bankaların çıkardığı eurobondları tercih ederim.Çünkü devletin iflas etme gibi bir durumu pratikte yoktur,ödeme yapamazsa morotoryum ilan eder,borcunu yeniden yapılandırır,sonrasında tabii ki bir daha yurt dışından kimseden borçlanamaz ama çok sıkışırsa böyle hareket etme ihtimali var.
    Ama bankalar için durum değişik,borcunu zamanında ödeyemeyen ve temerrüde düşen bir bankada kimse parasını tutmaz ve banka kaçınılmaz olarak iflasa gider.Bu nedenle banka ne pahasına olursa olsun yükümlülüğünü zamanında yerine getirmeye çalışır.Bu nedenle eurobond almaya niyetlenen birisi için -eğer iflas etme ihtimali olmadığına tam güveni varsa- büyük bankalardan birinin eurobonduna yatırım yapmasını öneririm.Tabii bankaların eurobond getirilerinin devlete ait olanlardan daha yüksek olduğunu da ilave etmek gerekiyor.

    -Daha önce yine bana forumda eurobond almak için "şu an uygun zaman mı" diye sormuşlardı.Ben de o zaman "CDS fiyatları şu an çok yüksek değil,dolayısıyla eurobond getirileri şu an için çok cazip değil,almak için daha uygun zamanlar gelecektir" diye yazmıştım.
    Bugün itibariyle CDS'imiz 600'ün üzerinde ve yabancı çıkışları nedeniyle eurobond tahvilleri değer kaybetmiş(getirileri yükselmiş) durumda ve almak için uygun bir zaman diyebilirim.

    -Ama eurobond almak isteyenlere(daha önce bu başlıkta detaylı açıklamıştım), vergi mevzuatını dikkatle incelemelerini,vade sonuna kadar ellerinde tutacaklarsa almayı düşünmeleri,vade bitmeden satarlarsa kur farklarından gelen kazançların da vergilendirildiğini,vade sonu beklenirse kur farklarının vergilendirilmediğini sadece faiz gelirinin vergilendirildiğini hatırlatayım.
    Deniz bey çok teşekkür ederim değerli yorumlarınız için
    benim yatırım hesabımda sadece hazineye ait eurobondlar çıkıyor... özel şirketlere ve bankalara ait olanların nasıl alınacağını da yatırım danışmanımdan sorarak öğreneceğim
    tekrar çok teşekkür eder iyi günler dilerim Deniz bey saygılar
    yazdıklarım tamamen kişisel yorumlarım olup hiçbir şekilde yatırım tavsiyesi değildir ... sizi mutlu edecek ninja yolunu kendiniz çizmeniz dileğiyle...

  7. deniz bey, peki diyelim bu haftasonu politika faizini %20 yaptılar...
    bunun bankacılık sistemine ve reel sektöre etkileri ne olur? gerek kamuların gerekse özel bankaların %8-10 faizlerle verdiği milyarlarca liralık krediyi banka hangi mevduat faiziyle nasıl fonlar? ayrıca, hala daha pandemi sebebiyle yoğun bakımda olan turizm, otelcilik, lokantalar, sinema tiyatrolar vs vs gibi binlerce işletme vadesi gelince borcunu nasıl çevirir, hele bir de olası 2. dalganın başladığı kouşuluyorken..

    yani burda kolay bir çözüm olmadığının farkındayım... ama acaba butun dunya sıfır faizle ekonomileri destekleyip yaşatmaya çalışırken %20 faiz mi daha fazla zarar verir yoksa bekleyip kurun denge seviyesi herneyse artık 7.5 mu 8 mi; orda dengelenmesine izin verip faizleri de misal tuik enflasyonu olan %12 civarına çekmek mi?
    Markets may remain irrational longer than you can remain solvent.

  8. #3976
     Alıntı Originally Posted by Desperado Yazıyı Oku
    deniz bey, peki diyelim bu haftasonu politika faizini %20 yaptılar...
    bunun bankacılık sistemine ve reel sektöre etkileri ne olur? gerek kamuların gerekse özel bankaların %8-10 faizlerle verdiği milyarlarca liralık krediyi banka hangi mevduat faiziyle nasıl fonlar? ayrıca, hala daha pandemi sebebiyle yoğun bakımda olan turizm, otelcilik, lokantalar, sinema tiyatrolar vs vs gibi binlerce işletme vadesi gelince borcunu nasıl çevirir, hele bir de olası 2. dalganın başladığı kouşuluyorken..

    yani burda kolay bir çözüm olmadığının farkındayım... ama acaba butun dunya sıfır faizle ekonomileri destekleyip yaşatmaya çalışırken %20 faiz mi daha fazla zarar verir yoksa bekleyip kurun denge seviyesi herneyse artık 7.5 mu 8 mi; orda dengelenmesine izin verip faizleri de misal tuik enflasyonu olan %12 civarına çekmek mi?
    Önceki sayfada yazdım:

    "Ekonomi yönetiminin önünde az sayıda seçenek var;birincisi tam sermaye kontrollarına geçmek,bu durumda Özal öncesi dönemde olduğu gibi sadece Hazine dışarıdan borçlanabilir,net borç ödeyici olarak ekonomimizin büyüme hızı düşer,hatta daralır,zaten tarihi yüksek oranlarda olan işsizlik daha da artar.Siyasi iktidarların pek hoşuna gitmeyecek bir seçenek.İkincisi ya faizi ya da kuru serbest bırakmak.Yüksek faizde bankalar BDDK'nın aktif rasyosu zorlamasıyla verdiği çok düşük faizli sabit tüketici kredileri ve düşük faizli Hazine tahvillerinden büyük zarar yazar,zaten geçen yılın sonunda banka öz kaynaklarının %98'ine ulaşan sorunlu kredi vardı,pandemi ve yüksek faiz ortamında batık krediler daha da artar,şirketler gsyih'nın %70'ine yaklaşan aşırı borçlu oldukları için bu sadece yüksek oranlı bir iflas yaratmaz,bankacılık sektörünü de sallar.Döviz serbest bırakılırsa,bankaların kamular hariç açık pozisyonları olmadığı için kur artışından etkilenmezler,sadece kur riskini hedge etmemiş şirketler batar,burada esas zararı,bizim de önceki sayfalarda yazdığımız gibi,eski tecrübeli Hazine bürokratlarının bütün uyarılarına rağmen yabancı para ile borçlanmasını arttıran,daha önce büyük çabalarla sıfıra indirilen içeriden yabancı para ve altın cinsinden borçlanmayı yeniden başlatan ve total borçlanmada yabancı para cinsinden borçlanmanın %50'ye geldiği Hazine,devasa açık pozisyonu olan merkez bankası ve kamu bankaları görür.Kırk katır mı,kırk satır mı...Bütün seçeneklerin olumsuz sonuçları var , ama içlerinde daha az olumsuz sonuçları olacak seçenek dövizi serbest bırakmak gibi gözüküyor..."

    Kur artışını dengeleyecek faiz en az %20'dir ,çünkü halkın hissettiği enflasyon en az %25,daha aşağısında döviz ve altından TL'ye para yönelmez,zaten önceki sayfada yazdım kur artışının tek nedeni yurt içi yerleşikler değil,dolayısıyla dövizin önünü kesmek bakımından onun sonucu da şüpheli ,ekonomi yönetiminin yapacağına hiç ihtimal vermem ama faizi %20'nin üzerine yükseltmek benim yazdığım,sizin de ifade ettiğimiz gibi sistematik olarak çok daha büyük risk yaratır,bu nedenle politika faizini kozmetik olarak birkaç puan yükseltip kuru serbest bırakmak ve arz talebe göre doğal seviyede dengelenmeye bırakmak en az hasar verecek çözüm gözüküyor.


     Alıntı Originally Posted by deniz43 Yazıyı Oku
    Piyasalarda neler oluyor...ne oldu...

    -Türkiye ekonomisi üretim yapısı dışa bağlı,yıllardır cari açık veren bir ülke.Üretim yapısını düzeltip,dış ticaret açığı vermeyecek hale getirmesi gerekirken,-özellikle Özal döneminden itibaren-, yurt dışından borçlanarak ve portföy yatırımları ile bir miktar da doğrudan dış yatırımlarla cari açığını finanse ediyordu.

    -Yatırım ortamının kötüleşmesiyle zaten uzun zamandır doğrudan yatırım gelmiyordu ama kamu otoritelerinin swap kısıtlamalarından aktif rasyosuna kadar aldıkları arka arkaya oyun devam ederken oyunun kurallarını değiştiren kararlar dışarıdan portföy yatırımları kanalıyla giren döviz girişini kuruttu,sadece portföy girişlerini kurutmadı Türkiye'nin CDS risk puanını 600'e kadar çıkarttı,yurt dışından dolar cinsinden borçlanmanın yıllık maliyeti %8.5'ın üzerinde çıktı,bu maliyetlerle borçlanmak şirketler için intihar olduğundan şirketler ve bankalar borç çevirme oranlarını döviz nakit pozisyonlarına göre düşürebildikleri kadar düşürmeye başladılar,son 1 yılda 22.8 milyar dolar net dış borç ödemesi yaptılar.
    https://www.paraanaliz.com/2020/dovi...altiyor-49884/

    -Sonuç olarak;bu yıl cari açık hızla artarken,bu açığı kapatmak için portföy yatırımı gelmek bir yana yılbaşından bu yana kabaca 11.8 milyar dolar portföy yatırımı döviz yabancıların ellerindeki TL cinsinden tahvil ve hisse senetlerini satmalarıyla yurt dışına çıktı,şirketlerimiz ve bankalarımız dış borç çevirme oranını düşürerek son 1 yılda yurt dışına 22.8 net dış borç ödemesi yaptılar,borçlanmanın maliyetinin zirve yapmasıyla muhtemelen önümüzdeki aylarda borç çevirme oranı daha da düşecek(şu anda %75),şirketlerin borç ödemeleri için piyasadan döviz talebi artacaktır.(Not:Önümüzdeki 1 yıl içinde 169.5 milyar dolarlık kısa vadeli dış borç ödememiz var ve bu miktar gsyih'ımıza göre çok yüksek bir oran)

    -Diğer yandan da merkez bankası çok yüksek oranlı parasal genişleme yaptı,para bastı,emisyon oranı zıpladı,bütçe açığı rekor kırdı,piyasada büyük TL bolluğu oldu,tüketici kredileri patladı,bunların sonucunda da enflasyon beklentileri çok yükseldi,yurt içi yerleşikler yıllarca binbir emekle kazandıkları birikimlerin enflasyonda erimemesi için faizlerin reel olarak negatif olduğu bir ortamda hızla dövize ve altına hücum etmeye başladılar.Zaten temel ekonomi kanunundur.TL'nin arzı hızla artarken ,dövizin arzı hızla azalırsa döviz,TL karşısında hızla değer kazanır.

    -Yine ekonominin temel kanunlarındandır,"imkansız üçleme" vardır,yani sermaye hareketlerinin serbest olduğu bir ülkede aynı anda hem faizi hem de döviz kurunu kontrol edemezsiniz.Buna rağmen bizim ekonomi yönetimimiz bu teorinin gerçekliğini sınamak için geçen yılbaşından bu yana 10 milyar doları kamu bankalarının gerisi merkez bankasının kabaca 103 milyar dolar dövizini hovardaca harcadılar,üstelik bu harcamanın önemli bir bölümünü kendilerine ait olmayan ödünç alınan dövizlerle yaptılar ve milletin parasıyla çok pahalıya mal olmuş bir ders almış oldular.

    -Şimdi ortada ,iktisat fakültelerinin birinci sınıflarında ekonomiye giriş dersini almış olan ,başlangıç düzeyde ekonomi öğrencilerinin bile yapmayacağı hataları yapmış,liyakat sahibi olmayan ekonomi yönetiminin yarattığı büyük bir enkaz var.Bu enkaz nasıl kaldırılacak...Ekonomi yönetiminin önünde az sayıda seçenek var;birincisi tam sermaye kontrollarına geçmek,bu durumda Özal öncesi dönemde olduğu gibi sadece Hazine dışarıdan borçlanabilir,net borç ödeyici olarak ekonomimizin büyüme hızı düşer,hatta daralır,zaten tarihi yüksek oranlarda olan işsizlik daha da artar.Siyasi iktidarların pek hoşuna gitmeyecek bir seçenek.İkincisi ya faizi ya da kuru serbest bırakmak.Yüksek faizde bankalar BDDK'nın aktif rasyosu zorlamasıyla verdiği çok düşük faizli sabit tüketici kredileri ve düşük faizli Hazine tahvillerinden büyük zarar yazar,zaten geçen yılın sonunda banka öz kaynaklarının %98'ine ulaşan sorunlu kredi vardı,pandemi ve yüksek faiz ortamında batık krediler daha da artar,şirketler gsyih'nın %70'ine yaklaşan aşırı borçlu oldukları için bu sadece yüksek oranlı bir iflas yaratmaz,bankacılık sektörünü de sallar.Döviz serbest bırakılırsa,bankaların kamular hariç açık pozisyonları olmadığı için kur artışından etkilenmezler,sadece kur riskini hedge etmemiş şirketler batar,burada esas zararı,bizim de önceki sayfalarda yazdığımız gibi,eski tecrübeli Hazine bürokratlarının bütün uyarılarına rağmen yabancı para ile borçlanmasını arttıran,daha önce büyük çabalarla sıfıra indirilen içeriden yabancı para ve altın cinsinden borçlanmayı yeniden başlatan ve total borçlanmada yabancı para cinsinden borçlanmanın %50'ye geldiği Hazine,devasa açık pozisyonu olan merkez bankası ve kamu bankaları görür.Kırk katır mı,kırk satır mı...Bütün seçeneklerin olumsuz sonuçları var , ama içlerinde daha az olumsuz sonuçları olacak seçenek dövizi serbest bırakmak gibi gözüküyor...

Sayfa 497/2460 İlkİlk ... 3974474874954964974984995075475979971497 ... SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •