Değerli yorumlarınız için cok tesekkurler Deniz bey
Son birkac gunde cevremde dolarin yükselmesinin ardindan faizlerin de mecburen yükseltilecegi dusuncesiyle eurobondlarla ilgilenmeye baslayan birçok arkadas oldu...
Ben dış borcun çoğu özel sektöre ait olmasina rağmen sonuc olarak butce dengesi bozuldugundan ve kamunun gelirleri daralan özel sektörden vergilerle saglandigindan biraz daha soguk yaklasiyorum
Bazi arkadaslarim devletin kendi memurunu emeklisini mağdur etmesi pahasina bu borclarin ödenmesinde sorun cikmayacagini dusunurken bazilari benim gibi devlet tahvillerindeki yabanci oranının rekor dusuk seviyelerde olmasindan cekiniyor..
Biraz dusunuldugunde zaten gelir gider dengesi bozulmus birine borc vermek gibi de gelmiyor degil...
Sizce bu konuda risk seviyesi ne durumdadir .... ilerde sorun yasanma ihimali hangi duzeyde olur...
Kesinlikle yatirim tavsiyesi olarak degil bu enstrumanin icerdigi riski ogrenebilmek bu konuda bilgilenmek icin göruslerinizi merak ettim
Tekrar degerli yazılarınız icin cok tesekkur eder iyi gunler dilerim... saygılar
yazdıklarım tamamen kişisel yorumlarım olup hiçbir şekilde yatırım tavsiyesi değildir ... sizi mutlu edecek ninja yolunu kendiniz çizmeniz dileğiyle...
Eğer eurobond almayı düşünsem,ben devlete ait olan değil,akbank,garanti,iş bankası gibi büyük bankaların çıkardığı eurobondları tercih ederim.Çünkü devletin iflas etme gibi bir durumu pratikte yoktur,ödeme yapamazsa morotoryum ilan eder,borcunu yeniden yapılandırır,sonrasında tabii ki bir daha yurt dışından kimseden borçlanamaz ama çok sıkışırsa böyle hareket etme ihtimali var.
Ama bankalar için durum değişik,borcunu zamanında ödeyemeyen ve temerrüde düşen bir bankada kimse parasını tutmaz ve banka kaçınılmaz olarak iflasa gider.Bu nedenle banka ne pahasına olursa olsun yükümlülüğünü zamanında yerine getirmeye çalışır.Bu nedenle eurobond almaya niyetlenen birisi için -eğer iflas etme ihtimali olmadığına tam güveni varsa- büyük bankalardan birinin eurobonduna yatırım yapmasını öneririm.Tabii bankaların eurobond getirilerinin devlete ait olanlardan daha yüksek olduğunu da ilave etmek gerekiyor.
-Daha önce yine bana forumda eurobond almak için "şu an uygun zaman mı" diye sormuşlardı.Ben de o zaman "CDS fiyatları şu an çok yüksek değil,dolayısıyla eurobond getirileri şu an için çok cazip değil,almak için daha uygun zamanlar gelecektir" diye yazmıştım.
Bugün itibariyle CDS'imiz 600'ün üzerinde ve yabancı çıkışları nedeniyle eurobond tahvilleri değer kaybetmiş(getirileri yükselmiş) durumda ve almak için uygun bir zaman diyebilirim.
-Ama eurobond almak isteyenlere(daha önce bu başlıkta detaylı açıklamıştım), vergi mevzuatını dikkatle incelemelerini,vade sonuna kadar ellerinde tutacaklarsa almayı düşünmeleri,vade bitmeden satarlarsa kur farklarından gelen kazançların da vergilendirildiğini,vade sonu beklenirse kur farklarının vergilendirilmediğini sadece faiz gelirinin vergilendirildiğini hatırlatayım.
Hakan Kara yazmış;(1 yıl önceye kadar Merkez Bankası Başekonomisti,şu anda ise Bilkent üniversitesinde profesör,öğretim üyesi:
https://twitter.com/ali_hakan_kara/s...40819053715456
Uzun süredir anlamaya çalışıyorum, para ve kur politikası neden bu şekilde uygulandı? Faiz olması gerektiğinden daha düşükse kur müdahalesi ile bu işin sürdürülemeyeceğini biraz iktisat ve finans aşinalığı olan herkes bilir. Hele de sisteme yüklü miktarda ucuz kredi pompalarken..
Bütün bunları anlamak için sofistike bir ekonomi bilgisi de gerekmiyor. Peki o zaman bu politikalar neden uygulandı? Bu noktaya gelmemize neden izin verildi? Bütün açıklamaları ve iletişim raporlarını dikkatle takip ediyorum ama bu sorunun yanıtını hiçbirinde bulamadım.
Bu politika bileşimi neyi amaçladı, ülkenin refahına nasıl katkıda bulunmayı hedefledi? Bir yetkili çıkıp bunları anlatsa cidden rahatlayacağım. Bu konuda bir açıklama olmaması tek tek yapılanların planlı bir bütünün parçası olmadığını söylüyor.
Dolayısıyla kişisel gözlemlerimle şu karara varıyorum: ortada planlı bir politika yok; düşük faiz ısrarının yan etkilerini bastırmak üzerine kurulu bir finansal mühendislik ve mikro yönetim stratejisi ile karşı karşıyayız.
Şimdi piyasada faiz artırım talebinin başladığını görüyoruz. Bugüne kadar bu stratejiyi uygulayan yaklaşım neden hemen faiz artırsın ki? Zaten artırılamadığı için bu noktaya geldik. Uygulanan stratejinin başlangıç noktasında faizi düşürmek vardı.
Ayrıca sadece politika faizindeki artış yetmeyebilir, mevduat ve kredi faizlerine de yansıtılmasına izin vermek gerekir. Yani TL mevduatın tercih edileceği ve bankaların riski doğru fiyatlayabileceği bir ortamdan bahsediyorum. Bu da mevcut stratejiden U dönüşü anlamına gelir.
Dolayısıyla çözüm büyük ihtimalle ilk planda faiz artışında aranmayacaktır (örtülü artırımdan bahsetmiyorum). Likidite ve kredi sıkılaştırması, biraz döviz satışı, gerekirse kurun biraz daha gitmesine izin verilmesi ve ihtiyaç olursa ilave kısıtlamalar gelebilecektir.
Peki faiz artışı uzun vadede kalıcı çözüm olur mu? Bu noktadan sonra aynı aktörlerle zor. Yeterince güçlü artırılırsa ilk planda kısa vadeli fonlar ülkeye girip geçici fırsat penceresinden faydalanmak isterler, ama genel yaklaşım değişmedikçe bir bahane bulup yine gideceklerdir.
Asıl ihtiyacımız olan uzun vadeli düşünen, fabrikasını kurabilecek kadar bu ülkeye güvenen yatırımcılar. Onları da sadece faizle çekemeyeceğimizi biliyoruz.
Öngörülebilir, güven veren ve anlaşılır bir çerçeve çizmedikçe, kurumların işini yapmasına izin vermedikçe tek başına faiz artışı kalıcı etki yapmayacaktır.
Son söz: "Güven ruh gibidir, terk ettiği bedene asla dönmez."W. Shakespeare.
Bezos 3.1 milyar dolarlık Amazon hissesi sattı
Amazon'un kurucusu ve CEO'su Jeff Bezos, Menkul Kıymetler ve Borsa Komisyonu'na (SEC) gönderilen belgelere göre, Ağustos ayının ilk birkaç gününde 3.1 milyar dolarlık Amazon hissesi sattı.
Bezos, vergilerden sonra tahmini olarak 2.4 milyar dolar elde edecek. Bezos'un son büyük Amazon satışı, 1.7 milyar dolarlık Amazon hissesini sattığı Şubat ayında gerçekleşmişti.
https://www.bloomberght.com/bezos-31...-satti-2261710
Deniz bey çok teşekkür ederim değerli yorumlarınız için
benim yatırım hesabımda sadece hazineye ait eurobondlar çıkıyor... özel şirketlere ve bankalara ait olanların nasıl alınacağını da yatırım danışmanımdan sorarak öğreneceğim
tekrar çok teşekkür eder iyi günler dilerim Deniz bey saygılar![]()
yazdıklarım tamamen kişisel yorumlarım olup hiçbir şekilde yatırım tavsiyesi değildir ... sizi mutlu edecek ninja yolunu kendiniz çizmeniz dileğiyle...
deniz bey, peki diyelim bu haftasonu politika faizini %20 yaptılar...
bunun bankacılık sistemine ve reel sektöre etkileri ne olur? gerek kamuların gerekse özel bankaların %8-10 faizlerle verdiği milyarlarca liralık krediyi banka hangi mevduat faiziyle nasıl fonlar? ayrıca, hala daha pandemi sebebiyle yoğun bakımda olan turizm, otelcilik, lokantalar, sinema tiyatrolar vs vs gibi binlerce işletme vadesi gelince borcunu nasıl çevirir, hele bir de olası 2. dalganın başladığı kouşuluyorken..
yani burda kolay bir çözüm olmadığının farkındayım... ama acaba butun dunya sıfır faizle ekonomileri destekleyip yaşatmaya çalışırken %20 faiz mi daha fazla zarar verir yoksa bekleyip kurun denge seviyesi herneyse artık 7.5 mu 8 mi; orda dengelenmesine izin verip faizleri de misal tuik enflasyonu olan %12 civarına çekmek mi?
Markets may remain irrational longer than you can remain solvent.
Önceki sayfada yazdım:
"Ekonomi yönetiminin önünde az sayıda seçenek var;birincisi tam sermaye kontrollarına geçmek,bu durumda Özal öncesi dönemde olduğu gibi sadece Hazine dışarıdan borçlanabilir,net borç ödeyici olarak ekonomimizin büyüme hızı düşer,hatta daralır,zaten tarihi yüksek oranlarda olan işsizlik daha da artar.Siyasi iktidarların pek hoşuna gitmeyecek bir seçenek.İkincisi ya faizi ya da kuru serbest bırakmak.Yüksek faizde bankalar BDDK'nın aktif rasyosu zorlamasıyla verdiği çok düşük faizli sabit tüketici kredileri ve düşük faizli Hazine tahvillerinden büyük zarar yazar,zaten geçen yılın sonunda banka öz kaynaklarının %98'ine ulaşan sorunlu kredi vardı,pandemi ve yüksek faiz ortamında batık krediler daha da artar,şirketler gsyih'nın %70'ine yaklaşan aşırı borçlu oldukları için bu sadece yüksek oranlı bir iflas yaratmaz,bankacılık sektörünü de sallar.Döviz serbest bırakılırsa,bankaların kamular hariç açık pozisyonları olmadığı için kur artışından etkilenmezler,sadece kur riskini hedge etmemiş şirketler batar,burada esas zararı,bizim de önceki sayfalarda yazdığımız gibi,eski tecrübeli Hazine bürokratlarının bütün uyarılarına rağmen yabancı para ile borçlanmasını arttıran,daha önce büyük çabalarla sıfıra indirilen içeriden yabancı para ve altın cinsinden borçlanmayı yeniden başlatan ve total borçlanmada yabancı para cinsinden borçlanmanın %50'ye geldiği Hazine,devasa açık pozisyonu olan merkez bankası ve kamu bankaları görür.Kırk katır mı,kırk satır mı...Bütün seçeneklerin olumsuz sonuçları var , ama içlerinde daha az olumsuz sonuçları olacak seçenek dövizi serbest bırakmak gibi gözüküyor..."
Kur artışını dengeleyecek faiz en az %20'dir ,çünkü halkın hissettiği enflasyon en az %25,daha aşağısında döviz ve altından TL'ye para yönelmez,zaten önceki sayfada yazdım kur artışının tek nedeni yurt içi yerleşikler değil,dolayısıyla dövizin önünü kesmek bakımından onun sonucu da şüpheli ,ekonomi yönetiminin yapacağına hiç ihtimal vermem ama faizi %20'nin üzerine yükseltmek benim yazdığım,sizin de ifade ettiğimiz gibi sistematik olarak çok daha büyük risk yaratır,bu nedenle politika faizini kozmetik olarak birkaç puan yükseltip kuru serbest bırakmak ve arz talebe göre doğal seviyede dengelenmeye bırakmak en az hasar verecek çözüm gözüküyor.
Yer İmleri