Alıntı Originally Posted by ekfuture Yazıyı Oku
Erdoğan'ın bu demeciyle kamuoyuna seçeneksiz değiliz mesajı veriyor ama AKP hükümeti Çin konusunda yakın zamanda bir sınav vermek durumunda.

Çin Halk Cumhuriyeti Şam Büyükelçisi Qi Qianjin ülkesinin Suriye politikası konusunda önemli açıklamalarda bulunmuş. Ana başlıkları şöyle;

- Çin'in Suriye hükümetinin toprak bütünlüğünü sağlama çabalarına yardım etmeye hazır olduğunu, bu çerçevede Suriye'nin "terörle mücadelesi"ne desteklediklerini ifade etti.

- Büyükelçi hükümete karşı savaşan güçler arasında Çin vatandaşı Uygurların da bulunmasından üzüntü duyduğunu belirtirken, Çin askeri güçlerinin Suriye askeri güçleri ile ilişkileri güçlendirmeyi umduklarını ekledi.

- Büyükelçi gelen soru üzerine Çin askeri güçlerinin İdlib ve Ülkenin diğer bölgelerinde bir şekilde Suriye askeri güçleriyle birlikte 'terörist'lere karşı savaşmaya istekli olduklarını ifade etti. Bu konudaki son kararın siyasiler tarafından verileceğini belirtmiş.

http://www.atimes.com/article/china-...ke-territory//

Suriye kükümetinin ülkenin güneyini isyancılardan arındırdıktan sonra İdlib'e yöneleceği tahmin ediliyor, bu bölgeye artan askeri sevkiyat da bu ihtimali güçlendiriyor. Bölgedeki TSK kontrol noktalarının Suriye'nin bu planlarına engel olacağı düşünülse de, bölgenin çoğuna hakim cihatçı unsurların BM,ABD,AB, Rusya ve Türkiye tarafından 'terörist' sayılması, Suriye'ye bölgeye müdahale için meşru bir gerekçe sunmaktadır. Astana sürecinin de hiç bir şekilde meşru Suriye hükümetine karşı "terörist" unsurlara koruma sağlayacak şekilde yorumlanamayacağı da açıktır.

Batı ittifakı içindeki konumu her sarsıldığında sarıldığı Avrasya kartının çok inandırıcı olmadığını, AKP'nin Türkçü-İslamcı tezlerinin Avrasya'nın iki önemli aktörü Rusya ve Çin için rahatsızlık kaynağı oluğunu başlık altında bir kaç kez dile getirmiştim. Sosyal demokrat bir iktidar döneminde bir nebze şansı olan Avrasya'ya yaklaşma politikasının AKP iktidarında imkansız olduğunu bugün Suriye sahasında yaşanan gelişmelerle görebiliyoruz.

Suriye'deki cihatçı uygurların ülkeye Türkiye üzerinden geçtikleri de bilinen bir gerçek. Yarın İdlib'de çatışmalar başladığında Türkiye'nin Batı ittifakına karşı yükseltmeye çalıştığı Avrasya kozu da sorgulanmaya başlayacaktır. Bu sürecin sonunda ülke ekonomisinin dibi bulması muhtemeldir, belki de hayrımıza olur bu gelişme. Çünkü dibe ne kadar kısa zamanda inersek o kadar kısa zamanda çıkma şansımız olacaktır.
Bence bizimkiler çift taraflı oynuyor. Uygur kozu hem çin e benimle iyi geçin hem de abd ye ben senin çok işine yararım demek amaçlı kullanılmak isteniyor. Ben ülkenin eksenini kaydırmaktan ziyade kopartabildigi kadar iki taraftan da taviz kopartmaya çalışıp sonunda ortalarda bir yerlerde yer almaya çalışan bir dış siyaset guttugumuzu değerlendiriyorum. Atatürk dönemi dış politikada da bu şekilde davranılmış ve özellikle kurtuluş savaşında ruslardan, italyanlardan ve fransızlardan ciddi destek sağlanmıştı. Savaş sonrası ise dönemin süper gücü ingiltere ile gerginlik uzatılmamıştı, oldukça rasyonel ve gayet de oynak bir politika idi. Bu tarz dış politika izlemek çok zordur, inönü nün dediği gibi ayı ile yatağa girmeye benzer. Inönü mesela bizi savaşa sokmayarak büyük iş başardı ama suya sabuna pek dokunmamış bu açıdan diğer tüm devletler savaşırken kimi fırsatlar kaçırılmıştı. Atatürk gerçekten bir deha yaş kemale erdikçe insan daha iyi anlıyor.

Tabi istemek başka yapmak başka. Ne kadar başarılı olduğumuzu malesef tarih söyleyecek.