|
|
Hiçbir kriz birbirine benzemez. 1994 krizinde ne cep telefonu ne windows 95 vardı...
2001 krizinde cep telefonları sadece alo demeye yarıyordu.
internet bireyselde yok denecek kadar azdı. adsl yoktu.
gazeteler bir gün sonra çıkardı. 2008 krizi yurtdışı transferi olarak geldi.,
şu an ise herkesin cebinde internet. herkesin kullanacağı twitter whattsapp gibi anlık haberleşme programları.
algoritmik yapay zekalı yazılımlar....
herkesin ulaşabileceği anlık bilgi.... En önemlisi bilgi birikimi yani önceki nesillerden alınan deneyim.
1979 larda bir Şahin araba 400.000 lira civarında ve karaborsa idi.
Hep bilirsiniz...Telefon bazı oturmuş ailelerde bulunurdu.
Komşumuzun telefonu vardı.
Ankaradan İstanbuldan akrabalar, çok lüzumlu durumlarda o telefondan ararlardı.
Genelde iş yerinden erkekler arardı uzaktaki akrabalarla.
Çocuklara doğumunda telefona yazılmak moda ve ileri görüşlülüktü.
Askere kadar telefon sahibi olsunlar diye.
İnsanlık ve ülkemiz buralara gelirken az çekmedi.
Bugünkü gençlerin bunu anlamasını beklemek çok zor.
Ne kadar az tüketim ihtiyacınız varsa krizi o kadar az hissedersiniz...
Bu da bir nevi gelişmişlik demek.
Bundan böyle olacak krizler bu açıdan da geçmiştekilere benzemeyecek.
İnsanları çok daha fazla etkileyecek.
Bugün bir elektriğin kesilmesinin yaratacağı kaos geçmiştekine benzemez.
*çelik: Erdoğan'ın abd ziyaretinde trump'la görüşmekle ilgili bir talebi olmamıştır, onlardan talep gelirse değerlendirilir
“ Umutsuz durumlar yoktur, umutsuz insanlar vardır. Ben hiçbir zaman umudumu yitirmedim.” Mustafa Kemal Atatürk.
>>> FORUM KURALLARIMIZ <<<
Gençlere masalları dinlediniz...
Bu durumlarda kendimi baya yaşlı hissediyorum.
O nedenle geçmişi pek düşünmem.
Sevmem.
Çok fazla yokluktan geldik.
Ben her şeyi gördüm.
Köydeki idare lambasını, biti, çıplak ayağı, her türlü yoksulluğu, kağnıdan, uçağa, toprak damlardan havuzlu villara...
Başım dönüyor bazan.
Türkiye'de gelişimin en hızlı olduğu dönemi yaşadım.
|
|
Biz 15 sene filan beklemiştik telefon bağlansın eve diye...Telefon yok diye kız arkadaşımla buluşamıyordum 80 li yılların başında bile...Ancak görüştüğümüzde ertesi buluşmanın gün-yer-saatini söylüyorduk...Buluşabilirsen ne ala...Yoksa biri ağaç olurdu aksilik çıkarsa...
Benzin yoktu...Hortumlar yakıtı veren pompaya sarılırdı olmadığı zaman benzincilerde işaret olarak. Olanlarda sadece belli litre benzin verirdi...200-300 arabalık kuyruklar olurdu olan yerlerde...
Sanayağ ve tüp kuyruklarına girerdik...El atından bakkallar tanıdıklarına ve iyi müşterilerine biraz daha fazla sanayağ verirdi...
Gazyağı kuyrukları da vardı...Gazyağı lambasında ders çalışırdık...
Et-balık kurumuna giderdik Zeytinburnuna tren yolu yanında...Sıraya girerdik mukavva kutular içinde 1 kilo kıyma için. Annem bizi de götürürdü sıraya sokardı 1-2 kilo fazla alabilmek için ayrı ayrı noktalarda ama...Arka arkaya olursa çakardı eti veren kişi...
Yanında Sümerbank vardı oraya da mutlaka uğranırdı...
Ahhh ah...Ne günlerdi...
Yer İmleri