Sayfa 150/178 İlkİlk ... 50100140148149150151152160 ... SonSon
Arama sonucu : 1419 madde; 1,193 - 1,200 arası.

Konu: Tarihte Bugün

  1.  Alıntı Originally Posted by D R A G O N Yazıyı Oku
    Azeri kardeşlerimizin kadirşinaslıkları gerçekten takdire şayan.Bu arada, Rusların da bu yardımlara göz yummaları baya ilginç geldi bana. Sizin yorumunuz nedir Metin Bey?
    Esir kampına atanan komutanların karakterine göre, esirlere yaklaşım zaman zaman farklılık göstermiştir.
    Ayrıca Ruslarda rüşvet oldukça yaygın ve aleni durumdadır..
    Bu komutanlar arasında;
    Boş ahşap binadan ısınmak için 2 tahta parçası kopardılar diye tüm Tük esirleri 2 gün aç bırakan da olmuştur.
    Meryem Atmaca Hanımefendinin girişimleri ile 10.000 altına 1.800 esiri serbest bırakan da olmuştur.
    Kalben takdir etmek gerekir ki Azerbaycan'daki Cemiyet-i Hayriye insan üstü gayretlerle çalışmıştır.
    Çünkü Rus milliyetçiliğinin temellerinden biri Türk düşmanlığıdır.
    Bu düşüncelere sahip Rusları, para ile bile olsa ikna edip binlerce Türk'e yardım edebilmek kolay iş değildir.
    Bunlarla ilgili örnek paylaşımlarım da olacak.

  2. Nargin Adası-9

    Yine aynı dönemlerde Nargin Adası’ndan Türk esirlerinin kaçırılması amacıyla birçok girişimler olmuştur.

    Kafkasyalı Türk gençleri tarafından kurulan “Kafkasya Müslüman Talebeleri Komitesi” bizzat Türk esirlerin kaçırılması faaliyetlerine iştirak etmiş , birçok esir kaçırma olayında, Cemiyet-i Hayriye ile birlikte çalışmıştı.


    Azerbaycanlı Türk hanımlardan bazıları da, özellikle adadan kaçırılan Türk esirlerinin çeşitli ihtiyaçlarının karşılanması konusunda büyük hizmetler görmüşlerdir.


    Azerbaycan milli burjuvazisinin önde gelenlerinden birisi olan Murtaza Muhtarov’un adadan Türk esirlerinin kaçırılmasında önemli rol oynadığına dair bilgiler de mevcuttur.
    Kafkasya Müslüman Talebeleri Komitesi’nin üyelerinden biri olan Seyitli Mir Aziz, Türk esirlerinin Nargin’den kaçırılmasıyla ilgili bir olayı şöyle anlatmaktadır :


    “Gece yarısı, ada açıklarında pusuda duran teşkilatımızın kayıkları, lamba işaretleri üzerine adaya yanaşarak sessizce birkaç esiri kaçırdı. Başka bir gün 16 zabit kaçırıldı.
    Ruslar Zig Burnu’nda bağlanan kayığı çevrilmiş buluyorlar.
    Bunun üzerine aynı gün Rus gazeteleri sevinçli bir haber veriyorlardı:


    “ Bu gece Nargin Adası’ndan 16 Türkiye zabiti kaçmak teşebbüsünde bulunmuş ise de fırtınanın şiddetinden kayıkları çevrilmiş ve kendileri de boğulmuşlardır. Kayık Nargin açıklarında bulunmuştur.”

    Halbuki firari zabitler, Cemiyet-i Hayriye’nin “İsmailiye” binasında istirahat etmekte idiler. Demek ki kaçırılanların izini Hazar Denizi yutmuştu.


    ” Nargin’den kaçırılan Türk esirler, genellikle Bakû’den İran’a geçiriliyor, Tebriz yolu ile Anadolu’ya gönderiliyorlardı. Bunun için şehirli, köylü her Azerbaycan Türk’ü üzerine düşen hiçbir fedakârlıktan kaçınmıyorlardı.
    Mesela kaçırılarak Karabağ’a getirilen Türk esirlere, burada en güzel ve güçlü atlar hediye edilmiş, böylece daha rahat kaçmaları sağlanmıştır.

    Fakat, Azerbaycan Türklerince yapılan, gerek bu yardım faaliyetleri gerekse adadan Türk esirlerinin kaçırılma olayları, Rus makamları rahatsız etmiştir. Cemiyetlerin çalışmaları kısıtlanırken, zaten mahkeme kararıyla adaya girip çıkabilen ve şahsi olarak yardım faaliyetlerinde bulunan kişiler de engellenmiş, hatta bunlardan bazıları öldürülmüştür.

    Türk subaylarının bir kısmı, bu kaçırılma olaylarından sonra Nargin Adası’ndan alınarak daha uzak bölgelerdeki kamplara nakledildiler.

  3. Nargin Adası-10

    Kafkas Müslümanları ve Azerbaycan Türklerinin organizasyonları ile Nargin adasından kaçırılan Türk subaylarından biride Vecihi Hürkkuş‘ tur.


    Vecihi Hürkuş, 1917 sonbaharında Kafkas cephesine, 7. Tayyare Bölüğü’ne atandı. Orada bir uçak düşürerek Kafkas Cephesinde uçak düşüren ilk Türk tayyarecisi oldu.


    Hava savaşında yaralanarak düşünce uçağını yakarak Rus’lara esir oldu.
    Esir olarak Hazar Denizi’ndeki Nargin adasına gönderildi.
    Bir süre sonra Azeri Türklerinin yardımı ile adadan kaçtı.
    Birlikte kaçtığı bir arkadaşıyla Erzurum’a kadar Azerbaycan Türklerinin yardımları ile geldiler..

  4. Nargin Adası-11

    1917 yılı Kasım ayında; Rusya’daki Türk esirleri hakkında bilgi toplamak ve onların yurda döndürülmesini sağlamak amacıyla Hilal-i Ahmer tarafından görevlendirilen Yusuf Akçura da Rusya’daki Türk esirlerinin ihtilaldan sonraki durumları hakkında bilgi verirken Nargin Adası’ndan, “Yılan Adası” olarak bahsedip, Çarlık döneminde buradaki Türk esirlere karşı çok kötü muamele edildiğini, Bolşevikler döneminde ise kurulan yeni idarelerin inisiyatifine göre her yerde farklı muameleler uygulandığını bildirmiştir.


    Yusuf Akçura, Rusya'daki Türk esirlerinin ihtilâldan sonraki durumları hakkında şu bilgileri vermiştir:

    "Çarlık zamanında bazı mahallerde hayat ve sıhhatleri şöyle temin olunmuş ise de bazı mahallerde teshin edilmemiş, vagonlarda günlerce kilitli bırakılarak dondurulup öldürüldükleri de vaki olmuştur.


    İnkılâptan sonra birbirini vali eden, birbirinin yanında teşkil eden muhtelif hükümetlerin muameleleri muhtelif olduğu gibi, aynı hükümet de bile aynı muamele devam edip gitmemiştir.
    Osmanlı üserasına edilen muamele-i şiddetkâranenin azamisi, muhtelif membalardan alınan haberlere, ezcümle Danimarka Salib-i Ahmeri tarafından gönderilmiş Kastenskiyold Larsay Heyeti'nin meşhudatına nazaran Cenubî Kafkasya'da Kars, Ardahan, Erivan nahiyesiyle Yılan Adası'nda reva görülmüş efrattan olan üseraya en mühsif muamele ise Sovyetler Cumhuriyeti tarafından yapılmıştır.


    Bolşevikler hemen her tarafta nefer esirleri serbest bırakmışlardır. Üsera karargâhlarında nefer ve zabit farkını kaldırarak, efradın zabitana hidmetkârlığını men etmişlerdir."

  5. Nargin Adası-12

    Yusuf Akçura'nın bahsettiği olayı İsveç kızılhaç yetkilisi gözünden okuyalım..
    Sarıkamış’ta esir edilen Türk askerlerini İsveç Salib-i Ahmer Murahhası Graf Londrof şöyle tarif etmişti.


    “İzdihamdan, kokudan yanlarına varılmayan, kapıları kilitli ve içerisi tıka basa Osmanlı esirleri ile dolu büyük bir tren 1915 Ocak ayının sonunda Sirzan istasyonuna geldi. İçindeki esirler, insan kılığından çıkmış, açlıktan renkleri sararmış, yanakları çökük, elmacık kemikleri dışarı fırlamış, kımıldayamayacak şekilde yorgun ve kuvvetten düşmüş, elbisesiz, ayakları çıplak, kâinatta mevcut bütün bulaşıcı hastalıklarla müptela bir haldeydi. Bu feci manzara insanların yüzlerini kızartacak ve kalplerini sızlatacak derecedeydi.”

  6. Nargin Adası-13

    Nargin Adası’nda sadece Türk esirler değil diğer esirlerin durumu da çok kötüydü.


    İsveç Konsolosluğu’nun 28 Kasım 1917 tarihinde, İsveç Büyükelçiliği’ne göndermiş olduğu raporda, bu konunun üzerinde durulmuş ve adadaki esirlerin durumunun bir an önce düzeltilmesi için girişimlerde bulunulması gerektiği bildirilerek, şu bilgiler verilmişti:

    “Bakû’de Nargin Adası’nda esirlerin durumu çok kötüdür. Burada çalışan memura yaşam şartlarını iyileştirmesi için emir verilmiş, fakat bir şey yapılmamıştır. Hatta İsveç Konsolosu bu durumu görmüş ve düzeltmeye çalışmışsa da elinden fazla bir şey gelmemiştir.”




    İşte adadaki esirlerin durumu hakkında gerek gazetelerde çıkan çeşitli haberler, gerekse adaya çeşitli vesilelerle gidenlerin görmüş oldukları bu manzaralar karşısında Bakû Şehir Duması çeşitli fırka ve millet temsilcilerinden bir “Tahkik Komisyonu “ oluşturarak Nargin Adası’na göndermiştir.


    Bu komisyonda Sovyet ve Danimarka heyetleri, bir Alman Doktoru, bir hemşire, Hümmet Fırkası adına Neriman Nerimanov, Abdülbaki Mehmedov, Muhtaçlara Kömek Cemiyeti adına Ağa Mehmed İbrahimov ve Türk esirlerinin koruyuculuğunu üzerine alan Bakû Müslüman Cemiyet-i Hayriyesi temsilcisi olarak da Mürselov bulunmaktaydı.
    Komisyonun, adadaki incelemeleri ve gözlemleri hakkında Açık Söz gazetesi şu bilgiler vermişti:


    “Cezirede yaşayan insanların dehşetli durumunun izlerini gören komite azaları hüngür hüngür ağlamaktan kendilerini alamamışlardı. 400 kişi yerleştirilecek hastanede 1200 kişi hasta esirler balık gibi birbirlerinin üstüne dökülmüş, kimisi can veriyor, kimisi “efendim su” kimisi “efendim yemek” diye bağırıyorlar. Bir taraftan ise o gün ölmüş 40 esir aynı yek diğerinin üzerine yığılıp durmuştur. Günde 40 kadar esir açlıktan, susuzluktan, soğuktan ölüyor. Üstlerinde giyecekleri, yakmaya yakacakları yok. Birçokları başlarının altına ker*** koymuşlar. Kuru tahta üstünde yatmaktan bir çoklarında büyük yaralar meydana gelmiştir.”

    Bu komitede bulunan ve aynı zamanda Hümmet Partisi’nin başkanı olan Neriman Nerimanov da yapılan incelemelerin sonucunu bir rapor halinde Şehir Duması’na sunmuştur.

    Daha sonra Nerimanov adada 700 kadar seksen yaşında, bitmiş bir halde yaşlı kişilerin, 2 yaşından 15 yaşına kadar körpe çocukların bulunduğunu ve bunların hepsinin Kafkasya cephesinden geldiklerini bildirerek, sözlerini şu cümlelerle tamamlamıştır:

    “ Burası bir cezire değil, makberdir. Öyle bir makberdir ki bin kadar adem kenarında oturup, növbesini bekliyor. O yerlerde böyle bir növbeye hazırlanıyorlar.”


  7. Nargin Adası-14

    Bu olaylar üzerine adaya gelen Kızılhaç yetkilileri esirlerin durumunu görmüş ve Rus makamlarına şikâyette bulunarak, gerekli önlemlerin alınmasını istemişlerdi.


    Yine Azerbaycan gazetelerinde Türk esirlerin nakledilmeleri esnasında yüzlerce Türk esirinin havasızlıktan, açlıktan ve hastalıktan öldüğü ve adadaki esirlerin çok kötü şartlar içerisinde bulunduğuna dair haberler etkisini göstermiştir. Bunun üzerine Çar II. Nikola’nın dayısı ve Rus Kızılhaç Teşkilatı Başkanı Prens Oldenburg, konuyla ilgilenmek ve bazı tedbirler almak durumunda kalmış ve tepkileri yatıştırmak için kamuoyuna bazı açıklamalar yapmak gereğini hissetmiştir.

    12 Ocak 1915 tarihli İkdam gazetesinin yazdığına göre; Prens Oldenburg, Türk esirlerinin çok kötü şartlarda bulunmalarından rencide olduklarını, bunun için lazım gelen yerlere emir vererek, Türk esirlerine eziyet edilmemesi, vagonlarla nakilleri sırasında geçirilen istasyonlarda esirlerin indirilerek hava aldırılması ve isterlerse kendileri için yiyecek almalarına engel olunmaması hususunda gerekli hassasiyetin gösterilmesini istemiştir


    Bu haberler ve şikayetler sonucunda, Prens Oldenburg , Nargin Adası’ndaki esirlerin de durumunu teftiş için Bakû’ye gelmiştir. Bakû’daki Rus Kızılhaçı temsilcisi tarafından adadaki esirlerin içler acısı durumu ile ilgili olarak Oldenburg’a brifing verilmiş ve bizzat kendisi de esirlerin bu feci durumunu gözlemlemiştir

    Not: O dönem hastane olarak kullanılan İsmailiyye binası.

    Prens Oldenburg Bakû’de iken, Bakû Müslüman Cemiyet-i Hayriyesi ‘nin hastanesinde de incelemelerde bulunmuştur. Prens, hastalara hiçbir ırk ve din farkı gözetmeksizin bakan doktorundan hastabakıcısına kadar hepsi Türk olan bu hastane yöneticilerinin ve çalışanlarının azminden ve hizmetinden etkilenmiştir. Hatta kaderin garip bir tecellisi olsa gerek, hastanede Ermeni hastaların da yattığını ve bunların bile Türk doktorlarından ve hastanesinden memnun olduklarını görünce Prens Oldenburg, hastane idaresi ve çalışanlarını bu azimleri ve hizmetlerinden dolayı kutlamıştır.

    Prens Oldenburg’un, bu inceleme ve gözlemlerinden sonra, esirlerin durumunun düzeltilmesi yolunda bir takım girişimlerde bulunduğu anlaşılmaktadır. Ancak bu çabalar Nargin’deki esirlerin durumunu iyileştirmediği gibi, verilen direktif ve talimatların bölgedeki Rus idareciler tarafından göz ardı edildiği de bir gerçektir.

    Çünkü Rusya, özellikle 1905 den itibaren Türk-Ermeni çatışmalarında husumeti artırıcı bir politika izlemiş ve Kafkasya’daki büyük Rus memurları, Ermenileri Türklere karşı kışkırtmış ve gizlice silahlandırmışlardı.


    Kafkasya Genel Valiliği’ne Türk düşmanı ve Ermeni yanlısı politikalar takip eden Vorontsov Daşkov’un 1905’te atanması ile bölgede Türklere yönelik sert ve düşmanca politika takip eden Rus idarecilerin sayısı artmıştır.

    Bu yapının Azerbaycan’a getirilen Türk esirlerine de iyi davranması ve verilen talimatları düzgün uygulaması çok mümkün değildi. Nitekim bölgede görevli Rus idarecilerin esirlere yönelik suiistimallerinin önü alınamamıştır. Nargin’deki Türk esirlerinin durumu her geçen gün daha kötüye gitmiştir.

  8. Nargin Adası-15

    Bu dönemde Cemiyet-i Hayriye’nin Türk esirlerinin durumunu yakından görmek ve ihtiyaçlarını daha iyi tetkik etmek üzere adaya gönderebildiği Mustafa Bey Alibekov da, burada yapmış olduğu incelemeler sonucunda, Nargin esir kampında 9 binden fazla esir bulunduğu, bunların 3990’ını Türk esirlerin oluşturduğunu bildirmiş ve adadaki esirlerin yaşam şartları hakkında şu bilgileri vermiştir:


    “Bu cezirede şiddetli soğuk külek (rüzgar) estiğine göre herkesin, hususen çıplak esirlerin, ısınmaya ihtiyaçları vardır. Ona binaen Dekabır (Aralık)’ın 18’inde iki Türk Müslüman esir kendini ısıtmak için oradaki boş hastaneden bir parça tahta koparıp yakıyorlar. Çünkü hastanelerde ve sair binalarda herkes soba yakmıyor. Cezire kumandanı bu iki esirin hareketinden dolayı ceza vermek maksadıyla yalnız o iki esiri değil, bütün Türk-Müslüman esirlerini cezalandırarak tam bir gün hepsini aç bırakmıştır.


    Oradaki esirlere yemek o kadar az veriyorlar ki, esirlerin birçoğu paylarını yedikten sonra, etrafı gezip, atılmış kemikleri yiyip kemiriyorlar...”

Sayfa 150/178 İlkİlk ... 50100140148149150151152160 ... SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •