Sayfa 599/1002 İlkİlk ... 99499549589597598599600601609649699 ... SonSon
Arama sonucu : 8009 madde; 4,785 - 4,792 arası.

Konu: Dolarda Yükseliş Kaçınılmaz XII

  1.  Alıntı Originally Posted by reha kaya Yazıyı Oku
    Dediğiniz kısmen doğru, bundan ~ 50 yıl evvel doktor eniştem, bizim evdeki bazı ilaçları atar, bazılarına ise bunlar bozulmaz derdi.
    bakkaların gripin sattığı donemlerde kim uğraşır son kullanım tarihiyle..?

    amerika'ya gittiğimde anlamıştım gripinin neden manda gözü büyüklüğünde satıldığını..

  2.  Alıntı Originally Posted by discretus Yazıyı Oku
    yetmez ama evetçiler..

    örneğin mülteciler konusunda aşırı humanizm kasan, duygu sömürüsü yapan etki ajanları..

    ve benzerleri..


    bunların siyasal islamcılar ile çok fazla ortak yanları var.. hepsi emperyalistlerin ekmeğine yağ süren politikalar söylemler takip eder..birisi humanizm üzerinden (sevgi pıtırcıklığı) diğeri ümmet kardeşliği kavramı üzerinden..

    şu nokta önemlidir.. bu toplraklarda gerçek anlamda bağımsız duruş M. Kemal Atatürk ve fikirleri ile olmuşur.. mesela Atatürk milliyetçiliği diye bir kavram vardır ve rasyoneldir, kendini sözde milliyetçi zanneden mehape den çok farklıdır duruşu..


    esas nokta şu: Kemalizm ile solculuk KESİNLİKLE birbiri ile alakalı şeyler değildir..

    Atatürk solcu değildi.. tamamen RASYONEL VE PRAGMATİK bir insandı, problem çözücüydü.. yani chp kuruluşunda solcu değildi..

    bu ayrıştırıcı ve bu topluma tamamen ters söylem (sosyal demokratlık adı altında solculuk oynamak) Ecevit ile başlamış ortanın solu diye kökleşmiştir.. ama chp^nin dna'sında aslında olmayan bir şeydir..
    Sol sağ kavramlarının bizde tam karşılığı yok da onun için. Bu çoğunlukla tarihimizle ilgili, İslam-Türk sentezinde bir Rönesans yok mesela, çünkü öyle güçte bir kilise hiç var olmuyor. Çünkü hilafet/halifelik de olsa, %100 bir şeriat uygulaması yok, çoğu uygulama değiştirilmiş yumuşatılmış durumda, ruhban sınıfı büyük çoğunlukla yönetime ortak değil dönem dönem güçlense de, çünkü kurumsal da değil, iktidar çok güçlü ruhban sınıfını asla kendine ortak etmiyor, dini padişahlar bir güç unsuru olarak kendisi bizzat kullanıyor paylaşmıyor. Uzun mevzular.

    Normalde, tarihe baktığımızda, sağ Cumhuriyeti kuruluş felsefesini savunur, statükocudur, sol Demokrasiyi değişimi savunur, modernisttir. Sağ aynı zamanda demokrasiye karşı devleti de savunur, çünkü bazı güç odakları, kişiler, demokrasiyi alet ederek ve cahil yönlendirilmiş menfaatçi halk kitlelerini provake ederek sistemi ele geçirebilir. Demokratik Cumhuriyet büyük bir tehlike karşısında geçici olarak olağanüstü yetkili bir idareci seçerse buna diktatör denir, yani demokratik bir kavramdır, geçicidir, daha etkin ve gerekli bir yönetim ihtiyacına binaen meclisçe verilir. Diğerine ise tiran denir, sistemi zorla veya kandırarak ele geçirir, süresizdir, belirsizdir. Yani sağ da gereklidir, yoksa demokrasi zıbıtabilir.

    Kurucu/kurucu meclis devletin temellerini atar ve bunları kaim kılmak adına, koruyucularını kurumsallaştırır. Vardı ya bunların bir geyiği, atanmışlar seçilmişleri mi denetleyecek meselesi, o işte. O atanmış aslında ilk kurucu meclisin görevlendirdiği kimse, vazifesi Cumhuriyetin temellerini korumak..

    Atatürk kurucu, dolayısıyla sağcı veya solcu kalıbına tam uymuyor. Ya da dönemine göre değişiyor. Yaptığı şey devrim, dolayısıyla sosyalist devrimle benzeştiriliyor ve sosyalistler devrimci diye sahip çıkıyor, laiklik sekülerizm konularında da devrim yapıyor ama yukarıda tarihsel gelişimine bakmaya çalıştığımızda, sadece bu sağ ve sol için yeterli değil. Cumhuriyeti kurduktan sonraki dönemde aslında sağ oluyor, mevcuda itiraz eden, eskiyi talep edenler de sol. Yani bu kalıplarla mevzuyu anlamak imkansız.

    Atatürk'ü anlamış birisinin ben Atatürkçüyüm, Kemalistim demesi de aslında uygun değil. Zaten Kemalizm kelimesinin bir ideolojileştirilmesi süreci var, Kadrocular Hareketi Şevket Süreyya Önder filan, bizzat Atatürk bunları önce ihtar ediyor, sonra İnönü bunlara çokça sahip çıkmasına rağmen kapattırıyor. Yani tarihsel bir gerçeklik bu, kendisinin bizzatihi idolleştirilmesine, Kemalizm adı altında bir ideoloji yaratılmasına tepkisi var. Tabi günümüzde Kemalizm kelimesi Atatürkçülükle eş anlamlı da kullanılıyor, halk terminolojik bir anlam yüklemeden kullanıyor. Veya kendimizi tarif etmek için, karşıt grup bizi tarif etmek için yapıyor, biz de bunu bilerek kullanıyoruz. Ama yaratılmaya çalışılan ve Atatürk'ün bizzat karşı çıktığı hareketi incelerseniz, nüvelerinde, biraz Turancılık, yoğun bir 'özgün sosyalizm', ve elitist teknokratlar vesayetinde devletçilik ilkesi yoğun bir Cumhuriyet felsefesi vardır. Aslına bakarsanız sonraki 40-50 yıllık döneme bakılırsa buna benzer de bir şey yaşanıyor, ama başrolde bunlar yoklar, daha çok Amerikancı ve yeşil kuşak projesine uygun elitistlerin vesayeti var. Yani işte Ergenekon diye de peşine düşülen bu grup hiç bir zaman aslında etkin değil, ne zaman güçlense kafaları eziliyor, ama hiç yok olmuyorlar da.

    Kuruluş felsefesi yeterli. Çok da basit. Mevcut haliyle gerçekleştirilebilmiş Misakı Milli sınırları üzerinde, tam bağımsız, laik, halkçı, bazı temel konularda devletçi, ülkeyi kuran halklara Türk Milleti denir diyen, sosyal demokrasi ile idare edilen bir Cumhuriyet.

    Bir ırk üzerinden siyaset yapmanın veya dini siyasete alet etmenin hatta bizzat Cumhuriyete alternatif bir idare arzulayacak şekilde siyasi parti kurmanın normal şartlarda imkansız olması lazım. Bunlar olmayınca ne kalıyor geriye, sağ ve sol. Cumhuriyetçiler, Demokratlar.

    Biz hala Cumhuriyet devrimlerini aşamadık, hala Cumhuriyetin temel değerleri sorgulanıyor. Geç kalmış ve mikro milliyetçilik akımlarına maruz bırakılmış halkın bir kesimi, dış tahriklerle destekle, biz ayrılacağız ayrı bir devlet kuracağız diyor, Cumhuriyet devrimleri esnasında küsmüş/küstürülmüş bir kesim, hala Osmanlı hayalleriyle yaşıyor, Osmanlının bile uygulamadığı yaşamadığı bir siyasal İslami rejim arzuluyor. Dillerinden düşürmedikleri Fatih'i, tarihçiler Roma İmparatorluğunun devamı Kayzer kabul ediyorlar, çünkü adam İmparator, devasa bir coğrafyanın sömürge şeklinde iç işlerinde yarı bağımsız dış işlerinde bağımlı devletlerinin üzerinde bir yapı. Bir devlet bir imparatorluğa nasıl benzeyecek, o dillendirdikleri uygulamalar o imparatorlukta bile yoktu ki, 4 ncü Murat zamanı içkiyle ilgili yaşananlar bariz örnek mesela.

    Dolayısıyla, belki de normal olanı bu, bunların yaşanması gerekiyordu, yaşanıyor. Ve halk ahlaksızlığın ahlakını tecrübe ederek öğreniyor. Komünist bir belediye başkanı var malumunuz, çok ilginç bir örnek, bazı şeyleri anlamak için incelemek lazım, devletler ölçeğinde iflas eden bir sistem ama yerel ölçekte gayet de başarılı, idealize edilmiş bir örnek, diyor ki geçenlerde program yapmışlar, yaw diyor kayyum atanan başkan XX milyon lira makam gideri altında harcama yapmış, hala onu ödemeye çalışıyorum, ben aynı dönemde 50 bin lira harcadım makam gideri diye, normalde bütçenin en fazla %10 u kadar borçlanabilirsin, bunlar bütçenin 40 katı borçlanmışlar, öde öde bitmiyor. Yani mevzu bu, mevzu buyken, diğer şeylerin hepsi teferruat değil de nedir?

    Selamlar..

  3. Super anlatim.. aynen imzami atiyorum her cumlesine.

    SM-N935F cihazımdan hisse.net mobile app kullanarak gönderildi.

  4.  Alıntı Originally Posted by achiles Yazıyı Oku
    sol sağ kavramlarının bizde tam karşılığı yok da onun için. Bu çoğunlukla tarihimizle ilgili, islam-türk sentezinde bir rönesans yok mesela, çünkü öyle güçte bir kilise hiç var olmuyor. çünkü hilafet/halifelik de olsa, %100 bir şeriat uygulaması yok, çoğu uygulama değiştirilmiş yumuşatılmış durumda, ruhban sınıfı büyük çoğunlukla yönetime ortak değil dönem dönem güçlense de, çünkü kurumsal da değil, iktidar çok güçlü ruhban sınıfını asla kendine ortak etmiyor, dini padişahlar bir güç unsuru olarak kendisi bizzat kullanıyor paylaşmıyor. Uzun mevzular.

    Normalde, tarihe baktığımızda, sağ cumhuriyeti kuruluş felsefesini savunur, statükocudur, sol demokrasiyi değişimi savunur, modernisttir. Sağ aynı zamanda demokrasiye karşı devleti de savunur, çünkü bazı güç odakları, kişiler, demokrasiyi alet ederek ve cahil yönlendirilmiş menfaatçi halk kitlelerini provake ederek sistemi ele geçirebilir. Demokratik cumhuriyet büyük bir tehlike karşısında geçici olarak olağanüstü yetkili bir idareci seçerse buna diktatör denir, yani demokratik bir kavramdır, geçicidir, daha etkin ve gerekli bir yönetim ihtiyacına binaen meclisçe verilir. Diğerine ise tiran denir, sistemi zorla veya kandırarak ele geçirir, süresizdir, belirsizdir. Yani sağ da gereklidir, yoksa demokrasi zıbıtabilir.

    Kurucu/kurucu meclis devletin temellerini atar ve bunları kaim kılmak adına, koruyucularını kurumsallaştırır. Vardı ya bunların bir geyiği, atanmışlar seçilmişleri mi denetleyecek meselesi, o işte. O atanmış aslında ilk kurucu meclisin görevlendirdiği kimse, vazifesi cumhuriyetin temellerini korumak..

    Atatürk kurucu, dolayısıyla sağcı veya solcu kalıbına tam uymuyor. Ya da dönemine göre değişiyor. Yaptığı şey devrim, dolayısıyla sosyalist devrimle benzeştiriliyor ve sosyalistler devrimci diye sahip çıkıyor, laiklik sekülerizm konularında da devrim yapıyor ama yukarıda tarihsel gelişimine bakmaya çalıştığımızda, sadece bu sağ ve sol için yeterli değil. Cumhuriyeti kurduktan sonraki dönemde aslında sağ oluyor, mevcuda itiraz eden, eskiyi talep edenler de sol. Yani bu kalıplarla mevzuyu anlamak imkansız.

    Atatürk'ü anlamış birisinin ben atatürkçüyüm, kemalistim demesi de aslında uygun değil. Zaten kemalizm kelimesinin bir ideolojileştirilmesi süreci var, kadrocular hareketi şevket süreyya önder filan, bizzat atatürk bunları önce ihtar ediyor, sonra inönü bunlara çokça sahip çıkmasına rağmen kapattırıyor. Yani tarihsel bir gerçeklik bu, kendisinin bizzatihi idolleştirilmesine, kemalizm adı altında bir ideoloji yaratılmasına tepkisi var. Tabi günümüzde kemalizm kelimesi atatürkçülükle eş anlamlı da kullanılıyor, halk terminolojik bir anlam yüklemeden kullanıyor. Veya kendimizi tarif etmek için, karşıt grup bizi tarif etmek için yapıyor, biz de bunu bilerek kullanıyoruz. Ama yaratılmaya çalışılan ve atatürk'ün bizzat karşı çıktığı hareketi incelerseniz, nüvelerinde, biraz turancılık, yoğun bir 'özgün sosyalizm', ve elitist teknokratlar vesayetinde devletçilik ilkesi yoğun bir cumhuriyet felsefesi vardır. Aslına bakarsanız sonraki 40-50 yıllık döneme bakılırsa buna benzer de bir şey yaşanıyor, ama başrolde bunlar yoklar, daha çok amerikancı ve yeşil kuşak projesine uygun elitistlerin vesayeti var. Yani işte ergenekon diye de peşine düşülen bu grup hiç bir zaman aslında etkin değil, ne zaman güçlense kafaları eziliyor, ama hiç yok olmuyorlar da.

    Kuruluş felsefesi yeterli. çok da basit. Mevcut haliyle gerçekleştirilebilmiş misakı milli sınırları üzerinde, tam bağımsız, laik, halkçı, bazı temel konularda devletçi, ülkeyi kuran halklara türk milleti denir diyen, sosyal demokrasi ile idare edilen bir cumhuriyet.

    Bir ırk üzerinden siyaset yapmanın veya dini siyasete alet etmenin hatta bizzat cumhuriyete alternatif bir idare arzulayacak şekilde siyasi parti kurmanın normal şartlarda imkansız olması lazım. Bunlar olmayınca ne kalıyor geriye, sağ ve sol. Cumhuriyetçiler, demokratlar.

    Biz hala cumhuriyet devrimlerini aşamadık, hala cumhuriyetin temel değerleri sorgulanıyor. Geç kalmış ve mikro milliyetçilik akımlarına maruz bırakılmış halkın bir kesimi, dış tahriklerle destekle, biz ayrılacağız ayrı bir devlet kuracağız diyor, cumhuriyet devrimleri esnasında küsmüş/küstürülmüş bir kesim, hala osmanlı hayalleriyle yaşıyor, osmanlının bile uygulamadığı yaşamadığı bir siyasal islami rejim arzuluyor. Dillerinden düşürmedikleri fatih'i, tarihçiler roma imparatorluğunun devamı kayzer kabul ediyorlar, çünkü adam imparator, devasa bir coğrafyanın sömürge şeklinde iç işlerinde yarı bağımsız dış işlerinde bağımlı devletlerinin üzerinde bir yapı. Bir devlet bir imparatorluğa nasıl benzeyecek, o dillendirdikleri uygulamalar o imparatorlukta bile yoktu ki, 4 ncü murat zamanı içkiyle ilgili yaşananlar bariz örnek mesela.

    Dolayısıyla, belki de normal olanı bu, bunların yaşanması gerekiyordu, yaşanıyor. Ve halk ahlaksızlığın ahlakını tecrübe ederek öğreniyor. Komünist bir belediye başkanı var malumunuz, çok ilginç bir örnek, bazı şeyleri anlamak için incelemek lazım, devletler ölçeğinde iflas eden bir sistem ama yerel ölçekte gayet de başarılı, idealize edilmiş bir örnek, diyor ki geçenlerde program yapmışlar, yaw diyor kayyum atanan başkan xx milyon lira makam gideri altında harcama yapmış, hala onu ödemeye çalışıyorum, ben aynı dönemde 50 bin lira harcadım makam gideri diye, normalde bütçenin en fazla %10 u kadar borçlanabilirsin, bunlar bütçenin 40 katı borçlanmışlar, öde öde bitmiyor. Yani mevzu bu, mevzu buyken, diğer şeylerin hepsi teferruat değil de nedir?

    Selamlar..
    Güzel tesbitleriniz var
    aslında idris küçükömer yıllar önce teşhisi koymuştur
    Türkiye de (kavramlar yerli yerinde değildir)
    sol sağdır sağ da soldur.
    Son düzenleme : koçari; 25-07-2021 saat: 08:16.

  5.  Alıntı Originally Posted by koçari Yazıyı Oku
    güzel tesbitleriniz var
    aslında idris küçükömer yıllar önce teşhisi koymuştur
    türkiye de (kavramlar yerli yerinde değildir)
    sol sağdır sağ da soldur.
    Benim ülkedeki sola çakma Atatürkçü çakma kemalist demem de ondandır, sol değişimi dönüşümü savunurken
    kurulu düzeni (cumhuriyeti)değiştirmeyi hedeflemiştir
    kurulu düzeni değiştirmeye güçleri
    yetmeyince 12 eylülle önleri kesilince kemalist olmuşlardır
    ve maalesef
    günümüzde artık çok farklı bi yerdeler, tamamen halka karşı tamamen emperyalizmin kucağındalar.
    Son düzenleme : koçari; 25-07-2021 saat: 08:16.

  6.  Alıntı Originally Posted by pilavli Yazıyı Oku
    Şekerli şurup (çocuk şurupları) formüldeki su aktivitesi yeterliyse bozulabilir, kreme birşey olmaz olsa da sorun değil yemiyorsunuz zehirlenmezsiniz.
    Kremlerin rengi formu değişebiliyor bence bu SKT geçmiş ilaç meselesini fazla uzatmasak iyi olur ben konuyu açtığıma pişman oldum

  7.  Alıntı Originally Posted by koçari Yazıyı Oku
    Benim ülkedeki sola çakma Atatürkçü çakma kemalist demem de ondandır, sol değişimi dönüşümü savunurken
    kurulu düzeni (cumhuriyeti)değiştirmeyi hedeflemiştir
    kurulu düzeni değiştirmeye güçleri
    yetmeyince 12 eylülle önleri kesilince kemalist olmuşlardır
    ve maalesef
    günümüzde artık çok farklı bi yerdeler, tamamen halka karşı tamamen emperyalizmin kucağındalar.
    Ezcümle
    Türkiye de sağ ve muhafazakar kesim devletçidir devletin yanındadır, Ondandır ki horlandığı hor görüldüğü dönemler de bile devletin güvenlik güçlerine bi misket kadar taş atmamışlardır,
    atmazlar.

    Asla sanıldığı gibi pısırık elleri taş tutmaz değillerdir, bunu da 15 temmuzda göstermişlerdir.
    Son düzenleme : koçari; 25-07-2021 saat: 08:52.

  8. 2023 seçimlerinin kaybedilmesinin en büyük müsebbibi troller olacaktır diye düşünüyorum.
    Burada yer alan yorumlar, kişisel görüşlere dayanmaktadır. Bu nedenle, yatırım veya al/sat tavsiyesi olarak değerlendirilmemelidir.

Sayfa 599/1002 İlkİlk ... 99499549589597598599600601609649699 ... SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •