-
Italyan ressam Daniele Ranzoni'nin dogum yildonumu ( 3 Aralik 1843 )
Veduta del lago maggiore dalla villa di ada troubetzkoy, 1872 – 1873

Giovinetta inglese, 1886
-
Ispanyol ressam Federico Olaria Torres’in dogum yildonumu ( 3 Aralik 1848 )
The Carnival in Nice, 20th century

Alegoría del Amor, XX siglo
-
Polonya asilli Ingiliz yazar ( Józef Teodor Konrad Korzeniowski ) Joseph Conrad’in dogum yildonumu ( 3 Aralik 1857 )

" Onlar, gizemli denizin olumsuz cocuklariydilar. Onlarin yerini, hosnutsuz yeryuzunun koca cocuklari aldi. " Olum Seferi

" They were the everlasting children of the mysterious sea. Their successors are the grown-up children of a discontented earth. "
“ Zihnimi, dusuncelerimi bos yere isgal ediyorlardi. Bana gore bu insanlar, hayat bilgilerini sinir bozucu yalan ve hileler uzerine kurulu isgalcilerdi; cunku benim bildigim seyleri onlarin bilmelerinin mumkun olmadigindan son derece emindim. Kendilerini kusursuzca emniyette hissederek gundelik yasamlarini surduren siradan insanlarin davranislarindan farksiz olan davranis ve duruslari bana gore, idrak edemedigi bir tehlikenin karsisinda olcusuzce ve abes bir bicimde gosteris yapan bir delinin davranislari kadar iticiydi. Onlari aydinlatmak gibi belli bir hirsim yoktu, fakat kendilerine verdikleri o aptalca onemi yansitan yuzlerine bakip kendimi gulmemek icin tuttugum zamanlar oluyordu. O donemde pek de iyi olmadigimi soyleyebilirim. Son derece saygideger insanlara aci aci siritarak, sokaklarda yalpalayarak dolasiyordum; halletmem gereken cesitli meseleler vardi. Davranisimin affedilmez oldugunu kabul ediyorum fakat o gunlerde atesim nadiren normal seviyelerde seyrediyordu. Sevgili yengemin ‘ gucumu toparlama ’ cabalari tumuyle bosuna gorunuyordu. Toparlanmasi gereken fiziksel gucum degildi. Hayal gucumun yatistirilmaya ihtiyaci vardi. ” Karanligin Yuregi

“ No, they did not bury me, though there is a period of time which I remember mistily, with a shuddering wonder, like a passage through some inconceivable world that had no hope in it and no desire. I found myself back in the sepulchral city resenting the sight of people hurrying through the streets to filch a little money from each other, to devour their infamous cookery, to gulp their unwholesome beer, to dream their insignificant and silly dreams. They trespassed upon my thoughts. They were intruders whose knowledge of life was to me an irritating pretence, because I felt so sure they could not possibly known the things I knew. Their bearing, which was simply the bearing of commonplace individuals going about their business in the assurance of perfect safety, was offensive to me like the outrageous flaunting of folly in the face of a danger it is unable to comprehend. I had no particular desire to enlighten them, but I had some difficulty in restraining myself from laughing in their faces so full of stupid importance. I dareway I was not very well at that time. I tottered about the streets—there were various affairs to settle—grinning bitterly at perfectly respectable persons. I admit my behaviour was inexcusable, but then my temperature was seldom normal in these days. My dear aunt’s endeavours to ` nurse up my strength ´ seemed altogether beside the mark. It was not my strength that wanted nursing, it was my imagination that wanted soothing. ”

“ Kimse bana Arsimet'in kaldiracindan bahsetmesin. Arsimet, matematiksel imgeleme sahip dalgin bir adamdi. Matematige olan saygim sonsuz ama bu noktada formullere ihtiyacim yok. Bana dogru vurguyu ve dogru sozcugu verin, sizin icin dunyayi yerinden oynatayim. ”
-
Iskoc asilli Avustralyali ressam Duncan Max Meldrum'un dogum yildonumu ( 3 Aralik 1875 )
The lane, Pacé, 1908

Pont Neuf, 1929
-
Hintli ressam ( Nondo-lal Boshū ) Nandalal Bose'nin dogum yildonumu ( 3 Aralik 1882 )
Agni, the Fire God, 1913

Mahabharata Series: Arjuna aiming his arrow into the Eye of the Fish while seeing its rotating reflection, 1946
-
Rus sair Afanasy Afanasyevic Fet'in olum yildonumu ( 3 Aralik 1892 )

Ictenlikle geldim senin yanina
Gunun dogusunu haber vermeye
Sevinerek gunes isiklarina
Yapraklarin yuzu guldu, demeye
Demek istedim ki orman yeniden
Canlandi dal dal ve yaprak yaprak,
Her kus sakimakta, kendi dilinden
Bahar ozlemini ballandirarak.
Demek istedim ki bir arzu beni
Alev alev yakmaktadir bugun de.
Ruhumun dunyada tek istedigi
Hizmette bulunmak senin emrinde.
Demek istedim ki, doga sesini
Sevincle, cockuyla dillendirmekte.
Bilmesem de sarki soylemesini
Bende de bir sarki filizlenmekte.

I have come to you, delighted,
To tell you that sun has risen,
That its light has warmly started
To fulfil on leaves its dancing;
To tell you that wood’s awaken
In its every branch and leafage,
And with every bird is shaken,
Thirsty of the springy image;
To tell you that I’ve come now,
As before, with former passion,
That my soul again is bound
To serve you and your elation;
That the charming breath of gladness
Came to me from all-all places,
I don't know what I'll sing, else,
But my song’s coming to readiness.
-
Define Adasi romaninin Iskocyali yazari Robert Louis Stevenson'in olum yildonumu ( 3 Aralik 1894 )

" Cok uzaklardan aramaya geldigimiz ve o zamana kadar Hispaniola'daki on yedi insanin hayatina mal olan Flint'in definesiydi bu. Bunu bir araya getirmenin ne kadar cana, ne kadar kan ve huzne, batirilmis kac guzel gemiye, gozleri bagli kalas ustunde yuruyen kac cesur adama, kac top atisina, ne kadar ayiba, yalana ve acimasizliga mal oldugunu ise belki yasayan hic kimse anlatamayacak. "

" That was Flint's treasure that we had come so far to seek and that had cost already the lives of seventeen men from the Hispaniola. How many it had cost in the amassing, what blood and sorrow, what good ships scuttled on the deep, what brave men walking the plank blindfold, what shot of cannon, what shame and lies and cruelty, perhaps no man alive could tell. "
“ Bazen hayat dersinin acimasizca verildigi, ama o dersi cesaretle dinlemis biri olarak; seni gercekten sevmis, ama kendinden olesiye, askindan bile nefret edecek kadar nefret eden biri olarak; seni kendinden uzaklastiran, ama senden sonsuza kadar ayrilmamanin ozlemini ceken biri olarak; seni unutmaktan daha degerli bir umudu, unutulmaktan daha buyuk bir korkusu olmayan biri olarak dusun beni. ”

" Think of me sometimes as one to whom the lesson of life was very harshly told, but who heard it with courage; as one who loved you indeed, but who hated herself so deeply that her love was hateful to her; as one who sent you away and yet would have longed to keep you for ever; who had no dearer hope than to forget you, and no greater fear than to be forgotten. "
-
Psikanalizin kurucusu Avusturyali norolog Sigmund Freud'un psikanalist kizi Anna Freud'un dogum yildonumu ( 3 Aralik 1895 )

" Saplantili kullanim durtusel istemin stereotipik geri donuslerinde hep ayni bicimde yinelenir. Belli nevrozlarla belli savunma mekanizmalari arasinda iliskiler oldugunu biliyoruz. Ornegin: histeriyle bastirma, takintili nevrozla yalitma ve yapip bozma mekanizmalari arasinda oldugu gibi. " Ben ve Savunma Mekanizmalari

" Abwehrmethode gegenüber einem bestimmten Triebanspruch, der bei der stereotypen Wiederkehr des Triebanspruchs in immer derselben Weise wiederholt wird. Wir wissen, daß bestimmte Neurosen feste Beziehungen zu bestimmten Abwehrtechniken haben, wie etwa die Hysterie zur Verdrängung, die Zwangsneurose zur Isolierung und zum Ungeschehenmachen. "
" Kucuk bir el cantasi ya da kucuk bir gunes ya da yagmur semsiyesi kucuk kizin 'bir hanimefendi oldugu' kurgusunu destekler. Bastonlar, uniformalar ve oyuncak silahlar, erkek cocugun erkekligi oynamasina yarar. "

" Ein Handtäschchen oder ein kleiner Sonnen- oder Regenschirm sollen das kleine Mädchen in der Fiktion unterstützen, daß es 'eine Dame ist'. Ein Spazierstock, Uniform und Ausrüstungsgegenstände aller Art dienen beim Knaben der Darstellung der Männlichkeit. "
Gönderi Kuralları
- Yeni konu açamazsınız
- Konulara cevap yazamazsınız
- Yazılara ek gönderemezsiniz
- Yazılarınızı değiştiremezsiniz
-
Forum Rules
Yer İmleri