Baştan söyleyeyim ; Yazacaklarım size muhalefet olsun diye yazılmamıştır.
Yasa yapma tekniği, bürokratların siyasileri yönlendirmede ( teknik olarak ) kullandıkları düşünce yapıları çok farklıdır. Halkın çoğunluğu sistemi bilmediğinden bir çok yasaya, genelgeye vb. bakışı genelde '' bana ne getiriyor, ne götürüyor '' penceresinden bakar. Oysa sistem ; Devlet denen aygıtın tüm bileşenlerini uyumlu çalıştırmak zorunda olduğundan bazen bir tarafı ihmal ederken diğer tarafı önemser. bazen de zorunlu olduğunda zayıf düşen aygıtlarından vazgeçer .
Sebebi ne olursa olsun sonuçta ekonomik bir kriz var. Alt gelir gurupları bitik durumda. Orta ve üst gelir grupları da zarar görse bile sadece kazançlarında düşüş olmakta, hayat kalitelerinde düşüş olmamaktadır. Sayıları daha azdır. Ama Omurgayı oluşturan grup alt gelirliler hayatta kalma mücadelesindedir. Haliyle bu insanların ev almayı geçtik, en basit- ucuz - kirayı dahi zor öderken şimdi sadece karnını doyuracak duruma düştüklerini herkes görmekte.
Serbest piyasaya müdahale edilmemeli. Burada hemfikiriz. Lakin ; serbest dediğimiz piyasada ücretler zaten tek merkezden idare edilmekte. haliyle çoğumuzun kulağına hoş gelen asgari ücret artışındaki %50 oranı aslında 1 ayda eridi gitti. Memur, emekli gibi gruplarda hergün televizyonlarda şu kadar zam gelecek, şu kadar promosyon- prim vs. algıyla esnafı kışkırtarak - sanki emekliye, memura çok zam gelmiş de paralara döviz alıyorlarmış - izlenimi verdiler. bazı ev sahipleri de yine televizyonlarda günde 5 vakit gayrimenkul fiyatlarının uçuşunu izledikçe, internet ilanlarında yakınlarındaki evlerin fiyatlarını gördükçe '' Ohooo benim ev altın gibi , bu para bankada olsa şu kadar faiz alırım. O halde kira düşük kaldı '' şeklinde düşünmeye başladılar.
İşte kartopu etkisiyle tutan tutuğunu öpmeye başladı. Oysa , Uçan ev fiyatı satılıp paraya çevrilmediği sürece veya bizzat sizin o paraları vererek yeni ev almadığınız sürece faiz getiriyle işiniz yok. Ev almadıysan faizinden olmadın. Aldıysan zaten yeni kira ücretlerine uyum sağlayarak verirsin. burada behis yok.
lakin , Mevcut evinde oturan kiracın da senin gibi tüm bu olumsuzlukları yaşamaktayken , gelirinde artış yokken, senin de mevcut kiraya çok da ihtiyacın olmazken ( tek kira geliriylen geçinenler hariç ) aç gözlülüğe gerek yok. karşılıklı anlayış huzur getirir. Hiç bağın olmadığı, tanımadığın ve dahi hiç bir zaman tanımayacağın insanlara gönderilmek üzere yüklü bağışlar yaparken , kendi milletinden belki de kendi sülalenden , yarın depremde , yangında sana ilk koşacak insana neden bir - iki yıl iyilik yapmazsınız.
Olaya devlet ise toplumsal barışı sağlamak, bir nebze de olsa iyi durumdaki gruptan zor durumdaki gruba zorunlu bağış sağlamak olarak bakıyor. Bu bakış temelde tartışılsa da niyet önemlidir. Durumu iyi olan benim gibi kiracılar ( ev alabilecekken almayanlar ) bu durumu kötüye kullanmamalıdır. En azından ev sahibinin yasal sınır olan TÜFE oranındaki zam talebini derhal karşılamalıdır. İdeal olan budur. İşte burada tamamen kişilerin vicdan ve aldığı terbiye, hareket sınırlarını belirler. Devlet , keşke topyekün %25 sınırlaması yerine bir nevi gelir testine bağlı sınırlamaya gitseydi. Hatta , gelirlerini zaten bildiği zor durumdaki insanlara kira kontratlarını belgelemek şartıyla artış farkını karşılasaydı.





Yer İmleri