-
3 Mart 1924'te Turkiye Cumhuriyeti halifeligin sona erdigini acikladi ve son Osmanli halifesi II. Abdulmecit surgune gonderildi. / La Repubblica di Turchia dichiara decaduto il califfato ed esilia lo ultimo sultano ottomano Abdul Mejid II
-
Irlandali oyun yazari Seán O'Casey'in Dunyanin Duzeni ( Juno and the Paycock ) oyunu ilk kez 3 Mart 1924'te Dublin, Abbey Theatre'da sahnelendi.
" Dusunmusmus! Sen bazen hic dusunmeden dusunuyorsun. / You thought ! You think too sudden sometimes. "

-
Pulitzer Odullu Amerikali sair James Merrill’in dogum yildonumu ( 3 Mart 1926 )

Istanbul. 21 Mart. Bugun anlamsiz
Bir sitemle uyandim. Yuzumun sag yarisi
Kimildamayi reddediyor. Gulmeliyim
Korku icinde sendelerken geri kalani
Cifte yukun altinda, diger ikizi sarkmis,
Hisli ve sersemlemisken.
Burada yalnizim. Pek degil- disarida sisin icinden
Belli belirsiz ucan kelimeler: Pan Amerikan.
Iki bin bes yuz sene bu sehir dingin Dogu’nun
Ve cildirmis Bati’nin arasinda ayakta kaldi.
Karamsar olmak icin bir neden yok;
Henuz gormedigim bir suru sey var,
Aya Sofya mesela. Cay sarhosu, trasli ve giyimli...
Cin! Cin!

Istanbul. 21 March. I woke today
With an absurd complaint. The whole right half
Of my face refuses to move. I have to laugh
Watching the rest of it reel about in dismay
Under the double burden, while its twin
Sags on, though sentient, stupefied.
I'm here alone. Not quite-through fog outside
Loom winged letters: Pan American.
Twenty-five hundred years this city has stood between
The passive Orient and our frantic West.
I see no reason to be depressed;
There are too many other things I haven't seen,
Like Hagia Sophia. Tea drunk, shaved and dressed...
Dahin! Dahin!
-
Amerikali cocuk romanlari yazari Patricia MacLachlan'in dogum gunu ( 3 Mart 1938 )

“ Ben yasadigim hayati degistirmek icin yaziyorum, hayatimin istedigim sekilde yol almasi icin. Ama baskalari farkli nedenlerle yaziyordur belki: ne dusunduklerini ya da neden korktuklarini daha iyi kavrayabilmek icin. Yazarlar bazen bir sorunu cozmek ya da kafalarina takilan bir soruyu yanitlamak icin yazarlar. Bunlarin hepsi yazmak icin iyi nedenler. Ve size soyleyebilecegim en onemli sey de bu. Hatta belki duyup duyabileceginiz en onemli sey. Hayatiniz boyunca. ” Icimdeki Siir Dilimdeki Soz

“ I, myself, write to change my life, to make it come out the way I want it to. But other people write for other reasons: to see more closely what it is they are thinking about, what they may be afraid of. Sometimes writers write to solve a problem, to answer their own question. All these reasons are good reasons. And that is the most important thing I'll ever tell you. Maybe it is the most important thing you'll ever hear. Ever. ”
-
Signor Rossi'nin yaraticisi, Italyan karikaturist Bruno Bozzetto'nun dogum gunu ( 3 Mart 1938 )

-
Amerikali yazar, gazeteci, ve tarihci Ron Chernow’un dogum gunu ( 3 Mart 1949 )

“ Boga piyasasi surerken neredeyse aldiginiz her sey değer kazanir. Bu, kendinizi finansal bir dahi gibi hissetmenizi saglar. Borsaya yatirim yapmanin cok basit, guvenli oldugu izlenimini verir. ”

“ Boga piyasalari bir cok ayibi orter ve bu problemler ayi piyasasi gelene kadar ortaya cikmaz. ”
-
Fransiz roman yazari ve sosyolog Georges Perec’in olum yildonumu ( 3 Mart 1982 )
“ Insanlardan nefret ettigin anlamina gelmez bu, ne diye onlardan nefret edesin ki ? Keske insan turune ait olmak, o dayanilmaz ve sagir edici gurultuyu de beraberinde getirmeseydi; keske hayvanlar aleminden cikip asilan o birkac gulunc adimin bedeli, sozcuklerin, buyuk tasarilarin, buyuk atilimlarin o dinmek bilmeyen hazimsizligi olmasaydi! Karsi karsiya getirilebilen basparmaklara, iki ayak ustunde durusa, omuzlar ustunde basin yarim donusune fazla agir bir bedel bu. Yasam denen bu kazan, bu firin, bu izgara, bu milyarlarca uyari, kiskirtma, tembih, coskunluk, bu bitmek bilmeyen baski ortami, bu sonsuz uretme, ezme, yutma, engelleri asma, durmadan ve yeniden bastan yaratma makinesi, senin degersiz varolusunun her gununu, her saatini yonetmek isteyen bu yumusak dehset. “

“ Ce n'est pas que tu détestes les hommes, pourquoi les détesterais-tu ? Pourquoi te détesterais-tu ? Si seulement cette appartenance à l'espèce humaine ne s'accompagnait pas de cet insupportable vacarme, si seulement ces quelques pas dérisoires franchis dans le règne animal ne devaient pas se payer de cette perpétuelle indigestion de mots, de projets, de grands départs ! Mais c'est trop cher pour des pouces opposables, pour une station debout, pour l'imparfaite rotation de la tête sur les épaules : cette chaudière, cette fournaise, ce gril qu'est la vie, ces milliards de sommations, d'incitations, de mises en garde, d'exaltations, de désespoirs, ce bain de contraintes qui n'en finit jamais, cette éternelle machine à produire, à broyer, à engloutir, à triompher des embûches, à recommencer encore et sans cesse, cette douce terreur qui veut régir chaque jour, chaque heure de ta mince existence ! ”
“ Pek yasadin denemez, oysa her sey coktan soylendi, coktan bitti. Topu topu yirmi bes yasindasin, ama yolun cizilmis bile. Roller hazir, etiketler de, bebekligindeki oturaktan yasliligindaki tekerlekli sandalyeye varana kadar oturulacak tum yerler orada durmus siralarini bekliyorlar. Seruvenlerin oyle iyi betimlenmis ki, en siddetli isyan bile kimsenin kilini kipirdatmayacaktir. Sen istedigin kadar sokaga cikip insanlarin sapkalarini baslarindan ucur, basina igrenc seyler tak, ciplak ayakla yuru, bildiriler yayinla, onune cikan bir kapkacciyi gecerken kursunla, bosuna, bir ise yaramayacak, duskunler yurdunun yatakhanesinde yatagin coktan yapilmis, lanetli sairler sofrasinda yerin ayrilmis. Her sey ongoruldu, her sey en ufak ayrintisina kadar hazirlandi, buyuk asklar, soguk alaycilik, istirap, bolluk, egzotizm, buyuk seruven, umutsuzluk. Sen ruhunu seytana satmayacak, ayaklarinda sandaletlerle gidip kendini Etna’ya atmayacak, dunyanin yedinci harikasini yikmayacaksin. ”

“ Tu n’as guère vécu, et pourtant, tout est déjà dit, déjà fini. Tu n’as que vingt-cinq ans, mais ta route est toute tracée. Les rôles sont prêts, les étiquettes : du pot de ta première enfance au fauteuil roulant de tes vieux jours, tous les sièges sont là et attendent leur tour. Tes aventures sont si bien décrites que la révolte la plus violente ne ferait sourciller personne. Tu auras beau descendre dans la rue et envoyer dinguer les chapeaux des gens, couvrir ta tête d’immondices, aller nu-pieds, publier des manifestes, tirer des coups de revolver au passage d’un quelconque usurpateur, rien n’y fera : ton lit est déjà fait dans le dortoir de l’asile, ton couvert est mis à la table des poètes maudits. Bateau ivre, misérable miracle : le Harrar est une attraction foraine, un voyage organisé. Tout est prévu, tout est préparé dans les moindres détails : les grands élans du cœur, la froide ironie, le déchirement, la plénitude, l’exotisme, la grande aventure, le désespoir. Tu ne vendras pas ton âme au diable, tu n’iras pas, sandales aux pieds, te jeter dans l’Etna, tu ne détruiras pas la septième merveille du monde. ”
-
Sihirbaz filminin ( The Illusionist, 2006 ) Sophie karakteri, Damadi Opebilirsin filminin ( I Now Pronounce You Chuck & Larry , 2007 ) Alex McDonough karakteri Amerikali aktris ve eski model Jessica ( Claire Timberlake ) Biel'in dogum gunu ( 3 Mart 1982 )

Gönderi Kuralları
- Yeni konu açamazsınız
- Konulara cevap yazamazsınız
- Yazılara ek gönderemezsiniz
- Yazılarınızı değiştiremezsiniz
-
Forum Rules
Yer İmleri