Alıntı Originally Posted by deva-i dert Yazıyı Oku
Yani bir şirkette kârlılık ne kadar önemli ise, yüksek marjlarla ya da sermaye getirileri ne kadar önemli ise, satışları büyütmek de bir o kadar önemli. Bir şirket satışlarını büyütmeden de kârlarını artırabilir, maliyetlerini azaltır, daha verimli çalışır ve aynı satış rakamı ile daha çok kâr eder. Ancak bu topal bir büyümedir ve bir yerden sonra işe yaramaz, çünkü marjlar bir yere kadar artırılabilir, satışlar artmadıkça büyüme durur ve belli bir seviyeden sonra küçülme bile oluşabilir.

Aynı şekilde sürekli marjları küçülterek büyüme de (bir nevi ürün fiyatlarını iskontolu satarak büyütme) marjlar azaldığı için kârlarda istenilen sonucu oluşturmaz.

Biz burada hem satışlardaki büyümeyi, hem de marjların gidişatını takip etmek zorundayız.

Şunu da unutmamak gerekli. Kendi performansımız nasıl dalgalanıyorsa hayatta, şirketlerin ve ülkelerin performansı da dalgalanır. Genel gidişatı iyiyse bir şirketin bazen bazı defolarını ihmal edebilmeliyiz. Yoksa seçecek şirket kalmayacak ve mükemmel bir kazanç peşinde iken iyi kazançlardan da olacağız demektir.
Belirttiğiniz hususlar doğru. Bir analiz yapılacaksa bu tepeden yani satış adedinden başlamalı ve aşağıya doğru inmeli gelir tablosunda. Nihayetinde tüm rasyolar finansal tabloların bir sentezi, maksat daha kolay okumak ve karşılaştırma yapabilmek.

Daha önce de belirttiğim gibi, bütün bu değerlendirmeler öncelikle şirket özelinde yapılmalı. Sektöre (ulusal ve/veya global) sonra bakılmalı. Ardından bakılacak konular da var elbette. Global ekonomi, ulusal ekonomi, siyasi faktörler ve en önemlisi ülke risk primi gibi. Bunların hepsi analistin formülünün içinde olmalı. Bu analiz bize neyi verecek? En başta riskimizi en aza nasıl indirebilirizin cevabını. İskontoymuş, pahalıymış vs daha sonraki hususlar.