Artan

187,00 10 18:10
243,20 10 18:10
3,52 10 18:10
112,20 10 18:10
24,86 10 18:10
Artan Hisseler

Azalan

1,23 -10.22 18:10
16.650,00 -10 18:10
50,40 -10 18:10
88,20 -10 18:10
5,22 -10 18:10
Azalan Hisseler

İşlem

15.239.969.123,70 18:10
9.040.503.149,50 18:10
8.606.593.889,00 18:10
7.631.812.223,41 18:10
7.471.303.136,50 18:10
Tüm Hisseler
Sayfa 370/370 İlkİlk ... 270320360368369370
Arama sonucu : 2957 madde; 2,953 - 2,957 arası.

Konu: Dev'ayna Masalları

  1. Mevsimsellik analizi belli dönemlerde almış olduğum alım-satım kararlarında kullandığım bir yöntem. Matriks'in bu konuda sunduğu bir avantajdan zaman zaman istifade ederek güzel kazançlar elde ettiğim dönemler oldu. Zaman aralığını kendiniz belirleyerek önümüzdeki 60 günde ya da 90 günde endeksi yenebilecek hisselerin neler olabileceğini son 5 yıllık verilere göre tarayıp onlar üzerinde yoğunlaşmak bir avantaj oluşturabiliyor. Mesela Kasım, Aralık, Ocak aylarını kapsayan 90 günlük dönemde geçmiş 5 yılda 5 kere üstüste tekrarlanan bir endeks üstü getiri genelde tesadüfi olmuyor. Bunlar mevsim itibariyle mevcut ve gelecek bilançoların beklentileriyle şekillenebildiği gibi aynı dönemdeki ortak sentimentin bir yansıması da olabilir. 5 yılda tekrar eden bir finansal davranışın tesadüfi olmadığı 6. yılda da tekrar edeceği anlamını elbette taşımaz. O nedenle bu tekrarı gösteren şirketlerde pozisyon açarken risk yönetimini elden bırakıp yatırımlarınızı rüzgârın akışına teslim edemezsiniz. Risk yönetimi sadece iz süren bir zarar kes yönteminden ibaret değil elbette, aynı zamanda pozisyon büyüklüğünüzü de içinde bulunduğunuz enstrumanın likidite durumuna göre ayarlamayı kapsıyor. Bu elbette kullandığınız sermayenin büyüklüğüne bağlı. 20 milyon TL'li bir pozisyonu THYAO'da rahatlıkla açabilecekken aynı büyüklükte bir pozisyonu GWIND'de açıyor olmanız bir akıl tutulmasından ibaret olur, zira çıkış gerektiren bir durumda belki taban fiyatlara kadar inmeniz gerekebilir GWIND'de. Pozisyon büyüklüğünüz 20 milyon TL değil de 20 bin TL civarında ise bu pek büyük bir fark oluşturmayacaktır. Hisse isimlerini temsili olarak verdim. Hangi hisseye ne kadarlık bir yatırımın size problem açabileceğini iyi hesaplamak risk yönetiminin tamamı olmasa da bir parçası. Züccaciye dükkanına giren bir fil olmayı kimse istemez.
    "İyi bir planın en büyük düşmanı, mükemmel bir planın hayalini kurmaktır."
    Clausewitz

  2. Bir insanın başarısını sadece kendi çalışması ve kendi zekâsı değil, bulunduğu çevre de şekillendirir. Çünkü hiçbir başarı boşlukta filizlenmez; her fikir, her bir cesaret kıvılcımı bir başka insanın ateşinden ilham alır. Eğer bir odada en zeki kişi sizseniz, o oda artık sizi büyütmez, sadece avutmaya başlar. Gerçek gelişim, rahatsız eden bir çevrede doğar; sizden daha iyi düşünen, daha çok çalışan, daha büyük hayaller kuran insanların arasında. Başarı ve refah dediğimiz şey de yalnızca parayla değil, fikirlerle, disiplinle ve ilhamla ölçülür. Geçmişiniz ne olursa olsun, sıfırdan başlayarak beklenti ötesi bir yere çıkmak mümkündür; ama bunun yolu, sizi yukarı çeken insanların arasında olmaktan geçer. Belki çok beylik bir laf olacak, ama insan en çok zaman geçirdiği beş-altı kişinin ortalamasıdır. O halde kendimize şu soruyu sormakta fayda var: "Etrafımda kimler var?" Eğer çevremiz bizi aşağı çekiyorsa, orada kalmak bizi er ya da geç onlara benzetecektir. Ama eğer çevremiz bizi aşan, ilham veren, bizi sorgulatan insanlarla doluysa, o zaman büyümemiz ve başarılı olmamız kaçınılmazdır. Başarı bir bakıma doğru insanların arasında kalmanın doğal sonucudur. Tam da bu sebeple etrafınızı başarısız olmuş, hayata ve yaşadığınız yere sürekli negatif bakan, kendi elde ettiklerinden değil başkalarının başarısızlıklarından mutlu olan ve ortalamanızı ve yaşam sevincinizi aşağı çeken insanlardan uzak tutun. Çünkü zamanla siz de onlara benzemeye başlarsınız.
    "İyi bir planın en büyük düşmanı, mükemmel bir planın hayalini kurmaktır."
    Clausewitz

  3. Günümüzde mutlak doğrulardan oluşan bir modelmiş gibi bize dayatılan klasik ekonomi bize insanların rasyonel, bilgili ve tutarlı olduğunu söylüyor. Oysa gerçek dünya belki akıldan çok duyguların hakim olduğu ve bir çok şeyi aklın değil hırsın, korkunun, umudun ya da pes etmişliğin şekillendirdiği bir ortamdan oluşuyor. Piyasalar matematiksel dengeyle değil, korku ve umut arasında salınan insan kalabalıklarıyla var oluyor. Mesela bir yatırımcı "ekonomi büyüyor" diye düşündüğünde, o düşünce yalnızca zihninde kalmıyor, bir şekilde eyleme de dönüşüyor. Düşüncesi pozitife döndüğü için gidip harcamalar ve yatırımlar yapıyor, hisse alıyor mesela.. Bu düşünce kalabalıklarda makes bulunca herkes benzer hareketleri yapmaya başlıyor ve sonuçta da finansal piyasalar canlanıyor, fiyatlar yükseliyor, yükselen fiyatlar ekonomiye olan güveni artırıyor, güven yeniden alımlar getiriyor... Sonunda, başlangıçtaki algı kendi gerçeğini üretiyor. Gerçek, insanların ona nasıl inandığına göre şekilleniyor. Ekonomide, piyasada, hatta toplumda... İnsan algısı yalnızca dünyayı yorumlamıyor, aynı zamanda onu biçimlendiriyor da. Ama bu büyü kırıldığında, aynı mekanizma tersine işlemeye başlıyor. Panik başlıyor, fiyatlar düşüyor, alışverişler ve yatırımlar azalıyor, düşüş güveni sarsıyor, güvenin sarsılması piyasalarda daha fazla satışı doğuruyor. İnsan, kendi korkusunun yankısını gerçek sanmaya başlıyor. Böylece her balonun içinde bir umut, her krizin içinde bir inanç yatıyor aslında. Soros'un "refleksivite teorisi" dediği şey aslında tam anlamıyla bu olsa gerek. Algının, gerçeğin bizzat kendisi haline gelmesi. "Kendi kendini doğrulayan kehanet" kavramı da aslında bu tahlilde benzer bir anlam taşıyan bir önerme. Refleksivite teorisi bize piyasaların yalnızca ekonomiye doğrudan ya da dolaylı müdahele eden kurumların etkisiyle şekillendiğini değil, aynı zamanda psikolojik etmenlerin ve algıların belki daha çok şekillendirdiği organizmalar olduğunu hatırlatıyor. Yani ekonomi ve beraberinde finansal piyasalar sabit matematiksel dengelerle değil, aslında insanların davranışlarıyla bir bakıma her gün yeniden üretiliyor.

    Akademisyenler genelde bu tip yaklaşımları ve açıklamaları ölçülemez bulduğu için biraz küçümseyici bir tavır içerisine düşmekten kendini alamıyor. Oysa insan davranışları her zaman ölçülere değil, daha çok sezgilere ve algılara tabi oluyor. Matematik ya da veri bilimi bir fiyat grafiğini belli modellerle açıklayabiliyor, ama o grafiği çizen duyguları açıklayamıyor. Refleksivite, tam da bu görünmeyen duyguların anlatımı gibi aslında. Gerçek sandıklarımızın çoğu, belki de hep birlikte inandığımız bir hikâyeden ibaret. 2000'lerin internet balonunda, 2008'in mortgage krizinde, hatta kripto paraların yükselişinde gördüğümüz şey aslında hep aynı: inanışların kendi kendini, kendi algılarını gerçekleştirmesi. Bu durumda piyasalar gerçeği yansıtan aynalar değil, insan zihninin yanılgılarını büyüten merceklerdir desek çok da abartmış olmayız herhalde. Bu yüzden ekonomi yalnızca rakamlardan değil, aynı zamanda inançlardan ve beklentilerden oluşuyor. Ve biz, neye inanırsak, bir süreliğine o 'gerçek' haline geliyor.
    "İyi bir planın en büyük düşmanı, mükemmel bir planın hayalini kurmaktır."
    Clausewitz

  4. Finansal krizlerin ortaya çıkardığı şey, akademisyenlerin sandığı gibi insanların aptal olduğu değil geleceğe ilişkin riskleri gözardı etmeleridir. Zaten geleceği bilmek imkansız olduğuna göre insanları suçlayabilir misiniz? 2000 veya 2008 gibi tüm krizlerden sonra temel varlıklar kriz öncesi zirvelerinin kat kat üstüne çıkmıştır, yani zaman kısıtı olmayan yatırımcılar ortalamayı yenmiştir. Buffet'ın performansı önemli bir dayanak haline geldikten sonra bile spekülatif oyunların müşterisi azalmadı. Tek sorun beklentilerin pürüzsüz bir gelecekte hareket etmeyeceği gerçeği. Bakın tüm dünyanın ağırlık merkezi ABD'de federal devlet kapalı ve kendi yapısının taşları olan çalışanlara maaş vermiyor. Kendine bunu yapan etrafına ne yapmaz ki? Siyasi kriz olarak nitelendirilecek bu durum parlak teknoloji devrimine rağmen nasıl gerçekleşiyor? Önemsizmiş gibi gözüken ve hangi vadede piyasaları etkileyeceği belli olmayan sınıflar arasındaki zenginlik farkının yansıması belki de? Şimdilerde uzmanlar gittikçe artan tonda, AI veya diğer devrimsel teknolojilerin aşırı fiyatlandığını konuşuyor. Bazı açılardan haklılar ama bazı açılardan değiller.

  5.  Alıntı Originally Posted by yelpaze Yazıyı Oku
    Finansal krizlerin ortaya çıkardığı şey, akademisyenlerin sandığı gibi insanların aptal olduğu değil geleceğe ilişkin riskleri gözardı etmeleridir. Zaten geleceği bilmek imkansız olduğuna göre insanları suçlayabilir misiniz? 2000 veya 2008 gibi tüm krizlerden sonra temel varlıklar kriz öncesi zirvelerinin kat kat üstüne çıkmıştır, yani zaman kısıtı olmayan yatırımcılar ortalamayı yenmiştir. Buffet'ın performansı önemli bir dayanak haline geldikten sonra bile spekülatif oyunların müşterisi azalmadı. Tek sorun beklentilerin pürüzsüz bir gelecekte hareket etmeyeceği gerçeği. Bakın tüm dünyanın ağırlık merkezi ABD'de federal devlet kapalı ve kendi yapısının taşları olan çalışanlara maaş vermiyor. Kendine bunu yapan etrafına ne yapmaz ki? Siyasi kriz olarak nitelendirilecek bu durum parlak teknoloji devrimine rağmen nasıl gerçekleşiyor? Önemsizmiş gibi gözüken ve hangi vadede piyasaları etkileyeceği belli olmayan sınıflar arasındaki zenginlik farkının yansıması belki de? Şimdilerde uzmanlar gittikçe artan tonda, AI veya diğer devrimsel teknolojilerin aşırı fiyatlandığını konuşuyor. Bazı açılardan haklılar ama bazı açılardan değiller.
    Kafamızda belirebilecek ve çoğu kişi tarafından atlanılan kritik soru şu: AI ve beraberinde gelişen parlak teknoloji ve bununla ilişkili sektörler haricinde ABD geneline yayılan bir üretim ekonomisi devriminden bahsedebilir miyiz? Ekonomik büyümenin ve refah artışının dengeli bir şekilde tüm ülke geneline, toplumun tüm parçalarına, tüm bireylerine tam anlamıyla yansımaması durumuna, yapısal defolarına ve bazı çıkmazlarına rağmen Çin'deki üretim ekonomisi devriminin eski sanayiden yeni teknolojilere kadar aşağı yukarı tüm üretim sektörlerine yayıldığını, Çin'in sadece bir üretim devi değil aynı zamanda büyük nüfusuyla kendi başına bile yetebilecek bir pazarı olduğunu, üretim ekonomisi kadar artık tüketim ekonomisinin de büyüdüğünü iddia etsek herhalde çok abartmış olmayız. AI ve bununla ilişkili sektörlerde kısmen ABD'nin bir tık gerisinde gibi görünüyor olsa da, bu farkın kısa zamanda kapatılacağı ve belki de o alanda da öne geçilebileceği gibi bir ihtimal de mevcut ayrıca. ABD Çin'deki bu üretim ekonomisi devrimine karşılık rekabetin neresinde duruyor?

    Trump'ın üretimi ve yatırımları ülke içerisine çekebilme ve aynı zamanda sürekli büyüyen dış ticaret açığını kapatma ve gittikçe sürdürülemez hale gelen borçlanma trendini yavaşlatma ve sürdürülebilir hale getirme vaatleriyle tekrar başa geldiğini biliyoruz. Kendi kendine yetecek ve üretimde dışa bağımlılığı bitirecek bir ekonomi düşü çerçevesinde de sert gümrük vergileri dayatmaya çalıştığını da bir süredir gözlemliyoruz. Ancak bu vaatler ve bunun uygulamasının bir başlangıcı gibi görünen kamu harcamalarını kısma, ithalaatı azaltıcı tedbirler ve ABD'ye gümrük vergisiz ya da düşük gümrük vergileri ödeyerek mal ve hizmet satabilmek için ABD'ye yatırımları şart koşan bir anlayış günümüz şartlarında ne kadar realist? Şunun şurasında 3 sene başkanlığı kalmış ve tekrar seçilemeyecek birisinin bu yaklaşımını biraz romantik bulmadığımı söylesem kendime yalan söylemiş olurum. ABD halkının büyük genelini acı reçetelerle karşı karşıya bırakacak bir ekonomi politikaları zincirinin bir sonraki seçimde Demokratlar'ı tekrar başa getirme ve bu döngüyü durdurma riski her zaman mevcut. Böyle bir risk gerçekleşmese ve tekrar Cumhuriyetçiler seçilse bile bir sonraki başkanın da Trump gibi hareket edebileceğini düşünmek da mantığı zorlayıcı bir durum. Bu kısıtlı zaman dahilinde bir çok alanda sanayi ve hizmetler üretimini ABD içerisine çekebilecek bir devrimin gerçekleşebilmesi biraz hayalci bir bakış açısı gibi duruyor. Eski sanayi ya da eski ekonominin yeni teknoloji devriminin gölgesinde sönük kaldığının farkındayız, yalnız o küçümsenen kısımın da hayatın olmazsa olmazlarını ürettiğini unutmamakta fayda var. Tüm bunlarla beraber bir de yukarıda belirtmiş olduğunuz ve çözülmesi kolay görünmeyen sorunların gittikçe kartopu şeklinde büyüdüğü bir gerçek var.

    Çin'in yaptığını ABD de yeniden yapabilir mi? Siyasi yapısı, yönetim şekli, halkının çalışma alışkanlıkları ve dünyaya bakış açılarının tamamen farklı olduğu iki ülkeden bahsediyoruz. Bence bazı şeyler için çok geç. Parlak teknoloji devrimleri ve AI ve beraberinde üreteceği ekonominin tüm ülke geneline ve tabanına yayılabilmesini ve buradan bir mucize çıkmasını ben pek olası görmüyorum açıkçası. Sadece duvara ne zaman toslanılacağını kestiremiyoruz gibi bir durum söz konusu.
    Son düzenleme : deva-i dert; Bugün saat: 13:44.
    "İyi bir planın en büyük düşmanı, mükemmel bir planın hayalini kurmaktır."
    Clausewitz

Sayfa 370/370 İlkİlk ... 270320360368369370

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •