
Originally Posted by
seref9
DeÄerli Dostlarım;
Anadolu ve çevresindeki toplulukların kültürü, tarih boyunca birbirine sıkı sıkıya baÄlı olmuÅ ve karÅılıklı etkileÅimle ÅekillenmiÅtir.
Türk, Ermeni ve Yunan müzikleri buna çok güzel bir örnek sunar. Ãç kültürün müziÄi birebir aynı olmasa da, makamlar, ezgi yapıları ve kullanılan enstrümanlar bakımından birbirine yakındır.
ÃrneÄin, Hicaz makamı hem Türk sanat müziÄinde, hem Ermeni kilise müziÄinde hem de Yunan rebetiko ezgilerinde karÅımıza çıkar. Ud, keman, kanun, santur ve kaval gibi enstrümanlar ortak, melodiler ise aynı coÄrafyanın ruhunu taÅır.
Bu benzerlik sadece müzikle sınırlı deÄildir. Yemek kültürü de büyük ölçüde ortaktır. Ortak kelimeler bize bunu gösterir: pilav, dolma, börek, tarhana gibi kelimeler hem Türk, hem Ermeni, hem de Yunan mutfaklarında kullanılır.
ÃrneÄin, dolma hazırlanıÅı her kültürde benzerdir: yaprak veya sebze içi, pirinç, soÄan, baharat ve zeytinyaÄı ile doldurulur, taÅ fırında veya tencerede piÅirilir. İsimler farklı telaffuz edilebilir, ama özü ve lezzeti ortaktır.
Benzer Åekilde düÄün ve cenaze törenleri de birbirine oldukça yakındır. DüÄünlerde misafire sunulan yemekler, müzik eÅliÄinde yapılan oyunlar, acılı günlerde topluca yapılan dualar ve aÄıtlar, toplumsal dayanıÅmayı ve aidiyeti pekiÅtirir. Burada kullanılan ortak kelimeler de dikkat çekicidir: kirve (düÄünde Åahit/yardımcı), sofra, ayini gibi kelimeler, kültürler arası baÄımızı gösterir.
Tarih boyunca ise, bizlerin bir arada yaÅama potansiyelini, emperyalist güçler kullanarak zayıflatmıÅtır.
Ãzellikle İngiliz sömürgeciliÄi gibi emperyalist sistemler, toplumları birbirine düÅman ederek fakirleÅmemizi ve köleleÅtirilmemizi saÄlamıÅtır.
Bugün Ermenistan dünyanın en fakir ülkelerinden biri konumundadır; biz Türkler ve Yunanlar da zengin sayılmayız. Bu gerçek, birlikte hareket etmenin ve ortak kültürel mirasa sahip çıkmanın ne kadar önemli olduÄunu gösterir.
Bir insanın kendi vatanına, kimliÄine, tarihine, kültürüne ve toplumuna karÅı mesafeli ya da eleÅtirel bir tutum alması, her durumda düÅmanlık olarak okunamaz.
Ancak Åu da bir gerçektir ki; bu baÅlıklar söz konusu olduÄunda eleÅtiri ile aidiyetsizlik, muhalefet ile karÅıtlık, özgür düÅünce ile baÅkasının söylemini taÅıma arasındaki çizgi zaman zaman bilinçli ya da bilinçsiz Åekilde aÅılabilmektedir.
İdeolojik körlük, tarihte ve bugün, bireyin gerçekliÄi görmesini engelleyen en güçlü faktörlerden biridir. İnsan, kendisini ait hissettiÄi ideolojiyi mutlak doÄru kabul ettiÄinde; toplumun deÄerlerini, tarihsel hafızasını ve ortak acılarını küçümseyebilir.
Bu noktada yapılan Åey çoÄu zaman eleÅtiri deÄil, yabancılaÅmadır.
Ãte yandan, çıkar iliÅkileri üzerinden konumlanan, gücü ya da imkânı kim sunuyorsa onun söylemini savunan bir kesimin varlıÄı da inkâr edilemez. Gâvurun ekmeÄini yiyen gâvurun kılıcını sallar sözü, tam olarak bu durumu tarif eder. Ancak bu yaklaÅımı genelleÅtirerek, her farklı siyasi tercihi bu kapsama sokmak; meseleyi aydınlatmaz, sadece yaftalamaya hizmet eder.
Bir baÅka sorun da, bilgiyle deÄil kanaatle konuÅma alıÅkanlıÄıdır. Olayları, tarihsel baÄlamı ve sonuçları yeterince okumadan fikir üretmek; yüksek sesle konuÅmayı, derin düÅünmenin önüne koymak toplumda ciddi bir kirlilik yaratır.
Bu durum ne belli bir ideolojiye ne de tek bir kesime özgüdür. GeçmiÅte bedel ödemiÅ olmak, bugün yapılan her deÄerlendirmeyi otomatik olarak doÄru kılmaz; insan yanılabilir, deÄiÅebilir ya da çaÄın gerisinde kalabilir.
Ancak bütün bu eleÅtiriler yapılırken dilin seviyesi önemlidir. KiÅileri isim vererek aÅaÄılamak, zekâ ya da ahlak üzerinden hüküm vermek; karÅıt fikri çürütmez, yalnızca öfkeyi örgütler.
Hakaret, haklılık üretmez; aksine savunulan fikrin meÅruiyetini zayıflatır.
Sonuç olarak mesele; insanların neyi savunduÄundan çok, nasıl ve hangi gerekçeyle savunduÄudur. Bir düÅüncenin ülkeye, topluma ya da ortak deÄerlere zarar verdiÄi iddia ediliyorsa, bu iddia somut söylemler, eylemler ve sonuçlar üzerinden tartıÅılmalıdır.
Aksi hâlde fikir tartıÅması yerini kamplaÅmaya, eleÅtiri yerini düÅmanlıÄa bırakır. SaÄlıklı bir toplum; kör baÄlılıkla deÄil, bilinçli aidiyetle; hakaretle deÄil, akılla güçlenir.
Bu benzerlikler, kimliÄimizi veya tarihsel farklılıklarımızı yok saymak anlamına gelmez. Aksine, ortak kültürel köklerimizi görmek, birbirimize düÅmanlıÄı deÄil, kardeÅliÄi hatırlatır.
Her milletin iyi ve kötü yanları, doÄru ve yanlıŠuygulamaları vardır; bireyler ise zamanla fikir deÄiÅtirebilir, farklı tercihlerde bulunabilir. Bu, aidiyetimizin deÄerini azaltmaz; aksine zenginleÅtirir.
Hepimiz aynı ülkenin eÅit vatandaÅlarıyız ve ortak kültürümüzü anlamak, birbirimizi anlamanın temel yoludur. Müzik, yemek, törenler, ortak kelimeler ve tarihsel deneyimler, geçmiÅimizin ve birlikte yaÅamıŠolmanın bize bıraktıÄı en deÄerli mirastır.
Bu mirası hatırlamak ve sahiplenmek, kimliÄe düÅmanlık yapmak deÄil; aksine aidiyeti ve toplumsal baÄı güçlendirmek demektir. Kültürel farklılıklarımızı küçümsemek yerine, benzerliklerimizi kutlamak, hem tarih bilincimizi hem de toplumsal olgunluÄumuzu pekiÅtirir.
Yer İmleri