Artan

12,32 10 18:10
133,10 10 18:10
17,95 9.99 18:10
83,65 9.99 18:10
16,25 9.95 18:10
Artan Hisseler

Azalan

3.600.000,00 -10 18:10
37,48 -9.99 18:10
289,00 -9.97 18:10
4,07 -9.96 18:10
28,32 -9.87 18:10
Azalan Hisseler

İşlem

7.468.048.809,25 18:10
6.326.164.607,21 18:10
5.831.811.390,32 18:10
5.767.830.718,38 18:10
5.524.156.276,00 18:10
Tüm Hisseler
Sayfa 177/178 İlkİlk ... 77127167175176177178 SonSon
Arama sonucu : 1418 madde; 1,409 - 1,416 arası.

Konu: Dolarda yükseliş kaçınılmaz xxvı

  1. [QUOTE=reha kaya;7128750]Bizi kıskanan Almanyada gönüllü askerlere 2.600 euro gayme maaş vereceklermiş, biz de ise gönülsüz olmak için üste para alıyorlar.

    Yarın gönüllü askerliğe başvuranlar 2.600 euro maaş alacak, isteyenler askerlik şubelerine başvursun deseler askerlik şubelerinde cam çerçeve kalmaz, yaş tahditi koymazlar ise 60 yaş üstü başvuru sayısı ilk gün yüz bin kişiyi bulur, toplam başvuruyu ise en az 5 milyon kişi bekliyorum.[/QUO








  2.  Alıntı Originally Posted by reha kaya Yazıyı Oku
    Bizi kıskanan Almanyada gönüllü askerlere 2.600 euro gayme maaş vereceklermiş, biz de ise gönülsüz olmak için üste para alıyorlar.

    Yarın gönüllü askerliğe başvuranlar 2.600 euro maaş alacak, isteyenler askerlik şubelerine başvursun deseler askerlik şubelerinde cam çerçeve kalmaz, yaş tahditi koymazlar ise 60 yaş üstü başvuru sayısı ilk gün yüz bin kişiyi bulur, toplam başvuruyu ise en az 5 milyon kişi bekliyorum.
    https://www.youtube.com/watch?v=yEy7BeIhcGs&t=140s

    Bizde de uzman er ve erbaş maaşı 2000 EUR'a yakın yani kişi başı milli gelirin yaklaşık 1,5 katı/yıl
    Almanya'da ise oranın kişi başı milli gelirinin yaklaşık yarısı. 2600 EUR x 12 ay = 31200 EUR/yıl

    Başvurular buradan:
    https://personeltemin.msb.gov.tr/Ana...9-5c6f9aae25c7

    Normal, Almanlar eli sıkı olarak tanınırlar.

  3. Değerli Dostlarım;

    Anadolu ve çevresindeki toplulukların kültürü, tarih boyunca birbirine sıkı sıkıya bağlı olmuş ve karşılıklı etkileşimle şekillenmiştir.

    Türk, Ermeni ve Yunan müzikleri buna çok güzel bir örnek sunar. Üç kültürün müziği birebir aynı olmasa da, makamlar, ezgi yapıları ve kullanılan enstrümanlar bakımından birbirine yakındır.

    Örneğin, Hicaz makamı hem Türk sanat müziğinde, hem Ermeni kilise müziğinde hem de Yunan rebetiko ezgilerinde karşımıza çıkar. Ud, keman, kanun, santur ve kaval gibi enstrümanlar ortak, melodiler ise aynı coğrafyanın ruhunu taşır.

    Bu benzerlik sadece müzikle sınırlı değildir. Yemek kültürü de büyük ölçüde ortaktır. Ortak kelimeler bize bunu gösterir: “pilav”, “dolma”, “börek”, “tarhana” gibi kelimeler hem Türk, hem Ermeni, hem de Yunan mutfaklarında kullanılır.

    Örneğin, dolma hazırlanışı her kültürde benzerdir: yaprak veya sebze içi, pirinç, soğan, baharat ve zeytinyağı ile doldurulur, taş fırında veya tencerede pişirilir. İsimler farklı telaffuz edilebilir, ama özü ve lezzeti ortaktır.

    Benzer şekilde düğün ve cenaze törenleri de birbirine oldukça yakındır. Düğünlerde misafire sunulan yemekler, müzik eşliğinde yapılan oyunlar, acılı günlerde topluca yapılan dualar ve ağıtlar, toplumsal dayanışmayı ve aidiyeti pekiştirir. Burada kullanılan ortak kelimeler de dikkat çekicidir: “kirve” (düğünde şahit/yardımcı), “sofra”, “ayini” gibi kelimeler, kültürler arası bağımızı gösterir.

    Tarih boyunca ise, bizlerin bir arada yaşama potansiyelini, emperyalist güçler kullanarak zayıflatmıştır.

    Özellikle İngiliz sömürgeciliği gibi emperyalist sistemler, toplumları birbirine düşman ederek fakirleşmemizi ve köleleştirilmemizi sağlamıştır.

    Bugün Ermenistan dünyanın en fakir ülkelerinden biri konumundadır; biz Türkler ve Yunanlar da zengin sayılmayız. Bu gerçek, birlikte hareket etmenin ve ortak kültürel mirasa sahip çıkmanın ne kadar önemli olduğunu gösterir.

    Bir insanın kendi vatanına, kimliğine, tarihine, kültürüne ve toplumuna karşı mesafeli ya da eleştirel bir tutum alması, her durumda “düşmanlık” olarak okunamaz.

    Ancak şu da bir gerçektir ki; bu başlıklar söz konusu olduğunda eleştiri ile aidiyetsizlik, muhalefet ile karşıtlık, özgür düşünce ile başkasının söylemini taşıma arasındaki çizgi zaman zaman bilinçli ya da bilinçsiz şekilde aşılabilmektedir.

    İdeolojik körlük, tarihte ve bugün, bireyin gerçekliği görmesini engelleyen en güçlü faktörlerden biridir. İnsan, kendisini ait hissettiği ideolojiyi mutlak doğru kabul ettiğinde; toplumun değerlerini, tarihsel hafızasını ve ortak acılarını küçümseyebilir.

    Bu noktada yapılan şey çoğu zaman eleştiri değil, yabancılaşmadır.

    Öte yandan, çıkar ilişkileri üzerinden konumlanan, gücü ya da imkânı kim sunuyorsa onun söylemini savunan bir kesimin varlığı da inkâr edilemez. “Gâvurun ekmeğini yiyen gâvurun kılıcını sallar” sözü, tam olarak bu durumu tarif eder. Ancak bu yaklaşımı genelleştirerek, her farklı siyasi tercihi bu kapsama sokmak; meseleyi aydınlatmaz, sadece yaftalamaya hizmet eder.

    Bir başka sorun da, bilgiyle değil kanaatle konuşma alışkanlığıdır. Olayları, tarihsel bağlamı ve sonuçları yeterince okumadan fikir üretmek; yüksek sesle konuşmayı, derin düşünmenin önüne koymak toplumda ciddi bir kirlilik yaratır.

    Bu durum ne belli bir ideolojiye ne de tek bir kesime özgüdür. Geçmişte bedel ödemiş olmak, bugün yapılan her değerlendirmeyi otomatik olarak doğru kılmaz; insan yanılabilir, değişebilir ya da çağın gerisinde kalabilir.

    Ancak bütün bu eleştiriler yapılırken dilin seviyesi önemlidir. Kişileri isim vererek aşağılamak, zekâ ya da ahlak üzerinden hüküm vermek; karşıt fikri çürütmez, yalnızca öfkeyi örgütler.

    Hakaret, haklılık üretmez; aksine savunulan fikrin meşruiyetini zayıflatır.

    Sonuç olarak mesele; insanların neyi savunduğundan çok, nasıl ve hangi gerekçeyle savunduğudur. Bir düşüncenin ülkeye, topluma ya da ortak değerlere zarar verdiği iddia ediliyorsa, bu iddia somut söylemler, eylemler ve sonuçlar üzerinden tartışılmalıdır.

    Aksi hâlde fikir tartışması yerini kamplaşmaya, eleştiri yerini düşmanlığa bırakır. Sağlıklı bir toplum; kör bağlılıkla değil, bilinçli aidiyetle; hakaretle değil, akılla güçlenir.

    Bu benzerlikler, kimliğimizi veya tarihsel farklılıklarımızı yok saymak anlamına gelmez. Aksine, ortak kültürel köklerimizi görmek, birbirimize düşmanlığı değil, kardeşliği hatırlatır.

    Her milletin iyi ve kötü yanları, doğru ve yanlış uygulamaları vardır; bireyler ise zamanla fikir değiştirebilir, farklı tercihlerde bulunabilir. Bu, aidiyetimizin değerini azaltmaz; aksine zenginleştirir.

    Hepimiz aynı ülkenin eşit vatandaşlarıyız ve ortak kültürümüzü anlamak, birbirimizi anlamanın temel yoludur. Müzik, yemek, törenler, ortak kelimeler ve tarihsel deneyimler, geçmişimizin ve birlikte yaşamış olmanın bize bıraktığı en değerli mirastır.

    Bu mirası hatırlamak ve sahiplenmek, kimliğe düşmanlık yapmak değil; aksine aidiyeti ve toplumsal bağı güçlendirmek demektir. Kültürel farklılıklarımızı küçümsemek yerine, benzerliklerimizi kutlamak, hem tarih bilincimizi hem de toplumsal olgunluğumuzu pekiştirir.

  4. #1412
     Alıntı Originally Posted by seref9 Yazıyı Oku
    Değerli Dostlarım;

    Anadolu ve çevresindeki toplulukların kültürü, tarih boyunca birbirine sıkı sıkıya bağlı olmuş ve karşılıklı etkileşimle şekillenmiştir.

    Türk, Ermeni ve Yunan müzikleri buna çok güzel bir örnek sunar. Üç kültürün müziği birebir aynı olmasa da, makamlar, ezgi yapıları ve kullanılan enstrümanlar bakımından birbirine yakındır.

    Örneğin, Hicaz makamı hem Türk sanat müziğinde, hem Ermeni kilise müziğinde hem de Yunan rebetiko ezgilerinde karşımıza çıkar. Ud, keman, kanun, santur ve kaval gibi enstrümanlar ortak, melodiler ise aynı coğrafyanın ruhunu taşır.

    Bu benzerlik sadece müzikle sınırlı deÄŸildir. Yemek kültürü de büyük ölçüde ortaktır. Ortak kelimeler bize bunu gösterir: “pilav”, “dolma”, “börek”, “tarhana” gibi kelimeler hem Türk, hem Ermeni, hem de Yunan mutfaklarında kullanılır.

    Örneğin, dolma hazırlanışı her kültürde benzerdir: yaprak veya sebze içi, pirinç, soğan, baharat ve zeytinyağı ile doldurulur, taş fırında veya tencerede pişirilir. İsimler farklı telaffuz edilebilir, ama özü ve lezzeti ortaktır.

    Benzer ÅŸekilde düğün ve cenaze törenleri de birbirine oldukça yakındır. Düğünlerde misafire sunulan yemekler, müzik eÅŸliÄŸinde yapılan oyunlar, acılı günlerde topluca yapılan dualar ve ağıtlar, toplumsal dayanışmayı ve aidiyeti pekiÅŸtirir. Burada kullanılan ortak kelimeler de dikkat çekicidir: “kirve” (düğünde ÅŸahit/yardımcı), “sofra”, “ayini” gibi kelimeler, kültürler arası bağımızı gösterir.

    Tarih boyunca ise, bizlerin bir arada yaşama potansiyelini, emperyalist güçler kullanarak zayıflatmıştır.

    Özellikle İngiliz sömürgeciliği gibi emperyalist sistemler, toplumları birbirine düşman ederek fakirleşmemizi ve köleleştirilmemizi sağlamıştır.

    Bugün Ermenistan dünyanın en fakir ülkelerinden biri konumundadır; biz Türkler ve Yunanlar da zengin sayılmayız. Bu gerçek, birlikte hareket etmenin ve ortak kültürel mirasa sahip çıkmanın ne kadar önemli olduğunu gösterir.

    Bir insanın kendi vatanına, kimliÄŸine, tarihine, kültürüne ve toplumuna karşı mesafeli ya da eleÅŸtirel bir tutum alması, her durumda “düşmanlık” olarak okunamaz.

    Ancak şu da bir gerçektir ki; bu başlıklar söz konusu olduğunda eleştiri ile aidiyetsizlik, muhalefet ile karşıtlık, özgür düşünce ile başkasının söylemini taşıma arasındaki çizgi zaman zaman bilinçli ya da bilinçsiz şekilde aşılabilmektedir.

    İdeolojik körlük, tarihte ve bugün, bireyin gerçekliği görmesini engelleyen en güçlü faktörlerden biridir. İnsan, kendisini ait hissettiği ideolojiyi mutlak doğru kabul ettiğinde; toplumun değerlerini, tarihsel hafızasını ve ortak acılarını küçümseyebilir.

    Bu noktada yapılan şey çoğu zaman eleştiri değil, yabancılaşmadır.

    Öte yandan, çıkar iliÅŸkileri üzerinden konumlanan, gücü ya da imkânı kim sunuyorsa onun söylemini savunan bir kesimin varlığı da inkâr edilemez. “Gâvurun ekmeÄŸini yiyen gâvurun kılıcını sallar” sözü, tam olarak bu durumu tarif eder. Ancak bu yaklaşımı genelleÅŸtirerek, her farklı siyasi tercihi bu kapsama sokmak; meseleyi aydınlatmaz, sadece yaftalamaya hizmet eder.

    Bir başka sorun da, bilgiyle değil kanaatle konuşma alışkanlığıdır. Olayları, tarihsel bağlamı ve sonuçları yeterince okumadan fikir üretmek; yüksek sesle konuşmayı, derin düşünmenin önüne koymak toplumda ciddi bir kirlilik yaratır.

    Bu durum ne belli bir ideolojiye ne de tek bir kesime özgüdür. Geçmişte bedel ödemiş olmak, bugün yapılan her değerlendirmeyi otomatik olarak doğru kılmaz; insan yanılabilir, değişebilir ya da çağın gerisinde kalabilir.

    Ancak bütün bu eleştiriler yapılırken dilin seviyesi önemlidir. Kişileri isim vererek aşağılamak, zekâ ya da ahlak üzerinden hüküm vermek; karşıt fikri çürütmez, yalnızca öfkeyi örgütler.

    Hakaret, haklılık üretmez; aksine savunulan fikrin meşruiyetini zayıflatır.

    Sonuç olarak mesele; insanların neyi savunduğundan çok, nasıl ve hangi gerekçeyle savunduğudur. Bir düşüncenin ülkeye, topluma ya da ortak değerlere zarar verdiği iddia ediliyorsa, bu iddia somut söylemler, eylemler ve sonuçlar üzerinden tartışılmalıdır.

    Aksi hâlde fikir tartışması yerini kamplaşmaya, eleştiri yerini düşmanlığa bırakır. Sağlıklı bir toplum; kör bağlılıkla değil, bilinçli aidiyetle; hakaretle değil, akılla güçlenir.

    Bu benzerlikler, kimliğimizi veya tarihsel farklılıklarımızı yok saymak anlamına gelmez. Aksine, ortak kültürel köklerimizi görmek, birbirimize düşmanlığı değil, kardeşliği hatırlatır.

    Her milletin iyi ve kötü yanları, doğru ve yanlış uygulamaları vardır; bireyler ise zamanla fikir değiştirebilir, farklı tercihlerde bulunabilir. Bu, aidiyetimizin değerini azaltmaz; aksine zenginleştirir.

    Hepimiz aynı ülkenin eşit vatandaşlarıyız ve ortak kültürümüzü anlamak, birbirimizi anlamanın temel yoludur. Müzik, yemek, törenler, ortak kelimeler ve tarihsel deneyimler, geçmişimizin ve birlikte yaşamış olmanın bize bıraktığı en değerli mirastır.

    Bu mirası hatırlamak ve sahiplenmek, kimliğe düşmanlık yapmak değil; aksine aidiyeti ve toplumsal bağı güçlendirmek demektir. Kültürel farklılıklarımızı küçümsemek yerine, benzerliklerimizi kutlamak, hem tarih bilincimizi hem de toplumsal olgunluğumuzu pekiştirir.

    Burası dolar başlığı.

    Yazınızın dolar veya dövizle bir alakası yok.
    [emoji23]

  5. https://www.birgun.net/haber/yeni-sa...-dusurmeliydi-

    İktidara yakınlığıyla bilinen yandaş Yeni Şafak yazarı Mehmet Şeker, Ekrem İmamoğlu’nun diploma davasına ilişkin kaleme aldığı yazıda hâkimin yanlış yaptığını belirterek, iddianamede suç unsuru bulunmadığını ve davanın baştan düşürülmesi gerektiğini yazdı; mahkeme kararlarının da sorgulanabilir olduğunu vurguladı. Yazı Yeni Şafak'ın sosyal medya hesabından da metinden alıntı yapılarak paylaşıldı.



  6. 2 milyon euro ücretsiz suyun maliyeti, su içiliyorsa 2 milyon euro gayme işeme maliyeti vardır, 2 milyon da s.çma maliyeti desek, Pegasus amme hizmeti için uçuyor demektir külliyen zarar.
    DOLAR 5 GAYME OLACAK!
    Bu imza, Subat 2017 tarihine aittir!

  7. Eğer sosyal güvencesi olmayan aile reisi gelir testine başvurduysa, kendisiyle aynı hane içinde yaşayan (aynı evde – dairede oturan) eşi, evli olmayan çocuğu ile anne ve babasının gelirleri dikkate alınır. Kendisiyle birlikte yaşayan kardeşi veya evli olan çocuğunun geliri dikkate alınmaz, gelir testine dahil edilmez ... Şimdi bu açıklamaya göre bir sorum var benim 2 abla beraber yaşıyorlar bana ait bir evde. Ablam memur, diğeri çalışmıyor yıllardir GSS sini ben öderim çalismayan ablanın... Çalişmayan ablanin geliri yok , sadece boş olan gelir elde edilmeyen arsa ve tarlada payı var,memur olan ablayla beraber yasiyorlar.Ben başka evde yaşıyorum , aynı hanede değilim. Yukarıda paylaştığım şeye göre kardeşler alt üst soy olmadığı için , çalışmayan ve geliri olmayan ablanın genel sağlık sigortası ödememesi mi gerekiyor? Yoksa atıyorum , arsada tarlada payin varmiş, sat öde derler mi aramızda bilen var mı. Sosyal yardımlaşma bilmem nesine gidicem zaten bilgi alıcam da önden bir yoklamak istedim. Hani bana sarmasinlar, memur ablaya sarmasinlar...Ama seneye yaklaşık aylık 2600tl ödemek istemiyorum artık .... Hadi ödedim şimdiye kadar ama, işin boku çıkınca içimden gelmiyor artık

  8. Gerçi çalışmayan abla , aile reisi olmuyor ama , bilemedim

Sayfa 177/178 İlkİlk ... 77127167175176177178 SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •