Enflasyon Muhasebesi Kalkıyor Diye Sevinmeli miyiz? Emin misiniz?
Enflasyon muhasebesi kalkıyor diye şu an bayram eden, sağda solda ahkam kesen, hatta bu işin matematiksel derinliğini zerre anlamayan o tayfaya kötü bir haberim var. Yıl sonu bilançoları ekrana düştüğünde, o çok sevdikleri “kağıt üzerindeki karların†nasıl buharlaştığını; yüksek borçlu, devasa sanayi şirketlerinin nasıl ciddi bir özkaynak erimesiyle baş başa kaldığını gördüklerinde oluşacak o yüz ifadesini şimdiden tahmin edebiliyorum. Bu sadece basit bir muhasebe kuralı değişikliği değil. Bu; borçla dönen, operasyonel olarak nakit üretemeyen ve bugüne kadar enflasyonun arkasına saklanarak ayakta duranlar için finansal bir illüzyonun sonudur. Başka bir ifadeyle, “Kral Çıplak†döneminin başlangıcıdır. Gelin bunun teknik anatomisini net şekilde ortaya koyalım.
Parasal Pozisyon Kazancı Kalkanı Çöküyor: TMS 29 (Enflasyon Muhasebesi) uygulanırken, net parasal borç pozisyonu taşıyan şirketler için ciddi bir dengeleme mekanizması vardı. Enflasyon ortamında borcun reel olarak erimesi, gelir tablosunda parasal pozisyon kazancı olarak yer alıyor ve birçok şirketin operasyonel zayıflığını adeta perdeleyebiliyordu. Örneğin; faaliyetlerinden anlamlı bir nakit yaratamayan, hatta operasyonel zarar yazan bir şirket, yalnızca bu muhasebe etkisi sayesinde 1–1,5 milyar TL gibi parasal kazançlar yazabiliyor, böylece net kar hanesi “pozitif†kalabiliyordu. Bu karın kasayla, üretimle veya verimlilikle hiçbir ilgisi yoktu; tamamen enflasyonun borcu aşındırmasının muhasebe karşılığıydı. Uygulama kalktığı anda bu kalkan ortadan kalkıyor. Kasaya girmeyen ama bilançoyu süsleyen o rakamlar sıfırlandığında, şirketin makyajsız ve çıplak finansal gerçekliği bütün sertliğiyle ortaya çıkacak.
Nominal Faizlerin Giyotin Etkisi: Mevcut ortamda şirketler %50–60 bandında finansman maliyetine katlanıyor. Enflasyon muhasebesi varken bu ağır faiz yükünün bir bölümü, enflasyon düzeltmesi içinde bir ölçüde absorbe ediliyordu. Bu filtre kalktığında, ödenen her kuruş nominal faiz doğrudan kar/zarar tablosuna yansıyacak. Özellikle borçluluğu yüksek şirketlerde, finansman giderleri operasyonel karı (hatta FAVÖK’ü) hızla yutmaya başladığında net kar satırında sadece hızlanan bir kan kaybı göreceğiz.
Özkaynak Erimesi ve Finansal Rasyoların Bozulması: Asıl büyük risk ise çoğu kişinin gözden kaçırdığı bu noktada yatıyor. Enflasyon muhasebesi durduğunda bilanço dinamiği tamamen değişiyor. Varlıklar sabitleniyor, Fabrikalar, arsalar ve makineler artık enflasyonla yukarı taşınmıyor; tarihi maliyetlerinde adeta çakılı kalıyor. Zararlar doğrudan özkaynağı eritiyor. Parasal kazanç desteği olmadığı için artan net zararlar, her çeyrekte özkaynaklardan düşülüyor.
Matematik acımasız: Payda (özkaynak) küçülürken pay (borç) aynı kalırsa, kaldıraç oranları otomatik olarak bozulur. Bu da PD/DD gibi oranların bir gecede fırlamasına neden olabilir. Dün “ucuz†denilen bir hisse, bilanço gününde piyasanın en pahalı kağıtlarından biri haline gelebilir. Bu bir algı değil, saf matematik sonucudur.
Teknik İflas (TTK 376) Riski: Enflasyon muhasebesi, varlıkları yeniden değerleyerek özkaynakları şişiriyor ve birçok borçlu şirketi Teknik İflas sınırının üzerinde tutuyordu. Bu yapay oksijen çekildiğinde, sermayesine oranla ağır borç yükü taşıyan şirketlerde özkaynakların yarısının hatta tamamının eridiğini görmek şaşırtıcı olmayacak. İşte o noktada, bugün sevinenlerin karşısına bu kez “bedelli sermaye artırımı†başlıkları çıkacak. Piyasanın gerçek yüzüyle tanışma anı genelde böyle olur.
Özetle: Enflasyon muhasebesinin kalkması; operasyonel olarak verimsiz, nakit üretemeyen ama borçlu olduğu için muhasebe etkileriyle kar yazabilen yapıların maskesini düşürecek. Bilanço günleri geldiğinde piyasa, gerçek analizle temenni arasındaki farkı herkese sert şekilde öğretecek.
Not: Burada yazılanlar teorik bir öngörüdür. Enflasyon Muhasebesi hesaplamaları için mutlaka bir uzmanda yardım alınmalıdır...
Alıntıdır.

Alıntı yaparak yanıtla


Yer İmleri