Sayfa 1328/7020 İlkİlk ... 3288281228127813181326132713281329133013381378142818282328 ... SonSon
Arama sonucu : 56156 madde; 10,617 - 10,624 arası.

Konu: Sanat Mozaik

  1. Ingiliz yazar ve basimci Samuel Richardson’in dogum yildonumu (19 Agustos 1689)

    “Bir kadin cok hoslanmaya basladi genc bir aslandan yada bir ayidan. Hangisi oldugunu unuttum. Ama bu bir ayi ya da bir kaplandi sanirim. Bu hain yavruyu buyuk bir sevecenlikle besledi. Tehlikeyi sezmeden, korkmadan, onunla oynadi. Ama bakin ne oldu. O hayvan vahsilesti, aniden ve ansizin kadinin ustune saldirarak onu paramparca etti. Simdi soyleyin bana lutfen suclu olan kimdi? O hayvan mi, yoksa o kadin mi? O kadın elbette, cunku kadinin yaptigi dogasina aykiri, en azindan kisiligine aykiriydi. Hayvanin yaptigi ise, kendi dogasi geregiydi.”



    “Here a lady tames and keeps a young Lion, or a Bear, I forget which – But a Bear, or a Tyger, I believe, it was.” After years of docility the beast resumes its nature and tears her to pieces. “And who was most to blame, I pray ? The Brute, or the Lady ?” Clarissa muses, her measured language lending a suppressed plangency to the traditional Aesopian striving for moral reflection : The Lady, surely ! – For what she did, was out of nature, out of character, at least : What it did, was in its own nature.”

  2. Fransiz sair ve soz yazari Pierre-Jean de Béranger’in dogum yldonumu (19 Agustos 1780)



    Tanri Baba, bir sabah uyaninca,
    Biz insanlari dusundu nasilsa,
    Gitti pencereye: ‘Kim bilir,’ dedi;
    Belki o gezegen yok oldu gitti.
    Ama bakti, uzakta, cok uzakta,
    Bir kosecikte fir donuyor dunya.
    Seytan canimiımı alsin, dedi Tanri,
    Alsin vallahi bir sey anliyorsam
    Bu dunyalilarin tutumlariından.
    Ey benim minnacik yaratiklariım,
    Ak ve kara, donuk ve yaniklarim,
    Dedi Tanri, en babacan haliyle;
    Sizi ben yonetiyormusum sozde.
    Oysa, goruyorsunuz, Allah'a sukur,
    Benim de suruyle bakanlarim var,
    Seytan canimiımı alsin, dedi Tanri,
    Alsin vallahi, cocuklar, bu bakanlari
    Ikiser ucer atmazsam kapi disari.
    Bosuna mi kizlar verdim, sarap verdim size?
    Guzel guzel yasayasiniz diye.
    Nasil olur da siz benim inadima
    Ordularin Tanrisi dersiniz bana?
    Ne yuzle adimi alip dilinize
    Top atarsiniz birbirinize?
    Seytan canimiımı alsin, dedi Tanri,
    Alsin vallahi, cocuklar, bir tek
    Orduyu kumanda ettiysem bugune dek.
    Su suslu puslu zibidilerin isi ne
    Yaldizli tahtlar ustunde?
    Nedir o kasilmalari, boburlenmeleri?
    Besledigimiz bu karinca beyleri
    Sozden benden kutsal haklar almislar
    Benim inayetimle kral olmuslar
    Seytan canimiımı alsin, dedi Tanri,
    Alsin vallahi, benden geldiyse eger
    Sizleri boyle kotu yonetenler.
    Hic bana kizmayin artik, cocuklar;
    Temiz yurekli olun, bana yeter.
    Sevisin, gule oynaya yasayin,
    Sizi yakar makarim diye korkmayin
    Kralina da, yobazina da basin kalayi...
    Ama keselim, Allahaismarladik
    Curnalcilar duyarsa yandik
    Seytan canimiımı alsin, dedi Tanri,
    Alsin vallahi, o yuzsuz herifleri
    Sokarsam kapimdan iceri.



    Un jour, le bon Dieu s'éveillant
    Fut pour nous assez bienveillant;
    Il met le nez à la fenêtre :
    «Leur planète a péri peut-être.»
    Dieu dit, et l'aperçoit bien loin
    Qui tourne dans un petit coin.
    Si je conçois comment on s'y comporte,
    Je veux bien, dit-il, que le diable m'emporte,
    Je veux bien que le diable m'emporte.
    Blancs ou noirs, gelés ou rôtis,
    Mortels, que j'ai faits si petits,
    Dit le bon Dieu d'un air paterne;
    On prétend que je vous gouverne
    Mais vous devez voir, Dieu merci,
    Que j'ai des ministres aussi.
    Si je n'en mets deux ou trois à la porte,
    Je veux, mes enfants, que le diable m'emporte,
    Je veux bien que le diable m'emporte.
    Pour vivre en paix, vous ai-je en vain
    Donné des filles et du vin?
    A ma barbe, quoi ! des pygmées,
    M'appelant le Dieu des armées,
    Osent, en invoquant mon nom,
    Vous tirer des coups de canon !
    Si j'ai jamais conduit une cohorte,
    Je veux, mes enfants, que le diable m'emporte,
    Je veux bien que le diable m'emporte.
    Que font ces nains si bien parés
    Sur des trônes à clous dorés?
    Le front huilé, l'humeur altière,
    Ces chefs de votre fourmilière
    Disent que j'ai béni leurs droits,
    Et que par ma grâce ils sont rois.
    Si c'est par moi qu'ils règnent de la sorte,
    Je veux, mes enfants, que le diable m'emporte,
    Je veux bien que le diable m'emporte.
    Je nourris d'autres nains tout noirs
    Dont mon nez craint les encensoirs.
    Ils font de la vie un carême,
    En mon nom lancent l'anathème,
    Dans des sermons fort beaux, ma foi,
    Mais qui sont de l'hébreu pour moi.
    Si je crois rien de ce qu'on y rapporte,
    Je veux, mes enfants, que le diable m'emporte,
    Je veux bien que le diable m'emporte.
    Enfants, ne m'en veuillez donc plus :
    Les bons cœurs seront mes élus.
    Sans que pour cela je vous noie,
    Faites l'amour, vivez en joie;
    Narguez vos grands et vos cafards.
    Adieu, car je crains les mouchards.
    A ces gens-là si j'ouvre un jour ma porte,
    Je veux, mes enfants, que le diable m'emporte,
    Je veux bien que le diable m'emporte.

  3. Avusturyali ressam Josef Danhauser'in dogum yildonumu (19 Agustos 1805)

    Il Pittore Dormiente (Der Schlafende Maler, The Sleeping Painter, 1841)


  4. Fransiz Empresyonist ressam Gustave Caillebotte'nin dogum yildonumu (19 Agustos 1848)

    Giorno di pioggia a Parigi (Jour de pluie à Paris - Paris Street; Rainy Day, 1877)


  5. Amerikali sair Ogden Nash’in dogum yildonumu (19 Agustos 1902)

    Bankalari ovmek icin yazildi bu siir.
    Para sikirtisi neymis gor, hele bir bankadan iceri gir!
    Bir de garip bir ses duyacaksin, ne kadin sesi o, ne su siriltisi,
    Bilirim, duymuslugun yok, o, binlik banknotlarin hisirtisi.
    Mermer konaklarda otururmus bankerler, haklari,
    Bosuna mi yillar yili ‘Milli Kalkinma’ diye bagirip cagirdiklari!
    Asil, bir usulleri var, ona borclular her seyi, o bir bozulmaya
    gorsun, bankalarin isi bitti:
    Kisacasi, paraya muhtac olanlardan gayrisina acilir kredi.
    Sizi bilmez miyim hic, anli sanli bankerler, nasil da kili kirk yararsiniz!
    Siz, ev kirasini odemek icin borc istemeye gelen vatandaslari
    kurus koklatmaksizin dehliyebilen milli kahramanlarsiniz.
    Evet. Siz, cocugum dogacak diye elli dolar borc istemeye
    gorsun bir dar gelirli,maymunlara zart zurt eden
    Tarzan edasiyle bakarsiniz suratina…



    This is a song to celebrate banks,
    Because they are full of money and you go into them and all
    you hear is clinks and clanks,
    Or maybe a sound like the wind in the trees on the hills,
    Which is the rustling of the thousand dollar bills.
    Most bankers dwell in marble halls,
    Which they get to dwell in because they encourage deposits
    and discourage withdrawals,
    And particularly because they all observe one rule which woe
    betides the banker who fails to heed it,
    Which is you must never lend any money to anybody unless
    they don't need it.
    I know you, you cautious conservative banks!
    If people are worried about their rent it is your duty to deny
    them the loan of one nickel, yes, even one copper engraving
    of the martyred son of the late Nancy Hanks;
    Yes, if they request fifty dollars to pay for a baby you must
    look at them like Tarzan looking at an uppity ape in the jungle…

  6. 1940'larin ve 1950'lerin sonundaki Kizil Tehlike (Red Scare) sirasinda Hollywood film studyolari tarafindan kara listeye alinan Amerikali gazeteci ve senarist Ring Lardner’in dogum yildonumu (19 Agustos 1915)

    “Birbirini hic tanimayan bir adamla bir bayan, doguya geri donen trende konusmaya basladiklarinda ask iliskisi ve doruk ortaya cikacakti. ‘Peki,’ dedi bayan Croot, cunku oydu, ‘Canyon'u nasil buldunuz?’ ‘Bir magara iste,’ dedi refakatcisi. ‘Amma tuhaf bir bakis!" diye cevap verdi bayan Croot. ‘Simdi bana birsey calin bakalim."



    “Both strangers. 'What a funny way to put it!' replied Mrs Croot. for it was she. The love interest and climax would come when a man and a lady.' replied her escort.from the east. he watches the trains come in from the west. 'what did you think of the Canyon?' 'Some cave. and keeps wondering who is going to ride him. 'And now play me something.”

  7. Osmanli- Turk sair, ogretmen ve yayinci Tevfik Fikret'in olum yildonumu (19 Agustos 1915)

    Bir yaraticiguc var, yuce ve temiz,
    Kutsal ve yuksek, ona vicdanla inandim.
    Yeryuzu yurdum, insan soyu ulusum...Insan
    Ancak insan olur bunu anlamakla; inandim.
    Seytan da biziz, cin de, ne seytan, ne melek var;
    Dunya donecek cennete insanla, inandim.
    Yaradilista evrimin basi yok; bu olgunlasmaya
    Ben Tevrat ile, Incil ile, Kur'an ile inandim.
    Insan ogullari birbirinin kardesi... Hayal bu!
    Olsun, ben o hayale de bin canla inandim.
    Insan eti yenmez; bu avuntuya icimden
    Bir an icin imi unutmakla inandim.
    Kan siddeti, siddet kani besler; bu dusmanlik
    Kan atesidir, hic sonmeyecek kanla, inandim.
    Elbet su mezar hayatini aydinlik bir kiyamet
    Izleyecektir, buna tam inancla inandim.
    Bos inanc yerin dibine gececek, yok olacak,
    Aklin, o ulu buyucunun huneriyle, inandim.
    Karanlik sonecek, parlayacak hakkiın isigi
    Birden, bir yanardag patlayisiyla, inandim.
    Kollar ve boyunlar cozulup baglanacak hep
    Yumruklar, o sangirdayan zincirle, inandim.
    Bir gun yapacak teknik su kara topragi altin,
    Her sey olacak bilim gucuyle... inandim.



    There is a universal power, supreme and limitless
    Holy and sublime, with all my heart, so do I believe
    The earth is my homeland, my nation all humankind;
    A person becomes human only by knowing this, so do I believe
    We are Satan, and jinn, there's no devil, no angels
    Human beings will turn this world into paradise, so do I believe
    The perfect is immanent in creation; in that perfection
    By way of the Torah, of the Gospels, of the Koran do I believe
    The children of humanity are each other's siblings... a dream?
    Then so be it, for in that dream, with all my heart and soul, do I believe
    No one eats human flesh; deep-down, in this solace
    -Forgetting my ancient ancestors for a moment- do I believe
    Blood nourishes violence and violence blood; this enmity
    Is a flame in the blood that blood never quenches, so do I believe
    Surely this graveyard-existence will be followed
    By refulgent resurrection, with utter certainty, so do I believe
    Before the miracle of that great sorcerer, reason,
    Superstition will sink frustrated, into the earth, so do I believe

  8. Amerikali yazar, senarist ve Uzay Yolu’nun (Star Trek) yaraticisi Gene Roddenberry’nin dogum yildonumu (19 Agustos 1921)




Sayfa 1328/7020 İlkİlk ... 3288281228127813181326132713281329133013381378142818282328 ... SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •