Artan

38,72 10 18:10
1,32 10 18:10
156,20 10 18:10
145,20 10 18:10
13.620,00 9.99 18:10
Artan Hisseler

Azalan

30,96 -10 18:10
14,64 -9.96 18:10
585.100,00 -9.85 18:10
28,46 -8.19 18:10
2,79 -7.31 18:10
Azalan Hisseler

İşlem

12.407.378.932,25 18:10
8.790.086.131,88 18:10
6.391.210.512,19 18:10
6.249.460.477,35 18:10
5.938.404.533,40 18:10
Tüm Hisseler
Sayfa 133/176 İlkİlk ... 3383123131132133134135143 ... SonSon
Arama sonucu : 1419 madde; 1,057 - 1,064 arası.

Konu: Tarihte Bugün

Hybrid View

Previous Post Previous Post   Next Post Next Post
  1. Osmanlıda köle ticareti

    Bir önceki paylaşımda Osmanlıdaki köle ticaretinden bahsedince ezbere tarih okuyucuları sarsılmıştır belki..
    Şimdi daha vahim bir fotoğraf paylaşayım.
    Bir kauçuk plantasyonunda bulunan Kongolu köleler ve Osmanlı askerleri. 1800 lü yıllar

    Osmanlı imparatorluğu o dönemlerde afrika kıtasının bir çok noktasına hakim konumdaydı. O yıllarda Osmanlı haritacıları tarafından çizilen bu harita kafalardaki soru işaretlerini siler sanırım.
    Görüldüğü gibi Kongo'nun sınırlarına kadar dayanılmış genişlemiş vaziyette çizilmiş harita


    Kölelerin yanında bulunan askerler Osmanlı askerleri mi? diye soracak olursanız.. iki resim paylaşayım. Fes ve ön taraftaki malzeme çantası kah küçülerek, kah büyüyerek uzun yıllar Osmanlı askerinin kıyafetinin değişmez techizatlarından biri olmuştur..


  2.  Alıntı Originally Posted by metin Yazıyı Oku
    Bir önceki paylaşımda Osmanlıdaki köle ticaretinden bahsedince ezbere tarih okuyucuları sarsılmıştır belki..
    Şimdi daha vahim bir fotoğraf paylaşayım.
    Bir kauçuk plantasyonunda bulunan Kongolu köleler ve Osmanlı askerleri. 1800 lü yıllar

    Osmanlı imparatorluğu o dönemlerde afrika kıtasının bir çok noktasına hakim konumdaydı. O yıllarda Osmanlı haritacıları tarafından çizilen bu harita kafalardaki soru işaretlerini siler sanırım.
    Görüldüğü gibi Kongo'nun sınırlarına kadar dayanılmış genişlemiş vaziyette çizilmiş harita


    Kölelerin yanında bulunan askerler Osmanlı askerleri mi? diye soracak olursanız.. iki resim paylaşayım. Fes ve ön taraftaki malzeme çantası kah küçülerek, kah büyüyerek uzun yıllar Osmanlı askerinin kıyafetinin değişmez techizatlarından biri olmuştur..
    Bu bilgiler yanlış maalesef sn. metin, bilindiği üzere Belçikanın Kongo da yaptığı katliamlar vardır, bahsetmiş olduğunuz çantalı siyahi asker resmi Osmanlı askeri değildir, belçikanın ele geçirdiği kongoda yerli askerlere giydirdiği kıyafettir, kongoda bulunduğu zaman Osmanlı katliam yaptı şeklinde bazı çekemeyen batılı taraftarların algı operasyonu vardır, aslında kongoda yıllarca bulunan Belçika sömürgeleştirmek için halka katliamlar zulümler yapmış, halkı kendinden ve köle olarak ayırmıştır, bunuda şimdilerde kendi yapmamışta Osmanlı yapmış algısı oluşturmaktadırlar, yani osmanlı daha çok zalimmişte bunlar iyilik için gelmiş kongoya şeklinde algı şimdi batılıların işine gelmektedir..lütfen düzeltin ve böyle bir tarihi yanılgıya sebep olmayın.... bakın aşağıdaki linkte bu konu anlatılıyor....


    http://elestireltarih.blogspot.com/2...ler-ve-ii.html



    Belçika’nın 1835 ile 1909 seneleri arasında yaşayan kralı İkinci Leopold bir sömürge imparatorluğu kurmak için Kongo’yu işgal etmiş ve bu Kongo'da bu dönemde en az on milyon Afrikalı işkence ve kötü muamelelerden dolayı hayatını kaybetmişti.
    II. Léopold'e göre Belçika da diğer Avrupa ülkeleri gibi sömürgeler elde etmeliydi. 1860'da bir konuşmada şöyle dedi:
    "Topraklarımızı genişletmenin vaktinin geldiğine inanıyorum. Kalan birkaç güzel pozisyonun bizimkinden daha girişken milletler tarafından kapılması tehlikesi karşısında hiç vakit kaybetmememiz gerekiyor."
    1861'de Belçikalılara şu tavsiyelerde bulundu:
    "Komşularınızı taklit edin; fırsat çıktığı anda denizlerin ötesine yayılın. Orada ürünleriniz için kıymetli pazarlar, ticaretiniz için gıda, [...] ve büyük Avrupa ailesi içinde daha iyi bir konum bulacaksınız."
    Afrikalılara 1880′li yıllarda on yıl boyunca yaptıklarını “vahşi yamyamları Hıristiyanlıkla tanıştırdığı†şeklinde yorumlayan Leopold’ün cinayetleri, 1897′de genç bir memur tarafından ortaya çıkarıldı. Memurun olup bitenlerden şüphelenip Kongo’da meydana gelenleri yansıtmasına rağmen, Belçika’da ve Leopold ile işbirliği yapan diğer ülkelerde tık çıkmadı ve cinayetlere o zaman hiçbir tepki gelmedi.
    Uygarlaştıracağı toprakları en sonunda buldu: Kongo
    Afrika’nın ortasındaki bu bölgeyi işgal etmeye çalıştı ama parlamento arzusuna sıcak bakmayınca farklı bir formül geliştirdi. Hazinesinden borç alarak bir yardım cemiyeti gibi görünen “Uluslararası Afrika Derneğiâ€ni kurdu, dönemin en ünlü kâşiflerinden Stanley’i Kongo’ya gönderdi, kendi başına bir sömürge yönetimini kurdurdu ve 1885′te toplanan Berlin Konferansı’nda büyük güçler tarafından “Kongo’nun Hakimi†olarak kabul edildi.
    1876'da Brüksel'de uluslararası bir jeofizik konferansı topladı. Bu konferansta, "Kongo yöresi halkına medeniyet götürmek, bilimsel araştırma ve ticaret yapmak, Arap köle tüccarlarına karşı savaşmak için" uluslararası bir komite kurulmasını savundu. Konferanstaki konuşmasında öne sürdüğü fikirlerden biri şuydu:
    "Dünyanın henüz nüfuz edilemeyen tek yöresini medeniyete kavuşturmak, oradaki halkların üstünde asılı duran karanlığı delmek, kanımca içinde bulunduğumuz bu ilerleme çağına yaraşır bir haçlı seferidir."Stanley'e verdiği özel talimatlar şöyledir:
    "[...] alabildiğin kadar toprak al ve egemenliğimiz altında topla [...] en kısa sürede, tek bir dakika kaybetmeden, Kongo ağzından Stanley Çağlayanlarına kadar tüm kabileleri ele geçir."

    "Bu mümkün olduğu kadar büyük bir devlet yaratma ve yönetme projesi. Bu projede zencilere en ufak bir siyasi söz hakkı vermeyeceğimiz açıkça anlaşılmalı. Aksi çok saçma olurdu."Bunu takip eden yıllarda, 1884'e kadar, Stanley Kongo'da büyük miktarda fildişi ele geçirir, Léopoldville dahil koloniler kurar, bir demiryolu hattı inşa ettirir, zenci kabile liderlerini kandırarak veya zorlayarak egemenliği devretmelerini sağlar. Léopold, kabile liderleriyle yapılan anlaşmaların kısa ve basit olmasını, "birkaç maddeyle her şeyi kendilerine bırakmasını" istemiştir. Artık insanlık tarihi boyunca yapılan en arsız ve acımasız soykırımlardan birinin mimarıydı ve bir Belçika başbakanının da dediği gibi “İnsanlara limon muamelesi yaptı, suları bitinceye kadar sıktı ve sonra bir kenara fırlattı.â€Leopold, Afrika’ya hiç gitmedi ama Kongo’yu dev bir toplama kampı haline getirdi. Kongo’da terör estiren adamları, yerlilerin kellelerini bahçelerinde heykel olarak sergiliyor, Naziler’in benzer hareketlerinin ilk örnekleri, Kongo’da yaşanıyordu.Kongo’da, sadece 1890 ile 1905 yılları arasında, yaklaşık on milyon yerli öldürüldü.II. Léopold, Kongolu yerlilerden Halk Ordusu (la Force Publique) adında bir ordu oluşturur ve bunu yine Kongolulara karşı kullanır. Kongoluların ve Arap tüccarların direnişi acımasızca bastırılır. Köle ticareti ülkenin batı kesimlerinde yasaklanmasına karşın doğu kesimlerinde hoş görülmeye devam eder.Ülkenin altyapısı zorla çalıştırılan yerlilere kurdurulur. Vergi gelirlerinin çok azı ülke için harcanır, çoğu Belçika'ya transfer edilir. Kongo bütçesine ayrılan verginin hemen hemen yarısı Halk Ordusu için ayrılır.19.yy sonu ve 20. yy başlarında Kongo'da direniş hareketleri kuvvetlenir, isyanları bastırmak için gittikçe daha çok bütçe ayırmak gerekir. Halk Ordusu askerlerinin attıkları mermilerin boşa gitmediğini ispatlamaları için kurbanlarının ellerini kesip getirmesi istenir. Askerler, başarı oranlarını yüksek göstermek için yaşayan kişilerin de ellerini keserler.

    Leopold, lastik ve fildişi ticareti için zorla çalıştırılan milyonlarca kişinin dışında boş duran çocukları da çalıştırmak için üç ayrı koloni kurdu ve ordusunu güçlendirmeye uğraştı. Bütün bunlar uluslararası camiada ses getirmiyor ama başı özel zevkleri yüzünden derde giriyordu. Mesela, İngiltere’den getirttiği ve yaşları on ila on beş arasında olan bakireler yüzünden İngiliz mahkemelerinde adı geçiyor ama zamanın anlı şanlı kâşifleri ve gazetecileri tarafından “Kongo’ya medeniyet götürdüğü†iddialarıyla yere göğe sığdırılamıyordu.
    Belçika Kralı’nın bu zorba rejimi, bir denizcilik şirketinde çalışan yarı Fransız yarı İngiliz olan Edmund Dene Morel sayesinde sona erdi. Morel, Kongo’da olup bitenlerden şüphelenmiş ve araştırmaya başlayınca patronları tarafından başka yere gönderilmeye çalışılması üzerine istifa ederek gazeteciliğe başlamıştı.
    Bir Gazeteci Duyurdu

    Gazetelerde 1900′lü yılların başından itibaren çıkmaya başlayan yazıları Avrupa’nın gözünü açtı ve Morel, destek sağlamak için üç yıl boyunca pek çok ülkeyi dolaşıp dünya tarihinin ilk sivil toplum protestosunu başlattı. Leopold’ün yaptıklarını manşetlere taşıdı, yakılan köyler ile sakat edilmiş Kongoluların resimlerini yayınlattı, Mark Twain ve Sir Arthur Canon Doyle gibi o zamanın tanınmış yazarlarının desteklerini sağlayıp Leopold’ü kınayan yürüyüşler düzenledi.
    Leopold, bu protestolar sayesinde 1908′de ellerini Kongo’dan çekmek zorunda kaldı ve bir yıl sonra da öldü.

  3. Sakarya Meydan Muharebesi alanları

    Türkün Anadolu'da şahlanıp destan yazdığı Sakarya Meydan Muharebesi hepinizin malumudur.
    Bu muharebeler ve yanlış bilinenler hakkında kısa bir bilgilendirme yapmak istedim.

    Sakarya Meydan Muharebesi 23 Ağustos 1921’de Mangal Dağlı’nda (Haymana) başlamış, 22 gün sonra Duatepe’de (Polatlı) zaferimizle bitmiştir


    Sakarya Meydan Muharebesinde adı geçen noktaları ve sahayı gözünüzde daha iyi canlandırabilmeniz için harita üzerindeki konumlarını gösterelim önce..
    Sık sık adı geçen tepeleri, dağları daha yakından görelim..




    Bugün 120.000 nüfuslu bir ilçe olan Polatlı, Sakarya Meydan Muharebesi sırasında köy bile değildi. Polatlı olarak bilinen yerleşim bugün ilçe merkezine 5 km mesafedeki Eskipolatlı köyüydü. Bugünkü Polatlı tren istasyonu nedeniyle “İstasyon Mevkii” olarak bilinmekteydi.


    Savunma hattımızın kuzey kesiminde, Polatlı ilçe merkezinde “Sakarya Anıtı”nın olduğu yüksek tepe de muharebeler sırasında çekildiğimiz son nokta olmuştur.




    Sakarya Meydan Muharebesi Tarihi Milli Parkı müdürlüğü ve Sakarya Anıtı’na ev sahipliği yapan tepeyi gezen ziyaretçiler 98 sene önce orada nasıl bir kıyamet koptuğunu bilmezler. Çünkü savaş alanı şehirleşmiş, mevziler büyük oranda kaybolmuştur.
    Peki hepsi kaybolmuş mudur?



    Hayır.
    Mürettep Kolordu tarafından başarıyla savunulan ve muharebelerin birliği Duatepe’ye taarruz için Türk Ordusu’na çıkış noktası olan bu mevzileri arayıp, bulmuşlar.
    Bazı makinalı tüfek yuvaları ve siperler halâ belirgin.
    Bu yeni bulunan mevziler de restore edilerek Anıt’ı gezmeye gelenlerin ziyaretine açılacak.

    Sayın Dr. Selim ERDOĞAN'ın çalışmalarından derlenmiştir.

  4. Kurtuluş Savaşı’ndaki toplam şehit sayımız

    “Kurtuluş Savaşı’nda toplam şehit sayımızla ilgili farklı kaynaklarda farklı rakamlar var, neden?”
    Sakarya Meydan Muharebesi özelinde derli toplu bir bilgilendirme yapmakta fayda var..

    TSK’nin “Muharebe Sonunda Personel Durumu” tablosu kesinlikle sağlıklı değil. Tabloya bakınca 12. Grup ve Mürettep Kolordu askerlerine dair veri olmadığını görüyoruz. Oysa tablodaki ortalama zayiata bakınca her gruptan en az 1000’er şehit olması lazım.

    Yine tabloda 3. Grup şehit sayısı 1097, yaralı ise 2887 olarak verilmiş. Oysa tablonun yer aldığı TSK yayınında(*) 3. Grup’un sadece 8. Tümen’inin muharebelerin 8. Günü sonunda zayiatının 900 olduğu, 15. Tümen mevcudunun yarıya düştüğü (2200) yazmaktadır.

    Yani resmi tabloda 3. Grup toplam zayiatı 3.984 iken, tablonun ait olduğu kitapta 7. Tümen kayıpları sayılmadan bile en az 3.100’dür. 7. Tümen’in kayıpları da eklendiğinde bu rakamın gerçekte 5.000’i geçmesi gerekir.

    4. Grup şehit sayısı 950 olarak verilmiş. Oysa bu grubu oluşturan 2 tümenden 5. Kafkas Tümeni sadece 16 Eylül günü Sakarya’yı geçmeye çalışan 13. Alay’ından 350 şehit vermiştir (*). Benzer şekilde 61. Tümen’in 190. Alay’ının sadece Çal Dağı’ndaki zayiatı 850’dir.


    “Kayıp” olarak tabloya işlenenlerin toplamı 8.629. Ama tabloda ayrıca “firar” ve “esir” bölümleri de var?
    O zaman bu “kayıp” askerler nasıl kayboldu?

    Şimdi de “Şehit Esame Listesi”ni inceleyelim. İlk dikkatimizi çeken, şehitlerin en az %70’inin 13 Eylül’den sonra vefat ettiği. Yani, bu şehitlerin en az % 70’i yaralı olarak götürüldüğü hastane/mecruhinde hayatını kaybetmiş. Bu yüzden künyeleri biliniyor.


    Şehit Esame Listesi’nde çok sayıda mükerrer kayıt var. Şehit Albay Nazım Bey bile iki kez yazılmış.
    Şehadet tarihlerinde, birlik bilgilerinde çok fazla hata var. Esame listesinin, oluşturulduğu günkü gibi kaldığı, hiç gözden geçirilmediği çok açık.


    Şimdi tekrar “kayıp” askerlere dönelim;
    Sakarya Meydan Muharebesi Ağustos sıcağında, ortalama 35 derece sıcaklıkta cereyan etmiştir.
    Karşıdaki düşman “tekrar savaşmasın” diye yaralıları süngülemek için gece manga çıkartan bir düşman..!

    Hal böyle olunca Mehmetçik yanında şehit olan arkadaşını sıcağa ve düşmanın merhametine terk etmemek için bulduğu ilk fırsatta, ilk uygun yere, çoğu kez de siperlere defnetmiş.
    4 yılda bu şekilde 2000'den fazla şehit bulunmuştur..



    Siperlere, tarlalara, dere yataklarına, tepe zirvelerine defnedilen bu yiğitlerin o can pazarında kimse künyesini, defin
    yerini kaydetmemiş, o yüzden listelere “şehit” olarak işlenmemiş.

    İşte tablodaki “kayıp” olanlar bunlar..! İsteyene binlerce kanıt gösterilebilir..



    MSB yıllardır Sakarya’da 5.713 şehidimiz var” diyor. Bu YANLIŞ!

    Sakarya’da en az 13.000 (belki de 14.000) şehidimiz var!
    Esame listelerine bakmak, bulgularımızla karşılaştırmak yeterli!


    Şehit sayısını olduğundan az yada yüksek göstermek bu zaferi daha büyük yapmaz, zafer zaferdir.!
    Zaten Sakarya’nın büyük bir zafer olmak için hamasete ihtiyacı yok!

    Ama bu 8629 kayıp yiğide firari muamelesi yapmak, “şehit” ünvanını çok görmek vicdana sığmaz!

  5. Tahrip edilen savaş meydanları

    Sakarya Meydan Savaşı üzerine bir paylaşım daha yapayım.
    Peki biz tarihimize, şehitlerimize, savaş meydanlarımıza sahip çıkabiliyormuyuz?
    Büyük oranda evet.. Fakat bazen basiretimiz bağlanıyor nedense..
    İşin içine rüşvetmi giriyor, adam kayırmacılıkmı giriyor yoksa umursamazlık sonucu yaşanan vahim hatalarmıdır bilinmez.

    Yıl 2017 aylardan Kasım..
    Ankara'nın Polatlı ilçesinde, Sakarya Meydan Muharebesi'nin geçtiği yerlerden biri olan Basritepe'de, Mustafa Kemal Paşanın taaruz emrini verdiği, geçici karargah kurduğu tepede, madencilik ruhsatı alan bir firmanın iş makinaları ve kamyonları çalışmaya başlar. 15 gün boyunca tonlarca toprak ve kayaç malzemesi taşırlar.


    Yöre halkının ve Polatlı Tanıtım Vakfı üyelerinin insan üstü çabaları ile çalışmalar durdurulur. Halbuki bölge Sakarya Meydan Muharebesi Milli Parkıdır.

    Meğerse aynı bölge 2011 ve 2012 yıllarında yol açılarak tahrip edilmiştir.
    Bu tahribat üzerine Orman ve Su İşleri Bakanlığı'na bünyesindeki Doğa Koruma ve Milli Parklar (DKMP) Genel Müdürlüğü tarafından yapılan çalışma sonucu savaşın yaşandığı bölge, 2015 yılında "Sakarya Meydan Muharebesi Milli Parkı" adıyla koruma altına alınmıştır..


    Ancak benzer tahribat tekrar başlayınca milli park alanı olmasının çalışmayı durdurmaya yetmediği anlaşılır.
    Vakıf ve yöre halkı, mücadeleden yılmazlar.. Koruma kuruluna başvururlar.
    Koruma kurulunun yerinde yaptığı inceleme sonucu aldığı "tarihi sit alanı" kararı ile çalışmalar son bulur.. Ne kadar hazin değil mi?

    Basri tepedeki mevzilerden biri..

    Bu olay bizlere şunu gösteriyor. Milli Park, Sit alanı..vs. ilan etmek yetmiyor. Bunu koruyacak bilinçli vatandaşlara ihtiyacımız var.

  6. Enerji ve Maden kanunlarında değişiklik

    Sakarya Meydan Savaşı alanlarında madencilik ruhsatı alan şirketleri "Milli Park Alanı" olması bile durmaya yetmemiştir ifadesine takılmış olabilirsiniz.
    Yeni paylaşıma geçmeden önce bu konuya açıklık getirmek istedim.


    Hükümetin enerji ve madencilik sektörüne öncelik verilmesi kararı ile;
    Enerji ve Maden kanunlarında son 10 yılda 4 defa esaslı değişiklik, yönetmeliklerde ise sayısız değişiklik yapılmıştır.
    Bu kanuni değişikliklerde kanun maddeleri arasına eklenen "Bu kanun daha önce çıkmış tüm kanunların üstündedir" yada "bağlayıcı değildir" tarzı ifadelerle bittiği için geçmişte önlem olarak düşünülmüş tüm kanunlar ve takipçisi olan kurumlar devre dışı kalmıştır.


    Her çıkan kanun çevrecilik anlamında sıkıntıları büyütürken sektörün işlerini kolaylaştırmıştır.



    Örneğin önceden orman alanları, doğal akarsular önceliği artık 2. plandadır.
    İyi oldu kötü oldu tartışmasına girme niyetiyle değil, bilgi amacı ile yazıyorum.
    İşte Sakarya Meydan Savaşı alanları da benzer kanunlar gereği Milli park olmasına rağmen korunamamış, ancak koruma kurulunun verdiği sit alanı kararı ile çalışmalar durmuştur.

    Kısacası... Artık Enerji ve Madencilik kanunları öncelikli ve diğer tüm kanunların üstündedir.
    Hatta mülkiyeti size ait olan arazilerde bile eğer maden mevcutsa, ruhsat sahibi firmanın talebi ile kamulaştırma yapılarak araziniz sizden alınacaktır. Bilginize...

  7. Evliya Çelebi

    Evliya Çelebi, 25 Mart 1611, İstanbul'da doğup 1682 yılında ölmüş, 17. yüzyılın önde gelen gezginlerindendir.
    50 yılı aşkın süreyle Osmanlı topraklarını gezmiş ve gördüklerini Seyahatnâme adlı eserinde toplamıştır.

    Gezileri esnasında 257 şehir, 7 iklim ve 18 padişahlık görmüştür.


    10 cilt olan Seyahatname eserinde yapmış olduğu gezilerin tarihleri ve kitap cilt numaraları sırasıyla şöyledir :
    1630 - İstanbul ve çevresi
    1640 - Anadolu, Kafkaslar, Girit ve Azerbeycan
    1640 - Suriye, Filistin, Ermenistan ve Rumeli
    1655 - Doğu Anadolu, Irak, ve İran
    1656 - Rusya ve Balkanlar
    1663/1664 - Macaristan'da askeri seferler
    1664 - Avusturya, Kırım, ve ikinci kez Kafkaslar
    1667-1670 - Yunanistan ve ikinci kez Kırım ve ikinci kez Rumeli
    1671 - Hac için Hicaz, Mekke ve Medine
    1672 - Mısır ve Sudan

  8. Darüssaade Ağası Hacı Beşir

    Evliya Çelebi Seyahatnâmesi'ni Darüssaade Ağası Hacı Beşir'e borçluyuz.
    Ağa, 1715'te Kahire'ye gelir. Evliya'yı tanıyan Özbek Bey diye biri ona el yazması seyahatnameden bahseder.
    Bey'in oğlu İbrahim ise 1742'de kitabı Ağa'ya hediye edince Seyahatnâme İstanbul'a ulaşır ve elle kopyalanır.

Sayfa 133/176 İlkİlk ... 3383123131132133134135143 ... SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •