Sayfa 1496/7020 İlkİlk ... 4969961396144614861494149514961497149815061546159619962496 ... SonSon
Arama sonucu : 56156 madde; 11,961 - 11,968 arası.

Konu: Sanat Mozaik

  1. Bruce Willis, Helen Mirren ve Morgan Freeman’in rol aldigi aksiyon-komedi-macera RED, 15 Ekim 2010’da Amerika, Kanada, Turkiye, Litvanya, Filipinler ve Polonya’da vizyona girdi.


  2. Ingiliz yazar Dame Hilary (Mary) Mantel, 15 Ekim 2012’de Oluleri Getirin (Bring Up the Bodies - Anna Bolena, una questione di famiglia) romani ile Man Booker Odulunu kazandi.

    “ ‘Benim tac giyme torenimden beridir, yeni bir Ingiltere var. O Ingiltere, bensiz varligini surduremez.’

    ‘Oyle degil hanimefendi. Gerekirse sizi tarihten silebilirim.’ ”




    “ ‘Since my coronation there is a new England. It cannot subsist without me.’

    ‘Not so, madam, he thinks. If need be, I can separate you from history.’ “

  3. “Kimiz biz, deneyimlerin, bilgilerin okunmus metinlerin, imgelerin olusturdugu bir bileske degilsek neyiz her birimiz? Her yasam her seyin akla gelebilecek her sekilde yeniden karistirilip yeniden duzenlendigi bir ansiklopedi bir kitaplik, bir nesneler envanteri, bir usluplar dizisidir.

    Ama belki de yuregimin en derinliklerindeki yanit bir baskasi: Keske benlik disinda tasarlanmis, bireysel benin sinirli bakis acisindan cikmamizi saglayacak bir yapit mumkun olsaydi. Yanlizca bize benzeyen baska benlere girmek icin degil, dili olmayanlari konusturmak icin. Olugun uzerine konan kusu, ilkbahardaki agac ile sonbahardaki agaci, tasi, cimentoyu, plastigi.”



    “Chi siamo noi, chi è ciascuno di noi se non una combinatoria d’esperienze, d’informazioni, di letture, d’immaginazioni? Ogni vita è un’enciclopedia, una biblioteca, un inventario d’oggetti, un campionario di stili, dove tutto può essere continuamente rimescolato e riordinato in tutti i modi possibili.

    “Ma forse la risposta che mi sta più a cuore dare è un'altra: magari fosse possibile un'opera concepita al di fuori del self, un'opera che ci permettesse di uscire dalla prospettiva limitata di un io individuale, non solo per entrare in altri io simili al nostro, ma per far parlare ciò che non ha parola, l'uccello che si posa sulla grondaia, l'albero in primavera e l'albero in autunno, la pietra, il cemento, la plastica.”

  4. "Kentlerle iliskimiz ruyalarla oldugu gibidir: hayal edilebilen her sey ayni zamanda duslenebilir, oysa en beklenmedik ruyalar bile bir arzuyu ya da arzunun tersi, bir korkuyu gizleyen resimli bir bilmecedir. Kentleri de ruyalar gibi arzular ve korkular kurar; soylediklerinin ana hatti gizli, kurallari sacma, verdigi umutlar aldatici, her sey baska bir seyi gizliyor olsa da." Italo Calvino, Gorunmez Kentler



    "È delle città come dei sogni: tutto l'immaginabile può essere sognato ma anche il sogno più inatteso è un rebus che nasconde un desiderio, oppure il suo rovescio, una paura. Le città come i sogni sono costruite di desideri e di paure, anche se il filo del loro discorso è segreto, le loro regole assurde, le prospettive ingannevoli, e ogni cosa ne nasconde un'altra." Italo Calvino, Le città invisibili

  5. "Buyukler, ne idugu belirsiz ve hain bir takim, oyunlarda cocuklara ozgu o korkunc ciddilik yok onlarda, gene de onlarin da giderek ciddilesen oyunlari var. Bir oyun icinde baska bir oyun, hangisinin gercek oyun oldugunu asla anlayamiyor insan./ I grandi sono una razza ambigua e traditrice, non hanno quella serietà terribile nei giochi propria dei ragazzi, pure hanno anch'essi i loro giochi, sempre più seri, un gioco dentro l'altro che non si riesce mai a capire qual è il gioco vero." Italo Calvino, Orumceklerin Yuvalandigi Patika / Il Sentiero dei Nidi di Ragno




  6. "Benimle gelecek olursan, herkesin derdinin acisini cekmeyi, baskalarinin derdini giderirken kendi derdini gidermenin yolunu ogrenirsin. / Se verrai con me, imparerai a soffrire dei mali di ciascuno e a curare i tuoi curando i loro." Italo Calvino, İkiye Bolunen Vikont / Il visconte dimezzato

  7. Sair oldu! - kuluydu, namusun. -
    Dustu, karalanmis, soylentilerle.
    Dustu intikam ozlemiyle, gogsunde bir kursun
    Egerek gururlu basini yere!
    Utancini degersiz tahkirlerin
    Tasiyamazdi sairin kalbi.
    O baskaldirdi yargisina sosyetenin
    Ve olduruldu! yapayalniz, onceki gibi...
    Olduruldu! neye yarar simdi gozyaslari...
    Neye yarar bos ovgulerin gereksiz korosu...
    Neye yarar zavalli ozur miriltilari...
    Kader oynadi oyununu!
    Ilkin kinle kovan siz degil miydiniz
    Onun ozgur ve cesur yetenegini;
    Ve eglenmek icin koruklediniz
    Bir yangini ki belli belirsizdi.
    Daha ne? eglenin... son istiraplara
    Dayanmaya artik gucu yetmezdi!
    Sondu bir mesale gibi essiz deha
    Soldu alnindaki zafer celengi.



    The Poet's dead! - a slave to honor -
    He fell, by rumor slandered,
    Lead in his breast and thirsting for revenge,
    Hanging his proud head!...
    The Poet's soul could not endure
    Petty insult's disgrace.
    Against society he rose,
    Alone, as always...and was slain!
    Slain!...What use is weeping now,
    The futile chorus of empty praise
    Excuses mumbled full of pathos?
    Fate has pronounced its sentence!
    Was it not you who spitefully
    Rebuffed his free, courageous gift
    And for your own amusement fanned
    The nearly dying flame?
    Well now, enjoy yourselves...he couldn't
    Endure the final torture:
    Quenched is the marvelous light of genius,
    Withered is the triumphal wreath.


    Mihail Yuryevic Lermontov

  8. 16 Ekim Dunya Gida Gunu






Sayfa 1496/7020 İlkİlk ... 4969961396144614861494149514961497149815061546159619962496 ... SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •