Sayfa 2091/7020 İlkİlk ... 109115911991204120812089209020912092209321012141219125913091 ... SonSon
Arama sonucu : 56156 madde; 16,721 - 16,728 arası.

Konu: Sanat Mozaik

  1. Ingiliz sair Wilfred Owen’in dogum yildonumu (18 Mart 1893)



    Iki buklum, cuval giymiş yasli dilenciler gibi,
    Carpik bacakli, acuzeler gibi oksurerek, kufurlerle gectik icinden camurun
    Basimiza musallat olan roketlere sirtimiza cevirene kadar
    Ve uzaktaki cadirlarimiza dogru yurumeye basladik yorgun.
    Adamlar yururken uyukluyordu. Bircogu botlarini kaybetmis
    Ama topallamaya devam ettiler, kan-nalli. Hepsi sakatlandi; hepsi kor;
    Yorgunluktan sarhos; arkalarında patlayan yorgun, kendilerinden ustun cikmis
    mermi kovanlarinin ugultularina bile sagir.
    GAZ! Gaz! Acele edin, cocuklar! – El yordamiyla o sakar gaz maskelerini
    Takmanin mutlulugu tam zamaninda;
    Ama hala bagirip tokezliyordu biri,
    Atesin ya da kirecin icinde bocalayan bir adam gibi bosuna…
    Icinden los, dumanli camlarin ve yesil isigin,
    Yesil bir denizin dibindeymisim gibi, gordum onu bogulurken.
    Butun ruyalarimda, onunde caresiz bakislarimin,
    Bana dogru atiliyor, oluk-oluk, tikaniyor, boguluyor.
    Bazi duman-alti ruyalarda, yuruyebilseydiniz siz de
    Onu icine firlattigimiz vagonun arkasindan,
    Ve izleyebilseydiniz debelenen beyaz gozlerini yuzunde,
    Sarkmis suratini, sanki bikmis bir seytan gunahlardan;
    Duyabilseydiniz, her sarsilisinda, oluk oluk gelen kani
    Kopukle tahrip edilmis cigerlerinden,
    Kanser gibi mustehcen, gevisi kadar aci
    Masum dillerdeki hakir, dermansiz yaralarin,
    Dostum, bunca keyifle soyleyemezdiniz,
    Umutsuz bir zafere heves eden cocuklara
    O eski yalani: “Tatli ve Sereflidir
    Olmek Vatanin Icin.”
    (Dulce et Decorum est Pro Patria Mori)

  2. Kanada dogumlu filozof, yazar, ogretim gorevlisi, astrolog ve mistik Manly Palmer Hall'in dogum yildonumu (18 Mart 1901)

    "Hayatin sebebinden bihaber, hayatin amacindan bihaber, olum sirrinin ardinda ne yattigindan bihaber, fakat kendine gore butun bu sorularin cevabini bilen insan, icindeki ve disindaki butun iyi ve guzel seyleri dunyevi hirsin kanli sunaginda kurban etmeyi ister. Bilgelerin kardeslik baglariyla bir arada vakit gecirdigi o guzel dusunce bahcesi felsefi dunya, giderek solar. Onun yerini tastan, celikten, dumandan ve nefretten bir imparatorluk, insan olma potansiyeline sahip milyonlarca yaratigin hem var olmak hem kendi elleriyle dikmis olduklari ve onlari guclu bir canavar gibi bilinmeyen bir sona dogru kukreyerek surukleyen dev mekanizmayi korumak icin, telasla oraya buraya kosusturduklari bir dunya alir. Insanin gokyuzunun kralliklarini gececegini soyleyen bos inanciyla dikmis oldugu bu fiziksel imparatorlukta her sey taslasmistir. Kazancin piriltisiyla buyulenmis olan insan, tamahin Medusa benzeri yuzune bakar ve kalbi tasa keser."



    “Ignorant of the cause of life, ignorant of the purpose of life, ignorant of what lies beyond the mystery of death, yet possessing within himself the answer to it all, man is willing to sacrifice the beautiful, the true, and the good within and without upon the blood-stained altar of worldly ambition. The world of philosophy–that beautiful garden of thought wherein the sages dwell in the bond of fraternity–fades from view. In its place rises an empire of stone, steel, smoke, and hate-a world in which millions of creatures potentially human scurry to and fro in the desperate effort to exist and at the same time maintain the vast institution which they have erected and which, like some mighty, juggernaut, is rumbling inevitably towards an unknown end. In this physical empire, which man erects in the vain belief that he can outshine the kingdom of the celestials, everything is changed to stone. Fascinated by the glitter of gain, man gazes at the Medusa-like face of greed and stands petrified.



    "Butun insanlar ne istediklerini bilirler, fakat neye ihtiyaclari oldugunu bilmezler. Pisagor ogrencilerini kendiniz icin dua etmeyin, diye uyarirdi. Tanrilardan ricada bulunduklarinda kendileri icin bir sey istememeliydiler, cunku hicbir insan kendi icin neyin iyi oldugunu bilmez; dolayisiyla elde edildiginde zarar verecek bir seyi istemek dogru degildir."



    "All men know what they want, but few know what they need. Pythagoras warned his disciples that when they prayed they should not pray for themselves; that when they asked things of the gods they should not ask things for themselves, because no man knows what is good for him and it is for this reason undesirable to ask for things which, if obtained, would only prove to be injurious."

  3. Avusturya-Macaristanli Besteci Arnold Schoenberg’in yayli calgilar icin besteledigi en buyuk eseri Degisen Gece (Verklärte Nacht - Transfigured Night) ilk performansini 18 Mart 1902’de Wiener Musikverein’da gerceklestirdi.


  4. Amerikali siyasal roman yazari Richard Condonin dogum yildonumu (18 Mart 1915)

    “Ustelik siradan teroristler degil, muhalif uluslarin gizli ittifaklarindan gelecek. Hepsi de bu tek dunyaci Jordan'dan cesaret aliyor. Insanların ozde iyi olduguna ve bizim gucumuzun utanc verici ya da seytani olduguna veya asla kullanilmamasi gerektigine inanan Jordan'dan. Sakin yanilmayin, Amerikan halki dehset icinde. Onlar felaketin yaklastigini biliyor. Hissediyorlar! Ya onlara ayni palavralari yutturmaya calisiriz ya da onlari silahlandiririz. Genc, enerjik bir baskan yardimcisiyla silahlandirabiliriz. Onlara cosku, enerji, yurekli bir savas kahramani verebiliriz! O yurek ki, col karanliginda dusman atesinde dovulmus, Amerikalilarin yasamlari tehlike icindeyken!”



    “And it's not from random terrorists, but from covert alliances of disaffected nations who've all been made bold by this kind of Jordan one-worlder who believes that human beings are essentially good and that our powers are somehow, I don't know, shameful or evil and never to be used. Make no mistake. The American people are terrified. They know something's coming. They can feel it. And we can either shovel them the same old shit and call it sugar or we can arm them. We can arm them with a young, vibrant Vice President. We can give them heat, energy! Give them a war hero with heart, forged by enemy fire in the desert! In the dark! When American lives hung in the balance!”

  5. Roscoe 'Fatty' Arbuckle, Buster Keaton ve Al St. John’un rol aldigi kisa komedi filmi The Bell Boy, 101 yil once bugun vizyona girdi. (18 Mart 1918)








  6. Amerikali sinema ve tv aktoru (Peter Duesler Arness) Peter Graves'in dogum yildonumu (18 Mart 1926)

    "Senin gorevin Jim, eger kabul edersen. / Your mission, Jim, should you decide to accept it. / Buongiorno signor Hunt. La sua missione, se dovesse accettarla" (Gorevimiz Tehlike, 1966-1973)




  7. Alman roman, deneme ve senaryo yazari, edebiyat elestirmen Christa Wolf’un dogum yildonumu (18 Mart 1929)

    “Bu Roket ve bombalar, icinde yasadigimiz medeniyetin tesadufen urettiği urunler degildir.Kendi sonunu bu denli titizlikle planlayan ve bunun icin gerekli zemini hazirlayan bir medeniyet hastadir, buyuk bir ihtimalle beyninden rahatsizdir, belki de olumcul derecede hastadir.“ Kassandra



    “Diese Raketen, diese Bomben sind kein Zufallsprodukt dieser Zivilisation.Wenn diese Zivilisation imstande war, ihren eigenen Untergang derartig zu planen und vorzubereiten, sich die Mittel dafür zu beschaffen unter solch furchtbaren Opfern, dann ist sie krank, wahrscheinlich geisteskrank, vielleicht todkrank.”




    "Yalnizca, ozenilmemis bir varolus taslagi oldugumuzun bilincine varabilmek-kim bilir, belki de firlatilip atilmak ya da yeniden ele alinmak icin. Hicbir payimiz yok bu olguda. Ve insanliga yakisan buna gulup gecmektir. Bir yara gibi acik ve ortada kalan bir yapita baglanip kalmak.

    Neler soyluyorsunuz hala, yoksa dusunmeyi mi surduruyorsunuz?

    Biz cok sey biliyoruz. Kacik diyecekler bizim icin. Insanın, kendini gelistirmesi icin yaratildigina inanmak; yuzyillar boyu silip atamadigimiz bu dusunce ruhlarimizi boguyor."



    "Begreifen, daß wir ein Entwurf sind – vielleicht, um verworfen, vielleicht, um wieder aufgegriffen zu werden. Das zu belachen ist menschenwürdig. Gezeichnet zeichnend. Auf ein Werk verwiesen, das offen bleibt, offen wie eine Wunde.

    Was reden sie noch, was denken sie?

    Wir wissen zuviel. Man wird uns für rasend halten. Unser unausrottbarer Glaube, der Mensch sei bestimmt, sich zu vervollkommen, der dem Geist aller Zeit strikt zuwiderläuft."

  8. Amerikali roman ve oyku yazari, sair, sanat ve edebiyat elestirmeni John Updike’in dogum yildonumu (18 Mart 1932)

    “Guzel bir gundu. Gunesli. Butun Haziran ayi boyunca parlak gunes Maple’larin dramiyla dalga gecmisti sanki –isiktan gozleri kamasmis konusmalari, gunes isinlarinin dalga dalga aydinlattigi yesil tonlari ustunde kivrilarak ilerlemisti; miriltilarla cevrelenmis uzgun benlikleri Doga’daki yegane lekeler gibiydi. Genellikle yilin bu zamanlarinda coktan bronzlasmis olurlardi, ama bir yil Ingiltere’de kalan kizlarini havaalanindan almaya gittiklerinde neredeyse onun kadar solgundu yuzleri, ama Judith, kendini anavataninin zengin isigina kaptirdigindan bunu fark etmedi. Her seyi anlatarak eve donus sevincini kizlarinin kursaginda birakmak istemediler. Kapali pencerelerinin ardinda dunya onlardan habersiz her yil oldugu gibi kendini yenilerken, onlar kahve, alkollu kokteyller ya da Cointreau esliginde yaptiklari gri sohbetlerinin akisi icinde birkac gun beklemeyi, kizlarinin yol yorgunlugunu ustunden atmasina firsat vermeyi kararlastirmislardi. Richard Paskalya tatilinde evden ayrilmayi dusunmustu; Joan ise en azindan dort cocuklarinin da gelmesini beklemeleri gerektiginde israr etmisti. Cocuklar tum sinavlarini gecmis olacakti; bunu ailece kutlarlardi.”



    “The day was fair. Brilliant. All that June the weather had mocked the Maples’ internal misery with solid sunlight – golden shafts and cascades of green in which their conversations had wormed unseeing, their sad murmuring selves the only stain in Nature. Usually by this time of the year they had acquired tans; but when they met their elder daughter’s plane on her return from a year in England they were almost as pale as she, though Judith was too dazzled by the sunny opulent jumble of her native land to notice. They did not spoil her homecoming by telling her immediately. Wait a few days, let her recover from jet lag, had been one of their formulations, in that string of gray dialogues - over coffee, over cocktails, over Cointreau – that had shaped the strategy of their dissolution, while the earth performed its annual stunt of renewal unnoticed beyond their closed windows. Richard had thought to leave at Easter; Joan had insisted they wait until the four children were at last assembled, with all exams passed and ceremonies attended.”




    “Eger bir insan cocuklarla gecinemezse, insan olmaktan cikar, tum gayesi yemek ve para kazanmak olan bir makineye donusur.”

Sayfa 2091/7020 İlkİlk ... 109115911991204120812089209020912092209321012141219125913091 ... SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •