-
Amerikali sair ve yazar Edwin Markham'in dogum yildonumu (23 Nisan 1852)

"Baskalarinin hayatlarina gonderdiklerimiz kendi hayatimiza geri gelir."

"Secimler, kaderin menteseleridir."
-
Pagliacci operasinin yaraticisi Italyan besteci Ruggero Leoncavallo'nun dogum yildonumu (23 Nisan 1857)

Afedersiniz! Bir sey soyleyebilir miyim?
Bayanlar! Baylar!
Kendi kendimi takdim ettigim icin kusuruma bakmayin.
Ben, oyunun girizgah bolumuyum;
Yazarimiz antik zamanlardan kalma maskeleri tekrar sahnelemeye karar verdigi icin,
Eski adetleri de tekrarlamak istedi,
Bu yuzden beni tekrardan huzurlariniza cikartti.
Ama ‘Doktugumuz goz yaslari gercek degil!
Izdiraplarimiz ve acilarimiz sizi telasa dusurmesin’
demem icin degil elbette!...

Si può?... Si può?... poi salutando
Signore! Signori!... Scusatemi
se da sol me presento.
Io sono il Prologo:
Poiché in iscena ancor
le antiche maschere mette l'autore, in parte ei vuol riprendere
le vecchie usanze, e a voi di nuovo inviami.
Ma non per dirvi come pria: 'Le lacrime che noi versiam son false!
Degli spasimi e de' nostri martir
non allarmatevi!' No! No!...
-
1918 Nobel Fizik Odulu sahibi Alman fizikci Max Planck'in dogum yildonumu (23 Nisan 1858)

"Hangi sahada olursa olsun, bilimle ciddi sekilde ilgilenen herkes, bilim mabedinin kapisindaki su yaziyi okuyacaktir. 'Iman et'. Iman, bilim adamlarinin vazgecemeyecegi bir vasiftir. / Jeder, der sich ernsthaft wissenschaftlicher Arbeit irgendeiner Art gewidmet hat, wird sich darüber klar, dass über dem Eingang zu den Toren des Tempels der Wissenschaft die Worte geschrieben stehen: Du musst Glauben haben. Es ist eine Eigenschaft, ohne die ein Wissenschaftler nicht auskommen kann."
-
Fransiz roman ve kisa oyku yazari Jules Amédée Barbey d'Aurevilly'nin olum yildonumu (23 Nisan 1889)
"Cok, cok uzun yillar onceydi, avlanmak uzere Bati'daki batakliklara gidiyordum, –o tarihlerde, gidecegim yerlerle tren baglantisi olmadigindan– Rueil Satosu kavsagindan gecen ve o sirada icinde tek bir yolcu bulunan — posta arabasina binmiştim. Her bakimdan dikkati ceken ve kibar cevrelerde SIK SIK karsilastigim icin tanidigim bu kisiyi, izninizle Brassard Vikontu diye adlandiracagim. Yersiz bir onlem herhalde! Paris'in kibar cevreleri denilen yuzlerce kisi onun gercek adini suraya konduruverir—Saat aksam bes sulariydi. Gunesin solgun isiklari, arabacinin her kirbac saklatisinda –yasamin aynasi gibi, her yola cikista kirbacini daima siddetle saklatir arabaci!– agir agir yukselen sirim gibi sagrilarini gordugumuz dort guclu atin dortnalasında ucarcasına ilerledigimiz, iki yaninda kavaklar ve cayirlar uzanan tozlu yolu aydinlatiyordu."

"Il y a terriblement d’années, je m’en allais chasser le gibier d’eau dans les marais de l’Ouest, – et comme il n’y avait pas alors de chemins de fer dans le pays où il me fallait voyager, je prenais la diligence de qui passait à la patte d’oie du château de Rueil et qui, pour le moment, n’avait dans son coupé qu’une seule personne. Cette personne, très remarquable à tous égards, et que je connaissais pour l’avoir beaucoup rencontrée dans le monde, était un homme que je vous demanderai la permission d’appeler le vicomte de Brassard. Précaution probablement inutile ! Les quelques centaines de personnes qui se nomment le monde à Paris sont bien capables de mettre ici son nom véritable… Il était environ cinq heures du soir. Le soleil éclairait de ses feux alentis une route poudreuse, bordée de peupliers et de prairies, sur laquelle nous nous élançâmes au galop de quatre vigoureux chevaux dont nous voyions les croupes musclées se soulever lourdement à chaque coup de fouet du postillon."
-
Turk sair, yazar, edebiyat ogretmeni, yayimci ve siyasetci Yusuf Ziya Ortac'in dogum yildonumu (23 Nisan 1895)
Soyluyor birer gunes yakarak bagrimizda,
Bir tarihi yolundan cevirecek sozleri.
Yirmi milyon bakisla isildiyor gozleri,
Toplayip bir milletin butun umitlerini.
Bir kan gibi gezerek yurdun damarlarini
Bu ses bir yurek gibi her goguste atiyor.
Bu ses yurdu sevgiden bir kolla kusatiyor,
Dogmamis nesillerine kurutarak terini.
Celikten bir set gibi dagitarak ruzgari
Asacak uzerinden mesafeyle zamanin,
Yanacak ocaginda yarin her fabrikanin
Ve bu sesle donecek yarinin motorlari.

He speaks in our hearts, burning like the sun,
Words that will stand on the path of history.
Eyes flash with 20 million glances,
All the hopes of a nation.
Flowing through the veins of the nation like blood
That voice beats like a heart in every breast.
That voice wraps an arm of love around the nation,
And will dry the sweat of the yet unborn.
Like a steel wall breaking apart the wind
It will break through the gap of time,
It will burn in the furnaces of the factories
And engines will turn to the sound of it.
-
1955 yilinda Nobel Edebiyat Odulunu kazanan, Izlandali sair, oyku, roman, deneme ve elestiri yazari (Halldór Kiljan Gudjonsson) Halldór Laxness'in dogum yildonumu (23 Nisan 1902)
"Bunlar guzel gunlerdi. Hayatin en guzel gunleri gibi, huzurlu, gosterissiz gunler; kucuk oglan o gunleri hic unutmadi. Hicbir sey olmaz; insan sadece yasar, nefes alip verir ve cani baska hicbir sey ama hicbir sey istemez." Ozgur Insan

"Those were the good days. They were serene days and quite undemonstrative, like the best days in one's like; the boy never forgot them. Nothing happens; one simply lives and breathes and wishes for nothing more, and nothing more."
-
Amerikali fotografci ve foto muhabiri (Lady Penrose) Elizabeth "Lee" Miller'in dogum yildonumu (23 Nisan 1907)
-
Fransiz ressam ve gravur sanatcisi Jules Didier'in olum yildonumu (23 Nisan 1914)
Société protectrice des animaux
Gönderi Kuralları
- Yeni konu açamazsınız
- Konulara cevap yazamazsınız
- Yazılara ek gönderemezsiniz
- Yazılarınızı değiştiremezsiniz
-
Forum Rules
Yer İmleri