Sayfa 283/7020 İlkİlk ... 1832332732812822832842852933333837831283 ... SonSon
Arama sonucu : 56156 madde; 2,257 - 2,264 arası.

Konu: Sanat Mozaik

  1. Bana binlerce opucuk ver, sonra yuzlerce,
    Ve sonra baska binlerce, baska yuzlerce.
    Sonra gene bir baska binler, bir baska yuzler.



    Tu dammi mille baci, e quindi cento,
    poi dammene altri mille, e quindi cento,
    quindi mille continui, e quindi cento.

    Catullo / Catullus, Carmen 5

  2. "Hissetmek ne buyuk bir agirlik! Hissetmek zorunda olmak ne buyuk bir agirlik! / Il peso del sentire! Il peso del dover sentire!" Fernando Pessoa


  3. "Eve kucuk masa lambasini yakti ve odayi kirmizi bir sis kapladi. Pierre de bekliyordu. Konusmuyordu, ama dudaklari kipirdiyordu; kirmizi siste iki koyu golge yapiyorlardi. Eve, Pierre'in dudaklarini seviyordu. Eskiden costurucu ve duygulandiriiciydilar, ama haz vericiliklerini yitirmislerdi.Biraz titreyerek birbirlerinden ayriliyorlar ve durmadan birlesiyorlardi, yeniden ayrilmak icin birbirlerini eziyorlardi. Bu icine kapanmis yuzde yalnizca onlar yasiyorlardi; iki korkak hayvan gibiydiler. Pierre agzindan tek bir ses cikmadan saatlerce boyle mirildanabiliyordu ve coklukla Eve, bu surekli kucuk hareketlerle buyuleniyordu. Agzini seviyorum. Pierre onu hic opmuyordu artik; dokunuslardan korkuyordu: Geceleri Pierre'e, kati ve kuru erkek elleri dokunuyordu, butun bedenini cimdikliyorlardi; cok uzun tirnakli kadin elleri igrenc igrenc oksuyorlardi onu. Her zaman bastan asagiya giyimli yatiyordu, ama eller elbiselerinin altina giriyorlardi ve gomlegini cekiyorlardi. Bir kere, gulme duymustu ve siskin dudaklar kendi dudakları ustune gelip yapismisti. O geceden beridir artik Eve'i opmuyordu." Jean-Paul Sartre, Duvar



    "Eve lit the small lamp on the bureau and a red mist filled the room. Pierre was waiting too.He did not speak but his lips were moving, making dark stains in the red mist. Eve loved Pierre's lips. Before, they had been moving and sensual; but they had lost their sensuality. They were wide apart, trembling a little, coming together incessantly, crushing against each other only to separate again. They were the only living things in this blank face; they looked like two frightened animals. Pierre could mutter like that for hours without a sound leaving his mouth and Eve often let herself be fascinated by this tiny, obstinate movement. I love his mouth. He never kissed her any more; he was horrified at contacts : at night they touched him-the hands of men, hard and dry, pinched him all over; the long-nailed hands of women caressed him. Often he went to bed with his clothes on but the hands slipped under the clothes and tugged at his shirt. Once he heard laughter and puffy lips were placed on his mouth. He never kissed Eve after that night."


  4. Indiana Jones karakterinin dogum gunu (1 Temmuz 1899)


  5. Isvicreli Filozof ve yazar Jean-Jacques Rousseau'nun olum yil donumu (2 Temmuz 1778)

    "Her zaman kalbimde olan hayali, orada baska hicbir hayale yer birakmiyordu; o benim icin dunyada var olan tek kadindi ve bana esinledigi duygularin sonsuz tatliligi, cinsiyet duygularima baskalari icin uyanma zamani birakmayarak, beni ondan ve butun onun cinsinden koruyordu. Kisacasi, usluydum, cunlu onu seviyordum." Itiraflar



    "Her image, ever present to my heart, left room for no other; she was for me the only woman in the world; and the extreme sweetness of the feelings with which she inspired me did not allow my senses time to awake for others, and protected me against her and all her sex. In a word, I was chaste, because I loved her."


    "Genclik, bilgeligi ogrenme; yaslilik da uygulama donemidir. Itiraf ederim ki, deneyim her zaman bir seyler ogretir; ama daha yasayacagimiz sure, zamanla olculudur. Olme zamani gelince nasil yasamak gerektigini anlamanin ne degeri var? Yazgim ve o yazgiyi yazan baskalarinin tutkulari hesabina, hem boylesine gec, hem de aci icinde edinilmis gercekler ne ise yarar?" Yalniz Geznin Dusleri



    "Youth is the time to study wisdom; old age is the time to practice it. Experience always instructs, I admit; but it is profitable only for the time we have left to live. Is the moment when we have to die the time to learn how we should have lived? What benefit do I get from such late and painfully acquired insights concerning my fate and concerning other people's passions, whose work it is?"

  6. Almanya dogumlu Isvicreli roman yazari, sair ve ressam Hermann Hesse'nin dogum yil donumu (2 Temmuz 1877)



    "Insanlarin buyuk cogunlugu yuzmeyi ogrenmeden yuzmek istemez. Ne anlamli bir soz, degil mi? Yuzmek istememeleri dogal, cunku karada yasamak icin yaratilmislar, yuzmek icin degil. Ve dusunmek istememeleri dogal, cunku yasamak icin yaratilmislar, dusunmek icin degil! Evet, kim dusunurse, kim dusunmeyi kendisi icin temel ugras yaparsa, bunda ileri bir noktaya ulasabilir; ne var ki, karayla suyu degis tokus etmistir boyle biri ve bir gun gelir suda bogulur." Bozkirkurdu



    "La maggior parte degli uomini non vuol nuotare prima di saper nuotare. Spiritoso, vero? Certo che non vogliono nuotare, sono nati per la terra, non per l'acqua. E naturalmente non vogliono pensare: infatti sono nati per la vita, non per il pensiero. Già, e chi pensa, chi concentra la vita nel pensiero può andare molto avanti, è vero. Ma ha scambiato la terra con l'acqua e a un certo momento affogherà."


    "Bazen yureginin derinliklerinden can cekisen hafif bir ses geliyordu kulagina; ses oyle hafiften yankilaniyordu ki, o zor isitebiliyordu. Her defasinda garip bir omur surdurdugunu, tumu de yalnizca oyun olan pek çok sey yaptigini, nese ve bazen haz icinde vakit gecirmesine karsin gercek hayatin ona hic dokunmaksizin yani basindan akip gittigini dusunuyor, bir saat kadar bunun bilinci icinde yasiyordu. Bir top oyuncusu nasil toplarla oynarsa, o da isleriyle ve cevresindeki insanlarla oynuyor, bu insanlari seyrediyor, onlarla egleniyordu; gelgelelim, butun yuregiyle ve varliginin derinliklerinden kaynayan pinarla isin icinde degildi. Soz konusu pinar adeta kendisinden uzak bir yerlerde akip gidiyor, goze gorunmeden boyuna surduruyordu akisini, onun yasamiyla hicbir alip verecegi kalmamisti. Boyle dusunceler karsisinda birkac kez irkildi, gunluk yasamin butun o cocuksu ugraslarina ben de kendimi vererek butun kalbimle katilsam, ben de gercekten yasasam, gercekten bir seyler yapsam, gercekten yasayip hayattan keyif alsam, boyle bir seyirci gibi hayatin yani basinda durup dikilmesem, diye gecirdi icinden."



    "At times he felt, deep in his chest, a dying, quiet voice, which admonished him quietly, lamented quietly; he hardly perceived it. And then, for an hour, he became aware of the strange life he was leading, of him doing lots of things which were only a game, of, though being happy and feeling joy at times, real life still passing him by and not touching him. As a ball-player plays with his balls, he played with his business-deals, with the people around him, watched them, found amusement in them; with his heart, with the source of his being, he was not with them. The source ran somewhere, far away from him, ran and ran invisibly, had nothing to do with his life any more. And at several times he suddenly became scared on account of such thoughts and wished that he would also be gifted with the ability to participate in all of this childlike-naive occupations of the daytime with passion and with his heart, really to live, really to act, really to enjoy and to live instead of just standing by as a spectator."

  7. Polonyali sair Wislawa Szymborska'nin dogum yil donumu (2 Temmuz 1923)





    Gerçek ask. Normal midir?
    onemlimidir, pratik midir?
    Ne alir dunya iki insandan
    sadece kendilerine ait bir dunyada yasayan?

    Ayni tabana konulmus iyi sebep olmadan,
    milyonlardan gelisi guzel cekilmis fakat ikna edilmis
    boyle olmus olmasi gerektigine- neyin karsiliginda odul?
    Hicbir seyin.
    Isik olmadik yerden asagiya iner.
    Ne diye bu ikisinin uzerine de baskalarinin degil?
    Bu uyandirmaz mi nefretini adaletin? Evet.
    Bu bozmaz mi bizim ozenle dikilmis prensiplerimizi,
    ve atmaz mi ahlaki bir kenara zirveden? Ikisini de gozonunde tutarak, evet.

    Bakiniz mutlu cifte.
    En azindan saklayamazlar miydi onu,
    Yapamazlar miydi azicik bir bunalim taklidi arkadaslarinin hatiri icin?
    Dinleyin guluslerini bir hakarettir.
    Kulandiklari lisan yaniltici aciklikta.
    Ve kucuk kutlamalari, torenleri,
    ayrintiliı karsilikli alisalagelmis seyleri
    hic suphesiz bir komplodur insan irkinin arkasindan!

    Cok guctur hatta tahmin etmek her seyin ne kadar ileri gidebilecegini
    Insanlar pesinden gitselerdi eger onlarin verdigi örnegin.
    Din ve siir neyi hesaba katabilirdi?
    Neler hatirlanacakti, nelerden vazgecilecekti?
    Kim isteyecekti kalmak icinde sinirlarin?

    Gercek ask. Gerekli midir gercekten?
    Ince davranis ve sag duyu bize onun ustunden sessizce gecmemizi soyler,
    Hayatin en yuksek cemberlerinde bir skandal gibi.
    Kusursuz iyi cocuklar dogar onun yardimi olmaksizin.
    Nufuslandiramazdi gezegeni bir milyon senede,
    o kadar guc bela gelir ki.

    Birakin gercek aski asla bulmayan insanlar
    deyip dursunlar oyle bir sey yoktur.

    Inanclari daha kolaylastiracaktir yasamayi ve olmeyi onlar icin.

  8. Leo McCarey'in yonettigi, Cary Grant, Deborah Kerr ve Richard Denning'in oynadigi romantik drama An Affair to Remember (Unutamadigim Ask), 2 Temmuz 1957 tarihinde vizyona girdi.






Sayfa 283/7020 İlkİlk ... 1832332732812822832842852933333837831283 ... SonSon

Yer İmleri

Yer İmleri

Gönderi Kuralları

  • Yeni konu açamazsınız
  • Konulara cevap yazamazsınız
  • Yazılara ek gönderemezsiniz
  • Yazılarınızı değiştiremezsiniz
  •