-
Birlesik Krallik Sair Odulu sahibi, aktor Daniel Day-Lewis'in babasi Ingiliz sair Cecil Day-Lewis'in dogum yildonumu (27 Nisan 1904)
Derin derin dusunurken,
diyelim, hayranlik icinde beyaz leylaga,
ya da mutlu kum saatinde, bir yaz ikindisi,
kum tanecikleri gibi dokulen turkusune tarlakusunun,
ya da bana bunlardan daha cekici gelen guzelligine -
kulaga fisildanan belli belirsiz bir soz,
pencerenin onunden gecen birinin bakisi hatirlatiyor banai
tarlakusunun, leylagin ve senin birden yabancilastiginizi.
telassiz bir zamanin dolgun ve kirsal
koyaginda, sularin durgunlugunda uyumus
deniz kuslari gibi agaclar arasinda,
bir golge kimildiyor - unutulmus bir sozun kurnaz hatirlaticisi.
butun o piril piril hazlar, tertemiz tasarlanan,
karariyor bir kacagin sucluluk duygusuyla :
sonuyor gunun kabaran gucu, meseler sarsiliyor,
yuzune dusen golge aramiza giriyor. yalniz karar aninda,
sevismeye soyunan kararli asiklarin
yalin yureklerinde, bu golge kayboluyor, yalniz orada iste
beslenecek bir sey kalmiyor ikimizin hayati arasinda
sen ve ben, leylakla, tarlakusuyla ve mese yaprakli
koyakla butunlesiyoruz olumden onceki sasirtici isikta.
hicbir sey masum degil artik yasamak icin
eyleme gecmekten baska.

Admiring, say, the frost-flowers of the white lilac,
Or lark's song busily sifting like sand-crystals
Through the pleased hourglass an afternoon of summer,
Or your beauty, dearer to me than these —
Discreetly a whisper in the ear,
The glance of one passing my window recall me
From lark, lilac, you, grown suddenly strangers.
In the plump and pastoral valley
Of a leisure time, among the trees like seabirds
Asleep on a glass calm, one shadow moves —
The sly reminder of the forgotten appointment.
All the shining pleasures, born to be innocent,
Grow dark with a truant's guilt:
The day's high heart falls flat, the oaks tremble,
And the shadow sliding over your face divides us.
In the act of decision only,
In the hearts cleared for action like lovers naked
For love, this shadow vanishes: there alone
There is nothing between our lives for it to thrive on,
You and I with lilac, lark and oak-leafed
Valley are bound together
As in the astounded clarity before death.
Nothing is innocent now but to act for life's sake.
-
Amerikan edebiyatinda cok onemli bir figur kabul edilen, romantik sair Harold Hart Crane’nin olum yildonumu (27 Nisan 1932)
Agacin ustunde elma, sehvetidir kadinin-
Pariltilarla asili, gunesten maskarasi.
Agac, kesmis solugunu kadinin; yeltenip
Yukselip ustune dal dal, dilsizce dilli sesi
Cikiverir gozlerine bir kararti perdesi.
Kadin tutsak agaca ve yesil parmaklarina.
Ve kendini agac sanir dusuncesinde kadin.
Ruzgar kucaklayip orer taze damarlarini,
Kaldirir onu goklere, ucari mavilige,
Ellerinin atesini bogup gun isiginda.
Hic anisi yok kadinin, korkusu, umudu yok
Ayaklarindaki ottan ve golgelerden ote.

The apple on its bough is her desire,—
Shining suspension, mimic of the sun.
The bough has caught her breath up, and her voice,
Dumbly articulate in the slant and rise
Of branch on branch above her, blurs her eyes.
She is prisoner of the tree and its green fingers.
And so she comes to dream herself the tree,
The wind possessing her, weaving her young veins,
Holding her to the sky and its quick blue,
Drowning the fever of her hands in sunlight.
She has no memory, nor fear, nor hope
Beyond the grass and shadows at her feet.
-
1 Akademi Odul adayligi, 1 Golden Globe, 1 BAFTA, 1 César ve 1 Cannes Odulu sahibi, Fransiz aktris (Nicole Francoise Florence Dreyfus) Anouk Aimée'nin dogum gunu (27 Nisan 1932)


-
Yunan sinemasinin oncu yonetmenlerinden Theodoros Angelopoulos'un dogum yildonumu (27 Nisan 1935)
-
Italyan dusunur ve siyasetci Antonio Gramsci'nin olum yildonumu (27 Nisan 1937)
"Insan nedir? Nasil cevap vermeli buna? Bunun tanimini insanin kendisinde yani her bireyde bulabiliriz. Ama dogru mudur bu? Her bireyde her bireyin ne oldugu bulunur. Fakat bizi ilgilendiren her insanin ne oldugu degil her insanin her an ne olmakta oldugudur."Hapishane Defterleri

"Che cosa è l'uomo? Come si può rispondere? La definizione si può trovare nell'uomo stesso; e cioè in ogni singolo uomo. Ma è giusta? In ogni singolo uomo si può trovare che cosa è ogni 'singolo uomo'. Ma a noi non interessa che cosa è ogni singolo uomo, che poi significa che cosa è ogni singolo uomo in ogni singolo momento."
"Ben her sabahin benim icin bir yilbasi gunu olmasini istiyorum. Her gun kendimle hesaplasmak ve kendimi yenilemek istiyorum. Hicbir gun dinlenmeye ayirilmamali. Hayatimin yogunluguyla sarhos hissettigimde ve icinden yeni bir canlilik cikarmak icin kendi hayvaniligime dalmak istedigimde, kendi duraksamalarimi kendim secmis oluyorum.
Ruhani bir firsatciliktan bahsetmiyorum. Hayatimin her saatinin, mazidekilere bagli olsa da yeni olmasini istiyorum. Umurumda olmayan yabancilarla paylastigim zoraki kolektif ritimlerin dayatildigi kutlama gunlerini degil. Sanki atalarimizin atalari filan kutladigi icin bizim de bugunleri kutlama geregi hissetmemiz gerekiyor. Mide bulandirici bir sey bu." Cocuklarima Mektuplar

"Voglio che ogni mattino sia per me un capodanno. Ogni giorno voglio fare i conti con me stesso, e rinnovarmi ogni giorno. Nessun giorno preventivato per il riposo. Le soste me le scelgo da me, quando mi sento ubriaco di vita intensa e voglio fare un tuffo nell’animalità per ritrarne nuovo vigore.
Nessun travettismo spirituale. Ogni ora della mia vita vorrei fosse nuova, pur riallacciandosi a quelle trascorse. Nessun giorno di tripudio a rime obbligate collettive, da spartire con tutti gli estranei che non mi interessano. Perché hanno tripudiato i nonni dei nostri nonni ecc., dovremmo anche noi sentire il bisogno del tripudio. Tutto ciò stomaca."
-
Alman filozof ve Fenomenolojinin Babasi Edmund Gustav Husserl'in olum yildonumu (27 Nisan 1938)
"Modern psikolojinin gercek ve tam bilimsel bir anlam kazanmasini engelleyen temel hatasi, fenomenolojik yontemi tanimamis ve kullanmamis olmasidir. O, tarihsel onyargilarla, aciklayici kavram analizleriyle yapilan yaklasimlardan yontem olarak yararlanmaktan sakindi. Cogu psikologun fenomenolojinin artik ortaya cikmis olan baslangiclarini anlamamalari, hatta cok kez saf sezgisel bir tutumla yapilan oz arastirmalarini metafizik-skolastik bir cikarim olarak gormeleri bununla ilgilidir. Goren goru ile kavranan ve betimlenen seyler, ancak goren goruye dayanan bir tutumla anlasilabilir ve yoklanabilir." Kesin Bir Bilim Olarak Felsefe

"Der Grundfehler der modernen Psychologie, der sie hindert Psychologie im wahren, voll-wissenschaftlichen Sinn zu sein, ist, daß sie diese phänomenologische Methode nicht erkannt und ausgebildet hat. Sie ließ sich durch historische Vorurteile davon abhalten, die in aller klärenden Begriffsanalyse gelegenen Ansätze zu einer solchen Methode zu nützen. Damit hängt es zusammen, daß die meisten Psychologen die schon vorliegenden Anfänge der Phänomenologie nicht verstanden, ja öfters sogar die in rein intuitiver Einstellung vollzogene Wesensforschung für - metaphysische-scholastische Substraktion gehalten haben. In der schauenden Haltung Erfaßtes und Beschriebenes kann aber nur in schauender Haltung verstanden und nachgeprüft werden."
"Cesitli hata ve yanilma olasiliklarini dusunerek, oyle bir kuskucu caresizlik icine dusebilirim ki, sonunda hicbir seyden emin olmadigimi, benim icin her seyin kuskulu oldugunu soylerim. Ancak her seyden kusku duyamiyacagim da apaciktir; cunku ben her seyin kuskulu oldugu yargisinda bulunuyorsam, benim boyle bir yargida bulundugum kusku tasimaz; bu nedenle evrensel bir kuskuyu surdurmek istemek anlamsiz olacaktir. Her kuskulanma durumunda kuskulanmakta oldugum, kuskusuz kesindir. Ayni sekilde her cogitatio'da bu boyledir. Nasil algilamada, tasarimlamada, yargilamada ya da cikarimda bulunursam bulunayim, bu edimler ister nesneli ister nesnesiz olsun, ister emin olarak ister emin olmadan yapilsin, algilamayla ilgili olarak, benim sunu ya da bunu algiladigim; yargiya iliskin olarak, su ya da bu yargida bulundugum mutlak olarak acik ve kesindir.’’

"Die vielfältigen Möglichkeiten des Irrtums und der Täuschung bedenkend, mag ich in solch eine skeptische Verzweiflung geraten, daß ich damit ende zu sagen: nichts steht mir sicher, alles ist mir zweifelhaft. Aber alsbald ist evident, daß mir doch nicht alles zweifelhaft sein kann, denn indem ich so urteile, alles ist mir zweifelhaft, ist das unzweifelhaft, daß ich so urteile, und so wäre es widersinnig einen universellen Zweifel festhalten zu wollen. Und in jedem Falle eines bestimmten Zweifels ist es zweifellos gewiß, daß ich so zweifle. Und ebenso bei jeder cogitatio. Wie immer ich wahrnehme, vorstelle, urteile, schließe, wie immer es dabei mit der Sicherheit oder Unsicherheit, der Gegenständlichkeit oder Gegenstandslosigkeit dieser Akte sich verhalten mag, im Hinblick auf das Wahrnehmen ist es absolut klar und gewiß, daß ich das und das wahrnehme, im Hinblick auf das Urteil, daß ich das und das urteile."
-
Ispanyol ressam Joaquin Mir Trinxet'in olum yildonumu (27 Nisan 1940)
The Rector's Orchard, 1896 (Museu Nacional d'Art de Catalunya)

Terraced Village, circa 1909 (Museu Nacional d'Art de Catalunya)
-
Italyan ressam Raffaele Mainella'nin olum yildonumu (27 Nisan 1941)
Preghiera alla Moschea del Cairo, data sconosciuta

Figures on a fishing boat with Venice in the distance, data sconosciuta
Gönderi Kuralları
- Yeni konu açamazsınız
- Konulara cevap yazamazsınız
- Yazılara ek gönderemezsiniz
- Yazılarınızı değiştiremezsiniz
-
Forum Rules
Yer İmleri